18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

IWS. SAVİ625 topla\.ırak yayımlndı. Aynı /.anı.ıııda ikıncı opcıası Kıng ( Priaııı (l >(>2) ılc de dalıa eok klasık Yuıuııı mılolüjisincyöııclıyordu; bu sureç ıçerismde besteledığı digeryapıtlararasında da Songs for Achillcs, Ikinci Piyani) Soııutı ve Orkcstra Koncertosu (I %3) sayılabılir. Mıdsummer Marrıage'ın Covent Garden'da on beş. seııe sonra tckrarclden geçirilcrck baijarılı ikiııci temsilinın ardından Tıppct The K.not Gardcn (l%670) ve The lce Break (19731976) operalarını bcstclcdi. Bas.arılarındandolayı I966senesindekendısınc Kraliçe II. Elizabethtarafındans,övalyclikunvanıverildi. 1990'lıyıllaragelindiğinde Tippet, 20. yüzyıl Ingiliz müzik tarihinin hayatta kalan en önemli son tcmsilcisi olarak göriilmekteydi. 5 Michael Tippet 93 yaşında öldü ve Çağdaş tngiliz Müziği tarihinde bir sayfa kapandı. Ilkelerine önem veren bir kişiliği vardı. Savaşa karşı olduğu için askere de gitmemiş, bu nedenle üç ay hapis yatmıştı. sinde, bu 7İyaretinm dı^ında. biı sebep daha vardt, o da kıymetlı besieci Adnan Saygun ile olan doslluğuidi. Saygun Tippctl'ı 1946 scncsındc Loııdra'da kendisi Brıtish Council'ındavetlisiikentanımiijvc aralarında kısa süreli de olsa bir mektuplaijina bas,lamıs.tı. Hatta bu kısa ziyaret sırasında Adnan BeyTippett'ın Morley College'da idareettiği korosunun bir provasında da koroya katılıp söylemişti. Saygun daha sonra Yunus Kmre oratoryosunu idare etmek üzere Paris'e geçmiş, Tippett ise bu Türk oratoryosunu Londra'da tcmsil cttirebilmck iein girişımlerdebulunmayabaşjamiştı. Her ne kadar iki besteci dc birsürebirbirlerinineserlerini karşılıkiı ülkelerinde icraertirmeye ç.alıs,mış, larsa da bundan maalesef hiçbir zaman sonuç alamadılar. Tippett ile Saygun'un son bulu^maları isc 1958senesindegerçekles,ti. Adnan Bey bir hatıra olarak Tippetfa 1938 senesinde bestelemi^ olduğu piyano için Sonatina sının Southern Music tarafndan basılmış bir notasını imzalı olarak hediye etti, üzerine de f'ransızca olarak şöyle yazmıştı: "Emin olunuz ki artık böyle berbat bir müzik yazmıyorum." BAŞKENT GUNLERİ Konuşmayan müsteşar MÜŞERREF HEKİMO^LU M Sir Mıchael Tıppett bestecıliğinin yanı sıra, heryaşta öğrenme arzusundan olsa gerek kı, dünyayı gezıp yeni yerler görmeyedemeraklıbırkiijilığcsahipti. Bumerakı,gerçıülkemizde pek bilinmese de, bestecinin Türkiye'ye gelmesinedesebepoldu. 1991 sencsinde yay.mlanan Those Tvventieth Century Blues isimli otobiyografisinin ondördüncü bölümünün ba^lığı The Kınal Dream, yani Son Rüya.Tıppett'ın, l9X7scnesinde Türkiye'ye yaptığı yoleuluğu unlatıyor. Bundan da anlasjyorki Tippett'ın son arzusıı Türkiye'yi ziyaret etmektı. K2yaşındagerçeklc}tirdiği macera nıtelığındeki son ziyaretide Türkiye'ye olmuştu. BuyolculuğundaTippett Van Ciölü «jcvrcsini gezdikten sonra Nemrut Dağı'ndakidevheykellerigörmeküzeretepeye tırmanmiijtı.Besteciotobiyografisindebölgcdckisonsabahmı^öyleanlatıyor: "Sabah ezan sesı ile uyandım üç dcğişik noktadan gelmekteydi ve scsler kulağıma farklı zamanlarda ulaşıyordu: hemen ses hafızama bunu kaydettim Nevv Year'ın (Tippet'ın son operası 1991) ikinci perdesindeki ana ensemble'ıyazarkenkullandım." YaniTippett ülkemizcgelmeklekalmamıs.etkilendiklerini direkt olarak son eserlcrınde de kullanmıştı. Tippet 80'li Türkiye gelmiş, gezmiş ve Adnan Nemrut'u 40 seno sonra Bana kıık senc sonra bu notayı veren de Michael Tippett'ın kendisi oldu. Adnan Saygun ile olan dostluklarını öğrenir öğrenmez kendisi ile irtibat kurdum. Amacım unutulmuş olan bu dostluğu Tippett'ınhafızasmdatckrarcanlandırmaktı. Sir Miehael da geri çevirmedi ve eskı günlerden bahsetmek üzereozamanlarLondra'nındışında^'hippenham'daki evine beni davet etti. 1996 senesınin sısli bir Mart günüydü. Her şey bir tarafa neredeyse bir asır kadar Ingilizkültür hayatmdaönemliroloynayan.K.M. Forstcr, T.S. Eliot gibi kişjlerle dostluğu olan bu şahıs son dercce mütevazı ve alçak gönüllüydü. Görünüsjü gerçckten genç, giy imi de son derece modernd ı. Kan ı mca on u geçmi şe bağlayan tek şey eskı devirlerdcn kalma ağdal ı Ingilizce aksanı idi. Tippet, Saygun'u tabii ki hatırlıyordu,ancak birşekilde aralarında ırtibat kopmu^tu. Saygun'un vefatından dahi haberi yoktu. Ne yazık ki yazıs.malarında devamlı bahsedilen A Child of Our Time'ın Türkiye temsili veya Yunus Emre'nin Ingıltere temsili deellisenegeçmişolmasınakarijin gerçekleşememiştı. 91 yaşında olmasına rağmen ilgilıydı,hatta Tiirkıye'de iki eserberaberbirkonserde scslendirilse dahi iilkemizegelcbilecekenerjisi vardı. BugÖ7İerındenokunuyordu. Ancak ne yazık kı böyle bir tarihi imkün bundan sonra bir daha geri gclmeyecek. Kakat ne tesadüf ki 6 Ocak 1991 'dc vefat eden Saygun bundan sonra ılelebet Tippett ile aynı anda ve aynı hat'tada ıkı gün ara ilcanılacak.^ Saygun 'la dost olmuştu. MichaelTippett'ınTürkiyeile ilgilenme Adnan Saygun, Tippet'la I946'da Londra'da tunışmıştı. esleğimde yüzyılın yarısına ulaşıyorum ama MlT'i tanımadım uzun yıllar, tanımaya da çaba göstermedim. Son müstoşarı, Büyükelçi Sönmez Köksal nedeniyle bellı gözlemlenm var. O genç bir diplomat, ben yeni bir gazetecıyken başlıyor dostluğumuz. Belll bir çizgiyi aşmadan, bellı bir düzeyı yıtirmeden sürdü ılişkılerimız. özellikle ikinci evliliğinden sonra. Filiz ve Sönmez Köksal'dan çok söz etmedim bu köşede ama dost çevremde özel yerlerı var. Onlan sevgiyle izledim her zaman. Güzel günlerımiz var, paylaştığımız güzellikler. Mutluluğunu içten paylaşıyor, bu evlilıği güzel bir buluşma diye niteliyorum ben. Mutlu bir buluşma diye. Güzel birliktelik oluştu, o bırlıktelikle güç dönemler daha rahat aşıldı sanırım. Dost ilişkilerinde gazetecılikten hiç hoşlanmam, meraklı olmaktan, sorudan kaçınırım her zaman. Ancak gözlemlerim, sezilerim var, ayrıca Sönmez Köksal da içtenlikle yineliyor, en güzel desteği eşinden görüyor her zaman. Yeni bir evlilik ama eski gibi, yerleşmiş, derinleşmış... Son yıllan bırlıkte geçırdık, eskı dummunu bilmıyorum ama Yenimahalle'nın ötesınde kocaman bir park ortasında çağdaş bir site oluştu kaşla göz arasında. Ağaçlar, çiçekler, spor alanları, tenis kortlarıyla çağdaş bir kuruluş, çalışanlara öngörülen bir yaşam biçimi. Sosyal ıçerigi, teknolojik donatımıyla belkı yapısal bir değışım ama sessiz ve derınden, dışa vurmadan! Dışa vurmayı ayrılık anında yaşadı herkes, başta yeni Müsteşar Şenkal Atasagun, çalışanlardan büyük bir grup dış kapıda, başka bir grup da havaalanında sevgiyle, gözyaşıyla uğurladı Köksal çıftını. Bir devlet görevlisi ıçin bundan güzel ne var? Sonrasını birlikte yaşayacağız, ama yaşayarak öğrendıklerimiz var. Belli kurumlar, kuruluşlar belli polıtıkalara araç olmamalı, anayasal duzendekı yerıni, görevıni korumalı sonuna kadar, iç politikaya araç olmamalı. Devlet adamı olmak kolay değil doğrusu... Köksallar onuruna çok güzel partiler düzenledi dostları. DPT Müsteşan'nın eşi Selma Güvenen de yeni evınde en güzel partiyi Paris yolcuları onuruna düzenledi. Mutfağının özelliğını sergıleyen sofralar donattı, damak zevkinı tırmandıran yemekler ama söyleşıler de tırmandı gıderek. Başta Sevinç ve Erdal Inönü, Istanbul'dan gelenler, Büyükelçi Nabi Şensoy yıbı Moskova'ya gidenler, Numune Hastanesi Baş Doktoru .V. Köksal ve f j ı (Filiz Akın), ikinci evlilik f>iizi'l hir hıılıışnıa. Osman Müftüoğlu gibi Çankaya'nın hızlı trafığıne katılanların güzel söyleşilerı, öyküleriyle renklendı masalar. Orhan Güvenen'ın dizeleriyle de hüzünlendi. DPT Müsteşan'nın ozanlığını biliyor musunuz? Ekonomi ve şiiri yan yana götürüyor. Saint Joseph okulunda başlayan güzel dostluğun birikimıyle Sönmez Köksal'a da dizelerle seslendi. Umutla, sevgiyle, biraz da acıyla. Keşke başkaları da dinleseydi! Parıs Büyükelçimiz Sönmez Köksal da veda konuşmalarının en güzelini yaptı o akşam. Dostlarını teşekkürle kucaklayarak, uzun meslek yıllarının birikimıyle Dışişleri Bakanlığı'nın yerıni, önemıni vurgulayan çiçekler atarak, MlT'teki görevi de bir "parantez" diye niteleyerek. Parantez deyımine Erdal Bey de ince bir espriyle tepkı gösterdi, ama parantez kapandı mı acaba? Sönmez Köksal "konuşmayan müsteşar" kimliğini sürdürüyor ama yazabilir, görev dönemiyle ilgili belli notlarını değerlendırebilir bir gün. Kızlarına, torunlarına bir armağan olur, daha iyi tanırlar onu. Konuşmayan müsteşarın son sözü de çok anlamlı, sitem türü, diken türü battı yüreğime. O notlar yayınlanıncaya kadar okumaya önem veren bir toplum olmamızı dılıyor Sayın Köksal. Düşündurücü bir dilek değil mi? Gelecek kuşaklar da en yakın tanığından dınler bir donemı. Yaşananları yazmak herkes için bir gorev bence. Doğrular, yanlışlar, sahne, kulıs, oyuncu, yöneticı tarıhın ışığında daha iyi belirir o zaman. Gerçek mozayık oluşur, bir taş, bir taş daha derken bir dönemin resmı oluşabilır. ^
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle