Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
A Erkek arkadaşı Norbert VVild'la (22) birllkte Almanya'dan TurMye'ye gelen Danieta Fledler (21) Turk erkekleriyle Yunanlıları kıyaslıyor. larında bir oğhn peşimize takildı. Türkçe bir şeyler söylüyor, açık saçık işaretler yapıyordu. Aldırmadık. Biraz sonra yaklaşıp Daniela'nın poposuna elledi ve kaçmaya başladı. Ben de peşinden koştum. Onu yakalayıp yaptığı şeyin yanlış olduğunu anlattnak istiyordum. Dar bir sokakta kıstırdım. Birden elini beline attı ve bir bıçak çıkardı. Bu kez ben kaçmaya başladım. Neyse ki o beni kovalamadı!" Sözü Danicla alıyor, "Lütfen gazetenizde yazın" diyor, "Avrupalı da olsa, Türk de olsa kadın kadındır. Erkekleriniz, çarşaflı kadınlara gösterdikleri saygıyı bizden esirgemesinler. Inanın, biz de bu saygıya layıkız!" Daniela'yla Norbert'e teşekkür ediyor ve Türk erkeklerine bayılan bir turist kız bulma umuduyla Sultanahmet'te yeniden dolaşmaya başlıyoruz. rine bayılıp bayılmadığını sorduğumuzda, "Açık sözlü olmamı ister misiniz?" dedi. "Elbette!" dedik. "Bence Türk erkeklerinin pek azı çekici. Heın çekici bilc olsa bir Türkle evlenmeyi asla düşünmem! Fl'irt bilcetmem! Türk erkeklerinin kadınlara karşı davranışları hiç hoş değil. Benim ülkemde kadınlar çok daha özgürdür. Erkeklerimiz, Türk erkeklerinden daha çekingendir. örneğin, bir Türk kızı Ingiltere'ye gitse kimse onun peşine takılmaz, giysilerini çekiştirmez, poposunu çimdiklemez" Vanessa'ya, Türk erkekleriyle Ingiliz erkeklerinin, görünüşte ne gibi farklılıklar gösterdiğini sorduk. "Türk erkeklerinin hemen hepsi bıyıklı ve esmer" dcdi, "Oysa ben bıyıksız, açık tenli, yapılı erkeklerden hoşlanırım. Bu yüzden ln giliz erkeklerini daha çekici buluyorum. Aynca Türk erkeklerinin giysileri itici. Jean'ler çok bayağı. Büyük kentlcrin dışında, görü1 nüşüne özen gösteren erkek yok gibi..; Her şeye karşın, Vanessa da tatilini ülkemizde geçirdiği için hiç pişman değil. "Türkiye çok güzel, çok ucuz ve çok sıcak" diyor, "Ama bunca sıcağa karşın şortlarımızı, kolsuz tişörtlerimizi giyemedik. Onceleri giyiyorduk. Sonra herkesin bakışlarının bacaklarımızda olmasından rahalsızhk duymaya başladık. Artık uzun kollu tişört ve pantolon giyiyoruz. Insan alışıyor. Önceleri, sarkıntılığa uğradığıınızda bağırıp çağırıyorduk. Şimdi aldırmıyoruz. En iyisi aldırmamak. Yolda yürürken kimseylc göz göze gelmemeye çalışıyoruz. Bilmediğimiz yerlerde dolaşırkcn bile, nereye gittiğimizi biliyormuş gibi hızlı hızlı yürüyoruz. Durursak, hemen birisi yanımızda bitecek ve yardıma gereksinimimiz olup olmadığını soracak. Bu yardımseverliktir, anlıyorum. Ama yardım ettikten sonra çekip gitmiyorlar ki! 'Eh, biz size bir iyilik yaptık! Şimdi de sıra sizde!' diye düşünüyorlar. Artık bunun adı yardımseverlik değildir. 'Ayıp' diyoruz, yaran olmuyor..!' Vanessa'nın Türkçe "ayıp" deyişi öyle tatlı ki, hani insanın çekip gideceği varsa bile, o "ayıp"ı duyduktan sonra gidemez. "Biz buraya Türk erkekleriyle aşk maceraları yaşamak için gelmedik" diyor Vanessa öfkeli bir biçimde. "Havaalanında, uçaktan iner inmez çevremize bakıp, 'Aman tanrım! Bunlar ne müthiş erkekler!' diye şok geçirdiğimizi sanıyorlarsa, yanılıyorlar!" zimle yatmak hevesinde olduğunu belli etti. Bu yüzden, artık kimseyle konuşmuyoruz. Erkekleri kışkırtmamak için çok dikkat ediyoruz. Kimseyle göz göze gelmemek için, hep yere bakarak yürüyoruz. lstanbul'un kaldırım taşlarını ezberledik!" Türk erkekleriyle Alman erkekleri arasında ne gibi farklar olduğunu sorduğumuzda, Heike sözü alıyor: "Türk erkekleri, Alman erkeklerinden daha sert, daha erkeksi. Ama Alman erkekleri daha temiz ve bakımlı" Christiane, "Almanya'da, erkekler arasında fiziksel temas hemen hiç yoktur" diycrek söze giriyor, "Oysa Türk erkekleri arasında fiziksel temas çok fazla. El ele yürüyen erkekler var burada!" Bunun (Şeytan kulağına kurşun!) homoseksüeliikten değil, Türk insanının sıcaklığından kaynaklanan bir davranış olduğunu anlatıyoruz. lyice anladıklarından emin olduktan sonra, esenleşip ayrılıyoruz. Daha dansın ortasında... Monica bizim son umudumuzdu. Ne yazık ki, konuşmaya başlar başlamaz son unıudumuzu da vitirdik! lsveçli bir bilgisavar programcısı olan Monica Anderson, yirmi beş yaşında ve bekâr... Iki haftadır Türkiye'deymiş. Acemice çingene pembcsine boyanmış üç Turistln yere bakarak yürüyeni Vanessa'nın 'erkekten anlamadığı' daha konuşmanın başında belliydi. Kendisiyle esenleşip, şöyle erkekten anlayan bir turist kız aramaya koyuluyoruz. Bir park kanepesinde oturmakta olan iki turist kıza umutla yanaşıyoruz. Kızlardan birinin adı Heike Schubert, diğerininki Christiane Venjakob... lkisi de Alman ve ikisi de bekâr. Heike yirmi dürt yaşında bir hemşire. Christiane boşta gezermiş. Işsizlik sigortasından aldığı paranın bir böliimünü biıiktirerek, biraz da borç alarak çıkmış gcziyc. "Aslmda, biz turistik bir gezi yapmak istemiyoruz" diyor Christiane, "Türklerle konıibmak, dost olnıak, onların dünyasına girmek isiiyorıız. Ama kiminle konuştuysak, bi Vanessa'mn ağzında "Ayıp" sözcüğü Kadcrin cilvcsinc bakın ki, konuştıığumuz ikinci kız da Türk crkeklcrinc bayılan cinslen çıkmıyor! Vanessa Joncs yirmi yaşında, bckâr bir Ingiliz kızı. Ekonomi polilik öğreniıııi Röniyormıış. Bir kız aıkadaşıyla birliktc altı haftadır Türkiyc'yi geziyormuş. Güney kıyılaıını, Karadeniz kıyılarını, Göreme'yi, Konya'yı, Bursa'yı görmüşler. Türk erkekle Monica Anderson külüstür otobüsü dolduran doksan altı Ki>ilik bir lurisi kafilcsiylc birlikte geziyor Monica. Ama yinc de Istanbul'da cllcnmekıen kurtulamanıış. "Hcrkes her zaman aynı $eyi yapmak isicnıediği için, bazcn yalnız dolasıyoruz" diyor, "Ama genellikle küçük gruplar lıuliudt1 dolaşmayı yeğliyoruz!" Monica'nın dcdiğiııe göre, lsveçli kadınlar, erkeklerle aynı haklara sahipmis.. Ekonomik özgürlük, lsveçli kadınların ruj kadar, rinıcl kadar ahbkııı olduklan bir şeymiş. Bu yüzden İsveçli kızlaı evde kalınaktan korkmazlarmış. Zaıen çiftler bir iki yıl birli'ae ya>ar, anlaşabilecekleıine kafalart yatarsa evlcııirlermiş. Türkiye"de geçirdiği iki hafta içerisinde yaşadığı en ilginç olayı şöyle anlatıyoı Monica: "Aıkadaşlarımla bir restorana gilmiştik. Dans da edilebilen bir yerdi. Bir Türk clclikanlı beni dansa kaldudı. Dansın ortasında kulağıma eğilip beni sevdiğini, evlenmek istediğini süyledikten sonra öpmeye kalkıı. Dansın bitmesini bekleıneden yanından uzaklaştım!' Monica'ya, "Bir kı? arkadaşınız tek başına Türkiye'ye gelecek olsa, ona ne söylerdiniz?" diye soruyoruz. Gülüyor, "Istanhııl'a uğramamasını söylerdim!" diyor. Monica'ya teşekkür ediyor ve bir tek ııırisı kızı bile bayıltamamış olmanın verdiği bııruklukla Sultanahmet Alanı'ndan uzaklaşıyoruz. D âR 6\ VU6RldLU/i ÖR rîı 11