Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
9MART 1997. SAYI 572 19 tün gcleccğini belirlediğini bilmiyordu. Oğuz Alpözen, okulunu bitirip, askerliğini yaptıktan sonra Bodrum Müzesı 'nde görevlendirılmck içın başvurdu. 196871 yılları arasında HalukElbe'nın asistanı olarak çalıştı.Biryandandalışlarakatıldı,biryandanda Elbe'nin müzeyi düzenleme çalışmalanna yardımetti. Alpözen, o günlerı ve Haluk Elbe'yi şöyle anlatıyor;"Olanaksi7.1ıklarıçindekaleyi temizlemeye ve ağaçlandirmaya çalışıyoruz. C) yıllarda Bodrum'a dışardanpckgelengidcn yok.Bodrumlularieinısekalehâlâharap,yılanlı vekorkulanbirycr. Kimse kaleye gelmiyor. Ben de Muhitlin Usta 'nın peşine düştüm. Kaleye çağırıyorum, gelmiyor. Ona yaptıklarımızıgösterebilsembılıyonımBodrumluların kaleye bakışı değışecek, müze benımsenecek. Sonunda Muhıttın Usta'yı kaleye getirdim. Tanıyamadı. Böylecc Bodrumluların gözünde kalenin görünümüdeğişti. Haluk Elbe bunu gercekleştirmek için çok çalıştı. Bazen bir taşın karşısına geçer saatlerce ona bakardı,onadokunurdu.Ozamanlarpekanlamazdım bunu. Yirmi scne sonra çözebildim taşlannsırrını." Oğuz Alpözen, 1971 1978 y ıllan arasında AntalyaMüzesi'ndegörevlendirildi. Ancak "Anıtlar ve Müzeler Genel Müdürlüğü temsilcisi" olarak sık sık sualtı araştırmalanna ve kazılarınakatıldı.GeorgeBass, 1973yılında üniversiteden aynlarak, Amerikalı, Türk, Ingiliz, Fransız ve Israıllı bilım adamlanyla özel birkuruluşolan Sualtı Arkeolojisi Enstitüsü'nün (INA) kurulmasına öncülük etti. Enstitü, 1976'daözerkliğini koruyarakTeksas A&M Üniversitesi ile birleşti. Bugün bütün dünyada sualtı araştırmaları, kazılar ve restorasyon çalişmaları gerçekleştiren bu önemli kuruluşun denizaşın mcrkezi Bodrum'da.Bodrumlularcnstitününbulunduğu sokağa "Sualtı Sokak"adını vermişler. Haluk Elbe'den sonra 197375 arasında Nurettin Yardımcı 197578 arasında ise Ilhan Akşit müze müdürlüğü görevinıüstlendi. Ve 1978 'de Oğuz A lpözen Bodrum Sualtı Arkeoloji Müzesi 'ne müdür olarak atandı. Alpözen, "Haluk Elbe burasını ağaçlandırdı, yeşillendirdi. Nurettin Yardımcı havuzuyaptı. tlhan Akşit kitap yazdı" diyerek kendinden önceki müdürleri anıyor. "Siz ne yaptınız" sorusuna ise "ben dc testi çıkardım" cevabını veriyor. Bumütevazi bircevap. Müzeninbugünkügörünümünüalmasındabelirleyicibirrol oynamış Alpözen. Bass onun rolünü şöyle açıklıyor: "Müzeyeresmi olarak Sualtı Arkeolojisi Müzesi unvanıni kazandırarak sergilemeleringeliştirilipmükemmelleştırilmcsinı, Elbe 'nin başlattığı restorasyon vc yeşillcndirme projelcrinindevamınısağladı. 1990'lıyılların ortalarında ziyaretçilerin gözlemlediği hemen herşey, kendisinin ileri görüşü, enerjisi ve yetenekli elemanlarının özverili çalışmalan sayesinde oluştıınılmuştur". Çömlekçi çarktfırtnı ve o günleri canlandıran büyiik tablo. tiğı". Burada toplamı üç tonu bulan, benzersizcam buluntularla, ki çoğuda Islamdünyasının cseri, batık gemi de sergileniyor. Dokuz yüz senedcn fazla .sualtında kalan geminin iyice yumuşayan ahşapları iki yıl boyunca tatlı su havuzlannda tutularak tuzundan anndınlmış. Sonra sentetik mum ile konıması yapılmış. Kurutulan parçalar demir bir karkas üzerinde bir araya getırilmiş. Vc sürckli 22 derece sıcaklıkta ve yüzdc elli nem oranında tutulan bir salonda sergilemeyeaçılmış. Havada askıda duran geminin altına amphoralar yerleştirilmişveaçıklamalaryapılmış. Aynca bir video gösterimi ile batığın bulunuşu ve cıkanlışı, serginin hazırlanışı belgesel olarak gösteriliyor. Bir akvaryum içinde sualtında çalışma da canlandınlmış. Müzenin bir diğer ilk sergilemesi de, müzenin kurulmasını sağlayan ilk buluntu, MS VII yüzyıla ait Doğu Roma gemisine ait "YassıadaBatığı". Burada da buluntularla birlikte, Bodrum Sualtı Arkeoloj i Müzesi ve INA uzmanlarının çalışmalarıyla batık geminin kıç bölümünün birebir ölçekte yapılan modeli, batıkla birlikte sergileniyor. Müze görevlilen böyle bir sergilemenin dünyada ilk kez gerçekleştirildiğiniaçıklıyorlar. Geminin yeniuen yapılan bölümüne amphoralar da yerleştirilmiş. Böylece o sivri dipli testilerin gemiyle taşımada ne kadar uygun ve aynı zamanda sağlam bir yerleştırme sağladıklannı görmek, 1400 yıl öncesi insanlarının pratik düşüncelerineşaşmcftnak mümkün değil. Aynı salonda bir video gösterimi de var. Buyaşayan müzenin, yaşamayan birbölümüdevar. Yeni kültür politikalan doğrultusundagirilmezkılınmış şapel bölümü...Gezemediğimiz bu bölümün öyküsünü yan sütundabulacaksınız...^ demek? Ama bunlar, öyle görünüyor ki Kültür Bakanı'nı ilgilendirmiyor. Kültür Bakanı kale eskiden olduğu gibi insanların uğramadığı "uğursuz" bir yer olsaydı, cami de harap bir durumda bırakılsaydı yine ilgilenir miydi? Hiç sanmıyoruz. Çünkü bu ciddi bir iş, güç bir uğraş, bilimsel olmayı, çağdaş düşünmeyi gerektiriyor. Kültür Bakanlığı kolay bir "fetih" peşinde koşarken, gazetelerde küçük fakat çok anlamlı bir haber çıkyor; "Enstltünün 1997 planları arasında, batık yedi geminin sırrını çözmenln yanı sıra dünyanın en eski batık gemisl olan 3400 yıllık Uluburun Batığı'nın teşhlr çalışmaları da yer alıyor. Yapı Kredi, yüzyılın en önemli sualtı kazısı olarak nitelenen bu batığın ABD ve Avrupa'yı kapsayacak bir gezer sergiden sonra Bodrum Sualtı Arkeoloji Müzesi'nde 1999 yılında teşhire açılması faaliyetlerine de katkıda bulunacak." Kale'nin fethi sadece cami ile bitecek ml? Kültür Bakanı'nın istediği Bodrum Kalesi ' kâbusunu düşleyebıliriz. O benzersiz eserler dışarıya atılmış... Şövalyelerin "haçlı" bayrakları asılı kuleler kapatılmış. Kale duvarlarındaki Haçlı armaları kazınmış. Yerine "Ya llahi Necmüddün" yazılı tuğralar parlatılıp asılmış. Koca kale yüz yıl öncesi gibi yine metruk, ylne harap. Yeşllllkler kurumuş. Akrep ve yılanlar yine kaleyi sarmış. Bu tablo ortasında cami duruyor. Orası açık. özenli restorasyonun pırıltısı artık kararmaya yüz tutmuş. Cemaatsiz bir imam günde beş vakit ezan okuyor. Bir de zindanlar tekrar açılmış. Zindancılar, işkenceciler eski müze yönetimlerine duacılar: "Ah ne iyi ettıler de bu işkence aletlerinl korudular. Bakın şimdi nasıl işimize yarıyor" diyorlar. Kültür Bakanı ise mutlu. Çünkü, Bodrum artık "fethedilmiş". Eh bunun şerefine altın bır sikke de bastırılır doğrusu... Vakit varken Bodrum Müzesi ve Kalesi'ni gezmenizi öneririz. Bu yaz yolunuzu ne yapıp yapıp Bodrum'a düşürün. Müzeden ayrılırken kulaklarımızda Alpözen'in köhne kalede yaratılan mucızeyi özetleyen sözcükleri çınlıyor: "Geçmişten gelene sahip çıkmak, benimsemek ve sevmek."^ Kültür Bakanlığı şimdi de "ŞapeV'ifethediyor... Bir zamanlar şapel "vardı" demek gerekiyor. Çünkü bu bölüm artık gezilemiyor, kapalı. Oğuz Alpözen bu konuda bir açıklama yapmasa da gezllememesinin nedenini biliyoruz. Kültür Bakanlığı bu yapıyı cami yapmak istiyor. Cami minaresinin Inşaatına başlanmış blle. Yapı aslında eski kalenin şapeli. Gotik tarzda inşa edilmiş oldukça mütevazı bir şapelmiş vaktiyle. Kalenin Osmanlılar tarafından alınmasıııdan sonra (1523), geleneğe uyularak bir minare eklenip cami yapılmış. Kalenin daha Kanuni döneminde savunma amaçlı kullanılmadığı bllinlyor. 17. yüzyılda kale sivil yeıieşlme açılmış. Daha sonra boşalmış. 1895'de hapishaneye dönüştürülmüş. Abdülhamit saltanatının en koyu dönemlerinde mahkum sayısının 700'e, gardlyanların ise 50'ye ulaştığı aöyleniyor. Birinci Oünya Savaşı sırasında Fransız zırhlılarının açtığı ateş sırasında caminln minaresi yıkılmış. Daha sonra Bodrum'u işgal eden Italyan'lar kaleye yerleşmış. Kurtuluş Savaşf ndan sonra kale terkedilmiş. Bazı yerleri depo olarak kullanılmış. Eski şapel/cami de harab olmuş. 1960'dan sonra kalenin müze olması sırasında eski şapel/caml de onarılmış ve "Miken Salonu" olarak düzenlenmiş. O günden beri de sürekli sergi salonu olarak kullanılmış. Bu arada yapılan onarımlarda yapının duvarlarında yer alan Latince ve Arapça yazılmış yazıların ortaya çıkarıldığı ve korumaya alındığı görülüyor. Yapı bu haliyle kalenin bütün tarihini özetleyen bir sembol gibi. Cami yapılması durumunda içerde sergilenen gemi maketı ve parçaları tekrar sökülecek ve dışarıya çıkarılacak. Bu bir kıyım. Bu arada bazılarının, "Ne olacak ikiüç parça sonradan yapılmış önemsiz eserler var" dediğini de duyuyoruz. Bu tarihe, bu köhne ve terkedilmiş kaleyl olanaksızlıklar içinde dünyanın en önemli müzelerınden birisi haline getiren çabalara karşı bir saygısızlık. Bodrum'a karşı da... Kaledeki bir yapıyı sergileme amacı dışında kullanmak dünyanın en önemli müzeleri arasında yer alan bu kurumu baltalamak demek. Çünkü kalenin içine yeni bir yapı inşası mümkün değll. Ancak mevcut yapılar restore edilerek kullanılabiliyor. Bu girlşlmin doğrudan anlamı müzenin sergileme olanaklarının sınırlanması, elinde bulunan benzersiz varlıkları gün ışığına çıkarmaması "Ada"nıncazibesi Müzede kuleler, hamam, zindan düzenlcmeleri bakımından görülmeye değer. Ancak daha fazla ilgi çeken bölümlcr var. Bunların başında Karya Kraliçesi Ada'ya aynlan mekan geliyor. Ada'nın öyküsü, Karya'lı bir prenseseaitolduğuanlaşılanbırmezannbulunmasıyla başlıyor. Kafatasının üzerinde yapılan çalışmalarla prensesın yüzü plastik olarak ycnıdcncanlandırılmış. Uzerineiselahittc bulunanlara uygun giysiter hazırlanmış. Tacıbaşınalakılmış. Bucanlandırmamodel ile birlikte lahit ve bulunan iskelet, lahitten çıkan eşyalar aynı salonda sergileniyor. Aynı zamanda bır vıdeo klıple Karya'lılar dönemindeki Bodrumanlatılıyor. Sergılemcgcrçekten etkılcyıci. O kadar kı, görcvli sıze Ada'nın o/amanlaryapılmıs bır hcykcli ile canlandırılan nıodel Ada'nın benzerliğine dikkati çekerek buluntunun Ada'ya ait olduğunakararveıdiklerınisöylediğınde,hukonudaki tartışnıaları unutabılıyorsıınu/. M ü/enınenönemlı sergi lemelerınden bırısı,kuşkusuz, "SerçcLımanı "yada"C'am Ba L'amiye dönüftürülen şapeldeki ilk batık.