Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Ege'nin kokulu adası: Cunda NECATt GÜNGÖR M* kşamın hemeıı eşığindeM^ yız; güneşın hukmü kırıl# 1 miş artık; Bır kez daha K • muievekkıl, Ege'nin sonK • suz, derin sularına gömu^^^^^L lurken, çevresinı aliın ^HHHIH rengini andırır bır kanla K I ooyuyor, o altın renkli K • kan, mavı suların durgun w ™ yımınde dağılıp çoğalıyor, denizle bir çizgıde bırleşen bulutlara sıçrıyor; sonra biraz daha cansız, biraz daha ölgun batıp gıdıyor öyle... Mavi sulara, beyaz bulutlara, yeşil tepelere bulaşan o altın rengindeki kan damlacıklan da usul usul sılınip yok oluyor guneşin ölümüyle. Akşamın durgun sessiz rakı ve bahk kokularryla tütsülü, grı öncesı, berrak havası çöküyor ortalığa. Ayvalık'tan kalkan bır yolcu teknesi, suyun yüzunde koca bır kuş gibi, telaşla çırpınıyor, kanat vuruyor menziline doğru. tnsanlar, felekten çalacakları gecenin eşığinde duruyorlar sanki, suları yararpk giden teknenin içinde... Her şey gittikçe yaklaşıyor geceye... Meyhaneler kıyı boyunca sıralanmışYosun kokulu maviden koyu yeşile dönen ıjıltılı bir su gelıp varpıyor.o peş pe^e sıralanmış meyhanclerin ayak uçlarına... Garsonlar, öncelikle pahalı balıkları satnıa kaygılarıyla, purtelaş, masalarla mutfak arasında mekik dokuyor, ycni müşterilerle ılgileniyorlar... Zeytinyağının o ınce, uçucu kokusu, garsonların inadına rahat, ağır komilerın taşıdığı tabaklardan çevreye taşıyor. îik Çağ'daki adıyla Nasos.., Roma'yı, Bszans'î, Osrnarılıyı tarıı'mış, barındırrnış, niş. Kurtuluş Savaşı'nı görmfış ve bugüniere erişmiş.. Gumhıırıyetten adırıa Alibey Adası demişler, ama daha çok '^eki nnmıy!?. Cunda Adas* dlarak bilinip söyleniyor. dırmış, beslemiş; Kurtuluş Savaşı'nı görnıüş ve bugunlere erişmiş... Cumhuriyetten sonra adına Alibey Adası demişler ama, daha çok onDeğirmenden öleye, adanın arka kıyılarına dan önceki namıyla, yani Cunda Adası olarak dek bağlar, bostanlaı, larlalar sıralanıyor. Bu bilinip söyleniyor. Ayvalık'ın ftnünde sıralanan kıyılardaki kiını tarlalar, bosianlar, çoktan sayirmi iki adanın en büyuğü... tılmışlar, bıze söylenenlere göre; parası olanSokaklar, kıyıdan tepeye doğru tırmanıyor. lar ucuz ucuz kapatmışlar zamanında! Şimdi Se&siz, izbe, kapı önlerinde tek tük insanlar da tarla, bahçe gibi gorunüyor ama, bir gün peolmasa, terk edilmiş sanırsınız... lîvlerden akan lecek, kat kat evler konuverecek... öylesıne kopis sular sokak taşlarını karartmış, kucuk bir nuverecek kı, tarihı yapıları, adanın pitoresark oluşturmuş kendınce, baş aşağı sızıyor gu kini, o sarnıçlı, sofalı, çıkartmalı, avlıılıı, sü O akşam griliğinin öncesiııdekı gün ı^ığı kı nün her saatinde. Pis suyun çevresinde dola tunlu evleri daha bır gerıye ıtecek, geçmişin surıntılarıyla oluşan berraklığı yitırmemek için nan sivrisinekler kunıe kume konup kalkıyor larına gömecek... Çok değil, beş yıla, bilemcadanın sokaklanna dalıyoruz. Yavaş yava^ yı lar. Sokaklar tepeye doğru tırmanıyor ya, en din on yıla kadar bu dediklerimiz bir bır gerkılıp gıden, yok olan bir dönemin izlerini ta tepede eskı bır kiliseyle bir yel değirmeninın çek olacak... Yalnızca bağlar, bostanlar da şıyan evlerın resimlerini çeknıek istiyoruz... Bır kalıntıları var. Duvarları bile olmayan bir ka değil, ada halkının önetnlı bır geçim kaynağı yanıyla, ayakta durup her şeye direnen, bir ya lıntı bu. Yer ıle yeksan olmuş! önlerinde birer olan zeytinlikler dc bir uçtan elden çıkma siınıyla, içınden geldiği zengin geçmişiyle birliktc avuçluk bahçesı olan kadim evlerin çoğu yı recine girmiş durumda. Zeytın uretiminin iyisilınmeye yılz tutrnuş evleri dil ile anlatmanın kık dökuk, hatta kimileri, biraz ayakta dura ce gerilediği, ağaçların gıderek azaldığı, yozmümkılnu yok; mutlaka tasvirını alıp, sonra bilenler yani, ahıra dönüştürülmüş; koyuna laştığı da bir gerçek... Artık kalabalık aileleri, ustunde konu^malı diye düşünüyoruz. ku/uya, ata cşeğe baıınak olmuş... Adanın eski zeytin üreticiliğiyle burada tutnıak, besleyıp Batı Anadolu'nun eski yerleşim bölgelerin günlerini anımsatmak amacıyla hâlâ ru/.gâra, barındırmak eskisi kadar kolay değil... Aıleden biri burası. Antik Çağdaki adıyla Nasos... kara, kurda, kuşa ve de insanoğlunun insafı ler çözülüp dağılıyoı nıcedir. llçe merkezleriRoma'yı, Bizans'ı, Osmanlıyı tanımış, barın na karşı direnen yapılardan biri de, sonradan ne, illere, hatta Almanya gibi ıllkelere göçuyor döşenen asfalt yolun kıyısında, cağını yitırmiş şövalye edasıyla dikilip duran bir başka yel değirmenı. Kolunu kanadını kaptırmış bu direnme savaşında! Oyle bır başına, öyle pervanesiz, kanatsız... Içirji samanla doldurmuş bınleri. Nice ru/gâıla savrulmuş, nıce buğday öğütmüş, nice aç ınsanı doyurmaya aracı ol muş... Şimdi bir garip! 16