Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURİYET DERGİ SEDA KERVANOĞLU U Buddha'ya göre yaşamtn amacı mutlu olmak... Manastırda ben'i aradım Bir manastır: Suan Mokhe. "Sessiz înziva" programı on gün sürecek. Konuşmak yasak. Istenen, yapılan her işte o işin bilincine varmak. On gün disiplinli bir programa bağlı. Vejetaryen diyet, meditasyon bu programın birer parçası... Amaç, , mutluluğu bulmak... ykulu gözlerle otobüsten indiğimde her yer karanlıktı. Muavin sırt çantamı elime tutuşturduktan sonra, eliyle yolun karşı tarafını işaret etti. Karşıya geçmem gerektiğini anladım. Bir taraftan hâlâ bekleyen otobüse dönüp bakıyor, bir taraftan da yurüyordum. O an aklıma, daha sonra unlü bir Budist rahip olan, Üçüncü Göz'ün yazan Tibetli Lopsang Rhampa'nın küçük bir çocukken, babası tarafından manastınn kapısma bırakılışının hikâyesi getdi. Bahçe kapısının iki yanında tapmakta Buddha' ya sunulmak için satılan çiçek tezgâhlannı görünce, doğru yerde olduğumu anladım. Buraya ancak, burayı bilen gelebilirdi. Hiçbir yerde ne bir tabela ne de bir işaret vardı. Bahçede gördüğüm sabah meditasyonu sahnesine odaldanmış ilerlerken, aslında gitmem gereken resepsiyonu geçince arkamdan gelen "pısst" sesiyle uyanldım. Buraya " Sessiz Inziva" programına kaülmak için gelen herkes gibi büyük kayıt defterine adımı yazıp, gerekli kâğıtlan alabilmem için resepsiyona gitmem gerekiyordu. Bize verilen kâğıtlarda programın ağır şartlan ve kurallar hatırlatıhyor ve eğer içlerinde geçici hevesle ya da sadece merak yüzünden buraya gelen varsa, hiç programa başlamadan geri dönmeleri öneriliyordu. On günlük Sessiz Înziva boyunca, Suan Mokhe adh bu manastınn kurucusu Ajahn Buddhadasa tarafından yaptırılmış, uluslararası eğitim merkezinde tıpkı budist rahip ve rahibeler gibi yaşayacaktık. Üstelik birbirimizle tek bir kelime bile konuşmadan. Yasak olan sadece konuşmak olsa iyi; kitap okumak, yazmak ve müzık dinlemek de yasaktı. Aramızda işaretle anlaşmaya çalışmakdahi mümkün değildi. Bize, Gautama Buddha'nın aydınlanmayı başardığı meditasyon teknıği olan Anapanasati' yı öğretırken ve Budizm üzerine meseller anlatırken, dışanya dönük tüm pencerelerimizi kapatmamızı ve iç dünyamıza yoğunlaşmamızı sağlamak istiyorlardı. Çünku zihnimiz, ancak dış dünyayla olan ilişkisı en aza indirilebilirse, temizlenip dinlenebiliyor, dahası herhangi bir şeye sağhklı olarak o zaman yoğunlaşabiliyor. Bize bunu başarmayı da öğreteceklerdi. O kadar kalabalıktık ki sayamadım, toplam 92 kişi olduğumuzu programın son günü öğrendim. Sonuna dek götüremeyip aynlanlan da hesaba katarsak demek ki ilk gün 100'eyakınkişıbaşvunnuştu. Oryantasyon gününun gecesinde konuşma yasağı başladı veheryanı sonsuzbirsessızlikkapladı. Yürürken, meditasyon minderimizi yere koyup kaldınrken, yemek salonunda sandalyemizi düzeltirken, kısacası her işi yaparken, o işi yapıyor olmanın bilinciyle yapmamız gerektiğisöylendi. önce bu bana çok şey ifade etmemişti ama sonra zihnimi daha iyi tanımay a başlay ınca, bunun aslında her zaman yapmamız gereken bir zihin kontrolü olduğunu anladım. Budizmin temel ilkelerinden biri olup, on gün boyunca belki yüz kez duyduğum " yapüğının bilincınde ol, farkında ol" sözü aslında insanın bedeninden yüzlerce kilometre ve yıllarca uzaklarda dolaşan zihnini alıp geri getirmeye yaray an bir mantra. Çünkü insan ancak zihni ve bedeniyle bütünlük sağladığı sürece, bu an' ı ve şimdi'yi yaşar; bedeni de sürücüsüz bir araba gibi oradan oraya savrulmaz. O akşam, Ajahn Buddhadasa Bhikkhu'nun (Buddha'nın Hizmet Eri) yirmi yaşında Budist rahip olduğu ve Bangkok ta birkaç yıl eğitimine devam ettikten sonra "safhğabüyükkentteerişilemez" düşüncesiyle, kendi annma eğitimini sürdürmek üzere kendi memleketi olan Tayland' m güneyindeki Chaiya ilçesinde doğayla iç içe olan Suan Mokhe'u (özgürlük Bahçesi) kurduğunu öğrendim. Burası gerçekten de cennet bahçesi gibi bir yerdi. Kenarlan açık olan meditasyon salonunun tam karşısında doğal bir göl, iki yanında hındistancevizi ağacı koruluğu, arkası da tam bir balta girmemiş tropikal ortnandı. Arazinın içinde ortada kalan herkese açık doğal sıcak su havuzlan da vardı. Insan böyle bir yerde, zihnini kolay terbiye edebilirdi. İşte bu yüzden Suan Mokhe, hem Siam ülkesinde hem de dünyada ilgili çevrelerde büyük yankılar uyandıran ve her yıl yüzlerce insanın yolunu tuttuğu bir yer olup çıkmış. Ajahn Buddhadasa Bhikku 1993 'te vefat ettiği için Suan Mokhe'un başrahipliğine onun öğrencilerinden Ajahn Bho geçmiş. Tek kişilik hücre büyüklüğündeki odalanmızdaki ilk gecemizdi. Budist öğretiye uygun olarak her türlü konfor ve kolaylıktan uzak bir on gün bekl iyordu bizi. Yataklarda şilte yoktu. Herkese tahtayatağının üzerine sersin diye hasır bir şilte, bir battaniye, bir yastık ve cibinlik verilmişti. Yıkanma ihtiyacımızı, yatakhanenin iç avlusundaki üstü açık büyük künklerdeki suyla, tasla dökünme usulü giderecektik. Hava çok sıcak olduğu için avluda yıkanmak bir sorun değildi. Kıyafet yönetmeliğine göre tamamen kadınlara ait yatakhanede de olsak, ancak sarong adı verilen peştemallarla yıkanmamıza izin vardı. Tüm Asya'da kadınerkek bu peştemallarla her yerde hiçbir edep yerini göstermeden büyük bir ustalıkla yıkanır ama, benim buna ahşmam biraz zaman aldı. Programın llkgünü tlk gün çok önemliydi. Saat dörtte kalkıp hazırlandım. Budist yaşam biçiminde kimse uyurken güneş doğmaz. Karanlıkta meditasyon salonuna yürüyen, ellerinde fenerleriyle madene giden madencıler gibiydik. Yatakhaneye, yemek salonuna ve meditasyon salonuna ayakkabıyla girmemiz yasaktı. O yüzden çoğumuz daha sonradan manastır tokyosu adını verdiğim parmak arası lastik tokyolardan edinip, her yerin kapısında rahatça çıkanp bırakabildik. Dhamma konuşması diye geçen toplantılarda, budist öğretiye ve yaşama dair her şey üzerine, her seferinde başka bir rahip ya da rahibe konuşuyordu. Dhamma, Sanskritçe dharmakelimesinin Pali dilindeki versiyonu. Tayland'da uygulanan Budizm Therevada Budizmi (Güney) olduğu ve Buddha vaazlannı hep halk dili olan Pali dilinde verdiği için, din adamlan da bazı Budist terimleri ve kavramlan açıklamak için Hindu brahmanların kullandığı Sanskritçenın tersıne Pali dılini seçiyorlar. Dharma ya da dhamma'nın sözcük anlamı, "şeyler, çevremizde gördüğümüz herşey" demek. Budist öğretide dhamma bir insanın uyanıp aydınlanması sonucuelde etiği, ıstu^ptan kurtuluşun da bılgisini içeren yasatopluluğudur. On günlük Sessiz Înziva programındaen çok hoşuma gıden derslerden biri dhamma konuşmalan oldu. Her gün iki kez, belli mertebelere gelmiş ve değışik üniversiteler ve kurumlarda hocalık da yapmakta olan rahip ve rahibeler aydınlanma ve annma yolun da yaşanan veya bizzat kendilerinın yaşadığı zorluk, sorun ve deneyimleri bize aktardılar. Yaşamın amacı ve ıstırap Buddha' ya göre yaşamın amacı mutlu olmak. Ama yaşam da sonsuz mutluluk mümkün değil. Herkesın yaşarken payını aldığı acı ve ıstıraplar var. Bu acı ve ıstıraplar geçi Manastırda on gün geçiren Kervanoğlu...