Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Y A I A Y D I N E N 6 I N Bip karabasan: Schindler'in Listesi Bir toplama kampı bir turist gibi gezilemez. Bir yerlerde kocaman çocuk gözleriyle Anne Frank bakıverirsize... ilm bitti. Çıktık. Uzun süre, epey uzaktaki park yerine kadar hemen hiç konuşmadık. Yüz seksendakika boyunca bizi beyaz perdeye mıhlayan "Schindler'in Listesi"ni sindirmeye çabalıyoruzbesbelli. lçimizden biri sessizliği kendi kendine konuşur gibi bozdu: Bu ırkta da varbir özellik ama... Kimseden yanıt ya da tepki gelmedi. O umursamadan sürdürdü sesli düşünmeyi: Düşünsenize. Bu Spielberg. Bir Yahudi. Marx öyle. Piyanist Eskenazi, sonra Freud. Freud Yahudiydi değil mi? Herkes kendi düşüncesinin seslerine gömülmüş gitmiş. Ne bir yanıt, ne bir tepki. O sürdürdü: Troçki. Bildiğim kadarıyla o da bir Yahudiydi. Sonra... tçimizden bir başkası ekledi: Menuhin. Keman ustası Menuhin. Birkaç ünlü Yahudi daha eklendi listeye. Schindler'in Listesi'ni izlcmişiz. Yaşadığımız o yüz seksen dakikalık dehşetle, o yüz seksen dakikalık hesaplaşmayla yeniden ve dolaysız karşı karşıya gelmemek için sözü ve düşünceyi dolandınyoruz. Hiçbirimiz o dehşetten ve "insanlıkdışı n ndan sorumlu değiliz. Gene de sanki suçlu gibiyiz. Kendimizi acı çekmiş bir Yahudi gibi öfkeli, soykınm sanığı birNazi gibi suçlu hissediyoruz. Şiddetli bir etkileşimin ardmdan düşünceleri düzene sokmak, derli toplu düşünmek ne kadar zor. Bulanık, iyi "formüle" edilememiş, kınk dökük cümlelerle itiraz ediyoruz: Spielberg'in Yahudiliği ne kadar önem taşıyor ki? "tnsanlık" kavramı daha anlamlı bence. Sanki... Sanki iki taraf var. Biri gericiliğin her türünü içeriyor. Irkçılar, milliyetçiler, dikkat ama yurtseverlikten değil milliyetçilikten sözediyorum. Sonra faşistler, faşizm yandaşlan, köktendinciler... tyi anlatılamamış düşüncelerin, tıknefes cümlelerin sıkıntısıyla susuyoruz. Biri bell i belirsiz bir alayla soruyor: Pekiötekitarafta?.. Evet. Şey. Demokratlar. Bütün demokratlardesek... Anlaşıldı, laf kıtlığında asma buduyo F Moringan Çoeuk Toptama Kampı'nda saft kalmayı bafaran bir oftlan çocuk Amvrlkalı çavuşa, "usuyorum" dadl, "içhn uşuyor v* Me iMnmayacak". ruz. Filmi, Scbindler'in Listesi'ni görenlerin bizi anlayacağına eminiz. Görmeyenlerin, henüz görmeyenlerin ise, her işi bırakıp sinemaya, Spielberg'in başyapıtını izlemeye koşmalannı öğütleyelim. Araba yola çıktı. Biz de yakın dönemin anılanndabiryolculuğa. BIP toplama kampmı gezmek llk görduğum toplama kampı Dachau idi. Münih'e "bir cigara içimi" kala, Amper deresının suladığı küçük ama bitek bir ovanın göbeğinde, Dachau kasabasının az ötcsinde lanetlenmiş bir anıt. Kuzeyini boydan boya Amper deresinin çevirdiği, dümdüz ve kocaman bir alanda kalın yüksek ve telörgüyle pekiştirilmiş duvarlann dünyadan ayırdığı iç karartıcı tuğla örme binalar yığını. Almanya'da bol su ile bol güneşin buluştuğu nadir günlerden birinde çıldıran yeşilin insana salt umut ve mutluluk aşıladığı harikulade bir günde Dachau'nun "cümle kapısı n ndan girdik. Üşüdük. Artık tütmeyen bir kremotoryum. Binlerce ve binlerce Yahudinin, Çingenenin, homoseksüelin, bedensel özürlünün, sosyal demokratın, komünistin yakıldığı bu "insan fınnı"nın kararmış ızgarasında, bahar başına vurmuş, yolunu şaşırmış bir kelebek... Gülmeli mi ağlamalı mı? Sonra bitmek tükenmek bilmeyen barakalar. Boş, bomboş. Alçak tavanların, tahta ranzalann sağır sessizliğinde nazilere tutsak düşmüş binlerce ve binlerce "iyi insan"ın acılı çığlıklannı anyorsunuz. Umutlarını ve yokoluşun eşiğindeki içgüdüsel korkulannı ve inanç larını anyorsunuz. Nafıle. Dachau gezisi bir turistik tura dönüşüyor. Bir toplama kampı cellatsız ve tutsaksız bir binalar, koğuşlar yığınından başka bir şey değil. Onun ötesinde yüreğinize saplanan her acı beynizin kıvnmlanndaki her öfke ve hınç düğümü sizin bilincinizin ürünü. Nitekim bilinç fukarası, göbeği bira şişkini bir yaşlı Alman çift var yakınımızda. Bir Bavyera köylüsünün tüm özelliklerini taşıyan Alman (Adı herhalde Hans'tır), varisli bacaklan kendisini zor taşıyan, kendi gibi şişko kansına dönüp sesleniyor: Ellfriede, görüyor musıın, bahçeyi ne güzel tanzim etmişler? Muntazam ve bakırnlı. Değil mi? öğürmek geliyor içinizden. Kadın ve erkek o yıllarda, Dachau'nun "dolu" olduğu o yıllarda 2025 yaşlannda olmahlar. O zaman ne yapıyorlardı acaba? Almanya'da (doğusunda da, batısında da) geçirdiğimiz on iki uzun yıl boyunca yüzlerce kez sorduğumuz ve yüzlerce kez aynı yanıtı aldığımız bir soru bu: Biz?.. lnanın bilmiyorduk. Duymadık da. Bir söylentiler olurdu ama, nasıl bilebilirdik ki!.. Askeriyenin işleriydi onlar. Ana binayı terkederken, küçücük bir şild: "Scholl Kardeşler, Sophia ve Hans 1943 yazında idamlanndan önce iki ay süreyle Dachau Toplama Kampı'nda kaldılar." Dachau ete kemiğe bürünüyor. "Kamp Direktörü" yazan odanın kapalı kapısından Sophia Scholl'un acılı ama boyun eğmeyen çığlığı kulaklannızda patlıyor. Hitler'in kentinde, Münih'te direniş savaşçısı, "Beyaz Gül Direniş Grubu"nun güzel (çok güzel) Sophia Scholl'u bu. Az ötede işkenceden hurdahaş olmuş bedenini nazi cellatlarının karşısında gene de dimdik tutmaya çabalayan bir başka "Beyaz Gül" önderi, Hans Scholl. (Ne tuhaf işliyor insan beyni. Hemen. Telaşla. Az önce karşılaştığımız, içimize öğürtüler salan Alman'a yakıştırdığımız Hans adını düzeltmeye çabahyoruz. Hayır, hayır. Adı Dietrich'ti herhalde ya da Klaus ya da Günther. Ama Hans değil. Hiç değil. Hans, Scholl DERGİ 2 7M A R T 1 9 9 4SAYI 41$ C U M H U R İ Y E T