Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURlYhl DJRGİ Arkadaşım Azra GÜZİN DİNO A zra'yı Istanbul da Edebıyat Fakultesı nın Roman fıloloısı bolumundetanıdım Ikımızde Profesor Leo Spıtzer ın oğrencısı olduk Ömrumuzun en buyuk talıhlerınden bırı olmuştur Spıtzer'ın derslerını dınlemek, semınerlerıne katılmak Yenı kurulan Turk unıversıtesı o yıllarda (savaş yılları) sade Ortadoğu'nun değıl Avrupa'nın en unlu unıversıtelerınden bırı olmuştur, yabancı ulkelerden yuzlerce öğrencıyı, Turk unıversıtesınde, felsefe, matematık,tıp, fızık ıktısat, dışçı okulu vb fakultelerınde Raıchembach Spıtzer, Roepke, Von Mıses, Nıssen Kantorovvıcz, Frank, daha bırçokları ellıye yakın Hıtler den kaçan unlu profesorler, yepyenı oncu metodlarla yetıştırıyorlardı, her dalda Azra'nın Latınce Yunanca, Almanca, ve elbette kı Fransızcası gurul gurulken Turkçesı zayıftı ama şuna bakın kı, az vakıtte Azra oyle bır Turkçe oğrendı kı, yenı Turkçe akımının Nurullah Ataç, Sabahattın Eyuboğlu'nun önderlığını ettıklerı ArapFarsça dan temızlenmış, pırıl bır Turkçe ıle, Platon'dan, Arıstofanes'e kadar klasık humanızmanın baş eserlerını Turkçeye kazandırdı Beraberlığımız, candan dostluğumuz sadece Spıtzer çerçevesınde gelışmedı Nışantaşı'nda evlerımız yakındı, komşuyduk neredeyse Beyazıt ta Kulluk Kahvesı Emınonu Lokantası Kapalıçarşı gezılerı, antıkacı halıcı esnaf sohbetlerı dışında BeyazıtMaçka ıkıncı mevkı, yeşıl tek vagon, ıkı kuruşluk uzun tramvay yolculuğumuz pekıştırdı dostluğumuzu Aman yarabbım ne çok konuşurduk ne çok vardı bırbırımıze soyleyecek, ne heyecan sevınç hayranlıklar, eleştırı guvencelı bır mutluluk havası Kulluk Kahvesı, Turk unıversıte kızlarının sosyal hayatında onemlı bır donum noktasıdır Beyazıt Camı'sının duvarı dıbınde kahveye gelıp oğle yemeğını sımıt ve çayla geçırenlerın arasında dunya guzelı Sabıha Saffet Nesterın, ve de Mına, Azra Sabahattın Eyuboğlu, Mumtaz Mehmet Alı Aybar, Abıdın, Saıt Faık, Orhan Velı, Mashar Şevket, Prof Şekıf Tunca Amerbach, Anhegger, Marchand Frank Halet Çambel, Naıl V, daha bır çokları, oturur sohbet eder tartışır şakalaşırdı o kadar Yaşamın bır çeşıt kultur yumağını oluşturuyordu o köşe Tek Turk unıversıtesının yaşam esıntısı Spıtzer oğrencısı olarak uzun sure beraber olamadık Azra'yla Ankara Unıversıtesı'nde kurulacak olan YunanLatın Klasık Fılolojı bolumunu Prof Rhode ıle kurmak uzere Istanbul'dan ayrıldı Unıversıte mesleğını oğrencısı ve doçentı olarak orada da surdurdu Azra'nın Ankara ya gıtmesı o her gunku yakınlığımızı bozmuş oldu, ama bır şey değışmemıştı aramızda o yakınlık o her şeyı tartışmak suregelıyordu, çunku Erhat ve Balıkçt. totoğraf, Sanat Olayı dergısinden (1984) alındı. Ankara'da ona bır Macar mımar âşık olmuştu Ben de apartman komşum Abıdın'e âşık olmuştum Yanı Azra'yla buluşmamız zarun olmuştu Saatlerce ne konuşmalar, ne konuşmalar Azra benım pısırık ve çekıngen durumumu şıddetle eleştırıyordu Elınden gelse benı tutup Abıdın'ın kucağına atacaktı benımse onun hesabına odum patlıyordu çunku adam Azra ıle ılle de evlenmek ıstıyordu oysa Turk devlet memuru yabancı ıle evlenemez, nıtekım de doçent Azra kımseyı dınlemedı, evlendı daha doğrusu annesının ısrarı uzerıne evlendı ve kovucu ettıler doçentlıkten, ama zaten mımlenmıştı, çunku hapıstekı oğrencılerıne kıtap goturmemıştı1 Boş oturmaktansa, Sartre, Arısto okumak yasaktı1 Azra da benım evlenmemı hoş gormemıştı Abıdın'ı çok sevdığı halde, benım Prof Anerbach'ın asıstanlığını bırakmamı, evlenmek ıçın unıversıte hayatından ayrılmamı asla kabut etmek ıstemedı Bu haberı kendısıne Ankara dakı evınde sevınçle verdığımde kıyametı kopardı, bır çılgınlık yapıyorsun, dıye tutturdu kızmıştı, benı lyıce payladı, nerede ıse gece olmasa kovacaktı evınderu ' Abıdın, doçent olduktan sonra, sakatlık raporuna rağmen zorla yaptırılılan dokuz aylık askerlık bıtınce Ankara'da oturmak ıstedı Bu ızın de yıne zorla verılmıştı Orada Azra ve Sabahattın ve unıversıte etrafında her şeye rağmen toplanan eşdostlar Ankara'ya en parlak gunlerını yaşatmıştı Çevremızı kımler oluşturuyordu Hocam Sabahattın Eyuboğlu, N Ataç, Orhan Velı Melıh Cevdet OktayRıfat Necatı Cumalı Erol Guney Behıce Boran, P Boratav, Nıyazı Berkes Nusret Hızır Sabahattın Alı Muzaffer Şerıf Koy Enstıtulerı henuz kapanmamış, Tercume Burosu bın yabancı klasık yapıtı Turkçe ye çevırmıştı Hasan Âlı Yucel Mıllı Eğıtım Bakanı'ydı henuz Sankı bır Ronesans ın eşığıne gelınmıştı Azra Ankara'dan ayrıldı ama bu kez Anadolu'yu ele aldı Ve Bodrum'da Halıkarnas Bahkçısı nın yanında Sabahattın'le beraber Anadolu'nun klasık yonunu açıklayan yayınlarına onem verdı Mavı Yolculuk'un kurulup uluslararası bır turıstık onem kazanmasında şımdıkı halı beğenmeyeceğı gıbı gelışmış olsa da Azra ve dostlarının katkısı çoktur Evet, Bodrum u Halıkarnas Bahkçısı yaratmıştır ılk palmıyelerı falan dıkerek muzesı, yuksek tepelerde mezarı ve anıtı vardır, ama Azra'nın ısmı ne kuçuk bır meydanda ne bır parkta ne bır kuçuk bahçecıkte, sokakçıkta gozukmuyor Ne yapmalı, bız boyleyız dıye sıneye mı çekmelı'? Aşk ara sıra goruşmeler, sık mektuplaşmdlarla surerken, çevırı ve ya7ilarına hıç ara vermedı tlyada çevırısı uzerıne yoğunlaştı, Mavı Yoltuluk'u da kaleme aldı 1968\le Antoıne de SaıntLxupery'den Kuçuk Prens'ı Turkçeleştırdı, bır yıl sonra Fcco HomoIşte Insan'ı yazdı 1970'te, Odysseıa basıldı, 72'de Mıtolojı Sozluğu 76'da, Gul ıle Soyleşı ve Homerosoğulları okura ulaştı Frhat'ın tanıdığı "Homerosoğlu"ların başında Yaşar Kemal gelıyordu Daha Dıl ve FarıhCoğratya dayken yoluna gkmış, kendısını Abıdın(ıU7in Dıno'nun selamıyla tanıtınıştı 1 rhat Kcmal i(,ın "Beıı onun bau dedığı kentlı dostuyum dıye ya/dı Mektuplarıyla Halıkarnas Balıkvısı'nın basıldığı larıh 1976'ydı, bır yıl sonra Sabahattın I yuboğlu ıle Hesıodos Eserı ve Kaynaklan'nı tamamladılar Butun bu ı,alışmaların tanığı Magdı Ruter'dı Erhat akıl almaz bır dısıplın ıçınde çalışıyordu Rufer "Muthış bır şeydı o" dıyecektı, "tşe başladığı zaman her şey bıtıyordu Ne duygularının ınış çıkışı kalıyordu ne de muthış dramlann izı" Bır kelıme ıçın saatlerce tar tışıyorlardı, ama bu kavgaya kapı aralamıyordu Pazartesı toplantıları, Mavı Yolculuklar arta kalan zamanları dolduruyordıı Aynı tarıhlerde Şadan Gokovalı ve onun araulığı ıle tanıştığı şaır Arıt Karakoç'la da yazıştı Karakoç'a yazdığı mektupta, Nıetzs he'nın Lcco Homo'suyla kendı Lcco Homo'sunu karşılaştırıyordu Karakoç'un şıırını overken "Son ıkı şınnde ne beğendım bılıyor musun" dıyordu "hoş soylemesı tuhaf ve ayıp ya, dılının cınsel tadını Ben Ecco Homo'yu yazarken hep kendımde guçlu bır korkusuzluk duydum, sanırım kı benım kıtabın değerı de orada, ınsanca yonu" llerleyen satırlarda, donemın kadınlarında pek de gorulmeyen, ya da saklı tutulan, cınsel toşkuyu ortaya koyuyordu " Şımdı, senın şurınde, dılınde o dolgunluk var, demınden ben bır söz anyorum bu dulgunluğu dıle getırmek ıçın cınsel, yanı demek ıstıyorum kı, tıpkı tınsel ıstek ya da kavuşma gıbı ınsanı karnınm dıbınden kavramalı soz Oyle kavrayabıldı mı, bıl kı o soz yaşanmış sozdur, korkusuzca ya şamayı goze almıştır ınsan, sonra da çıkmıştır butun tadının gucuyle, yanı menos'uyla Aşka, eınsel aşka verdığın gıbı vereceksın kendını yazına " Şadan Gokovalı ve Arıt Karakoç'a yazdığı bır mektupta, Ruter'ın so/unu ettığı "buyuk dram"la bıten aşklarından bırını anlatıyordu Erhat Mımar V ye aşık olmuştu, sonıa da F'nın karısıyla karşılaşmışlar aralarında bır dostluk kurulmuştu Lrhal artık I 'ye değıl karısı I y.ı yazıyordu Huzursu/ oldu ve I 'ya kocasını kendısınden once tanıyıp sevdığını ya?dı I ve V ayrılığırı eşığıne geldıler sonra barıştılar ürtak dostların neredeyse tumıı ıçın suçlu olan Lrhat'tı " tşte o gunden sonra kana maya başladım Şadan, Arıf, kıır ban etmışım kendımı, bılmıyor dum, kızım olsun, erkeğım sevgılım olmasın demışım Ell yaşına gelıyordum, çocuğurr Bir Mavi Yolculuk anısı, soldan ddrdiincu Azra Erhat.