Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
p f AZARIN PENCERESİNDEN Selcuk Erez Angst vor £ I ki Almanya'nm biıleşmcsi ortaI ya yeniden saldırgaıı olan, giderek I komşularının ve komşularının tftesinde yer alan ülkelerin varlıgını tehdit cden, demokrasi düşmanı bir gücun yaratılmasına neden olur m u ? " İkinci Dünya Savaşı'nda Hitler yönetiminden ağzı yanmış olatıların çocukları yeni Almanya'nm oluşumuna biraz soğuk, biraz da kuşkulu go/lerle bakıyorlar. öyle ki İkinci Dunya Savaşı'nın galipleri olan "müttefikler", bu birleşmeye yol açan antlaşmaya, "yeni Almanya'nm Federal ve Demokratik Almanya'larla Berlin'den oluşan bir ülke olacağını bunun ötesindc her türlü arazi isteklerinin reddedilmesi gerekeceğini" ve "Sulhu tehlikeye sokacak, özellikle bir saldırı harbine hazırlanma anlamına gelebilecek her girişimiıı yasadışı hatta cinayet olarak addedileceğini" (madde 2) de yazmışlardır. Bu satırlar, akıllardan böyle bir düşüncenin geçtiğini, bu konudaki endişelerin henuz silinip yok olmadıklarını yansıtır. Oeçenlerde vefat etmiş olan Alan Taylor kadar Almanya'nm birleşmesi düşüneesine tngiliz hatta Avrupalı direncini dile getirmiş kimse azdır: llk defa 1945'te yayımlanmış olan " T h e Course of German History" adlı yapıtında Hitler'in kaçıııılmaz olduğunu savunmuştu: Lulher, Almanlara, "Preııslerin kutsal haklarının kabul cdilmesinin şart olduğunu", Hegel, "Prusya devletine itaat etmeyi", Bismarck ise "Sulha fetihlerle ulasılacağını" öğreterek ortanıı Hitler için hazırlamışlardı. Bu nedenlerle Alınanya'nın bölünmüş olması bulunmaz bir nimetti. Bu konudaki endişeler yerinde midir? Herhalde hayır! Ama böyle bir o/gecmişe sahip olanların belleklerinden bu endişeleri silip atmak öyle kolay mıdır? Bu sorunun cevabı da "Hayır"dır. Burada göz önünde tutulması gereken bir gerçek daha var: Bu konudaki endişelerin haklı olup olmadığını anlamak için bakılması gereken Alman halkının demokratik olgunluk düzeyi, bugün insan haklarına saygı konusunda nerede olduklarıdır. Böyle davranıldığında sorunun demokrasi vc insan hakları açısından Batı'da yer alan herhangi bir gelişmiş ülkeden farklı bir düzcyde bulunmayan, zengin ve kalabalık bir Batı Almanya ile demokratik deneyimi kısıtlı, fakir ve nüfusu daha az olan Doğu Almanya arasındaki etkileşim olduğu görülecektir: Batı Almanya giderek Doğu'nun zenginleşmesine, demokratikleşmesine yardıın edebilecek midir? Yoksa biri soğuk, biri sıcak iki kap birleşince ortaya yarı soğuk bir çorba mı çıkacaktır? Yani uzun süre Batı Alman yaşam düzeyinin altında kalan, demokrafik normiarı nakıs bir Birleşik Almanya mı izleyeceğiz? Bu ihtimalin gecerliliğini yansıtaıı gözlemler var: Kısa bir süre önce artık dağılmaları beklenen Batı Alman radikal sağı bugün ekonomik ve sosyal yoksulluklarla gelen Doğu Almanyalılarla beslenip güçlenmcktedir. (Giinter Grass, The Wesl German Bıısiness Blitzkrieg, Guardian Weekly Kas.11.1990). Birleşmiş Almanya'nm Avrupalıları endi chland göç etmekle kalmak arasında kaldı. Kalanlar için rejimle bir biçimde uyuşmak gerckecekti. Çok kişi için ö/ellikle Finkelnburg gibı gençler için bu uyuşma, parli ya da hııkumetle birlikte çalışırken kendini oııların çi/gisine uydurmaktı. Plarıck ve Ramsauer gibi daha yaşlı ve saygın kişılcr akıllı bir suskunluk içindeydiler. Pek çoğu iç dunyalarına kapandılar. Direnenler pek a/dı: Hahn vc Von Laue'nin azınlıkta kalmalarının ana nedenlerinden biri, bilim adamlarının çoğunun eylemlerini tahmin edilebilir sonuçlara görc yapmaya eğilimli olmalarıydı. Bunun Hitler'e karşı muhalefeti nasıl etkilediğini, fı/ikçi Leo Szilard anlatır: "Almanlann daima yararcı bir bakıs açısını benimsediklerine dikkal etmişimdir. Sorarlardı, Tıkâlâ, diyelim ki buna karşı cıkacagım. Bunıınla ne yararıın dokunacak? IV'k bir vararım ulacağını sunnıam; olsa olsa etki gücüm a/alır. <) halde niye karşı çıkayım? Gördügunuz gibi işin vicdani, ahlaki yönii ya bütünü.vle yoklu >a da çok zayıftı ve düşunülcn (ek şey eylemin pratik sonucunun ne olacagıydı. İşte bu temelde, I931'de Hitler'in iktidara, Naziler giıçlü olduklarından değil, hiçbir direnişin olmayacagını diişiindügum için gelecegi sonucuna varmıştım.".. Aynı yıllarda ve bu yılları izlcyen zaman içinde ABD'deki fizikçilerin ve diğer bilim adamlarının, akademisyenlerin inandıkları doğrular için hükümetlerle nasıl cebellcştiklerini hatırlamalı ve bu tulumlarını Hitler /amanındaki Alman meslektaşlarının pasifliği ile karşılaştırmalıyız: J.Roberl Oppenheimcr atom bombasını geliştiren laboratuvarı yonettikten sonra, hidrojen bombasımn üretilmesine karşı çıkmış vc "İnsanlık için bir (ehlike oluşluracağı" nedeniyle giriştiği bu muhalefetini Alom Enerji Komisyonu'nca, "ulusal çıkarlar açısından risk oluşturdugu" gerekçesiyle işinden u/aklaştırılnıasına rağmen sürdürmüştü. David Lilienthal, Freeman Dyson, Frank Long, Matthew Meselson gibi birçok bilim adamı da birinci sınıf araştırıcı olma nitelikleri yanında özellikle araştırmaları sonunda elde edilen bilgilerin, insanlığın mahvı için kullanılmamasını sağlamak amacıyla, yürek gerektiren, nefes ve özveri isteyen karşı çıkışlarla politik savaşlara girişebilen kimseler olduklarını da gösterebilmislerdir. Bırleşik Almanya'nm artık bir bayrağı da var. "Birleşik Almanya" enınde sonunda, bir "Uçüncü Reich" değil, uygarlığa anlamlı katkıları olacak demokratik bir devlet haline gelecek Her şey, bu Olkeyi oluşturan ınsanların demokratik olgunluklarının ulaşacağı düzeye bağlı...Böyle bir düzey, Birleşik Almanya' konusundaki endişelen ortadan kaldıracaktır. şeye düşürecek nitelikler kazanmaması için ne yapılmah? Antlaşmalara böyle maddeler mi koymalı? Antlaşmalara konan bu tür maddeler hangi tarihte kime yaramıştır? Yapılacak tek şey korkulan o ülkedeki demokratikleşme sürecine katkıda bulunmaktır. Alman hakının demokratik düzeyi yeterli olsaydı Hitler gelemezdi, bu düzey yeterliyse bundan sonra korkacak bir şey yoktur. Almanya'nm Hitler'e tepkisi çerçevesinde, mesela akademisyenlerin, öğretim üyelerinin o günkü davranışlarını hatırlayarak belirleyelim: Dilimize "Nazi Döneminde Bilim" adıyla çevrilmiş (çev: Haluk Tosun, Alan Yayıncıhk, lst. 1985), eserinde Alan D.Beyerchen şunları anlatır: "Bilim adamları, Hitler 1933'te iktidara geldiğinde politikanın acemisiydiler. Başlangıçta Nazi yönetimini, devlete hizmet etmeye devam ederken birlikte çalışmalaıı gereken herhangi bir hükümet biçımi gibi görüyorlardı... Gerçek ortaya çıkınca ana seçim, ikinci Dünya Savaşı'ndan önceki Almanya'ya Hitler o Ulkede o tarihte geçerli olan demokratik yetersizlikler nedeniyle gelmiştir. Amerika'da harpte başlayan, harpten sonra güçlenen demokrasi düşmanları, Me Carthyciler, demokratik dirençleri sağlam insanların karşısında tutunamadılar. öyle ise? Birleşik Almanya eninde sonunda Uçüncü bir Reich dcğil, uygarlığa anlamlı katkıları olacak, demokratik bir devlet haline gelecektir. Ama ne zaman? Bu ülkeyi oluşturan insanlann demokratik olgunluklarının bileşkesi hangi tarihte bugün Avrupa'da, düne kadar da Batı Almanya'da geçerli olan düzeye ulaşırsa... î i (*) Almanya korkusu 13