Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
"Müziğe, çocukluğumdan beri ilgi duydum, diyebilirim. Nola, usul, solfcj dersleri aldını. Dörl beş yıl kadar. Bu, az zaman değil. Hcmen hemen bir tahsil gibi... Eli kulağa atıp söylemek değil; anlayarak... Mesela sahncdc muhayyer istiyorum değil mi? Oradan kemanla diyelim gülizar geçiyor bana; ben bunu yutmanı. istediğiın nıakama geçinceye kadar beklerim... Böyle. Çevrcmde nasıl karşılandı? Tabii iyi karşılanmadı başlarda... F3ir yakınımı/, "Nezahatiııi kaybedersin!" diye karşı çıktı, mukaveleyi imzalarken kolumtı tuttu, hiç unutmam... Tabii bcn kendimden emindim. Onların korklukları şeyler olınadı. Belki onların da haklı oldukları yanlar vardı; ırısan kendini bildikteıı sonra... Değil mi?" Sahneye nasıl cıkardınız? Sizin iinlü bir mendil sallayısınız vurmış... Ben gurmedim de söylüyorlar, dııyuyoru/... () zamanki sahne adabı, dinleyicilerin düzeyiyle şiındikileri karşılaşlırır mısınız? Şanatyıların hirbirleriyle ilişkisini? "Ben, Müzeyyen'le münavebeli çıkardım. Diyelim Novotni'de.. Hani klasik konserlcrde bir türküyle bitirirler ya, ben işte o sırada girerdim sahneye. O şarkılarını bitirir, lürküye geçer, bcn de türküsüne iştirak ederek sahneye girerdim. Tabii kıskançlık diye Dir şey yok... Aramızda böyle şey olmazdı. Şimdiki gibi öyle, yok senin adın şöyle ya zik dinlemeye gel, değil mi ama? Sahnedeki sanatçıyı dinleyen kim? O zaman ne diye geliyorsun? Para ycmeye... Gürültüden hiçbir şey dinlenemiyor..!' O zamanki fiyallarla şimdikileri karşılaştırırsak... " O zarnanlar gazinoya bir lira giriş iicreti alınırdı. Hir lira da az para değil tabii. Hesabını yapamam, şimdi kaç lira? Biz de kırk lira alırdık mesela. Bu, benim aldığını, as Bir kere Celâl Bayar'a rastlamıştım. Uzaktan... Devlet adamları resmi dururlardı. solist ücreti. Bıraktığım yıllarda da (1952), 145 lira alırdım. Neden yüz elli değil de, yüz kırk beş, diyeceksiniz: Beş lira çok büyük paraydı. Şimdinin elli bini belki... Belki daha fazla!" Bir dc scmt gazinolan varmış Istanhul'da... Ilalk malineleri olurmuş... "Ulurdu. Suadiye'de, Salacak'ta, Kartalda, efenditn, Çubuklu Gazinosu... Boğazın iki yakasında... Ben yıllarca, her pazar Beyaz Park'ta söylerdim. Halk gelirdi. Benim türkülerhni severlerdi... Şimdiki türküler de otantikliğini yitirdi. Hrkekler yaka bağır açık söyliiyorlar. TRT izin vermiyor, verse daha ne açılıp saçılmalar olacak, görün... Türkiinün bir yerinde "gapı" diyor sftzgelimi, bir yerinde "kapı" diyor. Dikkatsiz! Ben folklora önem veririm. Yerel deyişleri korumaya özen gösterirdim. Karadcniz yöresinde bile, aynı söz, başka başka kullanılır. Bunlara dikkat etmek gerek. Şimdiki türkülerde eskisi kadar mahalli söz yok; Türkçenin ağızları yok... Belki buna sevinmek gerek. Bilemiyorum, yoksa olumsuz bir gelişme mi? Türkülerde eski mana yok, orası doğrıı. Içteıı değil, belki o yüzden... Sonra bakıyorum, gidip bir bölgeden türkü derliyor, benim diye cıkıyor sahneye. Olmaz öyle şey. Bestesini sen yapmışsan, senindir. Yahııt sözü senindir, beste başkasının. Sahibi bilinmeyen eser anonimdir, biliyorsunuz. Anonim halkın ortak malıdır!' Yüz kırk beş lira yevmiyeyle Jstanbul gazinolarında assolist olarak sahneye çıkan Zchra Bilir, 1952 yılında dünyaevine girip sanat hayatını anılar albümiine kaldırıyor. O albümde neler saklı neler... (Ne yazık ki, onea ısrarımıza karşın albümündcn hiçbir resim alamıyoruz; bu konuda ağzı yanmış, daha önce verdiklerinin hiçbiri geri gelmemiş! Bunun cezasını da biz çekiyoruz.) Yılın belli zamanlarında, bir dönemin assanatçıları, eskimeyen eskiler olarak, Zelııa Bilir'in kendi deyimiyle "fosil sanatçılar" tsmail Şençalar'ın önderliğindc bir araya geliyor, kadim zamanları yâd ediyorlar... Yine Müzeyyen, Mualla, Perihan, Hamiyet, Safiye... Ve Zehra. Ne Sarayburnu Gazinosu var şimdi, ne Novotni, ne Salacak, ne ötekiler. Devir, o devirler değil... Sular gibi akıp gitmiş zaman. Ezo Gelin türküsünü söylemiyor Malatyalı Fahri. Gazeller, uzun havalar, içli şarkılar unutuldu. Bir dönemin duyarlığı tükenmiş durumda bugün. Şimdi bir arabesk dönem yaşıyoruz. Şimdi İstanbul kenti de Anadolu insanı için gurbet olmaktan çıktı. Alaturkadan çok, klasik Batı müziğini dinlemeyi seven fsmet Pa$a bile yerini, çapsız, kUltürsüz, arabesk politikacılara bıraktı çoktan... Her şey, bundan kırk yıl kadar önceydi... D ~A*gö smet Paşa ile ğhhiçbir anım olmadı. Onu hiç gazinolarda ğO s o a o • r 'T»<!"!/#. * , ı v r « .v ... Öyleyse yaparım. zıldı, benim adım böyle yazıldı... Mendile gclince... Bu mcndil çok önemli. lîaksanıza siz bile biliyorsunuz! Efendim mendil, folklorik bir unsur olarak önemlidir. Bcn o devirde sahneye, değişik bir kıyafet olsun diye şalvar, cepken, yemcniylc çıkardım, papuçlar çarık biçiminde. Tamaıncn mahalli bir kıyafet. Bunlar olunca, eldc mendil olmadan olmaz tabii. Dikkat edin bizim insanımıza: Ağlar, elinde mendili vardır; yolcu geçirir, mendil sallar; çalışır, terini mendille siler; sevgilisine armağan düşünür, mendil verir; çarşıya pazara çıkar, aldıklarını mendile sarar... Şarkılarda, türkülerde, mânilerdc hep mendil vardır. O yüzden mendili önemsemişimdir. önce mendilim görünür sahnede, öyle girerdim... Millet anlardı sıranın bana geldiğini... Lebaleb dolardı benim söylediğim gazinolar. Dinleyicide de bir kibarlık vardı clbet. Şimdiki gibi değildi. Tabii harp yılları, yine belli bir kesim gelirdi gazinoya. Karartma olduğu için karanlıkta okurduk. Kimseden çıt çıkmaz. Karanlıkta sigaralar, yıldız böcekleri gibi yanıp söner. Bir âlem olurdu...Küstahlık yoktu sanatçı. ya karşı. Hariçteıı gazel okunmak yasaktı! Saygı vardı. Ben çoktandır gitmiyorum gazinolara. Orada adamlar iş konuşmaya geliyorlar. lşini işyerinde konuş, gazinoya mü Olmadı. Ne düşündüğümü anladı. Istanbul, Eminönü Meydam'nda iki güvercln. (Fotoğraflar: ESDER ERKEK)