Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
AZARIN PENCERESİNDEN Selçuk Erez eçen hafta Istanbul Belediye Sarayı'nda, tstanbul Buyuk^ehır Belediye Başkanltğı ile Bmm İJIke Dernegi'nın ortaklaşa düzenlediklerı "Eski evlerini onarmak isteyenlerin sorunlarıçozum jolları" konulu seminerde mımarlar, ustalar, ev sahipleri, yerel yöneticiler ve akademisyenler ilk defa bır airaya gelerek eski ev onarımıyla ılgilı sorunlan tartıştılar. Bizim Ülke Dernegi 1987 yılında doğal, tarihı ve kuiturel çevreyi koruma amacıyla kurulmuş bir dernek. Çelik Gıilcrsoy, Ergun Göknel, Prof. Metin Sözen, Gürol Sözen kurucuları arasındalar. Bu derneğin hem kurucularından olan hem de belediye başkanhğı kampanyasını, Bebekteki Kazıklı Marina'nın inşasını protesto ederek başlatan, Çırağan Sarayı'nın duvarlannın tümünün yıkılma.sı girişımini kınayarak sürdüren Prof. Nurettin Sozen'in açtığı seminerde eski ev restorasyonunda karşılaşılan sorıınların pek çoğu tanımlandı. Konuşmacıların çoğu eski bir evin onarılması için alınması gerekli izinlerin çokluğundan ve zaman almasından, birden fazla kuruluşa başvurulması gerektiğinden, zaman zaman bu kuruluşlardan çelişen sonuçlar elde edildiğinden yakındılar. Mesela ikincı derece bır tarihi eserin yenilenmesi için şu engellerin aşılması gerekiyor: Restorasyon projesi önce Anıtlar Kurulu'nda onaylanmalı. Sonra onarımın yapılacağı ilçenin belediyesinden de onay alınmalı. Bu proje, yanında statik, sıhhı tesisat, kalorifer ve elektrik projeleri de belediyece onaylandıktan sonra eski eser yıkılabilir. Ancak bunun içinde belediyenin vereceği "yapı yıkma" belgesine ihtiyaç var. Bundan sonra "temel ruhsatı" olarak bilinen bir yapı izin belgesi alınmalı. Bu ara eski binanın suyunun, elektriğinin kapatılması, İSKI, TEK ve vergi daireleri ile ilişkisinin kesilmesi de gerek. tnşaata başlanılıp zemin kat betonu dökültükten sonra belediyenin harita biriminin gelip zemin kat beton kotunu kontrol edip "temel üstü" ruhsatını vermesi gerekli. Seminerde konuşan Y.Mimar Irem Erez'e göre isteyen vatandaşlanmız genellikle iyi mimar, mesleğinde başarılı mimar seçme yerine bürokrasiyle iyi cebelleşebilen, iyi iş takipçisi olan mimarları seçmeye yöneliyorlar. Böyle davranarak arsaya ve malzemeye yatırdıklarının karşılığını alabıliyorlar. Ama estetik, ama gerçek mimari değerler, ama asıl korumacılık? Onlar sonradan geliyor, bazen de hiç önemsenmiyor.. Konuşmacılardan Y.Makine Mühendisi Teıcan Yaramancı, oturduğu eski evi (1980 yılında) onarmaya giriştiğinde karşılaştıklannı şöyle anlattı: "Bu ev 1910'da Art Nouveaux stilinde yapılnıış, 450 m ! kapalı sahalı, üç katlı ahşap bir köşktü. Bana göre birinci derece eski eser tammına girecek nitelikleri olduğu halde tescilli bile değildi. Restore etmek yerine yıktırıp o arsaya bir apartman yaptırmam pek kolay olurdu. Ancak eski evleri sevdiğimden sadece onarmak istedinı. Bu onarıma girışmeden önce başvuracağım herhangi bir yayın, gerekli işlemleri açıklayan bir broşur bulamadım.. Yapmam gerekenleri şuna buna sorarak öğrendim.. Bazen de yanıltıcı G Eski evlere meliyiz! Sultanahmet semtının arka sokaklarında. kendı halınde terk edılmış eski ahşap evler ve Tan Oral'ın çızgılerıyle "Bızım Ulke Derneğı"nın afışı . *m • , *S *• mm1 1 1 ı K ı ı Sıvtıof ıl' Hılrrtl vtını \I4IK 1 .l:|>k < " MnMli'MII'ıri.11*. ların bile yok edilmelerini sağlamıştı. Harbın sonunda Polonyalıların eskiden Varşova'nın bulunduğu yerde mevcut muazzam bir taş yığınını kaldırıp üslüne eski şehirlerini inşa etmeleri yerine bu eski kentin az ötesinde yçpyeni, gıcır gıcır bir Varşova oluşturmaları ekonomik açıdan çok avantajlı olurdu. Ancak Polonyalılar hiç lereddüt etmeden bu harabe dağını kaldırıp eski kentlerini aynı yerde, aynı şekilde kurma yolunu tuttular. Herkes evindeki albümünden sokak ve ev resimlerini getirdi. Her sokak aynen eskisi gibi inşa edildi. Her evin en ufak ayrıntısına bile saygı gösterildi. Yer yer Canaletto'nun bu kentte çizdiği resimlerden de yararlanıldı. Neden? Çünkü Polonyalılar, kendilerini o memleketin insanı yapan unsurların dillerinden, dinlerinden ibaret olmadığım, kentlerinin de evleriyle, tüm mimari nitelikleriyle, amtlarıyla, sokaklarıyla, parklarıyla Polonyalıların kimliklerini belirten unsurlar olduğunu kavramışlardı! Bir kentin görüntüleriyle, sesleriyle, havasıyla ve suyuyla insanoğluna ruhsal tutamak, psikolojik dayanak oluşturduğunu, kişinin yaşamını zenginleştiren, yaşamına anlam katan en önemli unsurların başında geldiğini Polonyalılar iyi biliyorlardı. Hitler de bunu iyi bildiğinden düşmanını en feci şekilde, en ağır bir tarzda cezalandırmanın yolunun, düşman halkını bu tutamaklardan yoksun bırakmak olduğunu anlamıştı. Fotoğraf MEHMET AKİF bilgiler yüzünden zaman kaybettim!' Ecvel Binyıldız'ın Sultanahmet'te, sahil yolunda eski evlerle dolu bir sokakta yüz yıllık bir evi vardı. Dört yıl önce belediye o sokak taki tum evlerin "maili inhidam" nedeniyle yıkılacağını bildirmiş. Ancak Ecvet Bey'in evi oldukça sağlammış... Yıkılacağı filan yokmuş. Mahkemeye başvurup "sağlam" raporunu almışlar. Sonra Anıtlar Kurulu'na gidıp değerlendırme ıstemisler. Kurul, evin korunması gerekli tarihi eser olduğuna karar vermiş. O sokaktaki diğer evlerden de bu şekilde nitelenenler olmuş. Böylece yıkımdan kurtulan eski ev bugun boş ve içinde bekçi bulundu1 ruluyor. Ama Ecvet Bey belediyeden bu eve ne olacağını soruyor. Böyle ne olacağını bi lemediği eski evinde ilelebet bekçi barındırması olanaksız... Bursa'da çok eski bir tekkeyi yıllardır kâh tek başına kâh birkaç ustayla beraber onaran Safiyettin Eşrefoglu da şunları söyledi: "Belediye 1959'da "III. Selim Devri'nden kalma ampir bir yapı olan bu binanın "maili inhidam" nedeniyle yıkılmasına karar verdi. Yıkıma da başlandı. Biz şuraya buraya koşup engellemeye çalışıncaya kadar bina dört direk kaldı.Yıkım ancak bu safhada durduruldu. Fakat biz kapısını çerçevesini saklamıştık. Bu malzemeyi ve yıkılmakta olan başka eski binaların malzemelerini toplayıp taşıyarak yeniden onarıma başladık!' Eski eser onarımından anlayan mimar vardır, ama eski eser restorasyonu konusunda yetişmış ustalar nerededir? Safiyettin Eşrefoğlu, herhangi bır okulda değıl, Bursa'da eski Vakıflar Müteahhidi Hasip Mollazade İsmail Efendi'nin yanında yetişmış. İsmail Efendi Yunan işgalinde cocukmuş; sanatını babasından öğrenmiş. Eşrefoğlu da 1973'ten beri İsmail Efendi ile çalışa çalışa yetişmiş. Geçen yıl vefat eden ustasının "Onanm oyle guzel yapılmalıdır ki binayı biüiginde seyredenler sadece tozunun alındığını sanmalılar" dediğini nakletti. ikincı Dıinya Harbi'nin Avrupa'da en çok yıkılan, yakılan, harap edilen kenti kuşkusuz Varşonı'ydı. Hitler önce kendine direnmiş olan Polonyalıları cezalandırmak için bu kentin taş üstünde taş bırakılmamacasına bombalanmasını emretmiş, sonra da uçaklarla geride kalmış binaları tespıt ettirerek bun Son yıllarda Türkiye"de, özellikle lstanbulda karşı karşıya kaldığımız tehlike, Varşovalıların harpte karşılaştıklarından daha önemsiz değildir. Hatta daha vahimdir! Zira bizim Varşovalarımızın, yani canımız tstanbul'umuzu, Izmir'imizi, Amasya'nuzı, bütün eski evleri olan kentlerimizi görgüsüzlükleri, cahillikleri bazen de paraya doyumsuzlukları nedeniyle yıkıp yok etmeye girişen Hitlerler, aramızdadır! Karşımızdaki harabe, harp sonunda Varşovalıların. karşısına dikilenden daha az korkutucu, daha az ürkütücü değildir! Biz Türkiye'de hem doğruyu yapmaya çalışmak hem de cahil ve kötü niyetli Hitlerlerle savaşmak zorundayız. "Eski ev" seminerinde İsmet Okyay'ın sorduğu bir soru çok önemliydi: "Eski evlerin onanmına kalkışanlann yapacaklannı yasalar, tıizükler tanımlaınışlır.. Peki bir eski eser sabibi, ekonomik nedenlerden ya da mevzuatın urkutuculugunden binasını onarmıyorsa, onaramıyorsa ne olacak?" Bu bina onarılmadığında önce köhneyip sonra çökup gidince bu yoldan yitimine seyirci kalınmasının cezası, yaptırımı var mıdır? Bu sorunun cevabı olumsuzdur! En eski kentlerimizde bile pek az eski ev kalmıştır.. Halkımıza, hatta yöneticilerimize bu evlerin ulusal zenginliğimiz açısından değerlerinin, önemlerinin anlatılması, yasaların bu yönde kolaylıkları sağlamak için düzenlenmesi, restorasyonda kullanılan malzemenin alımında vergi iadesi gibi özendirme yollarının bulunması için çaba sarf eden mimarları, akademisyenleri, üç beş gönüllüyü yalnız bırakmamalı onlara omuz vermeliyiz! D 12