03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

B AŞKENT GÜNLERİ Müşerref Hekimoğlu aşkentte düğunler, nikâh lörenleri, özellikle siyasal kişilerin çocukları evleniyorsa parti toplantısına benzer çoğu kez. Ya da partiler arası bir ortamda siyasal esintilerle geçer. Dıığun sevincinı rahat yaşayamaz çocuklar. Demokrat Parli döneminde bir düğünü hâlâ sorularla anımsanm. Partinin yaylacı grubundan Muğla Milletvekilı 1Uran Akarcu ile lçisleri Bakanı Namık Cîedik'in B Ankara, tam kadro düğünlerde kızı Ayla Gedik evleniyor. Yalnız politikacılar, cumhurbaşkanı, başbakan, mılletvekilleri değil, kamu sektöru de valiler, kaymakamlar, polis mudtırleri de tam kadro düğünde. Olağanüstü bir sorun çıksa düğürı havasında çözümlenecek neredeyse! Çoğu kez iktidar ve muhalefet partileri başkanları yer alır tanık masalarında. Siyasal havanın sertliğini düğün sevinci bile yumuşatamaz kimi zaman. Bir cumhurbaşkanı, bir başbakan ve de bir muhalefet lideri yan yana otururlar, ama konuşmazlar. İnrinü'nün nikâh tanıklığı ayrı bir anlam taşırdı geçmii yıllarda. Mutlu bir aile babası olduğu için evlenecek çiftler ona başvurur, tanıklığının uğuruna inanırlardı. Tanınmış avukat Atila Sav da siyasal yaşamda yeri olan bir kişi, ama oğlunun düğün sevincini politıkacılarla değil, çok yakın dostlarıyla kutladı. Başta Özer üerbil, Refel Krim, Turgut Özakman, "Bebeler"den bir grup, doktorlar, hukukçular ve kımi SHP'liler.. Nikâh tanıkları da Numune Hastanesi Başdoktoru Yakup Arısan ve Ceınal Büyiikbaş. ANAP hükümetinden ilk ayrılan Bayındırlık Bakanı. SHP'lilerden kını var, kim yok, niye, diye soranlar var. Kimi partılilerin birbirine selam bile vermediğinden söz ediliyor! Cemil Çiçek'in de adı çok geçiyor başkent partilerinde. Sayın Bakan flört çeşitlemelerinden söz ededursun, parti içi flörtlere özlem duyanlar, siyasal fldrtlerin kaçınılmazlığını öne sürenler var. Nikâh kıyılırken yıllarca önce ören'de yaşadığımız bir akşanıı anımsadım.Güneş batarken çapariye çıktık, yine çok görkemli bir akşam, Atilla Karaosmanoğlu'ndan ayrılmanın huznünü duyuyoruz. Ozer Derbil, Atila Sav, eşleri, çocukları, kardeşim, eniştem Selahattin Özgür, teknenin önündeyiz. Yanda da çocuklar, denize oltalarını atrruş bekliyorlar. Oltaya bir bahk takılınca sevinçle ellerini çırpıyorlar. Aydın Sav'ın oltasında da kocaman bir uskumru, gümüş kanatlarında akşam güneşi, delikanlı mutlu gülümsüyor balığa. Nikâh masasında da o gülüşü gördüm genç doktorun yüzünde. Yaşamına takılan güzel bir kıza gülumsuyor. Doktor Ayşegül Sav, beyaz zambaklar gibi güzel bir gelin, incecik vüeudunu saran hayli açık gelinliği guncel yorumlara yol açtı. Tlp fakültelerinde kadavralara don giydirmek eğilimine tepki diyenler var. Son günlerde modanın çizgileri hayli değişti zaten. Kadınlann gundeminde tepki modası var.. Sav ailesi babadan toruna hukukçu bir aile, ama Aydın Sav tıp dalında bir tırmanışta. Marmara Oniversitesi'nde patoloji doçenti. Kardeşi Özden Sav geleneği sürdürüyor, hukukta yeni bir dalda, uzay ve çevre hukukunda uzmanhğı var. Dışişleri'nde Prof. Hüseyin Pazarcı ile birlikte çalışıyor. Akıllı, bilgili, çok lıoş bir kız. Dü Ooç Dr Aydın Sav ve Dr Ayşegul Sav, nikâh masasında Arkada Atilla Sav, eşı Nuyan Sav, gelının babası Ziya Fuat Kuyrukçuoglu ve eşı Aycan Kuyrukçuoglu ğün kalabaiığında kısa saçları, mavi şifondan uzun elbisesi ile göze çarpıyor. Assos kıyılarının, Çeşme'nin Sakızlıkoyu'nun maviliğini anımsatıyor.. Büyükelçi Ismel Birsel'in Mige'deki sergisinde hangi renkler ağır basıyor karar vermek güç. Açılış kokteylinin kalabalığını aşıp da tabloları seyretmek de kolay değil doğrusu. Yabancı ve Tılrk diplomatlar, sanatçılar, sanatseverlerle kocaman bir başkent tablosu oluştu o akşam. Ressamın deyişiyle güzel beraberlikler.. Önder Şenyapılı güzel yorumluyor, o beraberlikler ıçinde yalnızlıklar da var. Hele şu dönemde Dışişleri Bakanlığı bile büyük yalnızlık hissediyor galiba. Kokteyller, yemekîer, brifingler, veda partileri, ama o yalnızlık büyüyor giderek... Ne zaman, nasıl aşılabileceği de merak ediliyor. Kimi büyükelçiler bir nıeslek dalındaki tırmanışın, doruğa varmanın sevincini duydular mı bilmem? Kimi çiçckler dalında açmadan solar değil mi... Solduranlar açısından hayli düşundurücü bir durum bu. Bir gün nasıl yargılanacaklar kimbilir? Elbet bir de genç kuşaklann mesleğe bakışı ilk adımda umutsuzluğa diişmesi var.. Bütçe görüşmelerinde devlet konser salonuyla ilgili bir konuşma müzikseverlerden büyük tepki gördü. O sayın ANAP'lı milletvekili hiç konsere gitmedi mi acaba? Yoksa, kaç kişi konsere gidiyor diye sormazdı.. Geçen hafta bir baba kızın, Sovyet kemancı Pikayzen ile piyanist kızı Tatyana'nın konserindeki kalabahk o sayın ANAP'lıya en güzel yanıt bence. O konserde kimi ellerin ürettiği guzelliklerin mutluluğunu yaşadı başkentliler. Baştan sona bir Prokofief şöleni. Bizim de çok iyi kemancılarımız, piyanistlerimiz var, Prokofiefi onlar da güzel çalar, konuk sanatçıları dinlerken onların düzeyini yeniden tanıyor, övünüyoruz. Alkışlarda da hiç yanılmıyor başkentli müzikseverler. Son konserin alkışları ayrıca düşündürdü beni. Çalgıcılara bir kez "bis", orkestraya iki kez "bis" yaptırdılar. Gürer Aykal'ı da büyük coşkuyla kucakladı genç dinleyiciler. Cumartesi sabahlannın bir başka coşkusu var, ama bir şey daha var: Konserlerde yeni yapıtlar dinlemek özlemi. Prokofief çok yeni de sayılmaz, ama uzun süredır belli bestecilerin belli yapıtlarından oluşuyor konser programları. Müzikseverler değişik bir şeyler dinlemek istiyor. Çağdaş yapıtları güzel bir düzeyde çalan orkestrayı da coşkuyla alkışhyorlar. Gürer Aykal'ı da teşekkürle. Çünkü o gelince başka bir soluk duyuluyor konser salonunda, orkestra parlıyor birden. Orkestranın parıltısı da salonu parlatıyor kulağımız, yüreğimiz de parlayarak ayrılıyoruz. Bu sıcak diyaloğu çok iyi şefler de kuramıyor kimi zaman. Hele siyasal orkestraların yöneticileri hayli başarısız. Değişik sesler, çalgılar arasında uyum sağlayacakları, notaların hakkını verecekleri yerde, tUm çalgıları çalmak, öz şarkılannı söylemek sevdasına düşüyorlar! Neredeyse kara sevdaya! llaç endüstrisi işverenleri bir mültivizyon gösterisiyle bu daldaki gelişmeleri sergiledi geçen hafta. Nejat Eczacıbaşı da ilginç anılar ve öykülerle seslendirdi o gösteriyi. Umutla bekledim, ama kimi hastalıkların ilacı yok henüz. örneğin siyasal kara sevdaların! Nejat Eczacıbası'nı son yıllarda tstanbul MüzJk Festivali'nde gördüm birkaç kez. Biliyorsunuz, çoksesli müziğin öncülerinden, lstanbul Festivali'nin de kurucularından biri ülkemizde. Etap Allınel'deki toplantılarda yıllara meydan okuyordu. Kimi kişiler merak etti; mesleği, uğraşıyla bir ilişki aradılar. Reçetesini öğrenmek istediler, ama o reçeteyi herkes uygulayabilir mi!.. Genç kalmanın kuralları herkese göre değişiyor değil mi? llhan Selçuk'un bir sözü var: "Yaşlanmıyor, yaş alıyoruz" diyor. Bu sözü çok seviyorum ben. Yaş alsa da gençliğini yitirmeyebilir insan. Yaşatna sevincini koruyabilir. Kış aylarında, karda, soğukta da ne güzel kasımpatlar açıyor değil mi?D
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle