25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

çen parayla da evin alışverişini yapmış, çocuklarının okul masraflannı karşılamış. Karadeniz kadınını bu duruma gurbetçilik itmiş. Bahar aylarından itibaren erkeğin gurbete çıkması, evin butun işlerini kadının omuzlarına yıkmış. Özellikle yaz aylarında kadın nüfusun fazla olduğu dikkati çeker bu bölgede. Hatta bu bölgede başka bölgelerde örneği görülmeyen "kadınlar pa/.arı" oluştnuş. Ünlü Akçaabal Pazarı ile Surmene Pazan "kadınlar pazarı"na dönmüş. Trabzon'da bizzat "Kadınlar Pazarı' kurulmuş. Pazarların en canlısı ve en ucuzu. Alıcısı da satıcısı da kadın. Kırmızısiyahbeyaz karışık desenli keşanlar, bordoyeşilmor peştemallarıyla yerel giysiler içindeki Karadeniz kadını çok canlı renk kümeleri oluşturmuş bu pazarlarda. Karadeniz'de yaz aylarında hemen hemen bütün işlerin kadınlar tarafından yapılması ve erkeklerin gözükmemesi, bölgenin yabancısı olanlarda yanlış bir kanı da oluşturmuş: Karadeniz'de butun işleri kadınlar yapar, erkekler ise gün boyu kahvelerde oturur. Halbuki işin gerçeği bölgede erkek kalmamasıdır. Yazın kahvelerde oturacak erkek bile kalmaz bu bölgede. Kahvelerde görulenler ıse göç edenlerin bölgeye turistik amaçlı ziyaretidir. Bu bölgede kadının kaderini gurbet belirlemiştir. Ezilmesi gurbettendir. Toprak kıt, nüfus yoğun olunca geçınmek için erkek gurbete çıkmak zorundadır. Gurbet kader olmuş Osmanlı döneminden beri hem kadın hem erkek için. O dönemde Rusya'ya yönelik gurbetçilik cumhuriyetle birlikte yurtiçine dönmüş, son 2030 yılda ise gurbetçiliğin yönü yurtdışına, Batı'ya ve Ortadoğu'ya yönelmiş. Erkeği gurbete giden kadın çocuklarıyla, inekleriyle bir başına kalmış. Yılın dokuz ayını karınca gibi çalışarak geçirmiş. Bu kadının en büyük tutkusu, üç aylık süre için yaylaya çıkması olmuş. Yayla zamanı gelince, kadın da inekleri de durmaz yerinde. Kadın hamile de olsa, yağmur çamur da olsa düşer yayla yollarına. Sepetini sırtına vurarak, en güzel giysilerini giyerek, ineklerini dahi s'üsleyerek. lnekler kadının âdeta arkadaşıdır. Ayrılamaz ineğinden, zamanı gelip satmaya kalkınca gözyaşı döker peşinden. Kadın böylesine yakındır ineğine. Kadın yaylaya çıkışını genelde topluca yapar. Yağmur çamur da olsa, neşesinden hiçbir şey kaybetmez. Gece başlayıp gün boyu süren yolculuk "molalarla" kesilir. Yorgunluk tulum ve kemence eşliğinde oynanan horonlarla atılır. Karadeniz kadını bu iki çalgının sürekli yanında olmasını ister, çok sever. Hele bu yayla yollarında akşamdan mola verilıyorsa büyük bir ateş yakılır. Bu ateşin etrafında horon kurulur. Ateş gecenin serinliğinde sabaha kadar sürer. Yaylalarda kadın daha mutludur. Hayvanlarıyla baş başadır. Çayırları ortaklaşa biçerler, sonra horon kurarlar. Bu nedenledir ki Karadeniz'de yayla şenlikleri doğmuştur. Artvin, Rize, Trabzon ve Giresun bu şenliklerin yoğunlaştığı illerdir. Temmuz ayı içınde yapılan ve çayırların biçılnıe /amanına rastlayan şenliklere "Otçu Haftası" adı verilmişfir ki bunlardan en unlusü yaklaşık 300 seneden beri yapıldığı belirtilen Kadırga Şenlikleridir. Trabzon, Gümüşhane ve Giresun illerinin kesiştiği Kadırga Yaylası'nda yapılan ve temmuz ayının uçuricu cumasına rastlayan bu şenliklere 10 birllercc ınsan katılır. lnsanlar burada horonlarıyla yaylanın coşkusunu dışa vururlar. Bir gün önceden yaylanın eteklerine kadar çıkılır ve akşam orada konaklanılır. Cuma gunü sabahtan Kadırga düzüne doğru dört bir kolda horon yurüyüşüne geçilir. Kadınlar, erkekler sıra sıra ho Sepetını sırtına vuran, en güzel gıysılerım gıyıp ıneklerını dahı süsleyen Karadeniz kadınının yayla yolculuğu, Çaymakçur'a, Yukarı Kavran'a dek molalarla sürüp gıder Yaylalardakı günlük yaşamın coşkusu, Artvın, Rıze, Trabzon ve Giresun çevrelerınde yapılan şenlıklerle noktalanır ron oynayarak düze varırlar. Horon üzerine herkes becerisini dokturür. Kemençeden, davulzurnadan, horondan doyulana kadar sürer bu şenlik. Yağmur da olsa bundan vazgeçilmez. Kadın sanki bütün coşkusunu, hayatını döker ortaya bu horonlarda. Genç kızı da yaşlı ninesi de. Doğu Karadeniz kadınının gerçeği serilir gözler önune... Bu gerçekıe, saflık, sertlik, hasretlik, çeviklik, coşkunluk, atiklik, kabına sığmazlık.vardır. Doğanın binbir çeşit yeşili, hırçın deni/ı, aman bilmez yağmuru, dimdik yamaçları, geçit vermez sıradağları, dar yolları ve zor geçim koşulları, kadını da kendisi gibi yapmış. Kadın âdeta doğanın vahşi güzelliği ile bütünleşmiştir burada. Selam olsun bu doğaya ve bu kadına! D
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle