Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
• Seminole Kızılderililerininin "çiki"leri. ^ * * Everglades H H o t n Utusal Pertu • Kurutulan batakhkta, ' bugunün koşullarına uygun bir Seminole evi. lar, ya da yalnızca "yaşıyorlar". Bir başka çikide boncuk dizen kadınla "sanatı öğrenen" bir iki kız çocuk, bir başka çikide sepet örenler... Ystiştirdikleri, tokmakla döverek öğüttükleri mısırı, bu sepetlerde eleyecek ve çoğunu da turistlere satarak, kabilelerine gelir sağlayacaklar. Aslında bizim görüşme olanağı bulduğumuz Seminole Kızılderili kabilesi "vahşi", yani Seminole sözcüğü, "vahşi" anlamına geliyor. Ancak Seminole yerlileri, bu sözcüğü, "yola getirilmemiş" anlamıyla benimsiyor ve bununla gurur duyuyorlar. "Çünkü biz, Amerika Birleşik Devletleri'yle hiçbir resmi anlaşmaya oturmamış lek Kızılderili kabileyiz" diyor Jolena Osceola. "Beyazlann, belki si/.in de düşündügünttz gibi, doguştan vahşi değildir Kızılderililer" diye surdürüyor konuşmasını... "Bin sekiz yüzlerin başında, bu Florida'da İngilizler ve İspanyollar yaşarken tarım ve hayvancılıkla ugraşıyor, mutlu bir yaşam surüyordu alalarımız. Ama Beyaz çiftçiler, verimli topraklarımıza goz koydular. Topraklarımuı korumak için hep savaşmak zorunda kaldık. Daha sonra, Beyazlardan kurtularak Kızılderililerc sığınan ıenc\ köleleri kabul etmemize, onları birer kardeş olarak aramı/a katmamı/a ofkelenen Jackson 1818 yılında koylerimizi yerle bir etti. İşle o tarihten sonra atalanmız kendi topraklarında 'kaçak' yaşamaya başladılar. 1835 yılında koskoca bir Amtrikan ordusu, bin kişiden oluşan erkek savaşçılarımıza saldırdı. Evet, bin kişiydik, bizden de ölenler oldu elbet, ama yedi yıl süren o savaşta, tam üç bin beyaz öldürdiik." Osceola'nın, ulusunun tarihini kendine göre yansıtabileceğini düşünerek, Birleşik Devletler resmi tarihine başvi'uyor ve 1836 yılında, General Thomas S. Jesup'ın, 8 bin kişilik bir orduyla Kızıldeniilerin yerleşim alanına geldiğini ve tam üç ay süreyle bu topraklarda kalmasına karşın, yalnızca 4 Kızılderili savaşçıyı öldürdüğünü, kadın, çocuk ve zenci kölelerden oluşan ve sayıları yüzü bile bulmayan "savaş tutsağı"yla geri döndüğünü okuyoruz. ÜIKI lennın ıçınoe IKI yasıı bemınoıe. Savaş yoksa, şef "anne" Bugün ABD'de Kızılderililer, özerk topluluklar halinde yaşıyorlar. Bazı kabileler, ABD yönetiminin kendilerine sunduğu "kolaylıklan" kabul ediyor, hukümetin bölgelerinde okul açmasına, onlara sağlık hizmetleri götürmesine izin veriyorlar. Seminole halkı, bu tür olanakların, özerkliklerini azaltacağı görüşünde. Hem onların ne doktora, ne de okula gereksinmeleri var. "Kendi doktorlarının" yaptığı büyüler, hazırladığı ilaçlar, sağlık sorunlannı çözümlüyor. Okul da istemiyorlar. Çünkü ABD hükümeti açısından, Kızılderililer ABD yurttaşı sayıldıklarından, dileyen onların okullarına gidebiliyor. İşte hemen hemen pürüzsüz bir Ingilizceyle bize ulusunu tanıtan Jolena Osceola liseyi bitirmiş. Ancak okullar, Kızılderililerin yerleşme yerlerinden çok uzakta bulunduğundan, bu çok güç. Sonra, okula gidenlerin Amerikan toplumuna kayması olasılığı olduğundan, kabile büyükleri, bu türden istekleri desteklemiyorlar. Ancak bu, bir baskı şeklinde göstermiyor kendini. Ulusun kutsal yasalannı, tabularını bozmadığı sürece, herkes dilediğini yapabilir. Yaşlı Seminole kadınları, okula gitmenin hiç de gerekli olmadığını düşünüyorlar. Beyazlann dünyasıyla zorunlu ilişkileri yürütmeye yetecek bilgileri, kendi bünyelerinde oluşturdukları kurslarda öğreniyorlar. Ama genelde eğitim, erkek çocuklara dayılan tarafından, kız çocuklara ise kadınlar tarafından veriliyor. Babalar ne yapıyor peki? Neden onlar eğitmiyor çocuklarını? "Bizde çocuklan dayılar egitir. Babalar da çocuk egitiyoriar elbet, ama kendi çocuklarını değil, yeğenlerini egitiyoriar, onlar da birer dayı, degil mi?" Anaerkil toplum yapısının bütün kurallarına sıkı sıkıya uyuluyor Kızılderili kabilelerinde. Savaş olmadığından, kabile reisleri etkin değil şu anda, kabileyle ilgili her konuda karar verme yetkisine sahip bir "anne" kabileye bağlı "kuş, arslan, geyik, yılan" gibi adlarla anılan çeşitli klanlar üzerinde de söz sahibi. Kabilenin bütün maddi varlığı tüm üyelerin ortak malı olduğundan, miras sorunu yok. "Beyazlarla asla masa başına oturmamış" olmakla övünen ve bugün, Amerika Kızılderilileri arasında geleneklerini koruma yolunda en büyük toplumsal savaşımı sürdüren Seminole kabilesi, "Reservation" diye anılan köylerinin, bir toplama kampı olmadığını, dileyen yerlinin, uygar dünyaya karışabileceğini söylüyorlar. Gcrçekten de, bugün Amerikalı kadın ya da erkekle evlenmiş Seminole yerlileri, bu özgürlUk anlayışının kanıtını oluşturuyorlar. Seminole Kızılderilileri köyünde başka bir gün görüşme olanağı bulduğumuz Billy Tiger, timsahların bakımından sorumluydu. tstenirse onlarla güreşiyordu da. Amerikan okullarında emınoleler: "Uygar istediklerimizi ahyoruz." ıniz dunyadan, ıv dahıl, liseyi bitirmiş. Alnına bir bant takmamış olsa, pekâlâ Amerikalı sanabileceğiniz bu genç adam, çaba göstermesine kar;ın kabilesinden kopamamıştı. "Bu gurdüğünüz bitkilerin, hayvanlann, kuşlann, böceklerin çok bıiyuk anlaını var bana gore. Doganın anlamı var. Bulutun, yağmurun anlamı var. Orada, dışarda yani, böyle zenginliklerden yoksunsunuz. Yepyeni degerleri, insanların yarattığı bambaşka bir dünyayı anlamak zorundasınız. Yeniden doğmak zorundasınız. Biz, kendi dünyamuda yaşamayı yeğliyoruz. Uygar dediğiniz dunyadan istediklerimizi alacağız. Televizyon, buzdolabı, koka kola... Ama o çarkın içine girmek istemiyoruz. Yıllar sonra ne Dİacak diyorsunuz, Kızılderili ulusu onlara karışacak mı, hayır, yok olmayacagız, ancak, yıllar sonra Amerikan toplumunda boy gösteren degişikliklerin de bir olçude yansıdıgı, o yıllar Amerikasının Kızılderilileri olacagız. Bugün, her batıarda kutladığımız Mısır Bayramı'nda dinsel danslanmızı yaiparken ayaklarımıza bagladıgımız kaplumbaga kabuklanylia degil de kola kutularıyla oluşturuyoruı artık muzigimizi; birkaç yıl sonra da, ne bileyim, plak çalacağız belki... Ama Mısır Dansı'mı/ı yapacağız... Yemeklerimizi gene odun ate)}inde pişirecegiz, kendi klanımızdan olan kızlara olası eş gözüyle bakmayacağız, analanmıza, kadınlarımıza saygı göslerecegiz... Amerikalılara savaşta yenilmedik, barışta da yenilmeyecegiz..." Bizi binlerce yıl öncesine götüren bu küçük cennetin çıkışında, Uzerinden yüzlerce aracın geçtiği geniş Florida cadde 1 Seminole köyleri, kendi aralarında turnuvalar duzenliyoriar. türünUn sergilendiği bir müzede, el Urünlerinin satıldığı bir dükkânda dolaşıyor, bir parçası olduğunuz "gelişmış dünya"ya alıştırıyorsunuz kendinizi. Arabanıza atlayıp bir randevuya yetişmek Uzere hızla uzaklaşırken, "Nedir uygarlık, kimdir mutlu insan?" diye soruyorsunuz kendi kendinize. İnsanların "Kuş Klanı"ndan, "Geyik Klanı'ndan değil de, kadınlar erkekler, zenginler, yoksullar, daha daha zenginler diye birbirinden ayrıldığı bir dünyada savaşımzı sürdürmek Uzere ayağınızı gaz pedalına basıyorsunuz... D lerinden birine ayak basmadan önce, Seminole sanat ve kül 15