Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Albayımın fokstrot merakı Zafer önen 24 yaşmda, gözlerini kısmış, yanaşmak üzere olduklan Pasaport'a, rıhtıma bakıyor... Eee, kolay mı?.. İzmir'i bir kez daha fethe geliyor Zafer Önen... Sayın Avni Hoca ise Ses Opereti turnesinden beıi, Belediye Reisi Reşat Leblebicioğlu ile tzmir Şehir Tiyatrolan'mn kuruluşunu göruşmektedir. Kendilerine, asistanı olan sevgili Vala Önengut ile birlikte ikamet mahalli olarak, fuar sahası içinde bir oda verilmiştir. Ve maalesef ki maalesef, aylıklar 33'er lira olup, bu paralar hayvanat bahçesindeki hayvanların yemek harcamalanndan kısılıp verilmektedir. ...Ve rivayet odur ki, ve aslanlar ve özellikle ayılar, Sayın Avni Hoca ile Sayın asistanı Vala'ya, kafeslerinin önünden geçerlerken, benzetmek gibi olmasın, ters ters bakmaktadırlar. Görüldüğü gibi ekonomik terazinin, Avni Hoca ile karşılaştırıldığında, Zafer tarafındaki kefesi daha ağır basmaktadır. Avni Hoca sık sık, "Fuar Çiçeği" gazinosuna uğramaktadır. Zafer bu gelişleri hayırlara yormakta, tabii bu arada koskaca hocasının ve refakatçilerinin, bir ikı kadeh rakılarıyla, mütevazı cilingir sofralarına ait hesaplan ödemelerine müsaade etmek nezaketsizliğini asla göstermemektedir. Gel zaman git zaman, fuar sonra erer. Zafer, Izmir Belediyesi Şehir Tiyatroları nam sanat ocağına kavuşacağı günun hayaliyle Izmir'de kalır. Artık Hoca ile Zafer cok samimidirler. O kadar ki, bu samımiyet, gecelerden bir gecenin oldukça ilerlemiş saatinde, Avni Hoca'nın, "Zafer! Bana bevaz bir al bul!" emrini vermesine kadar varmı^tır. Beyaz attan nnırat, hocanın şanına yaraşır bir biçimde Kordon'daki meşhur Ege Bar'a girmek ıstemesidir. Bu emir ikiletilmemiş, ücreti mukabilinde hemen oradaki paytonlardan birine koşulu bir beyaz beygir çözdürülüp sayın hocamız ile süvari edilmiş, fakat idraksiz beygir Ege Bar'ın merdivenlerini çık.mamakta direnmiştir. Gelgelelim, eskilerin de dediği gibi sayılı gün çabuk geçer ve dahi hazıra dağ dayanmaz. lşte!... Sevgili Zafer Me/arlıkbaşı'ndaki işsiz müzisyenler kahvesinde mahzun, eli şakağında oturmakta... Mahzun, çünkü Kadri Ataman'dan, Avni Hoca'nın onu "derme çatma fuar bahçclerinde, atmasyon tngilizce şarkılar söyleyen şaklaban..." nilelemesiyle tiyatroya kabul etmeyeceğini öğrenmiştir... Mahzun, çünkü vapur bileti için cebinde 5 TL. yoktur... Fakat o ne?.. Birden kahveci yanma yaklaşıp, kapıda bir hanımın kendisini beklediğini söylüyor?... Gelen Mustafa Kemal Paşa llkokulu öğretmenlerinden biridir. Zafer Önen ve grubunu, 29 teşrin münasebetiyle okulda verilecek baloya "musiki" icra etmeleri ricası ile davet etmektedir. Ve fakat acaba orkestra arkadaşları da burada mıdırlar? Aaa, ne demek efendim, tabii buradadırlar... (oysa yalnızca akordeon ve trompet çalan "arkadaş" da paralarını inanılmaz bir hızla bilirdiği için Izmirdedir). Peki acaba orkestra ve Zafer Beyefendi için 1S0 TL. münasip midir ve acaba 50 TL. bir avans kendilerine şu anda takdim edilebilir mi? Aman efendim, paranın önemi mi vardır?... Fakat madem zahmet buyurulmuştur, avans kabul edilebilir. Zaten "orkestra"ya on masraflar yapılacaktır. Sonuçta anlaşma hasıl olur. ö n masraflar olarak sıcak birkac kap yemek yenir. Dalo çok olgun bir havada başlarsa da ilerleyen saatlerle birlikte a7 biraz askeri bir havaya bürünur. Çünkü, Mustafa Kemal Paşanın candarma kumandanı olan bir cerbezeli, saçları hafifçe dökulmüş albay, dansı asla terk etmemekte, zemin tahtaları gıcırdayan pisti ve orkestramız elemanlarını inim inim inletmekte, hazır bulunan genç hanımları, 'Curahuriyet Baloları Geienegi' mucibince, paşalara yaraşır bir ne/aketle, bir bir dansa davet etmektedir. Başlarda albayım tarafından hafif bir ses tonuyla yapılan orkestradan parça ricalan, artık yuksek sesle verilen birer emre dönuşmüştür. Şimdi parça adı değil de yalnızca tür belirtilmektedir. örneğin gönüllere hitab eden Türkçe bir tangonun orta yerinde, albayım müzik devam ederken birden yere bakarak durmakta, sonra kolunu kaldırarak, aynen "Haazzzzrollll!" sesiyle, "valssss!" komutunu vermektedir. Ne yapsın bizim fukarafar, giriş taksimi bile yapamadan, yapışmaktadırlar Tuna Dalgalan'nın eteğine. Derken yeniden ani bir duruş ve "Tannngo!"... Ama albayım ille de "Foksstrrrrolttt!" komutunu sevmektedir. Kimbilir, belkı de bu sözcuğun ses uyumu askeri olduğundan... İki kişilik orkestramız eleman Kırk yılın ardından, Zafer Önen'in tiyatro içi ve tiyatro dışı anıları... Izmır maceralarının ardından, ellılı yılların Zafer unen'i: Bakışlannda, izmır'i yenıden fethe glttıgı kırklı yılların parıltısı Mehmet Kesktnoğlu G 12 aliba yıl 1944. Ağustos, boğucu bir sıcak ve Izmir açıklan... Ege Vapunı'nun güvertesi... Şimdilerin anılarına ve sohbetine doyulmaz "Zafer Abi"si, bütün zamanların mübalağasız filintası Zafer Önen 24 yaşında, gözlerini kısmış, yanaşmak uzere olduklan Pasaport'a, rıhtıma bakıydr... Eeee, kolay mı? İzmir'i bir kez daha fethe geliyor Zafer önen... Fuardaki "Fuar ÇiçegF'bahçesinde hem keman çalacaj( hem şarkı söyleyecek. Paşaporl'ta sonradan, tiyatrocular arasında "Ödemişlinin Kahvesi" diye nam salacak, o Rum kahvesine bakıyor Zafer... O kahvenin siklamen rengi kumaş duvar döşemelerini ve gene o siklamen rengi keyiflerini düşünüyor... Aaaaa!.. Rıhtımda kolonial şapkası, papyonu, kucağında bir demet çiçek ve bütün asaletiyle Sayın Avni Dilligil hocamız!.. Herhalde bir sayın madamı karşılamak üzere orada bulunuyor. Fakat o ne?.. Avni Hoca, Zafer karaya ayak basar basmaz, onu kucaklayıp iki yanagın dan öpüyor... Çiçekleri eline tutuşturuyor... Haklısınız ben de olsam pirelenirim, ama ne hacet... Serde gençlik var! 1944 yılının o Izmir sıcağında, durum şudur: Gençliğin verdiği saflıkla şöyle düşünmektedir Zafer: Acaba ben, Avni Hoca'nın hazırlıklarını yaptığı Izmir Belediyesi Şehir Tiyatrolan'naintisap edip, parası münasip olmasa da hani o hep içimde hissettiği'm, hoçalarımın da öyle aynalı aynalı lafını ettikleri sanattan, tövbe estağfurullah, payımı alabilir miyim?.. •Dünyanın parasını kazanıyorum. Yövmiye 15 TL. ustelik 'alatura' var. Alatura, örneğin Portakal namıyla maruf İzmir'in meşe palamudu tüccan gazinoya geldiginde istediği ekstra parçayı çalmak 'başarı'sını gösterirsen aldığın ek paranın adı. Nota bilmiyorum ama keman doğru... Gelgelelim lngilizce 'paroles' kafadan... Fakat nasıl kafadan ki 'Big Noise' filminden aldığımız kulaktan dolma müziğin notalarını ve b.enim 'lngilizce' sözlerimin yazıhşını 'Göl Gazinosu'nda icrayı sanat eden Amerikalı, Bnıce adındaki şarkıcı rica etti. Avnı Dıllıgıl Izmır macerasının 'ustat'ı.