06 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

CUMHURÎYET DERGİ Callas'ın piyanosu SELÇUK EREZ a Piyano, birkaç yalpadan sonra Galata Rıhtımı'nın taşlarına üç ayağı üstüneusulcaoturdu... Carl Berger'in odasındakinehiçbenzemiyordu.Bitirdiğimlisenin tiyatro salonundaki de bir görkemdi, ama karşımda duran piyanonun mağrur bir soyluluğu vardı. Kadın, piyanoya doğru koştu. Kollarını açıp ellerini üstüne koydu. Kaldırıp kucaklamak ister gibi, bağrına basmak ister gibi bir hali vardı..." Yiğit Okur'un "Piyano" adlı son romanında 1945'te Atina'dan gemiyle getirilip Galata Rıhtırnı'na indirilen bu Steinway marka piyanoya soprano Elvira de Hidalgo eşlik etmektedir. Elvira'nım, bu piyanonun asıl sahibinin Maria Anna Cecilia Sophia Kalogeropoulos yani Maria Callas olduğunu söyler; Atina Konservatuvarı'nda onun şan hocalığını yapmış olan Elvira Hanım'a Maria CaJlas'ın hediyesidir bu piyano. Ankara'da konservatuvara öğretmen olarak davet edilmiş olan bu kadın, kitabın kapağındaki sunuşa göre, "babasından kalan serveti cömertçe harcayan, müzik ve kadın düşkünü bir mirasyedi gencin hayatına girip çıkan kadınlar arasında unutulmaz bir yeri olacaktı." Arka plan, "194580 arası Türkiye'si, 1960Devrimi,tekpartili rejimden çok partili dönemegeçiş" yıllarıdır. Bu sözler tabii ki doğru ama kitapların arka kapaklarına yazılanlar, bir yapıtı ne derece yansıtırlar? Bu kitabın sırtında yazılmamış olan asıl gerçek şudur: Önce, "Hulki Bey ve Arkadaşlan" sonra "Güvercinler", ardından "Topal Viktor'un Anıları" romanlarını yazdıktan sonra "O zaman kim söyleyecek şarkıları" öykü kitabındaki bir öyküsüyle "Haldun Taner Öykü Ödülü" nü kazanmış olan Yiğit Okur, aslında bu romanıyla kemale ermiş, önemsenmesi gereken yazarlar arasında yer almıştır. Ben olsam, kitabın arka kapağına, "Piyano" romanından şu cümleleri alıp sıralardım: "Ölüm Allah'ın emri.siyasiler olmasaydı..." " Son sınıfta okulun Müzik Kolu Başkanı olmuştum. On iki kişilik orkestrayı ben yönetiyordum. Yılda üçbeş kez konser verilirdi. Hem öğrencilere, hem öğretmenlere, hemvelilere.Babam.hiçbirinegelmezdi." " Minik cam kaselerde reçeller: gül reçeli, gülpembe. îçinde biriki ölgün yaprak... Çilek reçeli, yumuşak, gevşek; kırmızısı sol gun pembe... Incir reçeli, küskün küf yeşili... Kayısı reçeli, sarının en doygunu... Vişne reçeli, şekerini inkâr eden, kırmızının en civelek mayhoşu... Bir depeynirler; kendi tuzuyla sarhoş, bir dilim kelle peyniri, külhanbeyi... Bir tutum tuJum peyniri; dağınık topaklar. Tıkıştırıldığı koyun postundan, bir süre gömüldüğü topraktan çıkıp yeniden yeryüzüne kavuşmanın sevincinden midir, mahpus görmüşlerin gizli ekşisi, sert tuzu, birkaç benek küf ü de koyulaşan yeşiÜnenalınganı..." "Kalan gücümle darbeyi, kalkık kuyruğuna indirdim. Kâğıt gibi kesilip düştü. Karnı çırılçıplak kalmıştı. Seksen sekiz çekicin vurduğu teller daha da mı gerilmişlerdi? Bir darbe de onlara! Çığlıkları tavana sıçrıyordu. Yüzlercetelhelezonlarhalinde çırpınıp tavana fırlıyor, çırpınarak yana, yöreye saçılıyordu, düştükJeri yerde çırpınmayı, iniltili seslerle sürdürüyorlardı. Yok olmayı kabullenemeyen çok boğumlu sürüngenlere benziyorlardı..." Romanın bir yerinde Elvira, romanın kahramanına şöyle seslenir: " Sofaya çık, Steinway'in kuyruğunu kaldır. Kuvvetli bas tuşlara. Ses her yana dağılsın. Beethoven'in Ay Işığı sonatını çal. Çok iyi çalıyorsun. Şımarmayasın diye söylemedim. Parmakların uzun ama,senden gene de iyi piyanist olurdu. Sana bir şey söyleyeyim mi, aslında senden iyi müzisyen olurdu; havlu atmasaydın senden iyi avukat da olurdu.Demin ettiğim lafa bakma. Senden iyi yazar da olurdu, iyi hariciyeci de olurdu. Bir insanın bunca yeteneği olunca hiçbir şey olamaz. Onun için zorlanma, senden hiçbir şey olmaz!" Evet, bu kitabın yayımcısı olsaydım ben bu bölümü de katardım arka kapağa aktardıklarıma. Yerkalmamışsa,önkapağa,uymazsa, ön kapağın içine bir yere mutlaka kaydederdim. Bu sözlere eklenmesi gereken birkaç söz daha var. Yiğit Bey'in diplomatlığını ve müzisyenliğini görmedik ama avukatın âlâsı olduğunu iyi bilirdik; buna şimdi de düzeyli bir romancılık eklenmiş oldu. Devam et Yiğit; bunca yeteneği olanlar bazen iki bazen daha çok şeyi iyi yaparlar. Örnekleri azdır ama vardır: Mesela Chekov hem iyi bir hekim hem de iyi bir edebiyatçıydı. Borodin de hem kimya profesörü hem de iyi bir müzisyen değil miydi ? • Evli kadının tarihi 13. sayfanın devamı Cesetleri kraliyet ihtişamı içinde muhteşem birtörendeyakıldı. ORTAÇAĞ Avrupa'nın çoğu yerinde gelinin, damadın ve babalarının rızasını gerektiren Roma modeli izleniyordu. 12. yüzyılın ortalarından sonra Hıristiyan Kilisesi iki değişiklik getirdi. Iki şahit huzurunda ve rahibin önündeevlenilecek, düğün töreni kilisede yapılacaktı. Ortaçağ toplumunda serfler ve köylüler efendilerine, efendiler daha büyük beylere ve hanımlara ve herkes krala hizmet ederdi. Bu sistem içinde evli kadın sosyal konumu ne olursa olsun kocasına tabi idi. Köylülük düzeyinde evlilik, taynakların ortayakonduğuekonomikbiranlaşmaydı. Gelinin en azından bir yatak, bir inek ve ev eşyası getirmesi beklenirdi. Damadın da karısına bir bannak sunup onu geçindirmesi... Köylü evliliklerinde karşılılclı cazibe de rol oynayabilirdi.Kızlarihtimamladenetlenir evliliklerinden önce bekâretlerini kaybetmemeleri için gereken yapılırdı. Evlilikten hemen sonra gerçekleşen doğum pek utanç vericisayılmazdı. Tiiccar sınıfının kızlan muhtemelen eşlerini önceden görme ve seçme konusıında belli bir özgürlüğe sahiptiler. Gelin ile damadın aileleri arasında mali plan yapıldığında resmen nişanlanmış sayılırlardı. Kadınların erkekler karşısındaki eşitsiz konumu asırlarboyuncasürdü. Kadınların erkeklerden aşağı oldukları inancıFransızihtilaliiledeyıkılamadı. Ne Amerika'da ne de Fransa'da evli kadınlar, hayatlarını altüst eden devrimlerden kazançlı çıkabildi. Değişik sınıflardan erkeklerleyaptıklarıevlilikJerde,kocalarıvatandaş konumuna geçerken, onlar filancanın karısı olarak kalmaya devam ettiler. 20. yüzyıl kadınların yıırttaşhk hakkını eldeettikleriyiizyıloldu. • Hava Harp Okulu şampiyori H. SERTAÇ DALKIRAN ltı Mayıs 2003 Salı günü Işık Üniversitesi tarafından düzenlenen dostluk turnuvası mükemmel bir ortam ve düzenleme içinde geçti. Çeşitli üniversitelerden gelen gençler arasında çok güzel arkadaşhklar oluştu. Turnuvayı Hava Harp Okulu 29.5 p. ile 1. bitirirken Yıldız Teknik Üniversitesi 28.5 p. ile 2., Galatasaray Üniversitesi 18.5 p. ile 3., Işık Üniversitesi 18 p. ile 4., Şükrü Balcı Polis Meslek Yüksek Okulu 15 p. ile 5., tstanbul Ticaret Üniversitesi 10.5 p. ile 6. oldu. Turnuvanın açılışmı Prof. Dr. Mithat Idemen yaparken, ödül töreninde Prof. Dr. Tolga Yarman, Şükrü Balcı Polis Meslek Yüksek Okulu Istanbul 1. Sınıf Emniyet Müdürü Yüksel Çarhacıoğlu, Hava Harp Okulu Kol Komutanı Yüzbaşı Aykut Hamzaçebi, Şükrü Balcı Polis Meslek Yüksek Okulu Komiseri Levent Eken hazır bıılundular. Şişli Terakki Turnuvası Geçen hafta 12.'si düzenlenen turnuva Küçükler ve Yıldızlar kategorisinde 30'ar okulun katılımı ile gerçekleşti. Küçükler: 1. Nihat Işık IÖO 23 p., 2. V.K.V. Özel Koç ÎÖO 20 p., 3. Feridun Tümer IÖO 18 p. Yıldızlar: 1. Nurettin Teksen IÖO 22.5 p., 2. Ö. Eseyan Ermeni IÖO 20.,5 p., 3. V.K.V. Özel Koç IÖO 18.5 p. Masa dereceleri Küçükler: I. Masa: 1. Berkay Aşıkuzun, 2. G. Gaygusuzoğlu, 3. Deniz M. Taşdelen II. Masa: 1. Ali Kozlu, 2. Elçin Morgül, 3. Erman Ertan III. Masa: 1. Onur Arkış, 2. Çağıl Işık, 3. Furkan Adak IV. Masa: 1. Alican Koloğlu, 2. Burak Somalı, 3. Ömer Faruk Öztürk. Yıldızlar: I. Masa: 1. Alican Çamcı, 2. Melodi Dinçel, 3. Candemir Çevik II. Masa: 1. Kerem Bilgin, 2. Erman Güler, 3. Mahmutcan Ertürk III. Masa: 1. Uker Akkartal, 2. Aytun Ersoy, 3. Jeffry Terziyan IV. Masa: 1. Sare Solaklı, 2. Kutay Yüksel, 3. Bahtiyar Yıldırım.# Not: tstanbul'da, 171819 Mayıs/Haziran Harbiye Askeri Miize Kültür Sitesi'nde bir EVLİLÎK FUARI düzenlendi...
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle