06 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Silivrikapı'nm yan tarafmda yeşil.kocaman bir türbt vardır.Türbenin içinde, birisinin klme ait olduğu belirlenemeyen ikimeıardan ikinchi Fatih'in askerlerinden(l) Elekli Dede'ye ait. Çulsuz bir divane nasıl şanlı bir cengaver olur? ürkiye çingenelerinin geçmişini karıştırırken karşıma ilginç bir tip • altına alarak hırpaladığını ve kadının da acıyla yatında bir kez konuşuyor. Bir gün yanına geçıktı. Elekçi Dede haykırdığinı görmüş. Dede'nin bir diğer önem len varlıklı bir kişiye selam vererek, gayet ağnamındaki bu kişi li ö/.elliği de hiç konuşmamasıymış. Bu gele dalı bir dille (ben anlamını yazıyorum) şöyle nin on yedinci yüz ncğini bir kez bozmuş ve yakın bir dostunun demiş: "İnşallah beni yıkayıp, kefenleyerek yıldan günümüze ısrarı üzerine şu sözleri söylemiş: "Azizim, be kapının dısına defnedersini/. Mezanmı yürek uzanan hikâyesini ni niçin bu kadar izaç ediyorsun? Allah'ın bir oynatmasına muptelâ olanlar ziyaret ederek, izlediğimde, şaşır kulu ve dindar bir Müslıiman var mı ki, onun mezar toprağımdan bir a/ını su ile ezip içertıcı sonuçlara ulaş la konuşayım veya ona selam vereyim? Veli lerse şifa bulurlar." Dede bunları söyledikten tım. Finali başta yullah'lara kötii insanlarla bir defa bile konuş hemen sonra düşüp ölmüş. Evliya, Elekçi'yi işte o adamın gömdürdüğünü ve mezarını anlatıp işin tadını kaçırmadan, "Elekçi" ilc mak yakışmaz." " h a f a k a n " derdi çekenlerin ziyaret edip şifa tanıştığım noktaya dönmek istiyorum. Eremya Çelebi, oldukça kısa sayılabilecek bulduğunu yazıyor. Söz konusu Dede'ye, ilk kez 16371695 ara eserinde önemlice bir bölüm ayırdığı Elekçi yn< dönemde yaşamış iki Çelebi'sında yaşamış olan Eremya Çelebi Kömürcü Dede'nin mezarının bulunduğu yere bir türnin anlattıklarında ayrı noktalar yan'ın Islanbul Tarihi'nde rastladım. Kömür be yapıldığını ve üzerine de alamet olarak eleda vardı, ama benzerlikler ağır cüyan, eserinin 1670'Ii yıllarda kaleme aldığı ğinin asıldığını söylüyor. O dönemde mezara basıyordu. Giderek daha fazla dördüncü faslında Silivrikapı'daki çingeneleri bakan türbedarlar, buranın bir şifa yeri oldumerak etmeye başlamıştım. Acaanlaürken, kapının dışında da Elekçi Dede' ğunu belirtiyorlarmış. Yalruz çevredeki insannin mezarı olduğundan söz eder. Ardından bu lar değil, önemli kişilerin hanımları bile ara ba Silivrikapı'da Elekçi Dede'nin türbesi hâlâ duruyor muydu? Yoksa yıllar ya da bir dokişinin hikâyesini anlatmaya başlar: balara binerek buraya gelirlermiş. TUrbenin " O daima elek yer ve cingenelerin pışinde en önemli özelliği, kısır olan ya da erkek ço zerin acımasız kolu dedemizi tarihe gömmüş gezerdi. Kendisine acıyanlar ona elek yedirir cuk doğurmak isteyen kadınlann, mezar ba müydü? İşte bu çelişik duygular içinde, yola çıkmadan öncc, Mehmet Halit Bayn'nın Islerdi. Bu adamın viıcudu kapkara kesilmişti. şındaki ibrikleri alarak içindeki suyu göğüslanbul Folkloru adlı kitabına göz attım. Bu Yaz kış çıplak gezer ve 'öksıu' de dikilmiş bir lerine, karınlarına, göbeklerine ve 'vücutlarıkitapta Istanbul'un ziyaret yerleri ile ilgili bir halde dururdu. Bir eliyle eleği yer, diger eliy nın en mahrem yerîerine' sürmeleriymiş. bölüm olduğunu hayal meyal hatırlıyordum. le de •Mefred Baba'yı tutardı. (Kömürcüyan'ede'nin hikâyesi ilginçti, ama ne Eîvet, böyle bir bölüm vardı ve daha da ilginın tırnak içindeki sözcüklerle neyi anlatmaya derece doğruydu? Izleri takip ci 157'nci sayfanın karşısında 'Elekli Baba' çahştığı açık. Ben daha fazla açıklamaya kaledince Kvliya Çelebi Seyahatna ibaresi bulunuyordu. " E l e k ç i " , Elekli, kıp da bazı komisyonların kulağına kar suyu mesi'nin birinci cildinde de Elek " D e d e " ise Baba olmuştu. Eee, ne de olsa arakaçırmak istemiyorum) TUysUz bir adamdı ve çi Dede'den bahsedildiğini se dan dört yüz yıl geçmiş, o kadar olacak arhayvan gibi düşkündü." vinçle gördüm. Eremya Çelebi Kömürcüyan tık, dedim ve okumaya başladım: Eremya Çelebi KömUrcüyan'ın yazdıkları ile aynı yüzyılda yaşayan Evliya Çelebi'nin "Sillvrikapısı dışında ve kapıdan çıkınca sag na göre, 1653 yılında ölen Elekçi Dede'nin ce (16111682) tanıklığı bilgiyi pekiştıriyordu. Senazesi pek görkemli geçmişti. BUyUk bir ka yahalname'sinde Silivrikapı'nm dışında, sağ laraflaki türhesinde yalmakladır. Bu zatın islabalık toplanmıştı. İlginç olan, herkesin elin tarafta görülen türbede gömulıi kişinin Mus mi Muslihiddin'dir." Keyfime diyecek yoktu, buraya kadar her de bir kefen taşımasıydı. Herkes birbirine, lihiddin adını taşıdığını söyleyen Çelebi şöyle şey satır satır birbirini tutuyordu. Ama takip Elekçi Dede'nin rtlyasına girerek kendisinden devam ediyor: eden açıklamayı okuduğumda ağzım bir kakefen istediğini anlatıyordu. Onemli devlet rış açık kalıverdi: "Elekçi divanesi dilsiz bir divane idi. adamları da ellerinde kefenle geldiğinden, De"Kendisi birinci Fmeviye halifesi Mııaviye de'nin kimin bezine sarmalanıp gömüleceği bir Bi'emrillah elekten başka bir şey yemezdi. zamanında tsıabul'un Araplar larafından mutürlü belirlenemiyordu. Nihayet Sadrazam Klekçi avrallan bu divanenin yanı sıra gidip Melek Ahmet Paşa (herhalde onunki saf ipek murat ettikleri adamı deliye gosfererek, o ada hasarasında Arap ordusu kumandanlarından Ebu Eyyub'un bayraktarı imiş." tendir) bir kefen yollayarak tartışmaları niha ma musalla( etlirip elek aldırtırlar. Divane ise Hayda!.. Bizim baldırı çıplak Elekçi Baba yete erdirdi. ölen sanki ünlü bir din adamı ya söı konusu eleği kırarak çemberini atıp geriArap ordusu bayraktarı olmuştu! Peki ama şu da sultanmışçasına büyük bir cenaze töreni ya sini helva gibi agzını köpiirdeterek yedikten "elekçi"lik nerden geliyordu? Okumayı sürpıldı ve namaz kılındı. Ermeni tarihçimiz, sonra suyunu sıizerek sefa ederdi." Ünlü seyyahımız, Dede'nin hiç abdest etme dürüyoruz: "Bence bu kişi bir yaban adamı ya da "Halkın rivayetine göre Elekli Baba, saglıtorlaktı" diye fikrini belirttikten sonra, Top diğini söyleyerek, bilgilerimize değerli bir katkapılı papaz Margos' tan dinlediği bir olayı kıda bulunuyor. Ayrıca onun hiç konuşmadı gında şimdi türbesinin bulunduğu yerdeki aktanyor: Papaz bir gün, Hisardibi yolundan ğını belirterek, Kömürcüyan'ın tanıklığını güç dükkânında elekçilik eder ve kazancını faklrgeçerken Elekçi Dede'nin bir cingene kadını lendiriyor. Evliya Çelebi'nin Elekçi'si de ha lere verirmiş. Öliince diikkânının bulunduğu Elekli Baba'nın önlenemez yükselişi GÖKHAN AKÇURA A D yere gömülerek üzerine türbe yapılmış ve vasiyeti geregince yaptıgı elekler liirbesine asılmıştır. tslanbul kadınları, Elekli Baba'ya isteklerinin olup olmayacagını anlamak için başvururlar." Mehmet Halit Bayn'nın anlattığına göre kadınlar türbede namaz kılıp dua ettıkten sonra, içlerinden ."lslediğim şey olacaksa elekler saga dönsün" diye niyet ederek, heyecan içinde beklerlermiş. Eğer ziyaretçinin isteği olacaksa elekler sağa, olmayacaksa sola dönermiş. Elek sağa dönerse, ziyaretçi Baba'ya adak adar, isteğine kavuşunca da adağını yerine getirirmiş. Yazaıın belirttigine göre, o yıllarda (1946) Elekli Baba'nın türbesi harabc halindeymiş ve onu eskisi gibi ziyaret eden ve adakta bulunan da yokmuş. Islanbul Folkloru, Mehmet Halit Bayn'nın diğer kitapları gibi yoğun bir gözlem ve derlenıeye dayandığından; aradan gcçen yüzyıllar boyunca "Elekçi Dede"nin kimliğinin halk kültüründe değiştirildiğini kabul etmekten başka çare yoktu. Herhalde çıplak, konuşmayan, elek yiyip kapkara kesilen bir divanenin evliya olmasındansa; Emevi ordusuna bayraktarlık eden bir civanmertin turbesini ziyaret etmek daha anlamlı olacaktı. Ama başarısız bir kuşatmada düşman ordusunun bayraktarlığını yapan bir kişiye Bizanslıların nasıl dükkân kurup elek sattırdığını anlamak kolay değildi. Kitapta, kırk yıl önce türbenin perişan hali öylesine anlatıhyordu ki, Silivrikapı'ya gitsem de bir şey bulacağımı hiç sanmıyordum. Ama her hikâye gibi, bu yazının da bir sonu olaca ğından, şöyle ya da böyle son vazifemi yapmak için yola çıktım. Taksim'den iki dolmuş değiştirerek Silivrikapı'ya vasıl oldum. tvet. Kapının yanında yeşil, kocaman bir tüıbe bütün ihtişamıyla beni bekliyuıdu. E vet, Emevi ordusu bayraktarlığını dediğim gibi ben de pek tutmumıştım. Bir Arap yerine Türk evliya tercih edilirdi. Hem Eyyub İstanbul'u alamamış, Fatih ise almıştı. Muzaffer bir ordunun askeri bir Türkün mezarı... Çok daha anlamlıydı elbette. Bizim"öksüz"ü havada Elekçi Dedemiz, artık hem ziyaretçileriıı manevi duygularını doyuruyor, hem de "fetih" ordusu mensubu olarak milli bir görevi yerine getiriyordu. Bu ikili işlev, türbede iki mezar olmasıyla simgelenmek isteniyordu belki de, kimbilir... Ayrılırken kimsenin görmediğine emin olunca Dede'nin mezarına göz kırptım, "Fazla böbürlenme, biz senin eski halini de biliriz" diye son sözümü de söyledim. 15
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle