Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURİYETDERGİ Çağımızda kirliliğin binbir türü var. Ama dünya, hele kentler, eskiden de bir yeryüzü cenneti değildi. Oralarda yaşamak ne kolaydı ne de sağlıklı. Onca zaman, gerek Batı'da gerekse bizim kentlerimizde, insanlar vebadan boşuna ölmemişti. Birçok kent, eskiden de kirliydi, hem de epeyce kirliydi. lerimiz, havasıyla, suyuyla.yaşanacakyerlerdi, sağlıklı yerlerdi"diyorlarda,başka bir şey demiyorlar. Pekihaklılarmı böyle sananlar, böyle düşünenler, böyle diyenler? Biraz. Belli konularda belki evet. Ama büsbütündeğil. Parthanon'dan bugüne Batı, kendi kültürünün başlangıcı, atası, ağababası, temeli saydığı Eski Yunan ve Romauygarhklannı,onlannyarattıklanyapıtlankoyacakyerbulamıyor.örneğin,l.ö. 5. yüzyıldaPerikles'inyönetimindealtınçağını yaşayan Atina'da, bu kentin akropolünde yapılan Parthenon tapınağı, biirün zamanlann en güzel, en görkemli, en başanlı binası, bir mimarlık harikası sayılıyor. Romalılar ise, birçok konuda Yunanlılann ikinci elden kopyası olmakla birlikte, yine de gerek hukuk, gerek mimarlık alanında, önemini, geçerliliğini bugün deyitirmemiş olan yeniliklergetirmişlerdi. Gelgelelim,ünlüşehirciliktarihçisiLewis Mumford, "Tarih Boyunca Kent" adlı kitabında, l.Ö. III ve IF. yüzyıllarda, Atina sokaklannın birerpatika, birkaçı dışında, kentteki evlerin birer sefalet yuvası olduğunu; dışarıdan yeni gelenbirinin, o kadar sözü edilenoünlüAtina'nınbuolduğunainanmakta güçlük çektiğini söylemişti. "Ezeli ve ebedi" kent olarak nitelenen ve nice görkemli anıtlasüslü olan Roma'da ise, kimileri 30 metre yüksckliğc ulaşan evler, öylesine uyduruk malzemelerle ve öylesine eften püften yapılmışlardır ki, durdukları yerdeyıkılıyıkılıverirlerdi. VeGalba adlı bir Romalı'ya,birarkadaş,ıbirgün,yans.akayarı ciddı, paltosunu kendisine ödünç verip veremeyeceğini sorduğunda, "Olanaksız, çünkü bu akşam evdeyim ve oraya her yerden yağmuryağıyor"yanıtını almıştı. "Roma Imparatorluğu ve Antik Dönemde Eskiden de kirliydi kentler GÜRHAN TÜMER Şehırcilik"adlı kitabında bu bilgileri veren Leon Homo, bu durumun, tıpkı bugün de olduğu gibi, inşaat sırasında malzemenin çalınıp çırpılmasından kaynaklandığını yazıyordu. GüneşKral 14. Louis'nin.devletinbütçesini neredeyse kurutma pahasına yaptırttığı Versailles Sarayı'ndatuvalet vehamam olmadığı hep söy lenir. Eskiden, yalnızca Versailles'da değil, Avrupa'nın pek çok yerinde benzer bir durum söz konusuydu. Leonard Wooley, eski kentlerde, çöp kutularının sokaklaraboşaltıldığını, bunlan toplayan çöpçüler filan da olmadığından, zamanla sokaklann bu çöp y ığınlanyla yükseldiğini ve evlerin girişlerinin, oluşan yeni zeminin aşağısındakaldıklannı anlatır. "Işıkkent" olarak da bilinen ve dünyanın en önde gelen sanat, kültür, moda merkezlerinden biri sayılan Paris'in de, bir zamanlar, hiç de öyle tertemiz, düzenli bir kent olmadığınibiliyoruz. örneğin, 16. yüzyılda yaşamış olan ünlü denemeci Montaigne'in, Paris sokaklarından yükselen kokulann, taşradan, kırsal bölgelerden gelenlerin içini kaldırdığını, ama kendisinin, bu kenti, "keskin çamurkokusuna karşın" sevdiğini yazması, bunun kanıtıydı. Ç ağımız atom çağı, uzay çağı, elektronik çağı, iletişim çağı, yani bilim, bilgi çağı. Bunlarla övünüyoruz. Ama çağımız aynı zamanda da, hâlâ savaşlar, haksızlıklar, rezillikler, yüzsüzlüklcr, işkencclcrçağı. Bunlar için de dövünüyoruz. Böyle bir çclis,kiyi yaşıyoruz ve bu daha ne kadar böyle gidecek, hıç bilmıyoruz. Benkendiadımapekumutludeğilim. Haksız olduğumu da sanmıyorum, çünkü işte pek yakın bir zamanda, bir yandan uzayda Jüpitcr'c gıttı ınsan, bir yandan da, Dünya'da, Saraybosna'da birbirini boğazladı. Ama bu yazının konusu biraz daha farklı: Bugün, hepbirlikteyakındığımız.birbirimizi suçladığımız, ama bir türlü önünü alamadığımızbirkonu var: Çevrekirliliği. Dünyamız her giin biraz daha kirleniyor. Havamız, suyumuz, denizlerimiz, ormanlarımız hızla kirleniyor. Sağlıksız kentlerde yaşadığımız, hele büyük kentlerimizin hepten sağlıksızolduklarıkesin. Bu duruma, kimileri hepten boşverirlerken, kimılen ıyi kötü, kimileri daha köktcn önlemler almak için çabaliyorlar. Kimileri ise, bir nostaljiiçindeler. "Eskiden insanlar dahabilgisizdiler,bilgisayaryoktu,televizyon yoktu, ama y ine de, ne kadar da güzeldi düny amız, her şey ne kadar da doğaldı, hormonlu değildi yiyeceklerve tertemizdi kent Parls'ln çamuru O yıllarda Paris'i kokutan yalnız çamur değildi. Mezarlıklardan da çok pis kokular yükseliyordu. Hele, bunlann en büyüklerinden biri olan "Cimetiere des Innocenls" o kadar pis kokmakta ve sağlık açısından öyle büyük tehlikeleroluşturmaktaydı ki, 1544 yılında, konuyu araştırmak için bir komisyonkuruldu. AncakFernelveHoullieradlı hekimlerinraporlarınakarşın,hiçbirönlem alınmadı. Abel Lefranc'ın, "Rönesans'ta Günlük Yaşam" adlı kitabında da belirttiği gibi, birçok konuda, işin ilginç yönü, özellik tngiltere 'de sanayi patlamasıriın yaşandtğı yıllur. Glasgow ve Garnkirk Demiryolu 'nun açılı^ı. (1832)