25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

R D AZARIN PENCERESİNDEN Selçuk Erez Saddam'ın Keşanlı Ali sendromu okuz ocakta, CNN Televizyonu'nun muhabirlerindcn Barnard Shaw, Mısır Dcvlct Başkanı Hüsıııi Mübarek'le konuştu: "Saddam'ın niçin böyle davnındığını anlıyor musunuz" diye sordu. Mubarek "bu adamı anlamıyorum" dedi. Saddanı'ı anlayamayanlar onu, bunca yıldır bu kadar yakından izlemiş olan devlet başkanlarından ibaret değildir. Kuveyt'i işgalinden sonra olıışan yoğun tepkiler karşısında geri çekilmeyi son dakikaya kadar kendine yedirememiş olan bu adamı aklıbaşında yorum yapanların çoğu anlamakta giıçlük çekmişlerdir. Israil haberalma örgütü görevlilerinin Saddam'ın el yazısını kinıe ait olduğunu söylemeden grafolojistlcre incclettikleri, yazı uzmanlarının "bu yazıyı yazanın kendini dev aynasındaseyretmeye bayılan bir kimse olduğunu, ayrıca ileri derecede paranoya belirtilerini gösterdiğini" açıkladıkları bilinmektediı. (Friedrich, Ollo. Master of his Universe. Time. Aug. 13.1990) El yazısından bu kadar anlam çıkarılabilinir mi bilinmez ama bir insanın yazısının bu şekilde inceletilmesinin tutumlarının ardında yatan mantık ve dürtülerin anlaşılmasında güçlük çekilmesinden kaynaklandığı kesindir. Saddam'n davranışlarının çözümlenmesi için ne yapmalı? Onun bundan bir süre önce kcndi halefi kabul ettiği Babil Kralı Nabukadanazar'ın savaş arabası şeklinde yapılmış bir araba önünde poz verip resim çektirmesi bir ipucu olabilir.. Ağustostan bu yana Saddam, Arap yarımadasında yaşayan halkın önemli bir bölümünün gözünde en aşağı Nabukadanazar kadar dehşetli bir "süpermen"dir: Yüzyıllardır ezilmiş, bu ezilme sonunda komplekslere kapılmış insanların gözünde Saddam, çağımızın en giiçlü iılkesi Amerika'ya kafa tutan, "Bu kadar Arap sürünürken petrol kuyularına çöreklenmiş üçbeş şeyhin bunca parayı Montecarlo'da Avrupalı kadınlarla yemesine göz yumulamaz!" diyen, herşeyden önce Filistin sorununun çözümlenmesini şart koşan bir kahramandır. Kuveyt'e girdiğinden beri Bağdat'ı desteklemeyen Suriye ve Mısır da dahil olmak üzere birçok Arap ülkesinde Saddam'ın lehinde gösteriler yapılmaktadır; Arap çadırlarında, gecekondularında resıni başköşelerdedir; yeni doğan erkek çocuklannın önemli bir bölümüne Saddam adı verilmektedir. Saddam yüceltildiği bu mertebeden çok memnundur, mesuttur, bu konumunu çok benimsemiştir. Öylesine benimsemiştir ki Kuveyt'ten şaı tsız geri çekihne bu "kahıamanlık"la eeliştiğinden teklemiştir. Saddam'ın bu durumu Haldun Taner'in ünlü oyunundaki Keşanlı Ali'yi çağrıştırmaktadır: Keşanlı Ali aslında belki de işlemediğibir cinayel nedeniyle mahkurn olmuş, hapscdilmiştir: Bir kabadayıyı, Çamur Ihsan'ı vurduğuna inanılmaktadır. Ancak, aradan zaman geçmiş, af kanunu eıkmıştır; tahliye olmak ü/credir. li arkadaşım" diyor ve civileyiveriyor leresi oracıkta. Keşanlı Ali, cinayetten sonra mahallesinde, hapishanede o kadar itibar görür ki benimscdiği bu "kahrarnanlık" yüzünden aftan sonra sevgilisi Zeliha ile sevişirken kondusuna dayanıp ileri geri söz eden Manyak Cafer'i öldümıek, yeniden hapse girnıek zorunda kalır. Filmlerinden gö/üpeklik erkeklik simgesi bellenen Yılmaz Guney'in bir lokantada ağız dalaşından sonra kendini adam vurmaya zorunlu hissetmesi gibi. Işte Saddam da Keşanlı Ali misali kendini, adı cevresinde oluşan efsaneye kapttrmış gitmiş 15 ocağa varmıştır. Kültürü, (alisil, kişiliği, ondan da kötusü cevresinde onu eleştirecekleri banndırmamış olması bu nokiaya frensiz gelmesine yol aı;an faktörlerdendir. Böyle efsaneleşmenin eşiğine varmışken "ferascl" gösterip Nabukadanazarlıktan, ahirzaman lsalığından, Musalığından vazgeçebilenlcr var mıdır? Vardır! Mesela 17. yüzyılda yaşamış Izmirli Yahudilerden Sabetay Zevi böyle bir adamdır: 1665'te kendisinin tsrailoğullarını kurtaracak ahir zaman peygamberi olduğunu ilan etmiştir. Zevi bu tür iddiaları ileri sürenlerin ne ilki ne de sonuncusudur: Kutsal kitaplar bir gün böyle bir kurtarıcının geleceğini bildirdiklerinden zaman zaman kendini kurtarıcı ilan edenler çıkardı. Ama Zevi gibi ünü, Kudüs'ten Amsterdam'a, Budapeşte'den Bağdat'a yayılanı görülmemişti. Iddiasını belli bir iktisadi uyanış devrinde ileri sürmüş olması gibi nedenlere bağlıydı bu konudaki başarısı.. Princeton Üniversitesi'nce yayımlanmış "The Myslical Messiah " (G.Scholemden çev. R.J.Z. Werblowsky) adlı eserde o tarihlerde Liverno'da doğan Yahudi çocuklannın önemli bir bölümüne Sabetay adının verildiği belirtilmiştir. Bu da o yıllardaki şöhreti konusunda fikir verir. Cevresinde toplananlar, dinde değişiklikler yapmaya kalkması, Ortodoks Yahudilerin keyfini kaçırdığından padişaha şikâyet edilmesine neden olmuştu: Sabetay Edirne'ye götürillüp İslamiyeti kabul etmekle idam edilmek arasında bir tercih yapmak zorunda bırakıldı. Işte o zaman klasik bir peygamberden bekleneni yapmamış Müslümanlığı seçerek akıllı bir insan olduğunu göstermişti. İzleyicilerinin önemli bir böliimü hayal sükutuna uğrayarak klasik dinlerine dönmüş pek azı ona inanmayı sürdürerek Osmanlılarca "Selanikli" olarak bilinen cemaatı oluşturmuşlardı. Saddam benzerleri gibi tarihin kendisinden nasıl bahsedeceğinden çok endişe etti ve rolünii arabesk bir cengaverlik filminin kahramanınkine uygun bir şekilde oynayarak geçmek istedi tarihe. Oysa böyle kahramanların rağbette oldukları devir, dünyanın birçok yerinde çoktan kapandı, bitti... Yarın öbür gün, Irak'ta bile uçurumları düzlük sanıp cennete uçan peygamberler, civanmertler değil, gerçekleri doğru görüp başlarını ve çevrelerindekilerin başlarını derde sokmayanlar daha "silayişle" yad edileceklerdir. Fl Haldun Taner'in "Keşanlı Ali Destanı'nda Engin Cezzar ile Gülriz Sururi: 196364 tiyatro yılında 452 kez sahnelenen oyun, bundan iki yıl önce 1989'da dizi halinde TV'de yayımlandı. Fikret Hakan'lı, Fatma Girik'li bir Keşanlı Ali filmini de Atıf Yılmaz, 1964 yılında gerçekleştirdi. Keşanlı Ali, aslında lıelkı de işlemediği bir cinayet nedeniyle, 'mahallelisı' tarafından yüceltildiği kabadayı' mertebesinden çok memnundur; bu konumu çok benimsemiştir... Saddam'ın durumu da bir Keşanlı Ali sendromu' değil mi?.. Mahalleli ve polisler Keşanlı Ali'nin destanlaşmış cinayetini şöyle anlatırlar: Ali, efendi çocuk. Biiyüğümsün diyor. Ama benden sana nasihal: Ya lıerkesi rahat hırakırsın va da elimi kana bularım diyor. Çamur Ihsan, Ne çabuk büyiidün de bana ültimatom veriyorsıın Kurşuncu Hasibe'nin Sidikli Alisi deyyo... Sonra "Hadi get oğlum gel sen kaydırak oyna mahallede!" diye bir de makas alıyor yanagından.. Ali'nin? Heya Ali'nin! Efendiliğe bak sen Ali'de. Yine el kaldırmıyor. Sadece üç gün mehil veriyor. ... Ikinci giinün gecesi seninki pusu kuruyor Ali Ağabeye. Arkasından kalleşçe üç el silah atıyor. Ama Ali >erbetli. Anası Hasibc Bacı dini bütun bir kadındır. Mahallcye muska verir, kurşun döker, büyü yazar. Ali doğduğunda okuyup uflemişlir, ona kurşun, bıçak işlemez.. Şöyle bir dönüyor "Giinah benden gil
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle