Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Adanın üç önemli özelliği var: Manastır, badem ağaçları ve martılar. Akdamar adı da bir efsaneye dayanıyor; Ermeni güzeli Tamara ile yağız Müslüman delikanlının aşkını anlatan bir efsaneye... Akdamar adası mara Ermeni. Gerçi gençler bu tür ayrımlara hiç Önem vermiyorlar, ama Başkeşiş ve çevresindekiler, bu Uişkiden rahatsız olmuşlar. Bunun üzerine, Tamara ile delikanlı, artık sadece geceleri buluşmaya başlamış. Tamara, manastırda herkes uykuya dalınca, adanın kıyısına iner, oradaki kayalıklardan birinin üzerinde bir mum yakar, mum ışığını gören Gevaşlı delikanb da başlarmış aşk kulaçlarını sallamaya. Gecelerden bir gece, Tamara'nın babası görmüş bu düzeni, "Bir oyun oynayayım bunlara da, akılları başlanna gelsin," demiş içinden. Gecelerden bir başka gece, Van gölünde fırtına var. Dalgalar neredeyse adam boyu. Başkeşiş uykuya çekilir gibi görünmüş, sonra da Tamara'yı kollamaya başlamış. Tamara da bakmış ki hava çok kötü, 'Bu gece buluşamayız bu fırtınada,' diyerek, uzanıvermiş rüyalı yatağına. Bunun üzerine, babası almış eline bir mum, dikmiş kayanın birine. Bizim Gevaşlı önce şaşırmış, "Allata Allah, bunca fırtınada beni çağırdığına gore önemli bir durum var," demiş. Sonra da, "Herhalde fırtına da engelleyemeyecek aşkımızı," diye düşünüp, dalmış göle. Şimdı Gevaşlı yüzüyor, mum ışığı sallanıyor uzakta. Başkeşiş, ikide bir mumun yerini değiştiriyor. Gevaşlı yüzdükçe yüzüyor, ama bir türlü varamıyor sahile. Fırtına da azdıkça azıyor. Sonunda bitap dUşmuş Gevaşlı, "An Tamara... Ah Ta En nadir mavinin yuvası Van gölünde ünyada Van, Ahrette tman" demişler, biz de referandum gezisi sırasında, Ecevitler'i Ağrı'ya yolcu edip, Başbakan özal'ı Van'da beklerken, 9 yıllık hasreti gidermek üzere, çevreyi gözlemeye çıktık. Ali Paşa'nın valilik yaptığı Van, Ruhi Sunun da doğum yeri. Van deyince neler mi gelir akla? Bir kere Van kedisi. Sonra zengin Urartu uygarlığı. Daha yakın geçmişte, Ahmet Arifin, özalp yöresinde 33 yurttaşımızın öldürülmesini anlattığı "33 kurşun" şiiri: "Giil memeler degil / Dom dom kurşunu agzımdaki." Van eskiden de, şimdi de Doğu turlarının önemli bir durağı. Trabzon ya da Ankara'dan yola çıkıp, yaklaşık Uç haftalık süre içinde, Güneydoğu ile Doğu Anadolu'yu dolaşan yabancı turistlerin yarıyol uğrağı Van. Dokuz yıl öncesine oranla, gerek yolların gerekse otellerin niteliğinde önemli bir gelişme görünce, insan haliyle seviniyor. Üstelik Vanlılar hâlâ aynı gülümser konukseverliliklerini sergiliyor: "Gözüm başım üstiine." Van'da sabahları, 'otlupeynir' yemeden olmuyor. Kimilerinin 'Kürt roquefort'u olarak tanımladığı otlupeynir, koyun sütünden yapılıyor ve sırma, dağnanesi, mustafaçiçeği, kekik ve çaşur gibi otları leziz bir şekilde birleştiriyor. Yaklaşık 2 asırlık tarihi varmış otlupeynirin. Bölgede yaşayan bir Ermeni doktorun 'spesiyalitesiymiş! Van'da bugün de, nüfus bakımından belirli bir zenginlik var; ama kalıcı değil. tran'dan kaçanlar dolduruyor Van otellerini. Azeriler de var. Ayrıca kent dışında çingenelere rastlamak olası. Çeşitli aşiretler de mevcut. 1890 yılı istatistiklerine göreyse, 241 bin Müslüman yaşarken, 178 bin Hıristiyan ki çoğunluğu Ermeni, 5 bin Musevi, 5 bin 400 Yezidi, 600 de Çingene bulunurmuş bu sancak eyaletinin merkezinde. Son 5 yıldır, 100. Yıl Üniversitesi sayesinde Van'ın nüfusunda belirli bir renklilik var, ama çeşitli yörelerden gelen öğrenciler, 4 yıllık eğitimlerini tamamlayıp memleketlerine dönüyorlar. Van'ı Van yapan, kuşkusuz Van Gölü. Evliya Çelebi'nin demesine göre, çevresi 11 konaklık, yani 11 günde dolaşılıyor. Bugünkü ölçülerle 500 mil. DoğuBatı uzunluğu yani TatvanVan mesafesiyse, arabalı vapurla dört saat, karayolundan 2,53 saat kadar. Van Gölü suyunun terkibi oldukça orijinal. Soda miktarı yoğun olduğu için, iyi çamaşır yıkanıyormuş, ancak gölde yüzmek, tuz eksikliği nedeniyle biraz güç... D Ragıp Dunn I VAN Van Gölü üzerindeki Akdamar adasında bulunan manasbr, Ermeni mımansinın en parlak ömekleıinden bin sayılıyor. ğı dertli: "Beyim, geçen yılın Şeker Bayramı idi. Ben o zamanlar Van kalesinde görevliydim. Son grubu da yolcu ettikten sonra^trafı bir kolacan edeyim dedim. Baktım, aşağı taraflarda, Urartu kabartmalarının oldugu vcrde, birtakım karaltılar. Guneş de batmış, iyi gorunmuyor çevre. tyice baktım, 56 kişi, ellerinde ka/malar, kazı yapıyorlar. Gittim hemen aldım çifteyi. Kaçtılar tabii. Ama aralanndan birini yakaladım. Orucum. Gözlerim iyi gormez oldu. Sabahtan beri ağzıma bir parça ekmek koymamışım. Susu/um. Aldım goturdum karakola herifi. Ama komiser bir yerlere telefon etti. Sonra da bana, 'Tamamdır sen git hemşerim... Git bari orucunu boz' filan dedi. Gittim beyim. Sonra hiçbir ses seda çıkmadı. Turizm Müdürlüğü'ne gittim, Müze Müdürlüğü'ne gittim, 'lfade vermek istiyorum! dedim, kimse Ueilenmedi. 'Yazılı rapor' dedim, olmadı. Dahası var dahası... Bir gün bizim miidür çağırdı beni, 'Haydi senın tayinin çıktı, Akdamar adasırra' dedi. Anlayacağınız burada siirgündeyiz. Evim barlum yoktur, ber sabah her akşam nasıl gider gelirim 5060 kilometre yolu. Memleketin tarihi zenginliğini koruyalım dedik. Bizi böyle cezalandırdüar." İsmail Deniz, bunları anlattıktan sonra izin istedi bizden. Yeni gelen turist kafilesine bilgi verecekti. Akdamar adasında, manastırın hemen sağında, garip yapılar dikkatimi çekti. Eskiden yoktu. Şimdi de boş binalar. Üç tane. Biri sözüm ona 'JnformationReception'. İsmail Deniz'in bilet kestiği Vulübecik. Diğer iki yapı ise, turistik eşya satışı için tasarlanmış. Yöre halkı bu binalardan da şikâyetçi. Bir kere adanın tarihi ve turistik görünümünü bozuyor. tkincisi, inşaatların yaklaşık bir yıldır tamamlanmış olmasına rağmen, hâlâ tasarlanan işlevi yerine getiremiyor. Bu şikâyetler üzerine, belediye yaklaşık 50 milyona ihaleye çıkardığı uç yapıyı yıkma kararı almış. Yıkım için de 10 milyon masraf gerekiyormuş. Van'lı bir arkadaş, olayın siyasi tahlilini şöyle yaptı: "thaleye çıkar, eşinidostunu zengin et, sonra yaptır, ardından yıktır, yine eşini dostunu zengin et. lşte ANAP felsefesi..." D Manastır bekçisi Ismaıl Deniz, Ragıp Duran'a, "gureve sadakat" yüzünden başına gelenlen anlatıyor mara..." diye bağırmaya başladığında, Tamara da uyanıp atlamış suya. Azgın dalgalar almış iki âşığı, beşikte sallar gibi sallamış iki genci. 5060 kulaç diplerde. lşte "Ah Tamara" cığlığı halk ağzında dönüp dolaşmış ve "Akdamar" olmuş. Tamara ile Gevaşlı delikanlının, hâlâ Van gölünün derinliklerinde, Başkeşiş ve çevresinin saldırılarından uzakta, mutlu bir hayat geçirdikleri söylenir. Gerçi yazın Van gölü çok sakin, ama turistler yine de rehberlerin anlattığı ve aslında çeşitli versiyonlan olan bu efsaneyi severek dinliyorlar. Akdamar adasındaki manastırın bekçisi, İsmail Deniz. 29 yıllık görevli. Aslında baya Tamara'nın aşkı Akdamar adası, en nadir mavinin yuvası Van gölü üzerinde bir ada. Gevaş'tan 2 kilometre uzaklıkta, kıyıdan motorla on dakikalık mesafede. Adanın Uç önemli özelliği var: Manastır, badem ağaçları ve martılar. Aslında adanın adı da bir efsane: Vakti zamanında, yörede Ermeniler yaşarken, adadaki manastırın başkeşişinin kâinat güzeli bir kızı varmış. Adı "Tamara." Karşı kıyıda, Gevaş'ta da, kara tenli bir delikanlı. Hava sıcak, çevre yeşil, ortam müsait yani. Yağız delikanlıyla Tamara arasında güçlü bir aşk başlamış. Nedir, delikanlı Müslüman, Ta İsmail'in derdi Akdamar adasındaki Ermeni manastnnın dış cephesindeki dini tasvir kabartmalan 11