Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
suslu'nun da dinlenme ve serinleme yeri. Yüzyıllann geleneği içinde herkesin küçük bir yayla evi ve bir bağı olagelmiş. Namrun'a ilk ne zaman gelindiği tam olarak bilinmiyor. Anadolu tarihçisi Yunan bilgini Strabon, Namrun yaylasından eski bir yerleşim yeri, cski bir krallık olarak sözediyor. Namrun yaylası, Kurtuluş Savaşı sırasında Çukurova Fransız işgaline uğrayınca direnişçi ailelerinin sığınak ycri olarak da kullanılmış. O yıllarda Namrun'da Belediye Başkanlığı oluşturulmuş. " Yaylada yaz boyunca genellikle çocuklar ve kadınlar kalırlar. Erkekler ise hafta sonlan yaylaya gelip, hafta başında şehrin sıcağına çalışmaya dönerler. Namrun yaylası Tarsus'un Berdan ırmağının doğduğu iki dağın arasında. Çevresi bütünüyle dağlarla çevrili. Eskiden buraya köylerde konaklaya konaklaya gelinir, üç dört günlük bir yolculuktan sonra vanlırmış. Şimdi ise yaylaya ulaşmak için bir buçuk saat yeterli. Yirmi otuz sene önce, bizim çocukluğumuzda bu yolculuk 5'saat sürerdi. Köylerde konaklanmazdı, ama otobüsler soluk alabilmck için iki yerdc mola verirlerdi. Sögütoluk ve Karageçit'te verilen molalar sırasında, azıklar açılır, çorbalar içilir, demli çaylar yudumlanırdı. Yayla yolunda ne Sögütlüoluk ne de Karageçit kalmış. Berdan ırmağının Kadıncık kolu üzerine kurulan baraj güzelim Karageçit köprüsünü sular altında bırakmış. Yol değişmiş. Çeşitli nedenlerle 15 yıl yaylaya gidememiştim. 1988 yazında gittiğimde birçok yerin değiştiğini gördüm. Kuyulardan çekilen buzlu sular tarihe kanşmış. Evlere elektrik gelmiş, buna bağlı tüm elektrikli ev eşyalan doluşmuş güzelim ahşap yapılann içine. Çam ağaçlannın ve ormanlann arasında sokak lambalan ışıldıyor. Biz ormanın zifıri karanlığında dolaşnıaya korkarken, şimdi akşam üstleri, kızlı erkekli gruplar, orman esintileri içinde volta atıyorlar. Otomatik telefon da bir başka yenilik. Beni en çok hayrete düşüren sabahın 7'sinde bayide satılan günlük gazeteler oldu. 15 sene önce günlük gazetcleri akşam üstü otobüsler getirirdi. Şimdi saat başıbirotobüsvar. Yaylanın haftada bir pazan kurulurdu. O da kalmamış, kilimleriyle el dokumalanyla köylüler yok olup gıtmiş. Plastik ve metal bütün çarşıyı sarmış. Değişmeyen tek şey karsambaççı dükkânı. Hâlâ dağdan karcılar katır sırtında kar taşıyorlar ve karsambaççılar karlan kar kalıplanndan sıyırıyorlar, üzerine ballar reçeller dökerek karsambaç meraklılanna sunuyorlar. Artık evlerde yapılan yufka ekmek açma törenleri, sıİcmalar, bağbozumu ve bandırma törenleri de yavaş yavaş tarih oluyor. Eylül ayında iplere dizilmiş ceviz içlerinin bandırma kazanlanna batınlırken ortalığı çınlatan bereket çağnsı "Haydar Haydar" sesleri duymak da artık mümkün değil. Çünkü eylül ayının başında yaylacılar şehre dönüyorlar. Üzümler bağlann başında çürümeye terk ediliyor. Yaylanın çarşısında dedemin çırağı Karga Ali'yle karşılaştım. 30 yıldır görmüyordum. Dedem bakırcıydı, Ali Ağabey de onun yanında çalışırdı. Saçlan ağarmış. Bakırcılığı bırakmış. Şimdi Kalearkası semtinde kiraz yetiştirmeye çalışıyor. Belediye Başkanına su istemek için gelmiş. Yaylanın suyu ağaç sulamaya yetmiyor. Eskiden her evın kuyusu olur ve İcendisine yeterdi. Kuyular kapanmış, kuyu geleneği sona ermiş. Çayırekinliği semtinde çocukluk arkadaşlanm Nezih ve Nejat'ı aradım. Bilen kimseye rastlamadım. Halbuki onlar has yaylacıydılar. lçımi bir hüzün bastı. Bizim kuşak oralardan uçup gitmişti. Çayırekinliğinin meşhur bir tatlıcısı var dediler. lçeriye girer girmez tanıdık bir ses, "Vay kardeşim" diyerek boynuma sanldı. Gözleri aşinaydı. Bizim lise yıllann•daki berberimiz Memet. Her şeyi bırakıp gelip yaylaya yerleşmiş ve tatlıcı dükkânı açmış. Yaz kış orada oturuyormuş. Yöresel tatlılardan yedik. Sonra da Memet'in motosikletine atlayıp Kaleönü, Kahyaoğlu durağındaki bizim evin yolunu tuttuk. Bütün değişime rağmen, Istanbul'un gürültüsünden ve bunaltıcı trafığinden sonra yayla hâlâ bir cennet. Çam ve dut ağaçlannın gölgesinde dağlann arasında esen serin rüzgârlarla, özellikle yayla bir başka gü/cl. Hele geceleri tadına doyum olmuyor. Artık kızaklar da yok. Çocuklar yokuştan aşağı kaydığımız çam ağaandan yapılmış tekerlekli arabalar imal etmiyorlar. Elektronik oyuncaklar ve otomobil sevdası bunlann yerini almış. Dallannda saatlerce oynaılığımız ağaçlar sincaplara mckan olmuş. Sırtımıza azıklanmızı bağlayıp, günler süren yol^ j culuklarla ulaştığımız dağ lara tepelere şimdi araba ıle bir saatte gidilip geliniyor. Papazın Bahçesi'ndeki yüzlerce yıllık çınar ağacının da bir cazibesi kalmamış. öğleyin gidip bir çay içip geri dönüyorlar. Cehennem Deresi'ne balık avlamaya gıden de yok. Ama çam ormanlan tüm haşmetiyle duruyor. tçınden bazı villaların bacaları görünse de çamlar yapılaşmaya yenilmemib. yaylaya hakim olmaya d»vam ediyorlar. Birçok Tarsuslu'nun Akdeni/ kıyısmda yazlığı olmuij. Kale köyü yaylanın merkezi. Kış gelince yalnızca köylııler kalıyor. Kışın yaylanın nüfusu 45 bıne düşüyor. Kale köylülen, ya/ın yaylacılara süt, peynir, yoğurt, yumurta satarlardı. Vazgeçmişler. Çarşıya birer dııkkan açıp ticarete başlamışlar. Belediye Başkanı Melımet Akın yapılaşmadan şikayet ediyt>r ve Turi/m Bakanlığının bir Yayla Kanunu hazırlamasını istiyor. Ormanda binde iki olan yapı sınırlamasının bcllı oranlarda yaylalara da uygulanmasım öneriyor. Yaylalarda da bu oranın yü/.de on olabileceğı düşüncesinde. Yaylanın en gü/el yanlanndan birisi de eski ahşap yayla evleri. Çinko çatılı evler yaylaya ayn bir renk veriyor. Bir tepeden bakınca yeşil ve gri çatılar bir renk armonisi oluşturuyor. Fakat yeni yapılarda eski özen yok. Yavaş yavaş beton buralara da giriyor. Her şeye rağmen yayla çok güzel. Dağlannda yürüyebilır, soğuk sulanndan içebilir, karsambacını yiyebilir, serin yaz akşamlannda çam dallarının hışırtılannı dinleyip çam kokulannı ciğerlerinize çekebilirsıni/. Varsın çocukluğumuzun kızaklan da olmasın. Ayaklanmız var ya... tepeler duruyor ya... Namrun yaylasına gıtmek isterseniz, Adana'dan direkt otobüs bulabilirsiniz. tarsus'tan ise her saat başı otobüslerc binebilirsiniz. Tarsus, Adana'ya 40 kilometre uzaklıkta ve her on dakikada bir otobüs bulabilmek mümkün. Yaylada dağ otelinde kalınabilir. Yer sıkıntısı çekmezsiniz. îyi yaylalar diliyorum. A C U M H U R İ Y E T D E R G İ 2 2 A Û U S T O S 1993 SAYI 387 19