Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
2 PORTRE CUMHURİYET DERGİ Seniye Fenmen artıh renkler uzerine çulışıyor. Kulaklarında Bedri Rahıni Eyüboğlu 'nun sesi, "Renkler ressamlara özgüdür..." Bir kadın, resim ve başkaldın 1. sayfanın devamı gidenlerden biridir. Üstelik kırk yaşında, üstelik üç çocukla, üstelik kokusunu o güne dek hiçhissctmediğiparasızlıklatutarözgürlüğün ucundan. Bir de resim vardır yüreğınde taşıdığı... Onunla özgürleşir, özgürleştikçe daha çok verirkendini resme... Okmeydanı. Darsokaklan, naylon ayakkabıdan yeni kurtulmuş çocuklan, apartman girişlerinde hayatı soluyan kadınları, ağız dolusu küfiirlerle kendilerini var etmeye çalışan erkekleriyle umarsız insanların mekânı. Bütün mimari anlayışlan yok sayan, baş sokmaktan öte bir de dünyalığım olsun diye yapılmış apartmanın zeminindc bir atölye. Tamamlanmış, yarım kalmış tablolar, hcnüz el değmemiş tuvaller, seramik panolar, boyalar, fırçalar vc çamurla yüklü atölyenin kullamcısı ise Seniye Fenmen. Rcsme verilmiş kırk küsuryılın vebaşkaldınnınanlatıcısı... kıcı, boğucu anlayış kalacaktı yüreğinde. Şimdi durun, şimdi yatın, şimdi oynayın, şimdi yemck yiyin... Sınırlar konmuştu, çocukluğun düşlerinin bile yıkamayacağı, değiştıremeyeceği sınırlar... Seniye yedi yaşlanndaydı. Evc gelen bir konuk, laf arasında aldıklan disiplinc övgüler yağdırıp, "kıymctini bilın" dcmışti. Karşı çıktı Seniye, "Hayır" dedi "Kcşkc bağımsızolabilscm"... llkeğitiminiözelöğretmcnlcreşlığindeevde tamamlayan Seniye, bcş yıl Amcrikan Kız Koleji'nde, bir yıl da Ankara Kız Lisesi'nde okudu. Çünkü Baba Fenmen Ankara Belediyesi 'nin otobüs ışlctmcsinı kurabılmek için bu kenttc görev almıştı. Bu iş bitince Istanbul'a döndüler. Mezun olduğunda Boğaziçi Kız Lisesi'ndeydi. Evden uzakta, okuldayken bağımsız hissedebiliyordu kcndini. Gençliğin baş döndürücü hızı içinde bir yandan piyano vc bale derslcri alıyor, bir yandan da tenis oynuyordu.KırmızıYairdandenizcatlayıp,kendını boğazın sulanna bırakmak... En büyük keyfi buydu işte. Paşa torunu Seniye... Yeniköy'deki yalıda sıradışı günlerden biriydi. Çünkü Mithat Paşa'nın kızı Memduha Hanım'ın bir torunu daha olacakti. Oğlu Refik Fenmen' ın da üçüncü çocuğuydu beklenen. RefikBey, lsviçre ve Belçika'dabirerfakülte bitinp elektrik mühendisi olmuştu. Lamia Hanım'ın birkız doğurduğu haberi geldiğinde, bu yeni doğanın her zaman "muhte Fenmen 'in genç ölümlere isyattı, "Ağıt". rem bir insandı" dıye anacağı Memduha Hanım'ın gözleri doldu. Bebeğe Seniye ismini verdiler, yüksek, ulu, yüce olsun diye... Kendinden sonra doğan iki erkek kardeşiyle birliktebeş. çocuk arasındatek kızdı Seniye. Yeniköy 'den sonra Bebek'tekiKırmızı Yalıve Erenköy'de Mithat Paşa Konağı'ndageçen çocukluğundan tek bir şey, disiplin denilen o sı Kız olmanın ağırlığı... Yine de yolunda gitmeyen, Seniye'yi üzen şeyler vardı. Ailenin tek kızı olmasına karşın sürekli hor görüldüğünü düşünüyordu. Bir kuruntu dcğildi bu. Bütün evin işi onun üzerindeydi. Kardeşlerinin pantolonlarını gömleklerini ütülemck dc onun işiydi. Oysa, sonradan konsolos olacak Rasim Fenmen, müziği yaşam biçimi niteleyccek Mithat Fenmen, elektrik mühendisliğiy le baba mesleğini yürütecek Sabahattin Fenmen ve sefir olarak mesleğe atılacak Şefik Fenmen bir yere davet edildikIcrindcbutekkızkardcşleriniyanlannaalmayacaklardı. "Sen" diyeceklcrdi, "Kızsın, bunun için cvdeotur"... Lamia Hanım'ın rutumu da oğullarından pek farklı dcğildi. Hatta bir yıl, yılın annesı seçilmişti de, onurlanmıştı. Ama bu onurlanma dört iyi oğul yctıştırdiğı ıçindı. Scnıyc'nın adı bile yoktu ortada... llem Rcfık Bcy hem de Lamıa Hanım hem oğullarına hem dc Scniyc'ycyakınlık göstcrmczlerdı. Şımaracaklarındankorkarlardı. Seniye'nin kendi arkadaşlanyla kız ya da erkek ayrımı olmaksızın gezmesine, danslara gıtmesine kars.ı çıkılmazdı. Bir dediği de ıkiletılmezdi. "Tenis oynamak istiyorum" derdi Seniye, hemen crtesi gün raketlen, gıysisi, topu alınırdı. Halc, Boğaziçi Lisesi'nde en yakın arkadaşıydı Seniye'nin. Ve o farkında bile olmadan karannı vermişti Hale, "Seniye'yi ağabeyime alacağım". Samsun'unbellibaşlıtoptancıtüccarlanndandı Taylan'lar. Yazlan Büyükada'da geçirirlerdi.Mczunolduklanoyaz, Seniye'yi yazlıklanna davet ettiler. Gitti Seniye. Onu, ağabeyiyle, Tank Tanay'la tanıştırdı Halc. Belki dc dört erkek kardeşinin etkısıyle erkeklerle arkadaşlık etmeyı scven, ama o güne kadar iki cins arasındaki elektriklenmeye boyun eğmeyen Seniye'yi etkiledi Tarık. Durup duygularına, ne hisscttiğine, ne bcklediğine baktı. Mimar olma düşünü bir yana birakıp "Aşığım" dcdi, "Onunla cvlcneceğim"... Ne anne ve babası, ne de kardcşleri karşı çıktı bu isteğine. Onlarda Tarık Tanay'ı tanımışlar, bu cvliliğc onay vcrmişlerdi. Ona mimar olma ısteğınianımsatmadılar,yaşınınevlilik için erken olduğunu da. Daha sonraları "Kardeşlerimin hepsi yurt dışında eğitim görüyorlardı" diyecekti Seniye, "Benim de evlenmem gerekiyordu"... Düğünleri Dağcılık Kulübü'ndeyapıldı.Neredeyse bütün Istanbul aristokrasisi oradaydı... Samsun'agidcncşyaları arasında piyanosu da vardı Seniye'nin. Rumlardan kalma gcniş konağın bir odasını müzik için ay ırdı vc piyanosunuorayayerleştirdi. Kayınvalidesi ve görümceleriyle iyj anlaşıyordu. Ahbapları onlann yakınlarıydı. Canını sıkan evdcn hiç eksilmeyen konuklardı ya da birilerini ziyaret etmek zorunda kaimak... Samsun'un adetınde, sabah birilerine, öğleden sonra başka birilerine.akşamdadahabaşkabirilerinegidilirdi... Tcksığınağı müzik odasıydı. Yalnızkalabildiği zamanlarda kcndini bu sığınağa kapatıyor, ya okuyor ya da saatlercc Bach çalıyordu. Tank Tanay ise tüccardı. Seniye'ye kanşmıyor ama ncoturup onun çaldığı müziği dinlıyorne de kitap okuyordu. Seniye de sesini çıkarmıyor, neden diye sormuyordu. Kabullenmişti kocasının ki^iliğini, yaşama bakışını... tlişkilerinde pek sorun çıkmıyordu. Seniye bunu hep alttan almasına bağlıyordu. Itiraz edebileceği konular olduğunda bile "Doğrusu bu ben böyle olmasını istiyorum" diyemiyordu. Üstelik üç de çocuğu olmuşlu. llk çocuğu Ferhan'ı evlendikten bir yıl sonra almıştı kucağını. Onu iki yaş farkla Orhan, Orhan'ı da bir yaş farkla Faruk izlcmişti. İyi anne olmak istiyordu. Çocuklann bakı