Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURİYET DERGİ Proust'un gariplikleri P roust, gerçekten bir hastalık hastası mıydı? Borsacısı Lionel Hauser'e göre öyleydi. Hauser, sonunda kimsenin yapmaya cesaret edemediğini yaptı ve düşündüklerini açıkça söyledi. (Proust Yaşamınızı Nasıl DeğiştırebilirTürkçesi: BanuTellıoğlu) "Hastalığın ne kadar tehl ikeli olursa olsun, itirafetkiseninsağlıkdurumunAvrupa'nın sağlık durumundan çok daha iyi." Bu sözler çok ıkna ediciydi ama yine de Proust ertesi y ıl ölmey i başardı. Astım: Astım krizlcri on y aşında gelmeye başladı ve hayatının sonuna kadar da devam etti. Bazen bir saatten fazla süren çok ağır krizlergeçinyor; günde on kez kriz geldiği oluyordu. Krizler genellikle gündüzleri geldiği için, Proust, geceleri yaşardı: Sabah saat yedide yatar, öğleden sonra dörtbeş gibi kalkardı. özellikleyaz aylanndadışarı çıkması imkânsız oluyordu. Zorunlulukhalınde, ancak camlan sıkıca kapatılmış bir taksinin içınde yolculuk edebiliyordu. Yaşadığı evin camlan ve perdeleri her zaman kapalı tutulurdu. Hiç güneş görmez, tcmiz havaya çıkmaz, egzersiz yapmazdı. Beslenme: Giderek günde bir öğünden fazla yiyemez oldu. Günde bir kez yediği için kaçınılmaz olarak çok fazla yiyor; yemeği, uyumadan sekiz saat önce servis yapılıyordu. Proust tipik bir öğünde neler yediğinı doktorunaaynntısıylaanlatmıştı. Uzerine krema sosu dökülmüş ikı yumurta, birkızarmış tavuk kanadı, bir tabak patatcs kızartması, biraz üzüm, biraz kahve ve bir şişe bira. Sindirim: "Sık sık tuvalete gidıyorum ama nafile" diyor aynı doktora. Bu pek şaşırtıcı değil. Neredeyse her zaman pcklikçekiyor, iki haftada bir aldığı kuvvetli müshıl ilaçlarıyla ancak rahatlıyor ama bu sefer de karın ağrıları çekiyordu. tşemesi de pek kolay olmuyordu: Genellikle şiddetli bir yanma duyuyor, bazen de hıç ıdrar yapamıyordu. Bu nedenle, vücudundakı üre ve ürik asit oranı yüksekti. Bununla ılgili olarak Proust şöyle söylüyordu: "Bedenimizden merhamet dilenmek, bir ahtapota söylev vermeye benziyor; söylediğimiz her şey ona dalga sesleri gibi gelıyor." Külot: Uykuya dalmadan önce külodunun bel kısmını özel bir iğne yardımıyla iyice sıkılaştırması gerekiyordu. Birgün banyodayken külot iğnesini kaybedince bütün gün uyuyamamıştı. Ciltduyarhhğı: Sabun,kremyadakolonya kullanamıyordu. Zarif işlemelerle süslü, nemlı havlularla vücudunu sıliyor, sonra kuru, temiz bezlerle kurulanıyordu (her silinmede yirmi havlu ancak yetiyor ve Proust havlularının Lavigne adındaki çamaşırhanede yıkanmasını istiyordu, çünkü bir tek o çamaşırhanede alerjik olmayan çamaşırtozu kullanılıyor, üstelik Jean Cocteau'nun çamaşırları da orada yıkanıyordu). Eski giysileri yenilerden daha çok yeğlerdi. Zamanla eski ayakkabılanna ve mendillerine de daha çok bağlanmaya başladı. Fareler: Proust' un farelerden ödü patlardı. 1918yılındaAlmanlarParis'ıbombaladıklannda, bombalardan çok farelerden korktuğunu ıtirafetmişti. Soğuk: Her zaman üşürdü. Yazın ortasında bile, evden çıkmak zorunda kaldığı zaman dört hırkanm uzerine bir de palto giyerdi. Davet edildiğı akşam yemeklerinde kürk paltosunu üzerinden hiç çıkarmazdı. Buna karşın,elinısıkanınsanlarellerininbuzgibı olduğunufarkederlerdi.Dumamnastımına dokunacağından korktuğu için, odasını doğru düzgün ısıtmalanna ızin vermez, üşümemek için, sıcak su torbalan kullanır, kazaklar giyerdi. Doğal olarak çok sık soğuk alır, özellikle de nezle olurdu. Arkadaşı Reynaldo Hahn' a yazdığı mektuplardan birinin sonunda, mektubuyazmayabaşladığından beri burnunu tam seksen üç kez silmış olduğunuyazmıştı. Mektupüçsayfasürüyordu. Yüksekliğe karşı duyarhlık: Proust, Versailles'daki amcasını zıyaret edip Paris'e döndüğünde, birden bıtkinleşir ve evinin merdivenlerini çıkamaz. Sonradan amcasına yazdığı bir mektupta, bitkinliğinin iki şehir arasındaki yükseklik farkından kaynaklanmış olabileceğinden söz eder. Paris'le Versaılles arasındaki yükseklik farkı seksenüçmetredir. Öksürük: Çok yüksek sesle öksürürdü. 1917 yıhnda tutulduğu bir öksürme krizini şöyle anlatıyor: "Komşular, gök gürültüsüne ya da kesik kesik köpek havlamalarına benzeyenbuaralıksızöksürmeyi duyuncabirlrilise orgu ya da bir köpek satın aldığımı, ya da bır bayanla kurduğum gayrimeşru (ve hayali) ilişkiden doğan, boğmacalı bebeğe baktığımı düşünmüşlerdir." Yolculuk: Günlükyaşantısının ya da alışkanhklannın değişmesine tahammül edemeyen Proust, hemen ev özlemi çekmeye başlar, yolculuğa çıktığı zaman da mutlaka öleceğini düşünürdü. Yenı bir mekânda geçirdiği ilk günlerde, geceleri huzursuzlanan bazı hayvanlara benzediğini söylüyor. (Burada hangı hay vanlan kastettıği pek açık değil). Bir yatta yaşamak istediğini, yatla, yatağından hiç çıkmak zorunda kalmadan rahatça gezebileceğinı de ekliyor. Bu fikrini, mutlu bır evliliğı olan Madam Straus'a açıyor: "Birlikte bir tekne kiralasak nasıl olur? Teknede büyük bir sessizlik hâkimdir ve biz, yatağımızdan(yadayataklarımızdan)çıkmadan, dünyanın en güzel şehirlerinin kıyı boyunca önümüzden geçip gidişini izleriz." Tabiı ki önensı kabul edılmıyor.