Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Flamenko Flamenko en genelde belli bir kültürün kendini sunuş tarzı: Bu, gitarın tellerine vuruş tarzı olabilir, topuklan yere vurdurarak dans ediş tarzı, sesi titreterek kendine özgü iniş çıkışlanyla ezgi söyleme tarzı olabilir, bir bakış, davranış, giyiniş tarzı bile olabilir. Ancak tüm bunların derinliklerinde köklü bir Çingene geleneği gizlidir. Çingene yaşam tarzının esintilerini flamenkonun her alanında görmemek mürnkün değil; giysilerindeki renk cümbüşünde, doğaya bir yıöın göndermenin yapıldığı özgün dillerınde, kendi kimliğiyle duyduğu gururda, yerleşik olana gösterdiği isyankar tepkide, özgürlüğe olan yabanıl tutkusunda ve hepsinden öte iliklerine kadar işlemiş yaşam coşkusunda... Doğuşu 14. yüzyıla kadar uzanan flamenkonun özü şarkıdır. Çoğunlukla gitar ve doğaçlama dans şarkıya eşlık eder. ölum ve kederli şarkıların flamenkosuyla Doğu müziğinden esintiler taşıyan dokunaklı şarkıların flamenkosu farkhdır. Aşk ve eglenceyi tema alan flamenkolar yine başka adlarla anılır. Her türün ayn bir ritmi ve yapısı vardır. Flamenko dansında büyük ustalık gerektiren hareket, erkek adımlarının ayağın burun ve topuk vuruşlarına dayanışıdır. Kadınlarda ise ayaktan çok zarif el ve vücut hareketleri öne çıkar. Istanbul festivallerinin ünlü flamenkocusu Christina Hoyos her Türkiye'ye gelişinde izleyicilerini işte bu tarihi dansın incelikleriyle coşturmuştur. Flamenkonun bu adla anılmasının tarihi ise 19. yüzyıldır. Flamenko deyince hemen akıllara gelen kastanyet özgün Çingene geleneğinin bir parçasıdır. Ancak flamenko profesyonelleştikçe doğaçlamanın yerini provalı gösteriler almıştır. Aşağıdaki çok sevilen eski bir flamenko parçasının sözleri tüm bunları anlatır gibi: Ben de Doloreslerimi seçiyorum Lolita'yı, Lola'yı Ben de Doloreslerimi seçiyorum Lolita'yı, Lola'yı Onlar ki en güzel kokan çiçekler. Dallar yemyeşil Köprünün altında Sular öyle bir cosar ki öyle bir coşarrr Senin şu taşralı kardeşin Söyle karşıma kurallarla çıkmasın Sen, payo (*), ben bir Çingeneyim Ve kralların kanını taşıyorum. Evet payo, ben bir Çingeneyim Ve kralların kanını taşıyorum Avucuma, bak, avucumun içine bak poronponpon Tüm çiçeklerin Içinde buğday, Gelincıği seçermiş H Çingonelerin Çingene olmayan kifilere verdikhui ad. şil Yapraklaryemye Eğer dağ Muhammed'in ayağına gelmezse Muhammcd onun ayağına gider. KurtanBayramı Endülüs'te dc Kurban Bayramı olur mu demeyin. Olur da adı Kurban Bayramı olmaz, matanza olur ve tabii onlara göre lbrahim'lc tsmail'in öyküsüyle uzaktan yakından ilgisi yoktur. Oysa hcr yıl Endülüs'ün dağ köylerinde, özellikle de Arap geçmişi köklü Pueblos Blancos'larda bir tür hayvan kesim festivali kutlamr. Aileler, bir süredir besledikleri hayvanlannı bir şölen vererek keser ve etini konu komşuya dağıtır. Kısacası sıradan bir hayvan kesim olayı değildir yaşanan ve yöre sakinlerinin koyu siyah saçları, esmer tenleri ve hatta oturduklan köylerin adlan gibi (en tipiği Coin, Arapça AlCoina'dan) gcçmişe dönük göndermeler çağnştınrlar. 'Kız isteme' de öyledir Tıpkı Akdcniz'in öteki ucunda, bir kısrak başı gibi uzanmış bir başka melez kültürler diyannda olduğu gibi erkek tarafı gider, kız tarafından kız ister. Ancak bu kez cylemin ad« 'kız isteme' değil, 'el istemc'dir pedir la mano! Endülüs'ün tarihinde de tıpkı Anadolu'da olduğu gibi bir 'ilk' halk var: Tartessus. Tüm bilinen, denizden gelen gemici bir halk olduklan ve Huelva ile Sevilla arası yöreye yerleştikleri, o kadar. lncil'de Tarshish olarak geçiyor, tıpkı bizim Hititler gibi (tabii bu durumda benzerlik daha çok, ProtoHitit sayılan Hattilcrlc kurulabilir). Ancak adlan yine yabancı değil bizc. tster misiniz bir akrabalık da bir zamanlann gözde liman kenti, Kleopatra'yla Antonius'un, Doğu'yla Batı'nın buluşma merkezi Tarsus'la kuruluversin, ne dersini!..^ Endülüs'tan karelar... Kahvalarl var blzlm kahvatora banzayan. Anadolu'nun. Göçüp gitmişler Batı Ispanya'ya ve Galiçya'yı kurmuşlar. Oradan lngiltere'nin kuzeyine kadar bile uzanmışlar, bir de gayda ismini bırakmışlar lskoç kültürünc. tşte lskoçlann ünlü çalgısı gaydanın isim babası bile bizim Galatalılar! Buyrun bakalım: Gayda, galeta, Galata... Akrabalık hoşunuza gitti tni? lim: Defilc, guardaropa, volta, pantolon... Bir zamanlann, özellikle eski ve daha köklü bağlantılan olduğu için ttalyan gcmicilcrc ev sahıpliği yapan eski Pera'yı dikkate alırsanız, çoğunluğu argoya geçmiş birçok bcnzer sözcüğün arka planını yakalarsınız. Bir örnek: Choca esos cincos!: Çak bir beşlik! (Bizdeki gibi aynı şekilde eller vuruluyor ve yine bizdeki gibi biraz eskitniş bir deyiş). Bir de şarkılara bile geçmiş bir atasözü verelim: Si la montana no viene a Mohama Mohama va a la nontana dan ülkenin şair akını başlar Sevilla'ya. 1086'da VI. Alfonso'nun Toledo'yu geri alması ve buna tepki olarak Kuzey Afrika'dan Almoravid adlı bir Berberi kavmin gelerek iktidarı ele geçirmesiyle altın çağı da sona erer Endülüs'ün. Almoridler ve onları izleyen Almohadlar önceki dönemlerin hoşgörüsünü göstermez, tersine Hıristiyan ve Yahudi sıcak takipleri başlatılır. 1195'te papa ilk haçlı çağnsını yapar. 1236'da Cordoba, 1248'de Sevilla düşer. Müslüman Doğu'yla ayrılık saati gelmiş, ama biıiiktelik sona ermemiştir. Sekiz asıriık Arap kültürü, bugün bile Endülüs'ün her gün soluduğu havada, söylemleri, adetleri, danslan ve türküleriyle yaşam dokusunun Dogulu derinliklerindedir. *4 Dnakrabalıği Olur mu olmaz mı diye düşünedurun, size biraz da 'dil akrabalığı'ndan ömekler vereizler. Tarlh kimilerine göre der ki çoğu Iberyalı gönüllü olarak Arap hükümranlığını kabul etmiş, çünkü köleler Islam'a devşirildiklerinde azat olabiliyor ve ötekilerle aynı haklara kavuşabiliyoriar, Yahudiler artık kovuşturmaya uğramıyor ve Mozarab denilen Hıristiyan cemaatiyle aynı hakları paylaşablliyorlarmış. Sonunda 756 yılında Cordoba'da ilk bağımsız hanedanın başa geçmesiyle yeni bir sayfa açılır. Endülüs'teki 800 yıllık MüslümanArap uygarlığının en tepe noktasına eriştiği yıllardır bu yıllar. örneğin Cordoba'da 700 cami, 900 hamam bir o kadar da külliye boy gösterir. Şevilla'ysa şairler kenti olarak ünlenir. Baştaki şair hükümdar AlMatamid tüm şair, sanatçı zümresini korur, gözetir, bu yüzden de dört bir yanın C U M H U R İ Y E T DERGİ 1 0T E M M U Z 1 9 9 4 SAYI 433