Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURİYET DERGİ nıyle kapalı olanbirservisi, tutukluvehükümiülcrcaçıldı.Birgün içinde servıs pencerelerine dcmir parmaklıklar yapıldı, girişler ve çıkışlarkontrolaltınaalındı. Binanın içi ve dışı resmi giyimli polis vejandarmatarafındançevrildı. On sckiz hastanın başındaellerinde silahlanyla on sckiz er görevlendirildi... Hiçbirşey,doktorla hasta arasındaki meslek etiğinin öngördüğü "gizlilik esası"na ııygun değildi. Yaşama tıakkıyla meslek etiği arasında birtartışmaya da zaman yoktu ve tedaviye başlandı. Ancak yaz nedeniyle, personelın büyük bir böliimü yıllık izindeydi, hastalann durumu ağırdı ve yakın ilgi gerekiyordu. Güvenlik güçleri doktorlan tehdit ediyor, onlan tedaviyi hak etmediklerini düşündükleri tutuklulardan taraf sayıyordu. Dr. Emel Gökmen "Iki düşman arasında kalmış gıbiydik" dıyordu "Bizim açımızdan her şey çok açıktı; hastamıza en uygun tedaviyi uygulamaliydık.öyleyaptık."Türkiye'dehastalara yakın ları bakardı ama şimdi yasaktı. Sürgüleri doktorlar verdi, yatak bakımlarını doktorlar yaptı. Dr. Gökmen "Ihtiyaç vardı ve yapıldı, o şekilde bırakamazdık"diyordu... yiyemiyordu. Bunun nedeni ise son derece basitti, ölüm orucu sırasında hastanın tiamin yani Bl deposu kritik düzeyde azalmıştı. Son kalan tiamin ise eylem bitiminde hastaya verilcn şekerli suyun metabolize edilmesindekullanılmıştı.Kvct.şekcrlisuverilmesi gerekiyordu, ama hastanın bu su verilmeden önce B1 vitaminine gereksinmesi vardı. Dr. Gürvit, araştırmasını şu sözlerle bitiriyordu: "Açlıkgrevleriülkemizıçinhâlâgüncelliğinikoruyantıbbisorundur. Açlık grevcilerinitedavietmedurumunda kalan hekimlerin temel görevi onları arzulannın aksine beslemcye çalışmak değil, açlık grevinin sonuçlan hakkında bilgilendirmek ve grev süresincemümkünsevitaminkullammınaiknaetmek, parenteral sıvılann (şekerli vetuzlusu)kullanımızorunlu olduğu durumlarda ise tiamin katkısını unutmamak olmalıdır." Dr. Gürvit'in bu kadın hastasının ismi AyselZehir'di. 1984'te,yirmibiryaşındakatıldığı ölüm orucunun izlerini hep taşıyacaktı Zehir. Bugün ablasının iki buçuk yaşındaki çocuğuylailgilenebilecek,televizyonizleyipgazcteokuyabilecekkadargelişmekaydeden Zehir'i ablası Nurten Ayaşlı şöyle anlatıyor: "Bugün espri yapabiliyor olsa da ellerindeki titreme sürüyor Aysel'in. Hâlâ yürü TiaminyadaBl Daha önceki deneyimler, özellikle de 1984'te Mehmet Fatih öktülmüş, Haydar Başbağ, Hasan Telci ve Abdullah Meral'in yaşamını yitirdiği ölüm orucundanağıryıkımlarlaçıkantutuklulannbulgulanBI vitamininineksıkliğini gösteriyordu. Istanbul Üniversitesi Tip h'akültesi Nöroloji Kliniği uzman doktorlarından Hakan Gürvit bir kadın hastasına "WernickcKorsakofT" tanısını koydu. Bu hastalık Batılı ülkeler Dr. Hakan Gürvit ve Dr. Emel Gökmen. dealkoliklerdc, Ikinci DünyaSavaşısırasındaJaponkamplanndatutulanlnmekte zorlanıyor, zaman ve mekan duygugilizveHintlisavaşesirlerinde,birdeNazi sunu sık sık yitiriyor. Evet, Aysel için de yatoplamakamplarındagörülmüştü. Dr. Gürrınyok..." vit 'inhastasıise 1984'te ölüm orucunakatılTürkiye'de alkolizm sorununun yüksek mış ve 68. gününde bırakmıştı. Hastaneye boyutlardaolmamasıbuhastalığınbilinmegetiriliş gerekçeleri unutkanlık, çevreye ilgi mesinınnedeniydi. Dünyatıbbını vegelişsizlik, günlük yaşam etkinliklerinde bozul meleriizlememekiseilgılilerinıhmalkârlıma ve denge bozukluğuydu. Çevresinden ve ğı... Hangi neden daha ağır basarsa bassın zamandan habcrsizdi, kendi başına yürüyesonuç ortadaydı, söz konusu hasta bir daha miyor, cllerindeki titreme nedeniyle yemek asla eskisi gibi olamayacak, yarınsız kalacaktı. Aradan geçen on beş yıla karşın, bedensel vedüşünsel fonksiyonlannakavuşamayacaktı. Her şey bu kadar basitti, önce B1 ve ben bu eyleme kalkışılmamalıydı diye sonra şekerli su... Ancak, Bl vitamıni yetedüşünüyorum. Burada Irlanda örneğini de rincc kullanılmadı. Ortaya çıkan sonuç, yakhatırlatmakta fayda var. Irianda'da şöyle laşık altmış tutuklu ve hükümlüde ya Werbir yöntem izleniyordu: Birinci kişi açlık nickcKorsakoffyauykuyaeğilimlihalden grevine başlıyordu, ikinci kişi on beş gün, ağırzihinselbulanıklığa kadar uzananbilinç üçüncüsü bir ay sonra onu izliyordu. değişikliğı yadaotururken bile gövdenin tuDolayısıyla açlık grevinde kritik günlere tulamadığı.birşeyeuzanıldığındacllcrintitulaşıldığında en fazla ikı kişide hasar rediği NVernickehastalığı görülmesiydi. meydana geliyordu. Türkiye'de ıse açlık Istanbul Üniversitesi Tip Fakültesi Nörogrevleri politik mahkumlann neredeyse loji Servisi 'ndeki on sekiz hastaya B1 vitapeynir ekmek yer gibi sıklıkla yaptıklan bir mıni verildi ancak cezaevlerinde ilk müdaantrenmana dönüştü. haleyapılmışve şekerli suvcrilmişti bile... Benim kişisel kanaatım, olum oruçlarına "... Buhastalaraözelliklcdamaryoluyla katılanlann hem kendi sağlıklanna çok şekerli serumun vcrilmesi ki ilk uygulama ciddi darbeler iniyor, hem başkalan da genellikle böylc yapılıyor, tükenmiş ya da bedel odemek zorunda kalıyor. Evet, sınıra gelmiş tiamin deposunu tünıden ve yapılan çok güçlü kararlılık gösteren siyasi hızlatüketiyor. Çünkütiamin yani Bl vitabir mücadele ama artık kendi içlerinde, mini şekcrın mctabolizmada kullanılması açılan hasann özeleştirisini yapmalan için birenzim görevi yapıyor. Ki özellikle gerektiğini düşünüyorum.^ beyin için çok önemlı, çünkü beyin saf şekeri kullanabilir. Beyin hücrelerinin yaşamla *» Erkmen,birgünsonrayaniaçlıkgrevinin 69. günündc Bursa özel Tip Cezaevi'nde Ulaş Hicabi Küçük, Bayrampaşa Cezaevi'nde Yemliha Kaya vc Ümraniye Cezaevi'nde Osman Akgün yaşamımyitirdi. Yineaynı gün milletvekilleri ve aydınlann, yetkililervetutuklularlayaptıklarıgörüşmeler anlaşmaylasonuçlandı.Olümorucubitmişti. Bursa Özel Tip Cezaevi' nden Hayati Can içinse geri dönüş yoktu, 28 Temmuz günü, yanieylcminbitimininertesindeöldü. Sırada, altmış dokuz günün sonunda bedenleri tahrip olmuş onlarca kişiyi yaşama döndürmek vardı. Işkenceizlcrini göımezlikten gelen, hatta işkenceye eşlik eden doktorlaratanıktutukluvehükümlüler.Tabipler Odası doktorlarınagüvendiler. Durumu ağır olanlar Bayrampaşa Devlet Hastanesi ile (stanbulTıp Fakültesi Hastanesi'nesevkedildi. Fakülteninnörolojikliniğininyaznede ARTIK ACLIK GREVLERİ BİTSİN... Türkiye Insan Hakları Vakfı (THİV) Istanbul Şubesi doktorlarından Önder özkalıpçı 1996 yılında yapılan 69 günlük ölüm orucunu 20. yüzyılın en ciddi, kararlılık gösterılerinden bırı olduğunu düşünüyor. "Açlık grevi yapan ınsanlann yola çıkış nedenlerine karşı degilim ama" diyor "Açlık grevleri bir yöntem olarak kullanılmarnalı". Dr. özkalıpçı kişisel yani THlV'den bağımsız olduğunu vurguladıgı düşüncelerini şöyle açıklıyor "Açlık grevlerine kalkışan insanlara çok büyük saygı duyuyorum, karartılıklarından ötürü. Bu eylemin örgütlerin zoriamasıyla yapıldığına da inanmıyorum. Bir baskı varsa o da yapının getirdiği moral baskı olabilir, ama sonunda günbegün ölüme gidiyorlar ve bırakmak ısteyenler için her zaman yollar açık. Ancak şöyle bir şey var: eğer ınsanlar açlık grevi sonunda ölürse, bu bir sonuçtur. Ama ulmeyip de ellinci, altmışıncı günden sonra sağ kalırsa o insan artık açlık grevinden önceki insan değildir. Ve artık kesinlikle bir destege ihtıyacı vardır. Paraya, hatta günlük aktivitesini sürdürebilmek için bile desteğe ihtiyacı vardır. Bu insanlar kendi ailelerine yük olduğu kadar örgütleri için de problem olabilirler. Cezaevlerindeki insanlık dışı koşullan hiçbır şekilde bağışlamıyorum ama insanlar bir eylem yapacaklarsa faturasını tamamıyla kendilerınin ödeyecekleri bir eylem yapmalılar. Türkiye sosyal sistemleri olmayan bir ülke