Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
dı. Çalışması, üretımı, yaşamın ta kendısıydi. tç dünyasiyla dış dünyası bir bütündü. Yeryüzünü kucaklay ışıy la, bu topraklann kültürünü özümlemesiyle, ellerinde yoğurduğu biçim verdiği çamur, finna verdığı aş, renklendırdığı, sırnnı kattığı seramik, bir bütündü. Hitit, Kütahya, Çanakkale, Iznik, Eski Yunan, Girit, Paris sanat ortamından ya da dünya kültüründen kopuk, ayn değildi. Kendini bulmasıyla birlikte (kendini "bulması" seramik sanatıy la oldu) yalnız kendisıyle yarıştı. Bu yanşta dünden bugüne, gelenekten geleceğe bir yol çizdi. Sapmalan, kınlmaları olmayan, araştırarak, kendine sorarak, sorulara yanıt arayaFahrelnisa Zeid'den: Beyazıd Çmaraltu rak, deneyerek, yanılarak, doğruyu bulasun, çingene pembesi değil rose bonbon rak, kendisiyle hesaplaşarak o yolda ılerledı. Oyol süreklilikti. olsun" Kendini bulmasıyla birlikte, seramik sa"Rose bonbon" yani şeker pembesi... Hemen aşağıdaki pasaj da en az on ayrı ton natını yaşamın bir parçası kılmak için çadapembeeşarp vardı. Acaba "Rose bon lıştı. Sanatını "süs" olmaktan çıkanp, çabon" hangisiydi? Sonunda bütün pembe lışmasını cömertçe, sokaklara, yapılara, tonlardaki eşarplan aldım. Ve mavılen ve panolara, ınsanlara sundu. Füreya da Şakir Paşa ailesi ve Şakir Paşa yeşilleri vetümrenkleri... Onagötürdüm. Köşkü'ndeki sanat ve kültür ortamından Sevinçten uçtu. Artık evden çıkabilirdik. Onu bembeyaz hastane odasında bırak bolca nasibini aldı çocukluğunda. Altı yedi yaşlannda Profesör Berger'den tık. Ertesi gün ziyaretine gittiğimde, odabir kenıan dersleri alıyordu. "Zaten Aliye'yle renk cümbüşüne dönmüştü. O rengarenk onun arasında her şey öyle başladı, benım eşarplan yatağın, odanın her yanına bağ keman dersleriy le başladı..." Hayır Aliye gıbi ona âşık olmadı ama latmıştı. Uçuşan renklerarasında orada da ondan çok önemli bir şey öğrendi. "Ondan Aliye Berger... Eteklerinin içineyürürken öpüşsünler diye kumaş kelebekler dikerdi... kendi dünyasını yaratmış, yaşama sevincisanattamükemmeliyeti,sanattaödünvermemeyı öğrendım. Sanatta dürüst olmayı, lerle de bütünlenir "sevmek"... Sevmek, rek, bu imgenin derininde önce duygu, önnamuslu olmayı da o aşıladı bana." onun için bunca güçlüdür onda. Şunu de ce tutku, önce ölesiye sevmek vardı. Hayır, tavan arasındaki resimlerden o mek istiyorum: "Güçlükadın"olduğuiçin Ve onun yüreğinde birkaç tutkuya yer hiç söz etmedi ama zaten köşkün her yanı çok sevmez... Çok sevdiği, çılgmca sevdi yoktu. Tek tutkusu vardı: Sanatı. tablodoluyduderdururdu. Aliye'nin "ya ği, tutkuyla bağlandığı, tüm benliğiyle 1951 'de Istanbul Maya Galerisi 'nde ilk ramazlığı"ondayoktuyani... "13yaşım kendisini bu güçlü tutkuya adadığı için sergisini açtığında büyük başan kazanır. dayken teyzemle (Aliye Berger'le) ne ko "güçlükadın"olur. Amaunutmamakge Ama üç yıl sonra, bir yandan ciğerler nuşurduk sanırsınız? Dostoyevski'nin eserlerini, onun kahramanlannı tartışırdık." llk evliliği 19 yaşında. Onda "ÇalıkuAliye Berger'den: Hasat , şu"luk vardı. Bilgili, kültürlü, eğitimliydi ya, bunları Türkiye Cumhuriyeti'ne adayacaktı. Umudu, Anadolu'ya gidip öğretni çoğaltıyordu Aliye Berger. menlik yapmaktı. Pratik güçlüklen yenFüreya ~ ' * mek için bir çiftlik sahibiyle evlendi. "Tek 1 Füreya'yı, birkaç anıylayadasözcükle, kişi yapacaklanmı, iki kişi yapanz dedim anlatabilmek çok zor. Ama birkaç sözcük ve ondan sonra sevdim onu..." Büyük bir acı, büyük bir kay ıp, her şeyi seçecek olsam, şunlan seçerdim: yitirmesine neden olacaktı. Çocuğunu Çağdaşlık, bütünlük, süreklilik, cömertkaybetti. "Onunla birlikte tüm inançlanlik... Otuz yıl boyunca onu izledim. tster çok mı, bütün değer ölçülerimi, her şeyi, her özel, başbaşa sohbetlerde olsun, ister kala şeyiyitirdim." 25 yaşındaydı Kılıç Ali'yleevlendiğinbalıklarda ya da gazeteye yansıyacak konuşmalarımızda, hep ama hep onun çağ de. "Atatürk'ün muhitinde olmak" önemdaşlığına, bütünlüğu kollayışına, sürekli liydi onun için. Sonra kendini Isviçre'de sanatoryumda liğine ve cömertliğine tanık olacaktım. Yaşama biçimiyle, düşünce biçimi bir buldu. Verem. "Verem" sözcüğünü hiç sevmez, çirkin, antipatik bulurdu Füreya bütündü. Hayata, çalışmasıylaüretimiylebağlıy Hanım. Ama için için bu hastalığa neredey se medyumdu. Ona, sanatın yolunu açtığıiçın... "Doktorlar ciğerlerimle uğraşırken, ben de kâğıtlarla, boyalarla çamurla uğraşmayakoyuldum." Önceleri resim, heykel, seramik, hepsiylehaşırneşırdi. Sonra seramiği seçti. "Çok sevdiğim için... Çamurla, toprakla oynamayı çok sevdim." "Sevmek" sözcüğünün Füreya'nın dilinde en olağanüstüyle en doğal olanı bir araya getiren özel bir yeri vardı hep. Salt Füreya'nın seramiklerinden... Fahrelnisa Zeid ve Aliye Berger... Yıl 1921... duygularladeğilakıllada.bilinçliseçim