29 Nisan 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

CUMHURİYET DERGİ 23 Mayıs 1980sabaha karşı faşistler tarafından evi basılan Dr. Sevinç Özgüner öldürüldü. 1951 Tevkifatı'nda TKP üyesi olmakla suçlanan ve işkence gören Özgüner Tıp Fakültesi'nden atılmıştı. Özgüner'i öldürenler yakalanamadı ama Türkiye canileriyle gurur duyan bir ülkeye dönüştü... hit bulabilirdik ama, arkadaş olsun istedik. İşin varsa, başka; çaresine bakarız" dedi. Ne işım olsun ki! dedim. Nekahat dönemindeydim, fakülteden de atılmıştım, işim gücümyoktu. Sevinç'insöylediklerinebayağı şaşırmısjtım. Siyasi durumları ncdeniyle toplumdan enikonu yalıtlanmiş, birbinnc kenetlenmiş bir durumda yaşayan, dar bir grup oluşturan bir avuç arkadaştık. Gönül ilişkilerini bakışlardan, davranışlardan anlardık. Hele bazı arkadaşlanmızbu işin uzmanı kesilmişlerdi; bızim hıç aklımıza gclmezken,"Falan, filanla işi pışırmiş, yakında bombası patlar," derler, gerçekten doğru çıkardı. Ama hiçbirimiz sezememiştik Sevinç ile Vccdi'ninilişkisini... Bir otobüsc atlay tp Sanyer nikâh dairesine gıttik. Kapıdan girerken Sevinç, oradakutulariçinde nikâh şekeri satan delikanlıdan bir kutuşekeraldı. Nikâh memurunun karşısına geçtik; olağan söylevi dinledik, imzaları attık. Vecdi kutuyu açtı, başta nikâh memuru hepimiz birer badem şekeri aldık. Sevinç ile Vecdi 'ycsanlıpöptük,mutluluklardilcdik. Merdivenlerden inerek kapıya yöneldık. Sevinç durdu. Elindeki şeker kutusunu kapıdaki satıcıyabıraktı. Delikanlı mutluluklardiledi, ellerimızi sıktı. Sevinç, "Bak kardeş," dedı, "Içinden altı badem şeken eksıldi; onları tamamlamayı unutmayasın, satın alan biri olursa hakkını yemiş olmayalım." Nikâh memuru, şahitler vc Sevinç ile Vecdi beş kişi ediyorduk. Altıncı nereden çıktı diye düşündüm. Sonunda ayakta nikâh memuruna yardım eden odacı geldi aklıma. Sevinç onu da unutmamış, şeker vermişti. Demek o da bir badem şekeri almış. Kurtarılmış bölgede... Kapıdan çıktık. Çok güzel, pırıl pırıl bir giindü. Boğaz'ınsulan,gökyüzümasmaviydi. Hepımızmutluyduk. Ağıraksak yürüyorduk.Biraz sonra Sevinç durdu. Ismaıl ile bana: Arkadaşlar. Sizlere çok teşekkürler, bizi kırmayıpgeldiniz,sağolun!Otobüsdurağı karşıda. Şimdi bize ızin verin, çiçcği bumunda'kankoca'şöylebırgezelım." Vecdi miyop gözlüklerının arkasındaki gözlerini büzmüş, muzip mi, mahçup mu bilinmez, karşı kıyılarabakıyor.Tekrarkucaklaştık,aynldık. Tıp öğrcncisı Sevinç Tanık, o gün Sevinç Özgüner oldu. Özgünerler'in önce bir oğlan çocukları oldu. Adını Halit koydular. Halit çok yaşamadı, bir yıl kadar sonra öldü. Daha sonra bir kızlan, Alev, ardından bir kızları daha, Işıl doğdu. Yıl 1980. Faşist çeteler Mecıdiyeköy'ü "kurtarılmış bölge" ilan etmişlerdi. Ağansoy'lanntümavencsiyleMecidiyeköy'edumanattırdıklanbirdönemdi.OrtaklarCaddesi'nınbaşındasarkıkbıyıklısertbakışhüç dörtdelikaniıdurupgelipgcçenlerdcnhüviyetsoruyorlardı. Yoldangeçenlerihazırolda durduruyor, "Sen Türk müsün? Milliyetçi misin? Solcu musun?" diye sorup terör yaratıyorlardı.Okullarınagidenkızlara,delikanlılara hüviyet sorup tchdi tler, kendi lcrine katılmanıngetireceğigüvenveyararlaranlatılıyor, kızlara arkadaşlık tehditleri savruluyordu. Polisetliyesütlüyekarışmazbirdurumdaydı.Türkiye'yisarancinayetdalgası sonunda bizim mahalleyede geldi... 1980 y ılında, sol hareketlerle ilgisi olmuş çok say ıda aydının, yazarların oturduğu Fulya mahallesinde 17 ailenin oturduğu bir apartmanda oturuyoruz. Üst katımızda Dr. Sevinç Özgüner'in emektar Anadol arabasının ön lastiklerini tutuşturdular. Alevlen gören komşularhaberverdiler.yangıngüçbela söndürüldü. Bir süre sonra Özgünerler'in Istanburdabulunmadıklarıbirsırada,dairelerının kapı kilıdı kırılarakcvlcrı altüst cdıldi. Cinayeti unutmadık. MEHMET HALİM SPATAR E llili yilların sonlanna doğruydu. 1951 Tevkifatfnın hapislik günleri, sürgünlük günleri yavaş yavaş geridekalıyordu. Benhapisliğin,uzun birsanatoryumdöncmininvcEsbabı Mucibeli Karar'da "cmnıyetı umumıye nezareti altında bulundurulmasına" biçiminde dile getirilen sürgün cezasının ardından kendimi toparlamaya çalışıyordum. Aksaray Çarşısı'na alışveriş etmcye çıkmıştım; birden Vccdı Özgüncr'le karşılaştım. Hapisanedcn buyana,görmemiştimonu.Beşyıllıkhapisten sonra bir yıl sekiz aylık sürgününü Beyşehir'de tamamlamıs,, dönmüştü demek ki Kucaklaştık. Özlem giderdik. Birkaç giin sonra Aksaray.'da, Valde Camu 'nın önündc gcne Vecdi 'ye rastladım. Bu kc7yanında Sevinç Tanıkarkadaşımızvardı. Ayak üzeri hoşbeş etmeye başladık. Sevinç birden durdu, "Bizle, Sarıyer'e kadar gelse ne... Toputopuiki saat kadar sürer"dedi. Şaşırdım. Böylegüzelbirgünde Boğazgezmesi hiç de fena olmazdı da, durduk yerde bu "iki saatlik" Boğaz'agitmeönerisi ne demek ol uyor ki, diye geçti aklımdan. "Bu işin içinde bir 'zakaçka' mı var?" dcdım kendi kendime. (Bu 'zakaçka' sözünii 1951 Tevkifatı sırasında Harbiye Askeri Ceza ve Tutukevi'ndcyatanbizlerçokkullanırdık. YugoslavyagöçmeniMustafaArhavi'denöğrendiğımiz bir laftı. "Işin içinde iş mi var?" kabilindenbirdeyimdi. Dilimizeenikonupelescnkolmuştu.) Mayrola arkadaşlar, dedim, bir şey mi var? " • »''",' • Varmış meğerse... Sevinç, "Merak etme, kötü bir şey değil. Biz Sarıyer nikâh dairesine nikâhlanmaya gidiyoruz. En erken oradan gün alabildik. IsmaırieAyyıldız'ladakonuştuk,orayagelecek. Ikı nıkâhşahıdı gerekiyor. Oradandaşa önce tıp okudu özgüner, sonra dişçilik...
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle