Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
B A AŞKENT GÜNLERİ Müşerref Hekimoğlu Moda değişir, şıklık unutulmaz! ltmışlı yillartla, Paris'te Elysie Sarayı'ndayını. Gcneıal L)c Gaulle'ün cumluırbaşkanı Suna> onuruna verdiği akşam yemeğinde. De Gaulle'ü selamlarken kalbim duracak nerdeyse! Yüzyılımızın önemli bir devlet adamıyla karşılaşmanııı çaıpıntısı değil. Elbisemin duğmesi koplu; generalin kocaman ayağına duştü birden. Farketmemiş gorundum; ama Ankara'daki ünlü modacıya çok içerledim. Fransız protokol nıuduru eğilip düğmeyi aldı; gülümseyerek verdi bana. Dikiş kutumda durur hâlâ. " D e Gaulle'ün ayağına değen diiğme," diye giilümscyerek seyrederim. Sonra Elysee Sarayı'nın gorkemini duşunurum. Salonlarda dalgalanan kalabalığı. Önee biraz düşkırıklığına uğradını. Paris'te Elysee Sarayı'nda bir toplantıda kadınlaı, modanın doğrultusunda görunmuyor hiç! Oysa ben alışmışım, tstanbul ya da Ankara'da mevsimler değişirken Parıs rüzgârı sarar herkesi. Modanın son rcnklerini, çizgilerini tum ayrıntılarıyla sergiler kadınlar. Elysee Sarayı'nda tersine, her kadının başka esintisi vaı. Kiıni dünıdüz taramış saçını, kimi kıvır kıvır, kimi kâküllü, kimi kısacık, kinıi uzun, kımı kocaman bir topuz yapmış. Tuvaletleri de çok değişik, ama içinde rahat yürüyorlar. Paris'te Vergın'ler var o zaman; hüyukelçı Nurettin Vergin ve eşi, kızları Nur Vergin de sosyolojı okınor. Sarbonne llniversilesi'nde. Şiındi Rilkenl İ)niver>ilesi'ııde sosyoloji profesörü. Basın ve Turizm Danışmanı Mukadder Se/gin, Nevin Menemencioglu yardımcıii. Ikisini de çok severim. Paris'i 1940'lardan beri yaşıyor Nevin Menemencioglu. Önce dayısının elçilik döneminde, sonra Basın Danışmanlığı'ııda. Geniş çevresi, çok iyi ilişkileri var. Elysee Sarayı'ndaki kadınları da o tanıttı bana adları ve özellikleriyle. Sefiremizle konuşurken durakladım birden. Çok zarif bir kadına takıldı gözlerim. Müşerref Vergin gülumsedi, beni o zarif kadınla tanıştırdı sonra: "Madame Alphonde," dedi, "Dışişleri Genel Sekreleri'nin eşi, daha önce Washington sefiresiydi. Paris'e donünce çalışmaya başladı yeniden. Pierre Cardin'in yönelicisi..." Modanın merkezi Paris'te, Elysee Sarayı'nda onca kadın arasında dünyanın en şık kadınını seçmişim meğer! Gözlcrimi kutladım. Negiymiş derseniz, hatırlamıyorum. Eibisesi değil havası etkiledi beni. Yıllar boyunca moda dünyasında şıklığı tartışmadan onaylanan üç kadından biri Madame Alphonde, ötckiler de Windsor Düşesi ile Helen Rot'has. Uçü de kişiliklerine yaraşır çizgilerde direniyor. örneğin \Vindsor Düşesi, iskarpin modelini hiç değiştirmiyor, hep aynı iskarpinleri giyiyor, saç biçinıi de hiç değişmiyor, dıimdüz topuzuyla o bir moda yaratıyor nerdeyse... Bir de tersi var değil mi? Modacılara tutsak olanlar, yeni çizgileıi tutsak turiı uygulayanlar.... Kısa etek modavsa daysa, tombul bacaklarını unutarak; dar çi/giler mo kilolarına aldırmayarak karikatür çizenler de var! Belki hatırlarsınız, vaktiyle İran Şahı ve Kraliçe Farah geldiler Ankara'ya. Ertesi günü, tünı kadınlar "Farah saçı" ile çıktılar berber salonlarından!.. Kimi zaman her kes Noel ağacına benzer, kinıi zaman kararır ya da morarır. Oysa şıklık, kişiliğini parlatmak her şeyden önce, gerçek rengini, çizgisini bulmak... Bu tur şıklığa çok rastlanmıyor bugun. Modayı iz.leyerpk giyiııen kadınlar var, süslenen kadınlar var. Ancak şıklık başka bir olay. Son yıllarda adı çok geçiyor, NewYork'ta yaşayan Turklerden Ahmel Krtegün'un eşi de dünyanın en şık kadınları arasında yer alıyor. Ama ülkemizdeki yanşın çok ötesinde bir kadın Mika F.rtegün. Sevdiğı, rahaı tasıdığı, eti, kcıniğı, kav gözıı gibı lıissetlığı elbiseler giyivoı ancak. Paris'te en şık kadınlar Türk sefireleri 1940'larda. Bıri Mukaddes Erkın, ünlıı Ispanyol ressamlarının fırçasını etkileyen bir kadın. Sonradaıı Dışişleri Bakanı da olan Büyükelci Feridun Cemal Krkin'in eşi. öteki Fatma Menteş, eski kuşak sefirlerden, rahmetli Vasfi Menteş'in eşi, güzelliği ve şıklığı Paris'te de göze çarpıyor. Ünlü modacı Balmaine'den giyiniyor. Orhan Eralp NATO'dan Paris elçiliğine atandığı zaman Jale Eralp, Balmaine'e rastlıyor bir gün. Ünlü modacı, Fatma Menteş'i soruyor ona. Otuz yılı aşkın bir zaman gcçmiş aradan, Balmaine Fatma Menteş'i unutmamış: " O güzel ve lanf sefire şimdi nerede" diye soruyor! Bu unutulmayan şıklığın gizi neydi acaba? Kuşkusuz Fatma Menteş'in zarif kişiliği. 1940'larda bir Türk sefiresinin Balmaine'den giyinmesi de önemli bir olay. Modacılar sefirlerin ayağına geliyor otellere, o yıllarda Türkiye'nin başka bir saygınlığı var sanırım. Fransa'nın savaş ekonomisi yaşaması bir yana, Turk parası da pul değil!.. Bugunkü sefireler, ancak defileleri scyrediyor galiba!.. Başkentın şıklığı da başka düzeyde geçmiş yıllarda. Belki de Atatürk'ten kaynaklanıyor. Kadınlar giyimlerine ayrı bir özen gösteriyor. Çaylara, konserlere çok şık gidiyorlar, başlarında şapkalar, ellerinde eldivcnlcrle. Şapkayı ilk giyen kadınlardan biri Maraş Milletvekili Mithal Alam'ın eşi Naima Alam, sonra unlü jeoloğumuz Prof. Hâmil Nafiz Pamir ile evlendi. Mevhibe Inrinii de ilk şapkasını Fransız Elçiliği'nde bir çaya giderken giyiyor galiba. O zaman Ankara'da şapkacı da yok, unlu bir modacı da. Şıklığın kökeni Beyoğlu'nda Mısır Aparlmanı. Kimi kadınlarFigaro'dan, Kalirusi'den giyiniyor, Ömer Seyfeltin'in eşi Calibe Hanım'dan. Sonra Sidoniı geliyor Ankara'ya. Muzaffer ve Halit Aduııı kaıdeşler. Bir yandan da modayı ııre ten, kadınlara giyım zcvkini veren, eğiten enstitülcr kurııluyor. Ismef Pa^a Ku Enstitusu'nün moda, dikiş, şapka, çiçek atolyelerinde l'aris'te yetişen oğretmenler çalışıyor. Bir "Refe» ögretmen" var, bir Schcr Al>ol. 194O'lı ve 50'li yıllaıda başkentin şıklığında onların inı/ası vaı, tayyörlerde, mantolarda gu/el çi/gileıiyle göze çarpıyorlar. Bugunku durumunu bılmiyorum; ama ens titulerin moda anlayışı dcğişti giderek. Eski Turk motıflennden esinlenen giysiler çok çarpıcı ama giyimli olduğu söyleneme/. Aslında şıklık anlayışında genel bir gerileme var başkentte. Bir bakan eşini mankendcn ayırmak kolay olmuyor kimi zaman. Bir kadın bakanın saçlarını duzcltmek geliyor içinizden. Başbakanın eşinin giyimine, " n o comment," diyenler var. Çankaya'ya çıkarken modaya bakışı değişccek mi diye merak ediyorlar. Cicçcn sabah, şıklığıyla belleğimi/e yerleşcn kadınları konuştuk birkaç arkadaş. tlk akhmıza gelen Mclâhal Geylani; İstanbul'dan gelir, bir kuyrukluyıldı/ gibi parlar gider. Baba Karpiç'te, Ankara Palas'ta ve "Süreyya geceleri"nde. Iki unlu doktorun, iki güzel eşi, Bülent Sokollu vc Zinnur Dirlsıı da başkenti çok dalgalandıran kadınlar geçmiş yıllarda. Bir de Dışişleri ailesinin kadınları vaı. Hcı zaman ortadalar, giyimlerine özen göstcımck zorundalar. Ama her zaman şık dcğiller doğrusu. Giyimli denebilir belki ya da süslü. Ama Zinnur Deringil'in ya da Jale Ercüment Karacan'm obıektıfınden, Hıdvan Menteş, annesı Fatma Menteş ile Paris'te, Versaılles Sarayı önünıie... Eralp'ın şıklığı geçmişten bugune tartışmadan onaylanıyor. Neredeyse kırk yıldır tanıyorum, çizgilerini hiç yitirmediler. Dolaplarından elbiseler taşmıyoı; ama neyi ncrcde giyeccklerini iyi biliyor, seçimde yanılmıyorlaı. Bilinçli bir şıklık bu... Jale l.ralp. Selânik Caddesi'nin en gıızel kızlarından biri, guzel bir sokakta, çiçekli bahçelerde bııyııyor, guzel bir başkentte yaşıyor. Şıklığına evi, çevlesi, yaşaını da yansıyor elbet /ıııııur Deliııgil de bir diplomat kı?ı, Feneryolu'nda gu/e! bir köşktc geçiyoı çocukluğu, yemycşıl ağaçlaı, çıçeklcr içinde. O koşkuıı bir kızını da komşumuz Cevdet Paşa'ııın gclinı olduğu zaman tanıdını çocukluğumda. Paşa'nın diplomat oğlıı llıısaıı Çubunlı'mn kolıında ındi arabadan, aıkasından bakakaldım. Evliliği ıi7iın surmedi, ama yıllar boyunca aynı hayranlıkla izledim Sclma Yazgan'ı. Onun da başka bir enstitü var... Biı gun, Ksin Talıı (,'elikkan da yazacak, sevgili leyzcsini kimbilir ne guzel anlatacak bi/e. Ben onun kadar guzel anlatamam Fatma Menteş'i. Ama Paris'te şık bir sefire olmanın kökeninde tstanbul'un güzel birikimi var yine. Bir de arabesk şıklık var galiba. Hiçbir birikimi olmayan kişilerin şıklığı!.. Vaktiyle unlu aktör Danny Kayc geldi Istanbul'a, UNICEF yararına bir konser verdi. Hilton'da bir kokteylde de Istanbul sov yetesini tanıdı. () yıllarda şapka ınodası vaı, kimi kadınlar saçları gibi taşıyor şapkayı, kimi kadınlar da mtıtfaktan bir tencere gibi... ü tcnccrc türü şapkalarla biı annekızın karşısında kahkahasını tutamadı unlu aktör. Sağdan baktı, soldan baktı, sonra yanındakilere sordu: "Bu şapkalan giyınek zorundalar m ı ? " Yanlış bir ".eçiııı, en moda şapkalar içın de böyle sorulara yol açabiliyor değil mi? Oysa şıklık yanlışsız bir olay... U Eskı kuş.ık riıplonidtlardan Vasfı Menteş'ın eşı Fatma Menteş. Varşova sefırelıflı donemınrie Fransız Selıresı ıle bırlıkte, bir "Beyaz Gece" balosunda 10