Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
MUŞERREF H E K İ M O G L U H A L İ L N E B İ L E R filminin püzgânıyla B Kurtuluş "Kurtuluş"un Halld* Edlp'i Ayda Aksal. ir ulusun yaşam damarlarından biri sanat" diyor Atatürk. Daha da öteye gidiyor, "Müziksiz devrim olmaz" diyor! Devlet sanatçısı Hikmet Şimşek TV programlarında sık sık değinir müzik devrimine. Nevit Kodallı'nın Atatürk Oratoryosu'nun CD'sindeki kapak yazısında bir kez daha vurguluyor. 23 nisan günü aldım o CD'yi, çocuklar gibi sevindim. Beni çok duygulandıran, Kültür Bakanı Fikri Sağlar, Nevit Kodallı, Hikmet Şimşek ve Rengim Gökmen'in imzalarıyla aynca onurlandıran bir armağan. Hikmet Şimşek, Atatürk'ün müzik devrimini içten hisseden, değerlendiren bir sanatçımız. Bu devrimin güzel ürünlerini, çağdaş Türk bestecilerini tanıtmak için büyük uğraşları var. Yapıtları onun girişimiyle seslendi, Macar ve Rus orkestralarıyla çalınan yapıtların CD'jeri yayımlandı, dünyaya güzel bir pencereaçıldı. Atatürk Oratoryosu'nun CD'sini.Ankara Devlet Opera ve Balesi Orkestra ve Korosu seslendiriyor. Oratoryonun eski bir öyküsüvar. 195051 yıllannda Paris'te yazıyor Nevit Kodallı. Honegger'in yanında çalışıyor o zaman. Cahit Külebi'nin dizeleriyle, Kodallı'nın müziği bütünleşiyor. Ozan da, besteci de bir destan oratoryosu öngörüyor. "Atatürk'e, birlikte savaşanlara ve çocuklarına" sunuyor bu yapıtı. llk kez 9 Kasım 1953'te Atatürk Anıtkabir'e taşındığı zaman CSO eşliğinde Devlet Operası solistleri söyledi. 1994yılında da CD'si sunuluyor Atatürk kuşaklarına. Fikri Sağlar, kültür ormanına bir ağaç kazandırmanın sevincivle kutluyor bu CD'yi. Ben de yeni ağaçlar görmenin özlemiyle. Kültür Bakanlığı'nın gündeminde güzel projeler var müzik dalında. Müzik dünyasında ölümsüz ustaların yapıtlarını Türk çalgıcılar seslendiriyor. Çoksesli müzikte ulaşılan düzeyi kanıtlıyorlar. Bu sayfada söz ettim bundan. Çok değerli çalgıcılanmız var, ama dünya tanımıyor onları. Müziğin evrensel dilinden yararlanamıyoruz nedense! Ekonomik darboğazlar aşılınca yararlanırız belki. Geçen hafta Venedik Virtüözleri'ni dinlerken nelercanlandı gözümde. Yıldızların güzel parladığı bir gece Ankara Festivali'nde. Boş yer yok salonda, Vivaldi'nin müziğiyle duygulanıyor başkentliler. Uyumlu bir orkestra kulağı güzel okşuyor doğrusu. Erdal tnönü de gülümseyerek izliyor konserı. Konser arasında büyük ilgi görüyorkalabalıktan. Kısa söyleşiler, esprilerle etkiliyorherkesi. ltalyan Büyükelçisi Luigi Fontana Giusti de çok mutlu görünüyor. Venedik Virtüözleri'nin yarattığı coşkuyu, salonu dolduran seçkin kalabalığı görmek mutlu bir olay kuşkusuz. Yıllarca önce Londra Elçiliğimizde bir geceyi anımsıyorum.TRT Ankara Oda Orkestrasf nın bir konserini izleyen gece yemeğini. Sanatçılanmızı coşkuyla kutluyor lngilizler. Türk diplomatları da sevinçle gülümsüyor. Gürer Aykal'ın yönettiği TRT Ankara Oda Orkestrasf nın solisti Suna Kan, programda yer alan yapıtlardan biri de Vivaldi'nin Mevsimleri. Venedik Virtüözleri de Vivaldi'nin yapıtlarını çaldı Ankara konserinde. Geleneksel bir sunuş, tüm çalgıcılar eş düzeyde, u> um içinde. Dinlerken TRT Ankara Oda Orkestrası'nı da hissettim yüreğimde. Belki de Kurtuluş filminin rüzgarıyla son günlerde Atatürk'e içten bir dönüş gözlüyorum çevremde. "Bir ulusun yaşam damarlarından biri sanat" sözü de ilginç çağrışımlar yapıyor başkent çevrelerinde. Kimi kişilerin, yerel yöneticilerin damarları donmuş olabilir, ama başkentin damarı güzel atıyor bence. Festival konserleri, CSO konserleri, Bilkent konserleri, tiyatro buluşmalan, galerilerde güzel sergiler birbirinı izliyor. Güzel kitaplar yayımlanıyor. Kimi başucumda, sayfalarında uzuyor gecelerim, kimıni ören'de okumaya hazırlanıyorum. Özdemir Nutku ile tiyatro söyleşileri düşlüyorum balkonda. Kocaman bir kitabın sayfalarında dolaşmayı... Gcrçeklerin Düşleri, Türk tiyatrosunda çağdaşların öncüsü Muhsin Ertuğrul'a saygı duruşu gibi bir yapıt, hatta bir anıt. Eczacıbaşı Vakfı sunuyor, özdemir Nutku düzenliyor. Belki de duydunuz Turgut Özakman da Kurtuluş'un romanını yazıyor şimdi. Filmi sayfalarda'izleyeceğiz bu kez. Kanımız yeniden hızlanacak damarlarımızda. Kanı donmuşlan da daha iyi tanıyacağız. ^ yasofya, Doğru Yol Partisi Isparta Milletvekili Ertekin Durutürk'ün verdiği yasa önerisiyle yeniden gündeme geldi. lstenen, 1934 yılında Atatürk'ün emriyle müzcye çevrilen Ayasofya'nın yeniden Müslümanların mabedi haline getirilmesiydi. Hemen karşısında Sultanahmet Camii gibi bir şaheser dururken Ayasofya'nın ibadete açılnıasının istenmesi, amacın belli bir gereksınimi karşılamak olmadığının elbette ki en büyük kanıtı. Amaç, şeriatçıların bir zafer göstergesiyle taçlandırılması... Bunu nereden mi çıkarıyoruz? Tarihten. Fatih Sultan Mehmet, tstanbul'u fethettiği zaman 21 yaşındaydı. Zafer tacının en önemli göstergesi, Bizans'ın en büyük kilisesinde namaz kılmaktı. Yoksa Ayasofya'nın Müslüman ibadethanesi olması Fatih'in pek umurunda görünmüyor. Ayasofya'nın 1600 yıllık tarihi de bunu sergiliyor. AYASOFYA A Tarihi bir tartışma: rihinde açıldığmı yazıyorlar. llk haliyle kâgir duvarlı ve ahşap damlı bir kilisedir. Kentin diğer kiliselerinden daha büyük olduğu için "Büyük Kilise" anlamında "Megali Ekklisia" deniliyordu. Tanrı'nın oğlunun bir sıfatı anlamına gelen Thea Sofıa adı sonraları Ayasofya'ya dönüştü. Bina, 20 Haziran 404'te çıkan bir ayaklanmada halk tarafından yakıldı. tkinci kez, Imparator II. Teodosios tarafından mimar Ruffinos'a yaptırıldı. 10 Ekim 416'da ikinci kez ibadete açıldı. Bu tarihten 1314 Ocak 532'ye kadar kentin en büyük kilisesi olarak İcaldı. Bu tarihte çıkan bir halk ayaklanmasında, diğer birçok binayla birlikte yerle bir edildi. Tahtını kurtaran lmparator Jüstinyen, 23 Şubat 532'de kiliseyi yeniden yaptırmaya başladı. Binanın yapımı bu kez mimar Miletli tzidoros ve büyük matematikçi Aydınlı Anthemius'a verildi. Daha önce iki kez yandığı için bu defa olabildiğince ahşap malzemeden kaçınıldı. lmparatorun emriyle Efes, Kizikos, Belkıs harabeleri, Baalbek gibi kentlerdeki harabelerde bulunan en güzel sütunlar, heykeller, binada kullanılmak üzere Aya Megali Ekklisla Dördüncü yüzyıl kilise yazarlarından tstanbullu Sokrates'in de içinde bulunduğu bir grup, Ayasofya'nın Constans tarafından yapıldığını ve 15 Ekim 360 ta Damlrel: 'Ayaaofya'yı Ibadata açmak latayanleri irtlcacı olarak suçlamak lalkllkl* baOdafmaz.' C U M H U R I Y E T D E R G İ B M A Y I S 1 9 9 4 S A Y I 4 2 4 6