04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

24 ARALIK 2000. SAY1 770 13 bütün repertuvan da buna göre oluşturduk. llk oyunumuz, Turgut özakman' ın bir müzikali. 'Bir Şehnaz Oyun'. tkinci oyunumuz da 'Küçük Bir Şaka' adında, Çehov'un 14 kısahikâyesinden kendi kurguladığım bir oyun. Bir de Cengiz Toraman'ın yazdığı 'Kutup Yıldızı' adlı çocuk oyunumuz var. Kadronun zaman içinde genişlemesi düşünülüyor mu? M. Ayhan: Bu sayıyla yetinilmeyecek. önümüzdeki sene için kadro 13 kişiden fazla olarak düşünülüyor. Buraya yeni arkadaşlaralınacak. Ne gibi umutlarla geldiniz buraya? M. Ayhan: Ben tstanbul'da ya da Ankara'da da tiyatro yapabilirdim ama, Eskişehir gibi Anadolu'nun göbeğinde bir yerde tiyatro yapmak benim için daha cazipti. Siz aynı zamanda oyuncu olarak yapının oluşum aşamasında söz sahibi olduğunuzu düşünüyor musunuz? M. Ayhan: Bana kahrsayapıda söz sahibi olmamız için biz oyuncular yönetime alındık. Zaten yaptığımız işlerde de oyuncu arkadaşlanmız ve Ergin Hocamızla beraber 15 kişi konuşup tartışarak kararlar ahyoruz. Tabii son karan vermekyönetim kurulunakalıyor. E. Orbey: Son aşamada öneriler Büyükşehir Belediye Başkanlığı'nın onayına sunularak karar alınıyor. Ama bugüne kadar hiçbir önerimiz geri çevrilmedi. Ayhan: tç yapı olarak tiyatroyu kişilerin etkileyemeyeceği bir kurum haline getirmek istiyoruz. tleride biz olmadığımızda bile kurum kendi mantığı içinde ilerleyebilmeli. Kendi ilkeleri içinde... Demokratik kralhkyani?! E. Orbey: Sadece demokratik değil. Hem demokratik, hem merkeziyetçi! M. Ayhan: Bir tiyatronun yazılı olmayan, gelenek haline gelen kanunlan vardır. Bu tiyatroyu ayakta tutacak bir dayanaktır. Neredeyse kadronun tamamının yönetim kurulunun kendisi gibi davrandığmı söyleyebiliriz. Yapılan her şeyden herkesin haberivar.Sözsöylemehakkıdavar. 14kişilik yönetim kurulu yazılı bir kanun değil. Ama bu teamül haline gelecek bir hareket biçimi. E. Orbey: Baştan bir formül icat edip, sonra da onun içine girmek değil amacımız. Objektif pratiğin içinde neler olacağını görmek istiyoruz. Topluluğumuz oluşsun istiyoruz; kurulsundeğil.^ yatro adamı. Neredeyse yarım asra yaklaşan bır öğretmenlik geçmişi var. Gerek DevletTiyatrolan'nda,gerekseözeltiyatrolarda yüze yakın oyunun rej isine imza atmış. Tiyatronun vekâleten müdürlüğünü yapan genç ve gelecek vaat eden oyuncusu ise Mete Ayhan... Orbey ve Ayhan soruulanmızı yanıtlıyor. Konservatuvarın kuruluşundan beri buradasınız değil mi? E. Orbey: Aşağı yukan. 13 yılhk emeğim var burada. Büyükerşen konservatuvan kurduğunda müdür Zühtü Altan'dı. Ben de tiyatro bölümünü kurmaya gelmiştim. Neredeyse yarım asırlık hocahk geçmişiniz var. Eskişehir Şehir Tiyatrosu'nda konumunuz ne olacak? E. Orbey: Büyükerşen budefa "Şehir Tiyatrosu'nu açıyorum. Zühtü Bey ile sizbenim yardımcım olun" dedi. "Yapmayın, ben nasıl kalkanm bunun altından?"dedim. "Ben yaptığım hertiyatroyu seninle yaptım. Şimdi sensizmi yapacağım?"dedi bana. Tiyatronun Kültür Danışmanı Zühtü Bey, ben de Sanat Danışmanhğı yapıyorum. tdari kadroda aynı zamanda oyuncu kadrosundan insanlar da var. Mete Ayhan müdürümüz. Sanat tcmsilcisi de Devrim özderakın. Mete, Dil Tarih Tiyatro Bölümü mezunu ve yaklaşık 3 yıl Ankara Sanat Tiyatrosu'nda çalıştıktan sonra Diyarbakır Belediye Tiyatrosu'nun kuruluş aşamasında 1 yıl genel sanat danışmanhğı yaptı. Devrim de Trabzon Devlet Tiyatrosu'nda oyunculuk yaptı. Eskişehir Konservatuvarı'ndan çıkan oyuncuları Şehir Tiyatrosunda değerlendirmekgibi bir amaç var mı? E. Orbey: Tabii. 13 kişilik oyuncu kadrosunun 8'i Eskişehir'den. önümüzdeki yıl da senfonik orkestra kuruluyor. Yine konservatuvar mezunu müzisyenler görev alacak. Eskişehir kültür ve sanat alanındabüyük potansiyel sahibi bu yüzden de büyük şeyleregebe. Repertuvar neler gözetilerek yaratılacak. Hedef kitleye nasıl ulaşmak niyetindesiniz? E. Orbey: Büyükerşen'in isteği halkla banşık, seyircisine açık biçemli popüler oyunlar sunmak. Şehrin merkezinde ve çok ucuza biletlerle kitleleri tiyatroya çekebilmek. Bu amaçla yola çıktık ve galiba PAZARIN PENCERESINDEN Tan Oral'ı dinlerken... SELÇUK EREZ yfoay Hukuk Araştırmalan Vakfı, hukuk alanında yetişen gençlerin, başka alanlara da göz atıp ufuklannı genişletmelerini sağlamak için konferanslar, gösteriler düzenlemektedir. Bunlann sonuncusunda, vakfın Sıraselviler'deki merkezinde Tan Oral'ı dinlediğimde "Bu konuşmadan ne kadar yaraıiandığımı yazarsam, Aybay'lara, bu konferanslan izleme imtiyazının sadece hukuk alanında yetişenlerle sınııianmaması gerektiği düşüncemi de aktarmiş olurum" diye düşündüm. Tan Oral, konferansında, karikatürün başlangıcından bugüne kadar izlediği evreleri, özellikle ülkemizdeki gelişiminin hukukla bağlantılannı anlattı; sorulanlara verdiği cevaplar, bizi karikatür ve karikatürist konusunda düşünmeye yöneltti.. Oral, karikatürün parlak deviıierinin geride kaldığını, karikatüre duyuian ihtiyacın giderek silikleştiğini vurguladı. Acaba neden? Yıllarca önce değerii dostum Prof. Üstün Korugan'ın bana mim sanatı konusunda söylediklerini anımsadım: "Halkevlerinin eski sanatçılanna plaket veriyoHardı. Kalabalıktı, gürültü çoktu. Herkes bir şey söylüyordu ama kimsenin duyduğu yoktu. Bu gürültüde söz değil mim geçeıiiydi. Sıra bana gelince elimi ağzıma götürüp 'susun' işaretini verdim. Herkes sustu. Sonra, ben onlan alkışladım; alkış koptu. Beş yüz kişiyle diyalog kurulur mu? Mim bilirsen kurulur! Ben mim'in 200500 değil daha kalabalık yığınlara hitap etme sanatı olduğuna inanıyorum." Bu, bir açıdan, karikatür için de geçeıiidir. Nice yıllanmış köşe yazannın satırlarca, paragraflarca anlatmaya çalıştıklarını üç çizgi ile anlatır karikatürcü.. Karikatür de bir tür "uzun lafın kısası" değil midir? Eski Mısıriı hiyeroglif yazarlan, anlatmaya resimle başladıklarına göre, yüzyıllar geçip de insanoğlu, yazılar yazarak işi uzata uzata anlatmaya alışınca ve böylece çok zaman kaybedince karikatüristler çıkıp, "öyle değil böyle anlatılır!" demediler mi ve anlatmanın aslına dönüp 'işin özü'nün iki çizgiyle nasıl aktanlacağını göstermediler mi ınsanoğluna? A arar, bulur, ona bol ücret öder, ilk sayfamın ortasına kocaman karikatürier çizmesini isterdim. Bakın azalır mı yoksa çoğalır mıydı tirajım? Buna rağmen maalesef Tan Oral'ın hakkı var: Oturakh siyasal eleştiri yansıtan karikatürlerin azaldığı gerçektir! Niçin? Karikatürist denen yaratık öyle kolay yetişen bir nesne değildir de ondan! Bir kere, okulu yoktur; Karikatüristi büyük yapan, zekâsının kıvraklığı, yaşam deneyiminin ve kültürünün engin olması, doğuştan varolan resim çizme yeteneğinin belli bir düzeyi aşması, siyasal otoriteyi hicvetme asal görevi olduğuna göre de bütün bunlann yanında yürekli, hatta çok yürekli olmasıdır. Karikatür sanatının büyüklerinden Honore Daumıer'nin özgeçmişi, onun nasıl bir birikime sahip olduğunu yansıtır: Fakir bir ana ve babanın çocuğu olan ve klasik bir okul eğitimi görememiş olan Daumier, 12 yaşındayken bir mubassınn yanına çırak verilmiş, bir yıl sonra Louvre yakınındaki bir kitabevinde çalışmış, bir süre de litograf kullanılan atölyelere devam etmiştir. Bizde de öyle olmamış mıdır? En iyi çizen karikatürcülerimızin arasında resim dersi Eskişehir Şehir Tîyatresu 'nun genç müdürü Mete Ayhan... 1986'da VVilton Park Konferanslan'ndan birinde, Türkiye'ye demokrasinin, halkın tepki gösterme düzeyinin artması nedeniyle dönmekte olduğunu, sadece o günlerde gazetelerimizde yayımlanmış karikatürlerı göstererek açıkladığımda, sunduklanm, 'Kenan Evren zamanında yapılan oylamada, önerilen Anayasa'nın yüzde doksan üstünde oy almasının Türkiye'de demokrasinin varolduğunu yansıttığım' ileri süren bazı hocalanmızın söylediklerinden daha inandıncı bulunmuştu.. Yüzyılımızda gazetelerin, bol resimli tabloidlere dönüşmesinin gerekçesi, insanlann artık uzun yazı okumaya ne güçlerınin ne de zamanlannın kalmamasıysa karikatür niçin "demode" olsun? Bugün bir gazete sahibi olsaydım, karikatüristin en hasını ne yapar yapar, almış kaç kişi vardır? Mesela Sayın Tan Oral bu nefis çizim düzeyine hangi resim eğitımiyle ulaşmıştır? Sonra yüreklilık? Behiç Ak'ın Ali Ulvi'nin vefatında söylediklerini anımsayalım. Demirel, onu bir parti kongresine çağınp, 'Sizi çağırdım; çünkü bizim zamanımızda kimse, eseıieri yüzünden hapse atılmadı, oysa şimdi öyle mi?' demesine Ali Ulvi'nin, 'Sizin zamanınızda, sizin açtığınız mahkemelerde az mı yargılandım?' diye yanıtladığını hatırlatmamış mıydı Behiç Ak? Demek ki karikatüristin iyisi, öyle her birkaç yüz kişide bir rastlanan bir yaratık değildir; güç yetişir ve bulunması, sonra kaçınlmaması için de özel bir gayret gerekir! Böyleleri azaldığı için karikatürün iyisi, sanki bir kuşak sonra kayıplara kanşacak da o kuşaklar, 'karikatür' denince sosyal, siyasal mesajı olmayan, amacı, güldürmekten ibaret resimleri anımsayacaklar.. Anlıyoruz ki, gazete patronunun ve yöneticisinin hası yiterse doğal olarak iyi karikatürcü aranmaz, karikatür de yok olur. Amma bu türden insanlar varoluıiarsa karikatürcünün de karikatürün de iyisinin vazgeçilmez olduğu, unutulduktan yıllar sonra defalarca yeni baştan keşfedilir...^
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle