24 Kasım 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

9NİSAN 1998. SAYI 630 îdiliyorum" yerine, "kcndini baskı altında hissediyoum", "korkuyorum" ve 'mutsuzum" diycdüşünme;i vc önccliklc de içine düş,tü*ü bu duruma kendisinin izin /erdiğini kavraması gereki/or. Uzmanlarhastalıkyaratan nsanların gcrekçelerini şu ınabaşlıklar altında topluyorar: # tçindebulunduklarıduuma çare olabilecek sözlü letisjimi kuramadıklarından, carşılarındaki insanabcdcneriyle mesaj gördcrme yoluıu seçiyorlar. llgiye ve sevgi/e olan ihtiyaçları arttıkça, ıastalıkları yoluyla bu açığı capatmaya çalış,ıyorlar. "Şu laci dencscne", "Ağrılann »eçtimi?", "Doktoragitmek ster misin?" gibi ilgi belirticrinden hoşlanıyor, önemicndiklcrini hisscdiyorlar. lnianların çoğu küçükkcn hasalandıklannda (ya da ailc çindebirbaşkası hastalandı*ında) yaşadıkları ilgi ve sev Hastalığın anlamı, bazen "Ben buradayım, gör"oluyor... j,iyi de unutmuyor. Annenin ve babanın tüm # Hastalık, onu kullananlar için yaşamiikkatini çekmiş olmak, ya da anne ve baba daki zor süreçleri uzaktan seyretmenin ya da iın hastalık sürecinde izin almış. olup evde kararvermektenkaçınmanınbiryolu.Çün<almasıhastanınbilinçaltınakazınmış olukü hastalık ciddi bir mazeret. Okula, işe gityor. Böylece ilgiye ihtiyaç duyulan her an mek gerekmiyor. Sınavdan kaçmak mümıastalanma yolunu seçiyorlar. kün. En önemlisi de başka insanların prob• Kızgınlıklarınıyadasaldırganlıklannı lemleriyle uğraşmaktan kaçınmanın en geiçıkçaortayakoyamıyor.bunedenlesürekli çerli yolu. Böylece hastalık, dünya ile ilişkibedenleri üzerinesöyleniyorlar. Saldırganyi kesip, kcndi içine dönerek dinlenme yönlıklanndan ve streslerindcn bu yolla kurtulutcmiolarak kullanılıyor. yorlar. Ayrıca hastalık o anda kendilerini kı9 Hasta, yaş,amda yaptığı hatalar sonraranki^idenalınanbirintikam.Tartıijmasırasında, bedeni aracılığıyla da olsa, kcndini sindakarşısındakineyanıtveremeycninsan, gerçektenne kadar kötühissettiğinidilegesonradan hastalanarak bu kırgınlığı ve üzetiriyor. Insanın kendine saygı ve sevgi duyrindc biraktığı etkiy i ortaya dökmüş. oluyor. gulan yeterincegelişmediyse,aileiçinde kö% 1 lastalanınca, ailcnin diğer üyelerinin tü bir kavga, iş, yerinde dikkatsizlik yüzünilgisini çekeccklerini ve o süre için dc olsa denyapılmışciddibirhatayadabenzeriduodüllendirileceklerini eski dcneyimlerindcn rumlarsonrasındapsikolojisibozulabiliyor. biliyorlar. Ödüllendirme mekanizması hasKontrolünü kaybetmektcn iyice korkan intalığın kronikleşmesine dahi neden olabilisan, hastalığa sığınıyor ve olay ları tekrar yoyor. Buradaki ödüllendirme hediyeler, kitaplunakoymasürecini atlatıyor. lar gibi fiziksel olabildiği gibi, aileyi diğer # Psikolojik rahatsızlıkları fiziksel rahatproblemlerden birkaç zaman için uzaklaştısızlıklar kadar ciddiye almayan yada bu tür rabildiği için manevi deolabiliyor. Ailc, içle rahatsızlıkları 'delilik' olarak damgalayan rinden biri hastalandığında tüm dikkatini toplumlar da, insanların rahatsızlıklarının ona yönclterek, sıkıntıları, sorunları raf'a kalevritilmesindcönemli roloynuyor. Dahaçodınyor. Yeniden elele veriyor, birbiri etrafın cukken bile sınavdan korkmayı dile getirda kenetleniyor. Problcmli biraile içindc bu mektense, karnı ağrıyan vc midesi bulanan davranış, hasta için bir ödül anlamını tas.ıyor. çocuk.büyüdüğündcdebenzertepkilergeliştirmeyi sürdürüyor. Budurumun en kesin örnekleri dcprcsyon hastalarında gözlcmleniyor. Deprcsyon geçiren kişilerin çoğu, doktora baş ağrıları, mide hastalıkları ve kalp çarpıntıları nedeniyle bas.vuruyorlar. Uzmanlar, herhangi bi r i 1 i şki türü içinde (aile, arkadaşlık, dostluk v.s) diğerleri tarafından, bir bireyin hastalığının kullanıldığmınfarkınavarıldığında, hastaya hastalığı sürecinde verilen tüm tepkilerin kesilmesini ve 'hastanın' gerçck probleminin anlaşılmaya çalışılmasını öneriyorlar. Bunun için en iyi yolun ise, hastayı kırmadan ve korkularını, istcklcrini, hayallerini öğrenmek üzerc onunla konuşmak olduğunu söylüyorlar.^ Psychologie Heute 'den çeviren:AŞKINELÇİ BAŞKENT GUNLERİ Kale'de bayram buluşması MÜŞERREF HEKİMOĞLU nkara'dan ayrılmayan başkentliler, Kaie'de buluşuyor bayram yemeğinde. Şişman kardeşlerin mutfağında damak zevkini de kutluyor. Yıllar geçer, kuşaklar değişir ama mutfağın düzeni, özeni, tadı değişmez. Çalışanların kimini komilık döneminden tanıyorum, bacak kadar çocuklar, şimdi saçlarında aklarla selamlıyor beni. Hepsi Hemşin kökenli, bir ayakları da orada hâlâ, ama başkent Ankara'yı yaşarlar baştan sona, olayları izler, ilginç yorumlar yapar. Başkentin günlüğü de orada yazılır bence. Kuşaktan kuşağa uzar anılar. Ben de anılara bir yolculuk yaptım bu bayram, dört kuşak bir arada yedik bayram yemeğini. Sevgili yeğenlerimle birlikte. Pırıl pırıl bir nisan gününde, pencerede başkent manzaraları, soframızda küçük Sinan, ilk kez yürüyor, Şişman ailesi de sevgiyle selamlıyor onu. Annestni, anneannesini de selamladılar vaktiyle Annesi Ayşe Güven, babası Burak Güven, Büyükelçi Reşat Arım ve emekli Danıştay Başkanı Metin Güven'i de ıçeren bir aile fotoğrafı oluşuyor sofrada, Enver Kök'ü de görüyorum biraz ötede. 1946'da DP listesinden Yusuf Kemal Tengirşenk ve Suphi Batur'la Meclis'e gelen Demokratlardan ve de ilk ayrılanlardan. Atatürk Bulvan'nda çocuklar bağırıyor sonra, "yazıyor, yazıyor, Demokrat Parti kurucuları bu davanın adamı değildir!" Kaç yıl geçti aradan, o ses kulağımda hâlâ. Köşe masada Ülker ve Metin Başkut oturuyor, Istanbul'dan gelen oğlu, gelini ve torunuyla birlikte. Onlar da başkent tarihini yazan bir ailenin üyeleri. Benim kuşağım Içişlerı Bakanı Faik Öztrak'ı tanır sanırım, Malkara kökenli bir devlet adamı, Malkara'dan Istanbul'a gelip yüksek öğrenim yapan ilk delikanlı, Mülkiye'de okurken ath tramvayla yarışıyor. Rahmetli llhan Öztrak'tan dinledim öyküsünü. Cumhuriyetimizin kocaman bir ağacını oluşturuyor Öztraklar. Adnan öztrak, Orhan Öztrak, llhan Öztrak, Handan ve Ülker Öztrak kardeşler, sonra Turan Güneş: Ölümün ötesinden de parhyor. Â oldu sonra, ODTÜ'de kürsüsü, ilginç araştırmaları var. Merak ettim sordum ayaküstü. CHP için ne düşünüyor Ayata çifti. Bir gün uzun konuşmak gerekiyor galiba. Onlardan ayrılınca yeniden Turan Güneş'e döndüm. Yaşasaydı neler hıssederdi acaba? Yokluğu hayli derinden hissediliyor. Üretken bir kişiydi Turan Güneş. Uçta ya da uçuk ta olabilir, kimi zaman eleştirilebilir ama tüm koşullara karşın üretkenliğini yitirmeyen, parıltısını yansıtan seçenekler üretebilen bir polıtıkacı. Pekiy bugünküler, AP'liler değil CHP'liler, toplumdaki beklentılere karşın nasıl bir politika üretiyor! Kongrelerde yeni hizipler, kavgalar oluşuyor ancak! Siyasal tabloda çok sevdiğim bir portreyi de Raif Aybar oluşturur. 1940'lara uzanıyor çizglsi. Siyasal tarihimizi dalgalandıran "ispat hakkı" olayını içten destekleyenlerden biri. DP'den ayrılıyor, Hürrıyet Partisi'ne giriyor, Turan Güneş de o partide, yakın dostlukları var, aile dostluğu çocuklara da yansıyor. Ayşe Güneş, Feride (şimdi Acar), Fatoş (şimdi Yazıcı) Aybar kardeşler bir aile çevresinde buluşuyor, bilim dalına da üçüncü ve dördüncü kuşak, Şefik Inan ve Metin Başkut ile genişleyen dallar... Bu bayram yemeğinde Ülker Öztrak da neler anımsıyor kim bilir! Anılar kelebek türü, ben de uçuyorum durmadan. Metin Başkut'tan Cevat Fehmi Başkut'a uzanıyorum, gazetemizin yazıişleri müdürü uzun yıllar, Paydos oyunundan bir sahne canlanıyor gözümde. Sonra Dışişleri Müsteşar Yardımcısı Yaman Başkut'u düşünüyorum, NTV'de Murat Yetkin ile yaptığı söyleşıyle 2000li yıllara çabuk geldik, diye düşünüyorum. Aradaki yılları nasıl yaşayacağız? Gözüm parladı birden, Ayşe ve Sencer Ayata geldi yanımıza. Onlar da üç kuşak bir arada. Çağrışımı hayli geniş bir karşılaşma bu. Rahmetli Turan Güneş'li, CHP'Iİ yıllar, Kıbrıs olayları, "Ayşe tatile gitsin" sloganları... İlginç bir rastlantı, Cenevre'deki görüşmeler döneminde Reşat Arım da Bırleşmış Milletler Temsilciliği'nde müsteşar, Büyükelçi Coşkun Kırca ile birlikte çalışıyor, onları yakından izliyor. Ünlü "Ayşe tatile gitsin" sloganını da ilk ağızdan duyuyor. Ayşe Güneş, Ayşe Ayata birlikte tırmanıyor. Feride Acar sosyoloji dalında çalışıyor, kürsüsü var ODTÜ'de, Birleşmiş Milletler'de de Türk kadınının çağdaş kimliğini kanıtlıyor. Ben de umutla izliyorum bu genç kadınları, Sırrıye Aybar'ı anımsıyorum, güzel kadınlardan biri başkentte, güzel bir eş, güzel bir anne, dahası ya da öncesi güzel bir öğretmen. Raif Aybar'ın Kaftan adlı kitabında ona dönük dizeler devar. Kapalı dizeler denebilir ama gizeminı hissedıyor dostlar. Siyasal yaşamdan esinlenen dizeler de çok ilginç. Işte bırı: Tanımadınsa, Omuzlannda gezdığı halkı soyanlan, Bilemedinse, Koyduğu yasağı kendi bozanlan, Seçemedinse, Aptestsiz namaz kılanları, Haberin yok ahbap senin, Sahtekânn kim olduğundan. 1967 yılında Ankara'da yazılıyor. Şimdi 1998'deyiz ama dizeler anlamını koruyor değil mi?4
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle