24 Aralık 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

CUMHUR1YET DERGİ Besteci ve şair Leyla Saz'ın kitabı ilk kez 1925'teParis'te basılmıştı. Saz kitabında çocukluğunu ve tanık olduğu saray yaşamını anlatıyor. Sultanlardan cariyelere, giyimden yemeğe, Osmanlı'nın günlük yaşamına ışık tutuyor. Mimar Vedat Tek' in de annesi olan Saz'ın kitabı "19.Yüzyılda Saray HaremiŞair Leyla Saz HanımAnılar" ismi altında Cumhuriyet Kitaplan'nca yayımlandı. günköşksoyuldu. Hırsızlargıderkenköşkü ateşe de verince hem el yazılan, hem de bütün besteleri, ve kendı anlatımıyla "Yanm yüzyıllık birçabayla araştırarak saptadığım eski Türk muziğine ilişkın bınlerce kayıt" yokoldu. Ancak Leyla Saz yine de vazgeçmedi... Yıllar içinde "aynadaki bozıık görüntüler"e benzemesi korkusuna rağmen Harem anılannı bir kez daha kaleme aldı.Aralıkl920'de yazdığı önsözü şu satırlarla bitırecekti:" Yaşamımın bu çağına belleğimin son derece bağh kalmış olduğunu, arada bırçok boşluk bulunsa bıle, anlattığım olaylarda doğruluktan sapmadığımı ve bir değişiklik yapmadığımı, okurlanma kesinlikle bildırmek isterim." AliH. NeyzitarafindanTürkçebasıma hazırlanan Leyla Saz'm anılan saray yaşamıyla birlikte dönemin sosyal hayatını, aristokrasinin diğer dınscl ve kültürel gruplara bakışmı da yansıtıyor... Haremln döşemeleri... Kadın ya da ıkbal lenn odalan çizgili ya da çiçekliKürtkilimleriylesuslenirdi.Eşyalar veperdeleryerli ipeklerlekaplı olurdu. Hcr odada, kesinlikle yatak büyüklüğünde alçak birdivan,bununyabiryadaikiucunda, oturacak kişinin omuzlan hizasma gelecek bıçimde yapılmış ve kenarlanna yastıklar dayanan, üzerleri düz, dolaplı masalarbulunurdu. Divanların üzerinde ipekkaph yumuşak şilteler olur ve bunların üstünde gündüzleri Türk geleneğine uygun olarak bağdaş kurulur ya da bacaklar alta doğru kıvrümış olarak oturulurdu. Geceleriyse, ikinci, incebirşilte eklenerek bu di vanlar yatağa dönüştürülürdü... Sarayın bahçeleri Sultan, Mabeyn bahçesinde bir gezintiye izin verdiğınde, bahçı vanlarla nöbetçiler ortadan çekilir, onlann yerine, dış duvarlar boyunca aralıklarla askerler ve başka nöbetçiler dikilir, gecikmiş olabıleceklen uyarmak için harem ağalan "Halvet! HalvetÇekilin bahçeyı boşaltın" anlamında bağınrlardı. Bundan sonra harem ağalan kafesli köprünün ve saraydan Harem'e giden gcçidın kapılannı açarlar, böylece sultanın Harem halkıbahçeyeçıkardı. Genellikle ilk olarak küçük şehzadelerle çocuk sultanlar, bazen padişahın kendisi, ardından dabaş kalfalarla kendilerine bağh canyeler ağır ağır köprüden geçerler ve onlann arkasından da gözcü ya da görevli olarak sarayda kalanlar dışında sarayın tüm kızlan adeta sel gıbi ve hızla bu koca bahçeye dağılırlardı. Zamanın akışını unuturcasına çılgınca ve özgürce oynarlar, kelebekler gibi çiçekten çiçeğe koşarlar, ağaçlara tırmanırlar, sıçrar, oynar, diledikleri gibi zıplayıp hoplarlardı. Akşama doğru aynı harem ağalan aynı biçimde "Halvet! Halvet!" diye bağırarak çekilme işaretini verirlerdi. Gün boyu özgürce koşup hava almış bütün bu gençlik, ellerinde gezinti sırasında topladıklan birkaç çiçek ya da bır meyve, birbirlerıne günün büyük olayı olarak anlatacaklan binlerce küçük ve değersiz öyküyle, küçük topluluklar halinde ve biraz somurtkan, kafesh köprüden geçerlerdi... 150 yıl önce Çırağan'da BERAT GÜNÇIKAN ekim Ismail Paşa, tstanbul Tıp Fakültesi'nden diploma almış ilk doktorlardan biriydi. Sultan Mahmut' un saray cerrahı olarak atanıp da sünnetini yaptığı büyük veliaht Abdülmecit, tahta çıkınca kendisıni öğrcnimini tamamlaması için Paris'e göndermişti. Hekim Ismail Paşa, Avrupa dönüşü sarayın başhekimi ve padişah ailesinın özel doktoru olarak görevlendirilmişti. Bugörev, Hekim Ismail Paşa'yla bırlikte cşi ve iki kızına da saray ın kapılannı açmıştı... Leyla Saz anılarında şöyle yazacaktı: "Sultan Abdülmecıt'ın saltanatı süresinde, Istanbullu olup da saraya dışandan gelebılen ve orada yaşayabilen iki genç kız, eminım ablamla ben olduk. Harem'ebizden başka, o da ziyaretçi olarak, ancak evlendirilerek çırak çıkanlmış ve özgürlüğüne kavuşturulmuş eski saray cariyeleri girebiliyordu." Saz, saraya ilkziyaretıni arumsarruyordu. 1850 yılında doğmuş ve ilk kez üç dört yaşlannda saraya kabul edilmişti. 1861'e yani Abdülaziz tahta çıkana kadar çocukluğu Harem'dc sultanlann yanında geçmişti. Girit'e valı olarak atanan Hekim tsmaıl Paşa, yanında küçük kızını da götürünce Saz, saray yaşamından beş yıl uzak kalmış ama döndüğünde kapıları yine kendisine açıkbulmuştu... Artık bır genç kızdı ve sarayda çocukluğunun anılannayerleşen içtcnhği bukeztadamayacaktı. Hem Girit'te, hem de babasının valilik yaptığı Aydın ve tzmir'de müzik dersleri alan, Fransızca, Yunanca, Arapça ve Farsça öğrenen Saz'ın sarayla bağını azaltan evliliğı oldu. Daha sonralan bakanlık da yapan Sırn Efendi' yle evlenip Anadolu'yu gezdi ve 1895 'te yeniden tstanbul' a yerleşti. Müzik eğitimine ağırlık verdi ve yaklaşık elli bestesındcn kırkının güftesini de kendisi yazdı. Saz, aynı yı 1larda saraydaki tanıklığım da kaleme almaya başladı. O gün için yayımlanma olanağı olmadığını biliyordu. Bu olanak bulunsa dahı, ölümünden sonra okuyucuya ulaşmasını ısuyordu. Arulannı Bostancı'daki köşkünde koruma altına almıştı. Oğullanndan birini ziyaret için aynldığı bir Harenri Hümayun'da müzlk v* dans Çırağan ve Dolmabahçe saraylannda selamlığın yanındaki giriş katı müzik derslerine aynlmıştı. öğretmenler erkek olurdu. Müzisyen hanım kal falarsa derslere günlük giysileriyle gelirler, ancak başlanna kare biçıminde çiftc tülden bır tür yaşmak örterler ve bunu saçlanna arkadan ığnelerle tutturup iki ucunu omuzlanna ya da arkalanna düşürürlerdi. Dans eden kızlarsa derslere başı açıkgelirlcrdi. Demekoluyorki,esirlerer
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle