Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
2EKİM1994.SAYI445 Bir Ramazan Bayramı arifesinde Kenan Paşa dedikleri, ordudan bir müdür getiriliyor şirketin başına. Yemekhanede Mümin Kolçak isimli işçiye bir tokat atıyor paşa müdür. Kolçak da dayanamayıp müdüre saldınyor. Aradan bir saat geçmiyor, polisler basıyorfabrikayı. Anlaşılıyor ki, Kenan Paşa arayıp, "Isyan var" habcri vermiş. Erkckleri tezgâhlardan kaldırıp götürüyorlar. Önce olaya kanşmama kararı alan kadınlar, polislerin Kolçak'ı yerde sürükledığini görünce dayanamıyor. Ortalık bir anda kanşıyor, sılahlar patlıyor. Sonuç, çok sayıdaerkek vekadınışçi ıçintevkifatkaran... Mücadele iyi de yaşam koşullan takat bırakmıyor işçidc. Tütün onlarsız olmuyor, ama onlarda türünsüz. Tekel her yıl olsaolsa onbeş işçiye kadro açıyor. Özel şirketlerde ise sadece yaz sezonun da iş var. Kışları bütün işçi ler Düzce'ye, Bursa'ya gidip kann tokluğuna çalışıyor. Yabancı İstanbul şirketler ise milliyet farkı gözetiartık yor, çalışmak için ya Yahudi olacaksın, ya Rum, ya da Ermeni. PORTRE 3 gidecek. Ve biliyor ki çocuğuna burada çok daha iyi bakılacak. Henüz bütün yaşamına yayılacak hasretin farkında değil Zehra. Yine gizlıce dönülüyor Istanbul'a. Hâlâ Türk uyruğuna geçmeyen Iskender Kosova'nın askerlik zamanı gelmiş geçiyor. Üstelik, polis peşlerinde. Dört yıl geçmeli ki haklanndaki tutuklama karan "mürürü zaman"a uğrasın. O aralar Sabıha, Balat'ta oturuyor. Onun, kocasının ve dört çocuğunun yanına yerleşiyorlar. Sirkeci'de Kantarcılar'da bir iş buluyor Zehra, ama yakalanma korkusuyla yürüyerek gidip geliyor işe. Bir kez daha hamile kalıyor. Bu çocuk, ona Aytül'ün hasretini unutturacak. Buna inanıyor. Yine bir kızı oluyor, "Gülten" ismini veriyor ona. Lohusa dönemini atlatır atlatmaz yeniden çalışmaya başlıyor, ama aklı kızında. Sekizinci ayında ölüyor Gülten. Nedeni bakıcısının çiğ süt içiımesi ve onun sonucu yakalandığı bağırsak enfeksıyonu. Acılara kaptırmamalı kendisinı insan. Zehra, rütüne, örgütlenmeye veriyor kendisini. Polis kendisinden vazgeçmiş, Iskender Kosova'nın peşinde şimdi Olur olmadık zamanlarda, yerlerde, karakola götürülüp falakaya yatırılıyor, "Söyle, Iskender nerede?" Söylemiyor. Her seferinde onunla görüşmediğini anlatıpduruyor. BirgünÇolak Hamdi'nınhuzuruna çıkanlıyor. O Çolak Hamdı ki işçiler, komünistler arasında adını bilmeyen yok. "Ben seni afet bir kadın sanırdım adını duydukça" diyor Hamdi, "oysa çok zayıfmışsın". Moskova'ya gidip geldiğini, cvlcndiginı, bir çocuğu olduğunu her şeyi biliyor, ama elinden gelen bir şey de yok Hamdi'nin. Haklanndaki dava çoktandüşmüş. Tarihler bindokuzyüzkırkikiyi gösterdiğinde Kasımpaşa'da kendıne ait ilk evi tutuyor Zehra Kosova. Üstelik şimdi bir kızı daha var, iki yaşında. Onun da adı Gülten. Yeniden Avusturya Limitcd Şırketi'nde işe giriyor. Sendika yaşatılmalı. bütün uğraşı artık bunun için. Sendikalaşmaya ilişkın bırbildinyi Neriman Hikmet kaleme alıyor, Zehra Kosova'ya da bunları Bursa ve Izmit'te dağıtmak düşüyor. Istanbul'da döndüğündc görüyor ki polisler pusuda. Meğer Izmit'te bildirileri alanlar yakalanmış ve Zehra Kosova'nın adını vermişler. Sansaryan Han'da on üç günlük hücre cezası ve falakadan sonra mahkemeye sevk ediliyorveserbestbırakılıyor. Yakalanmak Zehra için sorun değil de Gülten'e kim bakacak? Bu arada Iskender Kosova da ele geçirilmiş ve askere göndcrilmiş bile. On üç gün Nazım Hikmet'in ablası Saniye Hanım'ın yanında kalıyor Gülten. Kendisi Türkiye İşçi Partisi'nden Belediye Meclisi'ne girinceye kadar annesini "ilgisizlikle" suçlayacağı süre de böylece başlıyor. Zehra'nın daha sonraki gözaltılannda, tutuklanmalarında, hüküm giymelerinde ya bir akrabanın ya da tütün işçilerinin yanında kalıyor Gülten. Ev, iş, sendika, Gülten, gözaltı arasında bütün sorunIan tek başına üstleniyor Zehra. Üstelik, Moskova'daki evlilik burada geçerli değil ve Gülten'in nüfusu kendisinin üzerinde. Iskender Kosova, beşinci ayında askerden izinli geldiğinde bu soruna bir çözüm bulmaktan yana. Kaymakama gidip durumunu anlatıyor. Izninin bitmesine üç gün olduğunu, birliğine dönmeden önce evlenmek istediğini söylüyor. Ertesi gün, saatbeşte, kaymakamınodasında kıyılıyor nikahlan. Zehra, artık Türkiye Yeniden İstanbul Zehra Sovyetler'de Iştc tam bu cangılın ortasında parti Zehra için dört yıllığına Sovyetler Birliği'ne gitmesi karan alıyor. Geride bıraktığı annesi ve kardeşi için buruk, yine de gidiyor Zehra. Yolculuk pek de kolay geçmiyor. Bakü'de on beş gün Troçkistler tarafından gözaltına alınıyorlar, "Nedcn gcldin, nereye gidiyorsun" soruların ardı arkası kesilmiyor. Genç, eczacı bir kadınla aynı hücreyı paylaşıyor. Soruyor kadına, "Sen neden buradasın" diye. O da kalkınma önlemleri için halktan bütün altınlann toplandığını, kendisinin bileziklerini ve alyansını verdiğini anlatıyor. Ama altın kaplama bir saati var ki kadının, "Babamdan hatıradır" diye vermeye yanaşmıyor. Karşılığı bir hafta gözaltı. Kadın salıverildikten sonra bırakmıyor Zehra'yi Hergün ne pişiriyorsa evinde onu getiriyor. Moskova'da, bütün geri kalmış ülkelerden, ama bunun yanı sıra Fransız, tngiliz, Italyan tütün kokmasa da birlikte oldukları hep tütün işçilerL komünıst adaylarıyla aynı okulu paylaşıyor. Herkcs kendi dilinde yapıyor eğitimini. Zehra'nın ve onunla birlikte elli Türk'ün öğretmenleri Dr. Şefık Hüsnü, Reşat Fuat Baraner ve Mustafa Suphi'den geriye kalanlar, tsmail Hakkı ve Kadir... Oidiş pek de umdugu kadar kolay olmuyor. Bakü'de on beş gün gözaltında tutuluyorlar. Bakü, Troçkistler'in elinde o zamanlar. Yugoslavya göçmeni, tebasını değiştirmeyen, Bostancı Feyzi'nin aracılığıyla onaltı yaşında siyasete atılan Iskender Mustafa Kosova'yla burada tanışıyor işte. Evlilik teklifıne pek istekli bakmıyor önceleri. O Moskova'ya evlenmek için değil, eğitim görmek için gıtmedı mi? Yıne dc fazla direnemıyor. Bin dokuzyüzotuzbeşte, okulda düzenlenen bir Stalin gecesinde evlilik vukubuluyor. Onunadı Zehra Kosova artık. Müzik kursuna gidip mandolin çalmayı ögreniyor Zehra. Ikı yıl okuldan sonra fabrikalarda sınıyor örgütleme bilgisini. Yanında Reşat Fuat Baraner. "Gel, kara kız" diyor Baraner ve neredeyse bütün fabrikaları birlikte dolaşıyorlar. Bir süre sonra hamile olduğunu fark ediyor Zehra. Okul müdürü Fahri Bey haberi duyunca şaşkına dönüyor. Yanına çağırıp, "Çocuİc okumana engel olur. Istersen aldır" diyor. Zehra isedogurmaktanyana, Iskender deöyle. Grasgova'ya, hamileler dinlenme evıne gönderiliyor T&hn. Diğer hamile kadınlarla birlikte kayak yapıyor, her sabah ılık süt içiyor. Hamilelik ve doğum üzerine bilgilendirıliyor. Bir buçuk aylık bu süreden sonra okula dönüyor, ama doktor gözetiminde. Birbaşka dinlenme evine, lvanovna'ya gönderildiğinde, bir yıibaşı eğiencesinin ortasında tutuyor sancısı. Kızakla Grasgova'ya taşınıyor. Bırkaç saat sonfa doguruyor. Kucağmaverilenaltıkiloağırlığındaki bu kıza bir isim verilmeli. "Aytül" diyor Zehra, arkadaşlan "Lu Luna'nın doğumtı Iskender Kosova ve üçüncü çocuğu Gülten'le birlikte. Yıl, 1940'lann başu.. Üç günlük dinlenceden sonra Moskova'ya, okula dönüyor Zehra. Yanında Aytül ve onun bakımı için görevlendirilen kadın. Kendilerine aynlan ev, okul ve Aytül arasında zamanın nasıl geçtiğine akıl erdiremiyor. Dünyadaki gelişmeler, Avrupa'da faşizmin yayılması, savaşın sezgisi korkutmuyor değil, ama umuttan kolay kolay vazgeçilmiyor. Aytül altı aylıkken Komüntern'in "Herkes kendi ülkesine dönsün ve bilgisini orada değerlendirsin" karan açıklanıyor. Aytül'ü Komintren'in nezaretinde, Erternasyonal Okulu'na birakıp Istanbul'a dönüyor. Bu ayrılık acı vermiyor değil, ama umuyor ki birgün Türkiye'de de devrim olacak, ya Aytül Istanbul'a gelecek ya da o Moskova'ya Iklnci kez evlilik