24 Aralık 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

13MAYIS2001.SAYI790 vealt bir türmüşüz gibi... Başkalannıntespiti öncülsüz olmam. Türk yazınını ihmal etmiş değilim. Sait Faik'i çok severim, ama kendimi ona benzetmem. Bir yerde Fethi Naci, Sait Faik' in hüznüyle kıyaslamıştı sanınm. YusufAtılgan'ı, Tezer Özlü'yü, Oguz Atay'ı, Sevgi Soysal'ı, Ahmet Hamdi Tanpınar' ı severim. Türk şiirirun çok güçlü bir şiir olduğuna inanıyorum. öykü şimdi çok zengin. lyi öyküler var. Bence genç yazarlardan epeyce şey çıkacak. Peki sizi öykücü olarak mı görüyorlar? Galıba. öykügünlenne çağınyorlar. Bilemiyorum. Tam olarak romancı denemezbenim için. Ama öykücü de denemez. Daha çok metinci! Tezer özlü de tam olarak sınıflandınlamıyordu. öykü, roman, belki iç dökme... Kırmızı Pelerinli Kent'te sıkı bir yapı var, Tezer özlü'den biraz farklı. Kurgu karmaşık. Son çıkaracağım kitap tamamen klasik yapıda, klasik öykülerden oluşuyor. Şimdi öykücü oluyorum işte. Hangi kitabınızda en çok yetkinliğe ulaştığınızı düşfinüyorsunuz? Kırmızı Pelerinli Kent'te her şey oturdu sanınm. Yapmak ıstediğımı yaptım, kurmak istediğim dili ve dünyayı iyi kurdum. Çıkışsız, boğucubircangıl yaratmak istiyordum orada. Bunu da çok yoğun imgeler ve metaforla yapmak istiyordum. Yaptığıma da inanıyorum. O kitap beni tatminetti. Okumaktan zevk aldığınız, kendinize yakın bulduğunuz yazarlar kimler? Çokuzunbırokumatanhımvar. 17yaşında deli gibi Dostoyevski okudum. Hâlâ da derinlerde izi kalmıştır. Okumaktan öte, dünyasına girmeye çalıştım. Sonra Kafka da aynı şekilde. Çehov, Nabokov, Flaubert'le 20'li yaşlarda ilgilendim. 19.Yüzyıl sonu, 20. Yüzyıl başı, Fransız, Alman, Rus edebiyatı, o dönem ve sonunu epeyce okudum. Ingilizedebiyatını çok okudum, Shakespeare'i çok severdim lisedeyken. Sonra çok tutucu bir okur olduğumu, yeni yazarları hiç okumadığımı farkettim. Afhkalı yazarlan, Brezilya, Güney Amerika yazarlannı okudum. Borges, Octavio Paz, Nhıa Berberova, Ingeborg Bachman, Jean Rise... Yazardan öte, kişi gibi sevdiğim kadınlar var. Paul Bowles son 3 4 yıldır keşfettiğim bir yazar. Yeni çıkan her şeyi koşup alan, okuyan biri değilim, tutucuyum aslında. Kentler kitaplannızdaki kahramanlar kadar önemli, değişik yerler görmek yaratıcıuğınıza bir şeyler katıyor mu? Mekânı karakterin düzcyinc çelcmek biraz da bilınçlı yaptığım bir şey. Kentin en canlı karakter oluşunu özellikle yapıyorum. Mekânın etkisinde çok kaldığımdan değil, okura öyle yansıtıyorum. Büyülenmiş filan değilim. Cenevre ve Rio'dan nefret ederim mesela. Tahta Kuşlar Yağmur Ormanlan'nda geçerama,hiçgörmedim. Hayalibirmekân aslında ama gerçek öğeler de var. Bilen biri tanır. Ama bunun yanı sıra, içsel bir yolculuk. özgür'ün bilincinde de varbu. Çok fazla ölüm görüyor, çünkü ölümü ıçınde taşıyor. Dış yolculuk ve iç yolculuk kesişmeli diye düşünüyorum. Bulanık vemuğlak... Sınırda geçmeli. Tahta Kuşlar öykünüzle ödfil almanızın tanınmanızda etkisi oldu mu sizce? Hiçbir şeye etkisi olmadı. Edebiyat kulaktan kulağa yayılıyor. Tahta Kuşlar sekiz dile çevrildi. Ben Mitos'la ve Adam Yayınlan 'yla çalıştım. Ikisi de reklam ve kampanya yapmayan yayınevleriydi. Şu an kampanyaİar okuru çok etkiliyor. tnanılmaz kampanyalar yapılıyor, pıyasa böyle. Ben henüz böy le bir şey yapmadım, ilke olarak karşıydım. Ama başka yolu da yok galiba. Düşünüyorum da, reklam kampanyasında gördükleri için okumasınlar benim kitaplanmı. Siz çaba harcayan, anlamaya uğraşan bir okur kitlesini mi tercih edersiniz? Benim tercihim değil aslında. Benim kışi olarak da uğraştığım bazı temalarhatta meseleler var. ölüm, benlik sorunu... Bunlan basit şekilde yapamazsınız zaten. Herkesin anlayacağı şekilde yazmak istiyorsanız temalannızı kısmanız gerekir. Ya da çok usta olacaksınız bir halk ozanı gibi. Ben öyle değilim. Felsefi kavramlarla düşünüyorsam öyle yazıyorum. Fizikçi olmamın etkisiyle kitaplanmda fizikle ilgili pek çok imge var. Belki birçok kişi anlamıyor ama ondan feragat etmiyorum. Hiçlik, yokluk, simetrinin bozuluşu üzerine düşünüyorsam o da yansıyor. Bu, beni farklı kılıyor sanınm. Birçok yazara göre farklı bir üslup, derinlik... Gölge gibi. Fizikçiliğin, varoluşsal temalarla uğraşmanın da etkisi oluyor. Ben böyle biriyim. Herkes biraz kendisi gibi yazar. Yazriarınızda düşle gerçek birbirine dönüşüyor. Birbirinden ayrı olduğunu düşünmeseniz de hangisini yazmak daha sancüı? Düşle gerçek arasında sınır olduğuna inanmıyorum. tnsan gerçeği kurguluyor. Kırmızı Pelerinli Kent'te alıntı yaptığım bir söz var Derrida'ya ait: "Gerçek, kurgu olduğunu unuttuğumuz şeydir." Her anlatışta bir öyküyü (gerçek ya da kurgu) aslmdan farklı anlatırsınız. Bir süre sonra anlattığınız şeye inanırsınız.Bazıyerleritörpüleryadacilalarsınız. Kimi kez benzer deneyimleri birbirine kanştınrsınız. Dfi;ü yazmak kolay, gerçeği yazmaksa zor ve acı vericidir diyebilir miyiz? Tam tersi, belki biraz daha kolay denebilir. Gerçek pek hoş değildir, en azından yalandır. Acı dolu olmasa bile, gerçek yalandır. Bir öykücünün ilk yaptığı şey, gerçeği renklendirmektir. Yadasaklamak.abartmak... Hepimiz öykücüyüz aslında... Yazmak, kendinizi keşfetmek mi? Yazdıklanm kendimle hesaplaşmadır. Kendi yaşadığım çatışmalardır. 'Cehennem Kuklası' adlı öykümde bir kuklacıyla devrimci konuşur. Bu öyküde ilk başta beni göremezsiniz. Ben yokmuşum gibidir. Ama tam tamına benim yaşadığım derin çelişki ve bunalımvardır. yatım var. Duygularyoğun... Yazmanın sıkıcı, boğucu hale geldiği anlar oluyor mu? Oluyor. Görünmese de kitaplanmda epeyce efor var. özellikle 'Kırmızı Pelerinli Kent'te. "Yeterartık, yapamayacağım, dayanamıyorum, Rio'dan da, bukıtaptan da bıktım!" dediğim anlar oldu. Isyan ettim. Hele iyi bir şey çıkmayınca delirecek gibi oluyorum. Bir söyleşinizde "tnsanın acısına yabancılaştınldığını düşünüyorum" demişsiniz. Kitaplarınızda da aşk, ölüm ve yaşam iç içe, çok doğal geçiyor. Neye yabancılaşıyoruz? Bence insanlar ilk başta kendilerine yabancılaşıyor. Yaşadığımız hayat sıkı düzeniyle, hiyerarşisiyle, temposuyla durup düşünme fırsatı vermiyor. tnsan durup düşünebilse, göreceği şey bence acı olacaktır. Sanki bizi eğlenceyle, televizyonla oyalıyorlar. Kendimiz üzerine çok düşünmüyoruz. Herşey zıtlıklanyla var, bunu da göstermek istiyorum. Aşk tamamen olumlu bir şey değil, ölüm de çok korkunç bir şey değil. Aşk nefretle, arzu korkuy la olan bir şey. Yaşam bunlarla örülmüş. Aşkın uç noktası da karşmdakindekaybolmak... Fizikçi olarak kalsaydınız nasıl bir yaşamııuz olacağını hiç düşündünüz mü? Kesinlikle farklı olurdu. Fiziği bırakmakla düzenli bir işi ve geliri de bıraktım. Risklere daha açıkbiryaşantım oldu. Bence bu, benim yaşam deneyimimi zenginleştirdi. Ben risklerin, güvenliksiz hayatlann daha zengin olacağına inanıyorum. Sonkitabınız... Evet. Adı 'Yokluk Saati'.Üçuzun öykü ve birlcaç kısa öyküden oluşuyor. Yurtdışına yönelik çalışmalannız... . Norveç'in en büyük yayınevi Gyldendal Kırmızı Pelerinli Kent'i yayımlayacak. Orhan Pamuk ve Ahmet Altan 'dan sonra kitabını bastıklan 3. Türkyazan olacağım. Fransız yayınevi Acte Sud, Kırmızı Pelerinli Kent'i yayımlayacak. Kabuk Adam Almanca'ya çevriliyor.^ neslLmihaOyarioo.com 1992,Alpler... "Yazdıklanm, kendimle hesaplaşmadır." Kltapiannızda kişilerin aüeleri hiç yok. Tek bir birey olarak varlar... Doğru, iyi bir gözlem. Pek etkilenmiyorum çevremden, çok kendi dünyamdayım. Çevremi kendi dünyama uyduruyorum. Bireylerbu yüzden. Hayatımda çok az insan, çok az figür var. Çok düşünsel, kapalı bir ha "Okurlar, reklam kampanyasınaa gördükleri için okumasınlar benim kitaplarımu.. Edebiyat, aslında kulaktan kulağa yayılıyor..."
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle