Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
B B AŞKENT GÜNLERİ Müşerref Hekimoğlu jçeride başka, dışarıda başka bahar aşkent yeşeriyor artık. Çankaya tepelerinde bademler çiçeğe durdu. Nerdeyse açacaklar, kadınlar da kalın mantoları, kürkleri attı, tayyör mevsimini açtı. Geçen hafta Beymen'de bir çay saatinde buluşanlar podyumdaki mankenleri seyrederken bir de tayyör defilesi yaptılar. Kimi siyah, kimi nıor, kimi mavi. Betigül Selçuk da beyaz örgü bir tayyörle her zamanki şıklığı içinde. Bahar çayında, salon da güzel parlamış, sandalyelerde gümüş kolluklar, yeşil kurdeleler, yuvarlak masalarda somon pembesi ve filiz yeşili örtüler, her yerde bahar çiçekleri, Hilton'un hazırladığı pastalar ve kanapeler bile modanın doğrultusunda. Ev sahibesinin elleri konuşuyor her şeyde. Defile seyretmeye vaktim yoktu, ama başkent şık bir çay salonuna kavuşuyor diye sevindim. Rüküşlüklerden yorulduk biraz... Kimi başkentliler de baharı Oran'da, Gencay'ın galerisinde karşıladılar, geleneksel "Merhaba Bahar" partisinde. lçerde başka bahar, dışarda başka bahar. Gencay'ın ağaçlanyla, bahçenin ağaçları birbirine uzanır gibi. Biraz da ayrılığın hüznü var dallarında. Bu güzel köşede son buluşma! Gencay da lstanbul'a göçüyor artık. Gelecek baharı Bogaz'da selamlayacak. "Benlm inim" diye söz ediyor o küçük kattan. Çiçek bahçesi gibi bir in. Duvarda Orhan Peker'in en güzel tablolanyla mutlu bir resim olayı yaşadım o gün, gUzel bir aşk öyküsü dinledim; sevdiği kadına ne güzel bakıyor, ne güzel portreler yapıyor Orhan Peker. Aslında tüm kadınlarında özden'in çizgileri var. O daracık bodrum katında geniş soluklar aldım birden. Sevginin sonsuzluğunu, üretkenliğini yaşadım. Küçük bir Orhan müzesi o köşe, bir gün Kale'de bir Orhan Peker müzesinin de parçası olur belki. Şimdi yaşayan bir müze, Özden Erdem de yaşama savaşı veren güzel bir kadın. Çok ağır bir trafik kazasından sonra sekiz ay alçıda kaldı, kaç ameliyat geçirdi, koltuk değnekleri, bastonla yürüdü, şimdi de kuşlar Uretiyor, kuşlar gibi kanat çırpıyor, şarkılar söylüyor. tnsan gibi yaşamak için savaşıyor. Yaşama sevincini soldurmuyor. Çok değişik koşullarda, ama o sevinci soldurmayan bir kişi de Fahrülnisa Zeid. Geçen hafta Federal Almanya'nın Aachen kentinde, Ludwig Müzesi'nde bir sergi açtı. Nerdeyse 90 yaşında, kaç ameliyat geçirdi, Aachen'e de tekerlekli sandalyeyle gelmiş, ama resim yapmaktan, sergi açmaktan geri kalmıyor. Baharı solmayan bir sanatçımız Fahrülnisa Zeid. Bonn sefiremiz Filiz Arım çok güzel anlattı sergi izlenimlerini. Ünlü seramikçimiz Süreyya, Şirin Devrim de açılışa katılmışlar. Şirin Devrim New York'dan, Süreyya lstanbul'dan. Şirin bölümünü bir süre önce Amerika'ya giden Büyükelçi Erdem Erner'den de dinledim. New York'da yeni bir oyun için güzel bir öneri alıyor Şirinaki, öneriyi geri çevirip annesinin sergisine katılıyor. Bir tiyatrocu için büyük özveri, ama beri yanda Fahrülnisa Zeid var. O Amman'dan tekerlekli sandalyeyle Aachen'e gelirse, Şirin Devrim gelmeyebilir mi? D Siyah bir serçe "Büyük Yalnızhk" nimini de Boğaz'dan bir esintiyle izledi başkentliler. Kocaman bir yalıda, iki kişinin sessizliğini delen dalgaları ve martıları dinleyerek. O iki kişi Ferhan Şensoy ve Sezen Aksu. Yavuz özkan çok uğraşmış, güzel fotoğraflar yakalamış, ama sonuçtan mutlu mu acaba? Seyircilerin tepkisi olumsuzdu sanırım. Çankaya Kültür Vakfı "Büyük Yalnızhk" için ilginç bir gala düzenledi. ABI) Kültür Merkezi'nde uzun etekli ve smokinli bir gece, sonra da supe.. Maksut Göksu çok sevilen bir başkan, Sayın Kenan Evren cumhurbaşkanlığından ayrıldıktan sonra kişiliği daha çok parlıyor, çağnsı da büyük ilgi gördü. Ama ABD Kültür Merkezinde smokinli bir gala hayli ilginç. Ekranda iki kişi var. Ama salon hayli kalabalık. ABO Büyükelçisi Abramowitz, Mimar Ragıp Buluç, Siimbiil Naiboglu, Devlet Tiyatrolan Genel Müdiirii Bozkurt Kuruç, Ayten Gökçer, güzel kızı Aslı Gökçer, Ahmez Özerdim, Erean Vuralhan ve eşleri galanın göze çarpan seyircileri. Filmi izleyen supe'de ilginç söyleşiler yaptılar. Yavuz özkan çok hoşlandı mı bilmem? Sezen Aksu siyah bir serçeydi gala akşamı. Başında küçük siyah bir şapka, siyah elbise, pelerin, siyah çoraplar, iskarpinler ve siyah dantel eldivenlerle Boğaz'daki yalıya yaraşır bir serçe.. Neden şarkı söylemiyor da film çeviriyor, bir şarkıyla martıları dağıtsaydı diyenler var. Ancak bu film bir deneme galiba. Sonucunu da herkesten çok Serçe değerlendirecek. Bence sadece Serçe olabilmek de gUzel. Şarkı söylemek, o şarkılarla belleklere yerleşmek, güzel çağrışımlar yapmak yıllar boyunca...Edith Piaff'ı unutabili yor muyuz? Paris'te bir şarkıcı, bir "Kaldınm Serçesi" şarkılarıyla dünyayı kucaklıyor. Çünkü yüreği var, soluğu var. Güzel değil, şık değil, ama şarkı söylüyor. Yıllarca önce NA Ressam Orhan Peker'in Paris'te bulunduğu dönemde, Fahrülnisa Zeid'in evinde bir söyleşi: Soldan sağaş, Fahrülnisa Zeid, Modern Sanatlar Müzesi Müdüru, Orhan Peker ve Müşerref Hekimoğlu. TO'nun çağınsıyla Paris'c gittik bir grup gazeteci. Grubumuz hayli ilginç. Burhan Felek, Ibran Güneş, Adviye Fenik, Esin Talu, Refii Cevat Ulunay da var. NATO komutanıyla konuştuk, rahmetli Ekrem Apaydın da NATO Basın Bürosu'nda çahşıyor o zaman. Brifingler, konferanslar, derken bir Paris gecesi başladı. Turan Güneş ile birlikte uzun uzun yürüdük Paris'in ışıklarında. T\ırner Köprüsünden geçtik, Turan Güneş o güzel şiiri okudu yeniden. Hıfzı Topuz Edith Piaffdan sözetti birden. O gece sahneye dönüyormuş meğer. Uzun bir hastahktan, ölümle savaştıktan sonra. Bir solukta ulaştık Kaldırım Serçesine. Edith Piaff sahnede, ölümden dönmüş ama yeniden doğmuş gibi, genç değil, güzel değil, şık değil, ama şarkı söylüyor. Paris'in ışıkları gibi pırıl pırıl şarkılar, Paris'ten dünyaya uçan binlerce serçenin kanat çırpması gibi! Serçe sözü bende o geceden çağrışımlar yapar her zaman. Kaldırım Serçesi'ni oynadığı zaman Giilriz Sunıri'yi de o cağrışımlarla dinledim. Rahmetli Tlıran Güneş'in o geceki coşkusunu da unutamam.. Özden Erdem'in kuşları serçe mi bilmem? Bahar günlerinde kimi evlere de o kuşlar kondu. Batik türü bir çalışma, güzel bir çerçevede bir demet çiçek giM.. "öğrendik, Kuşlar gibi uçmayı, Balıklar gibi yUzmeyi, Unuttuk, insan gibi yaşamayı" diyor Martin Luther King.. özden Erdem, insan gibi yaşamayı, savaşmayı da başaran bir kadın. Onu tanıyor musunuz? Türk resminde önemli bir yeri olan Orhan Peker'in ilk eşi. tlk karşılaşmada seviyor onu Orhan, "Senin nüfus kftgıdın yok mu?" diye soruyor, evleniyorlar. Orhan "Kus" derdi ona. Ancak büyük aşklar da kuşların kanadını kırıyor kimi zaman. Bir süre sonra ayrıldılar. Orhan Peker Paris'deydi o zaman, Hasan Işık, Mukadder Sezgin ve Nevin Menentencioglu ile birlikteydik bir gün. Orhan çok mutsuz ve neşesiz. Meğer sevgili kuşu uçuvermiş! Geçen hafta bir söyleşide uzun uzun Orhan'ı konuştuk o güzel Kuş ile. özden Erdem bir apartmanın bodrum katında oturuyor. Uçmaya savaşanlar \ Yıl 1964, Parıs'tekı NATO Karargâhı'ndayız Soldan sağa, Turan Güneş, Burhan Felek, Müşerref Hekimoölu, NATO Komutanı, Esın Talu, Refiı Cevat Ulunay ve Adviye Fenık 8