Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
M EKTUPLARDAN Osman Senemoğlu Nâzım Hikmeften Kemal Sülker'e 14.7.44, Bursa • Kardeşim Kemal Sülker, Insanlara ve dostlarıma gücenmek âdetim değildir. Gücenmek esasen komik iştir. Dost olunur, düşman olunur, yahut hiçbir şey olunmaz, ama gücenmek denen şeyi anlamam. Kaldı ki sizden şahsen dostluktan başka bir şey görmedim. Hiçbir mektubunuzda en alıngan küçük burjuvayı bile gücendirecek tek kelime yoktu. Mektuplarınızı daima kulağımın dibinde bir dost sesi gibi dinledim. Mektubunuza geç cevap verişimin sebebi sadece bu son ay içinde biraz fazlaca çoğalan ve eve bile mektup yazmama mani olan meşgale. Ama işimi yoluna koydum. Rahat rahat konuşabiliriz: Evvela antolojiniz hakkında: Bana kalırsa (beylik ve klişe tabiriyle, eski ve yeni Türk edebiyatı arasındaki farka bakarken şekil meselesini daha da ikinci pılana 1 almak lazım. Şekil meselesi bu işte en son ileri sürülecek davadır. En iyi şekille yazdıklarını iddia eden nice nice genç şair ve hikâyecilerimiz var ki öz, muhteva bakımından dehşetli eski mürteci 2 ve bayattırlar. Şekil farkını toptan inkâr etmiyorum, fakat bu meseleyi ikinci, hatta üçüncü plana almak lazımdır sanıyorum. Esasen antolojinin mukaddemesinde 3 bir iki fasıladan sonra siz de öze kuvvetle basmışsınız. Baş taraftaki şekil iddialarını biraz daha zayıflatırsanız daha iyi olacak sanıyorum. Antolojinizin mukaddemesinin tezi hakkındaki düşüncelerimin biri bu. Ikincisi, sahici, halkçı ve yurtsever şair ve hikâyecilerimizin bu esas vasıflarından biri olan bu taraflarını da biraz daha kuvvetle tebarüz ettirmek lazım. Bence asıl halksever ve yurtsever şair mesela Behçet Kemal Bey değil, mesela A. Kadir'dir. Behçet Kemal'in Türkiye halkını ve Türkiye'yi A. Kadir kadar sevmesine imkân var mıdır? tnsanlık tarihi o merhalesine gelmiştir ki bu harbin de bütün dünyada ispat ettiği gibi yurtlarını ve haklarını müdafaada ve sevgide ön planda olanlar A. Kadir'in safındakilerdir. Yugoslavya'da, Yunanistan'da, Fıransa'da 4 , dünyanın dört bucağında yurdun ve halkın sahici müdafileri kimlermiş ortaya çıkmıştır. Ne demek istediğimi anlıyorsunuz. Bu esas iki düşüncemden başka, şahsım için yazdıklarınıza biraz da utanarak teşekkür ederim. Antolojiniz dil bakımından güzel yazılmıştır. Çok faydalı bir eser olacağına kaniyim. Hikâyelerinizi, adaşınız gönderdi. Bence üzerlerinde teknik bakımdan durulacak hususlar şunlardır: 1 Tipler daha kuvvetle tebarüz ettirilmeli. 2 Şemacılıktan tamamen sakınılmalı. Hikâyeleriniz mevzuları ve sahaları bakımından mükemmeldir. Bu saha ve bu mevzu içinde kımıldanan insanları daha kuvvetle tebarüz ettirir ve daha objektif bir üslupla yazarsanız mesele kal.mayacak. Sahici Türk halkçı edebiyatı şahsınızda kuvvetli bir hikâyeci daha kazanmış olacak. Sizde hikâyecilik vasfı kuvvetlidir. Hiciv ve mizah tarafınız kuvvetli. Yalnız bu tarafı da biraz daha hissettirmeden, daha ince yaparsanız bir kat daha muvaffak olacağınıza eminim. Görüyorsunuz ya, hikâyeleriniz hakkında söylediklerim sırf teknik meselelerdir. Yoksa, bir kere daha tekrar ediyorum, mevzu ve saha doğru ve tamdır. Kerim'e, karısına çok çok selam ederim. Sizin de gözlerinizden hasretle öperim kardeşim. * ' Nâzım (1) Mektuptakı yazımını değıştirmedık. (2) Mürteci: Gericı (3) Mukaddeme: önsöz (4) Mektuptaki yazımını değıştirmedik. Nâzım Hikmet ve Kemal Sülker "Mektuplardan" sayfasında bundan önce de yer almışlardı (Nâzım Hikmeften Adalet Cimcoz'a, sayı 194). Herkesin çok iyi tanıdığı bir ozanı birkaç salır içinde tamtmaya çalışmanın olanaksızlığını Otobiyografi'siyle aşmayı denemiştik geçen kez. Bugün de aynı yapıtın geri kalan bölümünü veriyoruv "Sevdiğim kadınları deli gibi kıskandım / şu kadarçık haset etmedim Şarloya bile / aldattım kadınlarımı / konuşmadım arkasından dostlarımın / içtim ama akşamcı olmadım / hep alnımın teriyle çıkardım ekmek paramı ne mutlu bana / başkasının hesabına utandım yalan söyledim / yalan söyledim başkasını üzmemek için / ama durup dururken de yalan söyledim / bindim trene, uçağa, otomobile / çoğunluk binemiyor / operaya gittim / çoğunluk gidemiyor adını bile duymamış operanın / çoğunluğun gittiği kimı yerlere de ben gitmedım 21'den beri / camıye kilıseye tapınağa havraya büyücüye / ama kalıve falına baktırdığım oldu / yazılanm otuz kırk dilde basılır / Türkiyemde Türkçemle yasak / kansere yakalanmadım daha / yakalanmam da şart değil / başbakan filân olacağım yok / meraklısı da değilim bu işin / bir de harbe girmedim / sığınaklara da inmedim gece yarıları / yollara da düşmedim pike yapan uçakların altında / ama sevdalandım altmışıma yakın / sözün kısası yoldaşlar / bugün Berlin'de kederden gebermekte olsam da / insanca yaşadım diyebilirim / ve daha ne kadar yaşarım / başımdan neler geçer daha / kim bilir / Bu otobiyografi 1961 yılı 11 eylülünde / Doğu Berlin'de yazıldı." Ve 15 Ocak 1902'de doğan Nâzım Hikmet 3 Haziran 1963'te Türkiye özlemi içinde öldü... Değerli gazeteci ve yazar Kemal Sülker'in arşivinden yayımladığımız üçüncü mektup bu. önceki mektuplarda (Bkz. Cumhuriyet Dergi, sayı 196 ve 212) Kemal Sülker'in yaşamından kesitlere ve yapıtlarına kısaca değinmiştik. Bu kez, aynı bilgileri yinelemek yerine hem Kemal Sülker 7 hem de Nâzım Hikmet'i daha yakından tanımak isteyen okurlara yazarın iki yapıtı: Nâzım Hikmet'in Gerçek Yaşamı ve Nâzım Hikmet'in Sahte Dostlan başlıklı incemelerini salık veriyoruz.