04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

18NİSAN 1999. SAYI 682 19 çok ülkede sahneye çıkmış. 37 yıllık sanat hayatının31 yılında Avrupa'danAfrika'ya, Uzakdoğu'yakadarbirçokyerdetemsillerderolalmış. Yıllarca yurtdışında çalışmış bir sanatçı olarak yabancı operalarla, özellikle ttalyan operasıyla Türk operasını karşılaştırması istendiğinde böyle bir kıyaslamanın yapılamayacağını söylüyor. Bunu Italya'nın "opera sanatınınanavatanı"olmasınabağlıyor. Operanın kuruluş aşamasında yctcnekli gençler yurtdışınagönderilmiş, yabancı uzmanlardan görüşler alınmış ve düzenlemeler budoğrultudayapılmış. Mete Uğurcumhuriyet dönemi müzik politikasını şöyle değerlendiriyor: " I ürk musikisi Cuınlıuriyelinııı ilk yıllannda, kısabirdönem yasaklandı. Sonra bundanvazgeçildi.Çünkübizimmüziğimizçok güzel bir müziktir. özellikle Anadolu'dan gelen, bizim kökümüzü temsil eden halk müziği çok güzel temalan işler. Kompozitörlerimizin en büyük görevi bu müziği işley ip çağdaş ve evrensel boyutlarda yeni eserler çıkarmak, Türk ınüziğinin temalannı dünyayabuyolladuyurmaktır. Rumenler, Ruslar, Çekler böyle yapmıştır. Bizim ülkemizdede böyle çalışmalar yapan arkadaşlarımız var. Türk Beşleri'nin çok güzel çalışmaiarı var. AyncaCemalReşit'in,FeritTüzün'ünyaptığı müzikler son derece güzel. Yeni yetişen kompozitörlerimiziniçindedeçokdeğerlileri var." tlk Türk bestecilerinden biri olan Ahmet Adnan Saygun'un bestelediği "özsoy" (diğer adıyla Feridun) operası eumhuriyetin müzik politikası belirlendikten sonra bestelenen ilk opera. lran Şahı 'nın gelişine yetiştirilmek üzere çok kısa bir sürede tamamlanan bu operanın konusuyla Atatürk özel olarak ilgilendi. lran ve Türk uluslarınıntcmeli çok eskilere dayanan kardeşliğini anlatan eserin amacı, yeni kurulan Türk devletinin temel değerlerini anlatmak ve lran'ladostluk ilişkilerinipekiştirmekti. özsoy operası ilk kez 1934 yılında Mustafa Kemal ve konuğu lran Şahı Rıza Pchlevi'nin huzurunda oynandı. Bu i Ik eseri yine Adnan Saygun'un "Taşbebek"i, Necil Kazım Akses'in "Bayöndcr"i izledi. 1970'e gclene kadar Adnan Saygun "Kerem", Nevit Kodallı" VanGogh" ve "Gılgameş", Sabahattin Kalender "Nasrettin Hoca", Ferit Tüzün "Midas"ın Kulaklan" operalarını besteledi. 1970'ten sonra bestelenen operalar ise şöyle: Çetin Işıközlü'nün "Gülbahar"ı, Adnan Saygun'un "Köroğlu"su,CengizTanç'ın "Deli Dumrul"u,0kan Dcmiriş'in "IV Murad"ı ve "Karyağdı Hatun" ile Selman Ada'ııın "Ali Baba ve Kırk HaramiCumhuriyet döneminde bu kadar çok opera üretilmesi, bestelenen operaların nileliğı konusunda akla birtakım sorular gctiriyor. Opera bestelemek kolay dcği ldir diyen Mete Uğur'un, çok kısa bir sürede tamamlanan Özsoy operası vc Türkiye'de bestelenen diğer operalar hakkındaki görüşleri şöyle: "Özsoy operası hakikaten güzel bir çal ışmadır. Ilk Türk operası olarak bizim repcrtuvarımızdaçokseçkinbiryerivar. Bestelenmiş diğer operalar dahiçfena değil, güzel şeyler çıkıyor. Konservatuvarlanmızdaki kompozisyon bölümlerinde de çok iyi arkadaşlar yetişiyor. Ayrıca, açık konuşmak gerckirse devlet kompozitörleresahip çıkıyor. Herkesinbestesiçalınıyorkibaşkabirülkede böyle değildir. Devlet bu konuda elinden geleni yapıyor." Mete Uğur, her ne kadar operanın bugün geldiği noktadan memnun olduğunu söylese de"herhaldeo devirde bu işi yapacak olsaydım çok daha mutlu olurdum. Çünkü hükümetlerin opera ve güzel sanatlara bakışı bugünkündençokfarklıydf'diyor.^ gördüklerizaman'Sizifalancatemsildeizledim' diye sanatçıyı mutlu eden davranışlardabulunuyorlar. Hele gençler, bayılıyorum onlara. Bilhassa cumartcsi günleri geliyorlar. Nasıl tezahürat yapıyorlar, odalanmızagelipimzaalıyorlar.clbiselerimizedokunuyorlar... Onlar ilerinin en iyi opera seyircilcriolacaklar." 37 yıllık opera sanatçısı bariton Mcte Uğıır seyircisinden memnun ancak seyircilerin bazı davranışları onun canını sıkıyor. " Bir gün tcmsi le çıkacağımız sırada biri aray ıp' Bu temsili geçen hafta Scala'da izledim. Bakalım sizinki nasıl olacak' dedi. Bu tavıro kişinin kültüründen ziyade züppeliğinden kaynaklanıyor." Türkiyc'(knpGrayıllarda"olil"suııfuhitapeden birsanatdalı olarak algılandı. Ama Mete Uğur'a göre Türkiye'deki opera seyircisini belirleyen unsurlarekonomik koşullar değil. "Türkiye'de opera bileti sinemabiletinden daha ucuzdur. Hele maç seyircisi, maça vcrdiği paranın beşte birini hatta onda birini vcrerek gelebilir operaya. Bu yuzden opera seyircisinin ekonomik durumunun çok iyi olması gerckmiyor. Ayrıca devlet operay ı geniş kitlelere yaymak için emeklilcrc, öğrencilere, öğretmenlere büyük indirimyapiyor." Mete Uğur devletin çabasının yeterli olmadığı görüşünde. Bu konuda en büyük görevin televizyona düştüğüne inanıyor. En çok şikâyetçi olduğu konu ise, operaların televizyonlarda yayımlandığı saatler. Gece 12.0003.00 arasında opera yayımlanmasını 'zaman doldurmak' diye nitelendiriyor. iyi bir nesilyetiştirmck için operaların, yanşma programları gibi televizyonun en çok seyredildiğisaatlerdeyayımlanmasıgercktiğine inanıyor. Dünyanın diğer ülkelerinde olduğu gibi Türkiye 'de de operanın en büyük destekçisi devlet. Bazı firmalaroperalarasponsorluk yapsa da bu, devletin verdiği desteğe oranla çok küçük. Mete Uğur, gcncl olarak Türkiye'de devletin operaya olumlubaktığını söylüyor ama bunun hükümetlere göre değis. tiğini bclirtmedenedemiyor. Bazı hükümetler yakınilgigösterirkenbazılarınınkcndilerine düşman gibi davrandığını söylüyor: "Bazıpartilcremensupmilletvekillerinin opera ve bale sanatçıları için söyledikleri sözler son derece aşağılayıcı. Gönül arzu ediyorki, opera seyircisinden gördüğümüz müspet tepkiyi hükümetler de bize göstersin." Mete Uğur, Carmen 'in dördüncü perdesi için hazırhklannı tamamlıyor. dığında durumlannın "pek de iç açıcı olmadığını" vurguluyor. "Avrupa'daki bir opera sanatçısıylakıyaslayaeak olursak aldığımızpara komiktir. Ben geçen sene44dcfasahneyeçıktım. Birtemsildeikiiki buçuk kiloveriropera sanatçısı. Bazı temsillerde bu, üç kiloya kadar çıkabilir. Dünyanın hiçbir yerinde bu kadar büyük bir iş yapan bir insan bu kadar ucuz paraya çalıştırılmaz. Bundan 1415 sene önce milletvekil leri kadar hatta daha fazla maaş alıyorduk. Şinıdi ise onların çok gerisindeyiz" diyor. Bütünbusıkıntılararağmen37yıldırbaşka bir iş, yapmayı düşünmemiş Mete Uğur. Opera sanatıylabaşlayıp televizyona geçenlcre de iyi gözle bakmıyor:" Mesleğe girerken insan ne istediğini bilerck girmeli ve onun şartlarına da razı olmalı." Mete Uğur yalnızea Türkiye 'dc dcği I yurtdışında da bir AKM blryara... Yalnızea devletin bakış açısının değil, Türkiye'ninen modern sahnesi olan AKM'nin durumunun da hükümetlere göre değiştiğini söylüyor Uğur. AKM ile ilgili sorunlannı sorduğumuzdaiççekiyor;"Yaramınüstüne bastın" diyor. Ve anlatmaya başlıyor: "AKM'nin başındakilerin çoğu opera ve bale sanatından anlayamıyor. Örneğin çalışırkenyanodadaduvan deliyorlar. Gürültüden şikâyet edince yönetici şaşırıyor, anlayamıyor. Sorun bununla bitmiyor. Bina sekiz katlı.lkiasansörvaramaikisideçalışmıyor. Ben Scala Operası 'nda bir buçuk yıl çahştım,binadaaltıtaneasansörvardı.Birgünbirininbozulduğunugörmedim. Ayrıcakalorifer yanmadığı için buz gibi birsahncde çalışıyoruz. Birdansçının,şanatçınınbünyesi çok hassastır. Şarkı söylerken buz gibi bir havayı içineçekerseanjinolursun. Biz opera ve bale olarak A KM 'den çok ileri bir yapıya sahibiz. AKM çok modern bir bina ama bilinçlikullanılmıyor. Yöneticiler arasında sanattananlayanlardavardıamaonlarıdapolitik nedenlerle görevden aldılar." Sıkıntılarıbunlarlada bitmiyor sanatçıların. Memurlara kıyasla iyi para aldıklarını söyleycn Mete Uğur, Avrupa ile karşılaştırıl TURKIYE OPERAYLA NASIL TANISTI? Türkiye'nin opera geçmişi Osmanlı Imparatorluğu'na kadar uzanıyor. önceleri operaya karşı ilgi, sefirierin sefaretnamelerinde anlattıklarıyla başladı. III. Murad döneminde bir Italyan kumpanyası sarayda müzikli bir oyun sergiledi. Ancak Osmanlı Devleti'nde Avrupa'dakilere benzer ilk opera temsili III. Selim'in huzumnda 1797 yılında Topkapı Sarayı'nda oynandı. Ayrıca II. Mahmut ve I. Abdülmecit dönemlerinde çeşitlı Italyan kumpanyaları, bırçok opera sahneye koydu. 19. yüzyılın son yansında Italyan, Fransız, Alman ve Yunan opera topluluklan, Izmir ve Istanbul'da bir sezon süren temsiller verdı. Yabancı bestecilerden Osmanlı Devleti'nde, opera besteleyenler bıle oldu. Bunlardan Lombardini'nin "Giselda"sı ve Giacomo Panizza'nın "Sılıstere" adlı eseri Naum Tiyatrosu'nda oynandı. Verdi'nin bazı eserleri Italya'dan sonra ilk kez Osmanlı Devleti'nde oynandı. Bu bize o devirde, özellikle Istanbul'da iyi bir opera seyircisinin var olduğunu gösteriyor. Osmanlı Devletı'ndeki azınlıkların kurduğu topluluklar da bu dönemde operet ve opera komıklerin yanı sıra opera eserleri sunmaya başladılar. Bu dönemdeki toplulukların en önemlileri Güllü Agop'un Osmanlı Tiyatrosu ve Dikran Çuhacıyan'ın Opera Tiyatrosu'dur. Özellikle Çuhacıyan'ın 1868 tarihli, "Arsas" adlı eseri ve 1875'te sahnelenen "Leblebici Horhor Ağa" adlı opereti bestelenen ilk eserler arasında. Bu dönemde yabancı besteciler tarafından Osmanlı Devleti'nde bestelenen operaların librettolarını da yabancılar yazıyordu. Türkçe libretto üzerine ilk operayı Lübnanlı Vadya Sabra besteledi. "Kenan Çobanları" adını taşıyan bu esenn metni Halide Edip Adıvar'a ait. Lıbrettocusu ve bestecısi Türk olan ilk eser olarak Mehmet Baha Bey'in "Nesteren" adlı operası sayılabilir. Bu yapıtın metni Abdülhak Hamit Tarhan'ın aynı adlı eserıdir. ^
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle