Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
H AFTAN I N KON UĞU Ressam Dede karagözler satardı "İlk gözümü açtığım yer Aksaray'dır" diyen Cihat Burak, 70 yıl öncesinin İstanbul'unu bugün gibi hatırlıyor... KaragözHacivat figürleri yapıp satan Ressam Dede, camekânlı dükkânıyla, hanımelleri kokan bahçeleriyle. II,' .1 Cihat Burak ile 70 yıl öncesinin Istanbul sokaklarında Cihat Burak çok yönlü bir sanatçı. Mimar, yazar, ressam. Ama en çok, ressam. Bu yönüyle, Türk resmi içinde ayrı bir yeri var. "Cardonlar" adlı kitabıyla da edebiyat çevresinde ayrı bir sempati toplamış. 1915 yılmda Istanbul da doğan Burak, Galatasaray Lisesi'nden sonra girdiği Devlet Güzel Sanatlar Akademisi Mimarlık Fakültesi'ni bitirmiş. Çeşitli devlet hizmetlerinde bulunmuş, 1961'de görevli olarak gittiği Fransa'da, işinden ayrılarak dört yıl kalmış. Daha sonra yurda döndüğünde, çok sayıda kişisel sergi açan Burak, karma sergilere de katıldı. Emln Çetln Glrgln # Harbiye'den mezundu. Resim dersi, perspektif görmüştür... Evet haklısınız; bütün subaylar resim dersi görmüşlerdir; ama kendisinin alıp da çizdiğini görmedim. Aslında yeni şeylere açık bir adamdt. Bütün çocuklarının bir yabancı dil öğrenmelerini, iyi mekteplerde okumalarını isterdi. # Peki Cihat Bey, siz resme bu ölçüde ilgi duyan bir insansınız. Fakat mimarhk eğitimi aldınız. Olayları yeniden yaşamak, bazı şeyleri telafi etmek ister miydiniz? Doğrusunu isterseniz, yaşama/dım. Aynı şekilde yaşar, daha şuurlu yaşardım. Bugünkü tecrubem olsaydı, daha iyi olurdu. E tabii ben çok zaman kaybettim. Ne olarak zaman kaybettim; mimar olarak zaman kaybettim. Çünkü bütun hayatım memuriyetle geçti. Mimar olarak serbest bir şey yapamadım. On, onbeş kadar binam inşa edildi. Ama benim dışımda şeylerdi onlar. Ressam olarak da senelerce kendimi bu işe veremedim. Paris'e jitmek isterdim; ama şimdi gitmediğime memnunum. # Paris konusunda niye böyle düşünüyorsunuz, açıklar mısınız? Efendim, bence insan, doğduğu yerin havası içinde yaşamalı. Mesela şimdı Hasan Kaplan var Paris'te. Ne adı var, ne sanı... Ne yaptığı belli, ne ettiği. Ben mesela Paris'te 6 sene yaşadım, bir gün görmedim bu adamı. Küçük yaşta gitmiş, Fransız kültürü içinde halli hamur olmuş. Ben yerimden kopmadan bu işlere başladığım için memnunum... Efendim o günler işte böyle geçti. Tabii ki epeyce olaylar oldu Paris'te bulunduğum zaman içinde. Ama ben daha uzak olayları daha iyi hatırlıyorum. Bu da >aşlılıktan mıdır? Galiba öyle demek lazım. Bilir misiniz, ilk gözümü açtığım yer Aksaray'dır. Hâlâ gözümde tüter o eski mahalle. O mahalle, o sokak, o çeşme... Evin karşısında Gıyasettin Bey'in bahçcsi vardı. lstanbulun bahçeleri meşhurdur. Gıyasettin Bey'in bahçesi de İstanbul'un meşhur bahçelerinden birisiydi. Duvarı da oldukça yüksekti. Bir gun babam, bayıamda top alnıış; ben farkırıda değilim. Elimi yastığımın altına soktum, portakal renginde bir top çıktı. Deli oldum sevincimden. Muphem şey bir çocuk için. Sokağa çıktım: Oynarken top Gıyasettin Bey'in bahçesine sarmaşıkların iıstüne kaçtı. Hanımelleri, sarmaşıklar vardı. Sokak mis gibi kokardı, harika bir yerdi. Sonra o sokağın bitimınden, bizim evin sol tarafından, Langa'ya inilirdi. Küçük bir yokuştu o aslında. Tramvaylar geçiyor, tabii bostanlar filan var. Orda bir dede vardı. "Ressam Dede" derdim ben ona. Karagöz fi gürleri filan yapar satardı. Ben çocuktum, herhalde 56 yaşlarında falandım. Giderdim camekftndan o dedeye bakardım... Acaba diyorum, mü/edeki Mahmudiye Kalyonu'nu yapan o mudur? Gemi resimleri yapardı mütemadiyen. Ona bakardım, çok severdim. Bazen de 40 para verir, bir "karagözhacivat" alırdım. lçeri girmeye cesaret edemezdim, sert suratlı bir adamdı. İşte Aksaray böyle bir yerdi. Neyse öteki konuya dönersek, oynarken filan, top sarmaşıklar içinde kayboldu. Ben deli oldum tabii o kadar sevdiğim bir top nasıl kaybolur? Aradım inruân var mı? Brezilya ormanı gibi sarmaşıklar. Sonra nasıl cesaret ettim bilmiyorum, kapıyı çaldım. Bir kız çıktı. Dedim böyle... Top kaçtı, duvardan içeri mi girdi bilmiyorum. Beni öyle bir yere götürdü, Bir yaşlı adam, havuzun başında oturmuş, hırkası sırtında. Ben pek konuşamadım, zaten mahçubum. Nedir evladım dedi, top kaçtı dedim. Neyse o top bulunamadı tabii... • Daha sonra; epeyce sonra demek gerekir, Galatasaray Lisesi'ne girdiniz... C ihat Burak ile, zaman zaman buluşup konuşmuşuzdur... Eskiden evi Beyoğlu tarafındayken, daha sık görüşürdük. Akşam meyhanelere yalnız gelir, dost sohbetlerine katılır, epeyce içtikten sonra, çıkıp gecenin karanlığına karışırdı. Bir yılı aşkın bir süredir Cihat Burak'ı görmemiştim. Yaşı yetmisi aşmıştı. Bir cumartesi sabahı buluştuk. lçmeye sabahtan başlamıştı. Bir bardak da benimle içti... • tlk gençlik yıliarınıza ait anılarımza dönelim mi?.. Babam süvari zabiti Mehmet Şiikrü Beydir. 1881'de Istanbul Tophane'de doğmuş. Askerler doğdukları yerle anılırlar, biliyorsunuz. Onun için, 'Şiikrü Tophane' derlerdi. Annenı, Ankara'da doğmuş. Hiçbirinin resimle ilgisı yoktu. Babam sert bir adamdı. Şakası filan yoktu. Sert olmakla beraber, çelebi bir insandı. Bana çok yardımı dokundu. Hatta o zaman, resim malzemesi falan yoktu. Tarlabaşı'ndan aşağıda Yenişehirvardı; oraya götürdü beni. Orada bir marangoza geçme ayak yaptırdı. Onu o zamanlar sehpa yerine kullanıyordum. Beni hep teşvik etmiştir. Resmi anlamazdı, ama severdi. Evet, daha başlangıçtan anlatayım. Biz, annem, anneannem, kızkardeşim, küçük kardeşim Izmir'e gittik. Çünkü babam, Fahrettin Altay'ın Izmir'e ilk giren 6. Süvari Kolordusu'ndaydı. Bütün subaylara, Rumların kaçarken bıraktıkları evlerden vermişlerdi. Bizim de "Kokaryalı", şimdı Guzelyalı diyorlar, orda bir evimiz oldu. Bir Rum eviydi. Gittik oraya yerj leştik. Iki sene kaldık Izmir'de. Sonra işte lstanbul'a döndük. O zaman subay çocuklanna öncelik tanınıyoıdu. Ben Galatasaray'a nehari (gündüzcü)olarak girdim. I937'ye 12. sınıfa kadaı devam ettim. Okulda, Mehmet Ali diye bir resim hoca1 mız vardı. Çok yararı olmuştur çalışmalarımıza. Vaklaşık o dönemlerde Avni Arba$'la Se* lim Turan da okuldaydı. Hatta Selim, mütemadiyen not alırdı, çalışırdı. İyi suluboya y» Cihat Burak'ın bir çalışmasından detay (1966)