Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
gidip onu mollalan ile düğün ziyafetine davet eder. Bu geleneğe uyulmazsa güvey le gclinin kuracaklan yuvada geçimsizlik hüküm sürecektir. Nasreddin Hoca derlemeleri, 16. yüzyılda yapılan bir ilk derlemeden kaynaklanır. Hoca'nın kişiliği ünlenirken, başka kişilere ait güldürühikâyelerideNasredinHoca'yamaledilir. Külliyat da böylece sürekli kabanr. Hoca'nın hikâyelerinınbirbölürnü.özellikle gelişmiş olanlar uluslararası halk masallan repertuvannda da yer alırlar. örneğin, Azrail canını almaya geldiğinde son bir namazkılma izni alıp Azrail' i oyalamasını ve bu şakası sayesinde ölümden kurtulmasını anlatan Arnavut hikâyesi, Dede Korkut kitabındaki DeliDumrul hikâyesinin son epizoduna benzer. Amavut hikâyesinde olduğu gibi Oğuz destanında da Tann, kişınin bu tnasum şakasından hoşlanır ve ölüm hükmünügeri aldığını Azrail'ebildirir. Pertev Naili Boratav araştırmasına uzun yıllarverdiği Nasreddin Hoca adlıkitabında fıkralan "Budala" rolü oynayan Nasreddin, görünüşte edepdışı, ama aslında ince alay karakterinde olanlar, metafizik düşünceye, zorbahğa, istibdata ve şiddete karşı çıkanlar gibi gruplara ayuır. Nasreddin Hoca aslında bütün fıkralannda zaaflanyla, erdemleriyle insanı anlatır, karikatürize eder. Hep halktan yanadır. Padişah mı büyük, çifçti mi büyük sorusuna çiftçi yanıtını verirken şöyle der: "Çiftçi buğday vermese, padişah acından ölür." Alabildiğine hoşgörülüdür. Din konusunda hıç bağnaz olmadığı gibi çoğu kez, aşın inanç sahiplerini dalgaya alır: Filan kişi oruç yedi diye ona şikâyet ettiklerinde hiç duraksamadan," Vay bir kişi daha olaydı da namazı da yiyeydi deyiverir." Bir keresınde de hiç minare görmemış gibi davranır. Çocukluğunda, mcmleketi olan Sivrihisar'dan Akşehir'e geldiğinde minarede müezzinin ezan okuduğunu görünce aşağıdan bağırmış: "Ne yapayım a babam? Pek dalsız budaksız bir ağaca çıkmışsın. Ben sana nasıl imdad edeyim?" 13. yüzyılda öldüğünü tahmin ettiğimiz Nasreddin Hoca farklı düşüncelerini herkese anlatabılen bir ifade üstadıydı... Düşünce özgürlüğünden söz edilmeyen yıllarda özgür duşüncenin önünü açan bir zekâ. ^ Derteyen: DUYGU YAZICI (Edebiyatçılar Derneği tarafından 1996'da yayımlanan Pertev Naili Boratav'ın Nasreddin Hocakitabından deriendi.) Ne de olsa 12 Mart'ın herkesin üstüne başına sinen ve silinmesi gereken, yağlı karası henüz zihinlerde duruyordu. Yanşmayı, Karikatürcüler Derneği ile Akşehir Nasreddin Hoca ve Turizm Derneği biriikte düzenleyeceklerdi. Gerçekten 200'den fazla genç çizer yarışmada içlerini bol bol döktüler. Onların birçoğu bu günün ünlü çizerleridir. Ve bir dahaki yıl yarışmanın uluslararası yapılması kararı alındı. Bu karar ertesi yıl ve sonra yıllarca uygulandı, başarıldı, engellendi, sabote edildi, yasaklandı ve daha neler oldu? Oysa karar doğru ve yerindeydi. Türk çizerleri o yıllarda tüm uluslararası yarışmalarda ilk ödülleri topluyorlardı. Şımdi bir adım öteye geçiliyor, artık ödül verilmeye başlanıyordu. Bu ilk uluslararası yarışmada Ferit öngören dernek başkanı olarak etkiliydı, onunla biriikte çalışmak ise zevkli. 74 yılında Akşehir'de gerçekten müthiş bir sergi açıldı. Açılışta izdiham yaşandı. Dünyanın dört bir yanından çizerler orada toplandılar. TC Hükümeti ABD'nin koydurduğu haşhaş ekimi yasağını kaldırdığını dünyaya, orada bu açılışta ilan etti. Yarışmaya bir amblem çizilmesi işi bana kalmıştı. Bu her halde eşeğine ters binmiş bir Nasreddin Hoca olacaktı. Zor bir işti. Bir hafta boyunca ilgili, ilgisiz önüme gelen herkesten eşek üstünde hoca çizmesini istedim. Süre doldu, son gün sabaha karşı, bir haftadır çizilenlerin sanki bir özeti ya da ortalaması gibi bir çizim kâğıt üstünde belirdi. Bu, ayaklan yere sağlam basan bir eşek üstünde, koca kavuğu ile dengeli duran bir hoca siluetı idi. Çizim hemen büyütüldü, şenlik afişi oldu. Yıllarca kullanıldı. Bu garip çizim çok tuttu. Sonraları onu, havlu deseni, maskot, elbise askısı gibi gündelik yerlerde de beğenerek kullananlan görecektim. Ama bir gün geldi ki, Hoca eşeğe ters oturamaz, deyip onu düzeltmeye kalkışanlar bile çıktı ortaya!. Kendi halindeki bu başanlı kültür hareketinin ve Hoca'nın başına gelenler bu kadarla kalmadı! • önceleri hep, neden Anadolu'da yapılsın ki, bu hareketi Istanbul'a taşıyalım diyenler vardı. Ama olmuyordu işte. • Hoca'nın doğum yeri bizde, öyleyse Eskişehir'de yaparız diyenler çıktı ortaya. Yaptılar da. Aynı adla uluslararası karikatür yarışması açtılar. Yapmayın, etmeyin, siz de başka güzel bir iş kotann, denildiyse de işe yaramadı. Ama olmadı, yürümedi işte. 0 Bitmedi. 12 Eylül darbesi, her şeyi olduğu gibi bu hareketi de, örgütlerini de yok etti. Yarışma yapılamadı, ortada kaldı işte. • Ama Akşehir'e öyle uçuk bir beledıye başkanı geldi ki o aralar. Inanılması zor ama onun ilk işi, eşeğe ters binme Hoca'ya yakışmaz, incisini yumurtlamak oldu. Ardından da eşeğe düz binmiş Hoca amblemi ile kendi başına uluslararası karikatür yanşması düzenlediğini açıkladı. Yapma, etme uyanlanna kulak asmadı. İşe girişti. Bu kez kimse ciddiye almadı işte. # Neden sonra yanşma yeniden ateşlendi. Bir süre sonra, her nedense, iki dernek aynı yanşmayı, aynı adla, aynı zamanda, aynı Nasreddin Hoca amblemini kullanarak ayn ayrı sürdürmeye başladılar. Buna da kargalar güldü işte. Dilerim, Hoca'nın başına gelenler, 2000 yılından sonra artık pişmiş tavuğun başına gelsinl..^