25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

'Kısa'dan hisse... Dünya Basketbol Şampiyonası bitti; ama kavga bitmedi... 1.60'lık Tyrone Bogues, şarlatan bir cambaz mı?... Amerikan basketbolunun "kısa"ları arasında Bogues'un yeri neresi?.. DENÎZ GÖKÇE ünya Basketbol Şampiyonası (Mundobasket'86) geçen hafta sonuçlandı. Üzerinde uzun tartışmalar açılan final maçı, ABD'in Sovyetler karşısındaki tek basketlik üstunlüğü ile bitti. Bu sonuç seyircilerin dikkatini iki soru üzerine çekti. Bir, televizyondan yayımlanan iki maç ile bir anda kamuoyunun sevgilisi haline geliveren bacaksız Tyrone Bogues, gerçckten söylenildiği kadar büyük bir sporcu muydu? İki, anlışanlı Sovyet takımı nasıl oldu da bu bacaksızın ordusuna, "yirmi yaşında bebelere" yenildi? Bir "Amerikan icadı" olan basketbola Amerikahlar, "game of inches" yani "uzunların oyunu" derlcr. Abdülcabbar ve son yıllarda ortaya çıkan Manııte Bol ve Nabonis gibi, iki metre yirmi santimi aşan basketbolcuların resimlerinc bakanlar, bu oyunun gerçekten uzun boylu sporcular için olduğunu düsünebilirler. Ancak, "Erkekler sanşınlan sever, ama esmerlerle evlenlrler" deyişinden esinlenen bir basketbol atasözüne göre, baskctbolda, "Uzunlar ilgi çeker, kısalar maç kazanır." lster inanın, ister inanmayın, basketbol takımlarının kilit oyuncuları kısalardır. Bu kural basketbolun anavatanı olan Amerika'da da böyledir. BugUn modern basketbolda uygulanan bUtün hilelerin, teknik özgünlüklerin çoğunıın kaynağı kısalardır. Arkadan pas, ters turnike, bacak arası, topu arkaya saklama, arkadan dolaşıp top çalma, hep Bostonlu Bob Cousy devrinden kalma hareketlerdir. Bilindiği gibi Bob Cousy, evinin lambalarını iskemleyi sehpanın üzerine koymadan değiştiremezdi. Aslında on kez "All Star" takımına seçilmiş olmakla birlikte, Bob Cousy tarihin en önemli kısasıdır denilemez pek. Sadece beş defa All Star'a seçilmiş olan Nate Archibald (Tiny), 197273 sezonunda profesyonel liglerde ortalama 11.4 assist ile, sayı kralı olduğu yılın assist krallığını da kazanmıştı. Archibald dışın D nanlar aldanıyorlar. Bizim bücür, Wake Forest Üniversite Takımı'nın gerçek bir asıdır. Wake Forest Üniversitesi, Atlantic Coast Conference denilen ve North Carolina, Maryland, Georgia Tech Virginia gibi ünlü takımların bu Bogues'un oyunu hızlandırması karşısında Sovyetler "adam adama" yerine "alan savunması"na geçmeliydiler. lunduğu bir ligdir. Bu ligin herhangi bir takımında oynayan bir oyuncu, Avrupa'nın neresinde olursa olsun "as oyuncu" olacaktır. Ayrıca Bogues'un gerçek performansı, maç BİZDEKİ KISALAR VE HÜDAİ... HAŞAN CEMALÎ " Ikemizde son 30 yılın ortalaması alınırsa, kısalar yönünden I I şanslı olduğu ortaya çıkar. işte bu yıllarda Turhan Tezol, ŞenI I gün Kaplanoğlu, Mehmet Baturalp, Önder Okan, Nur Germen, * ı» ^^r Yavuz Kıvaner gibi oyuncular, verilen görevleri yerine getiren U \ üstün nitelikli elemanlardı. Ancak son 10 yıla geldığimizde basket \ bolda boya ve sisteme verilen primin ters etkisi ile komple "kısa" pek \ yetişmez oldu. Bugünkü kısalardan söz etmeden önce, 19501968 yılları arasında oynadığı basketbolla dikkati çeken Hüdai Budanur'dan bahsetmek gerek. Darüşşafaka'da basketbola başlayan Hüdai'nin yıldızı Beçiktaş'ta parladı Kısa boyuna rağmen yaptığı basketlerle adından sık sık söz ettiren Hüdaı, mart 1957 yılında istanbul'da oynanan Beşiktaş Istanbul Karagücü maçında, takımının tüm sayılarını yaptı. Bu müsabakadan Beşiktaş 11056 galip ayrılmış ve Hüdai yaptığı 110 sayı ile erişilmesi imkânsız bir rekorun sahibi olmuştu, Basketbolumuz bugün bir Hüdai nitelikli oyuncu arar oldu denilebilir Basketbolumuz uzun eksikliğinin yanında, seksenli yıllarda kısa problemi ile karşı karşıya kaldı. Offguard ve playmaker şeklinde ikiye ayrılan kısalardan, ülkemizde milli takım düzeyinde oynayabılecek oyuncu hemen hemen pek yok. Eskiler sakat ve formsuz. Yeniler ise hazır değil. Bir tek oyuncu bu özelliklere tek başına sahıp olamıyor. Necati'nin tecrübe ve biîgisı, Aytek'in dripling ve sayı potansiyelı, Aliço'nun sabrı, akıllı ve hatasız oyunu, Hakan ve Ihsan'ın fiziği, ihsan'ın sürati, Behçet ve Birtan'ın yürekleri ile savunmaları, Levent'in sayı potansiyelı bir veya iki oyuncuda toplanmış olsa idi, bu gibi problemlerden söz edilmeyecekti. D Atlanta Hawks takımında yer alan ve bu yıl "Smaç şampiyonu" seçilen Spud Webb sadece 1.70 boyunda. da, meşhur Moses Malone, 198081 döneminde 78 faul atışını da peşpeşe sayıya çevirerek, inanılmaz 0.958 isabet yüzdesi sağlamtştı. Gene kısalardan Freddie Brown, 1980 yılında bir sezonda üç sayılık atışlarda yüzde 44 gibi yüksek bir yüzde sağladı. Diğer bir üstün kısa, Kevin Porter ise 1979 sezonunda 29 assist ile profesyoneller rekorunu elinde tutuyor. "Atlanta Havvks" takımında oynayan ve bu yılın smaç şampiyonluğu unvanını kazanan Anthony Spud Webb ise yalnızca 1.70 boyunda ve 60 kilocuk. Korkunç bir sürat ve enerjiye sahip olan Webb için 110 santim sıçramak işten bile değil. Peki bütün bu saydıklarımızın yanında Tyrone Bogues'un yeri neresi? Amerikan basketbolunu biraz yakından tanıyanlar için bu soruyu cevaplamak pek zor değildir. Amerika'da kaliteli basketbolcu, kaliteli üniversite takımında oynar. Diğerlerine ise "sokak basketbojcusu" denir. Bogues'un hangi takımdan geldiğini incelemeden, bu fakirin lspanya'ya eğlence için getirildiğini sa larda ortaya koyduğu oyun ile değerlendirilmemelidir. Bogues çalıştırıcısı tarafından finalden önceki maçlarda iyi şut atan ve disiplinli beyaz oyuncu Kerr ile takımı hızlandırmak için birlikte oyuna sokuluyordu. Ancak Bogues, savunma ve hücumda o kadar hızlıydı ki, takımı biraz dengelemek için gerçekten disiplinli Kerr'e ihtiyaç vardı. Diğer taraftan, Bogues dışarıdan isabetli şut atamadığı için Kerr gibi iyi bir şutör ile birlikte oyuna sokuluyordu. tşte Sovyetler'in neden yenildiği sorusu da burada cevaplandınlabilir. Eğer Bogues oyunu hızlandırırken Sovyetler yavaşlatsaydılar ve savunmada "adam adama" yerine "alan savunması" yapsalardı, Arjantin'in uyguladığı üç uzunlu alan savunması karşısında olduğu gibi, Amerika maçı alıp götüremeyecekti. Bu arada Bogues'un dış şut zayıflığı da sırıtabilecekti. Ancak Sovyet koçu ve oyuncuları biraz hacıbabalardan korkularından, biraz da "nasıl olsa yeneriz" inamşından, basketbol oynamayı unutunca, pek güçlü ve dengeli bir takım olmayan Amerika'ya maçı kaybettiler. ABD'nin hemen tüm sayılarını, üç uzunun (iki Smith ve Robinson) attığını gözönüne alırsak, pota dibini üç uzunla tutmanın cezasını, Sovyetler'in maç kaybederek ödedikleri ortaya çıkar. Arjantin'e galibiyet getiren bu taktiği uygulayamayan ve maçın kaderini ABO'nin inissiyatifine terk eden Sovyet koçu Obukhov'u şimdi tutup Sibirya'ya sürseler reva değil mi (!).. Bir de Amerikan takımının "bebelerden" oluştuğu söylentisi var. Gerçi, bu takımın Amerika sınıflamasına göre dördüncü, beşinci takım olduğu yolundaki iddialar doğru sayılmalı. Draft'te profesyonel takımlara transfer olan 150'den fazla oyuncu bu takımda olmadığına göre, bu takım Amerika ölçülerinde gerçekten bir sıra takımı. Ancak atlanmaması gereken bir gerçek var: Acaba dördüncü sınıf bir Amerikan takımının oyuncuları ger çekte ne düzeyde olanaklara sahipler? Bazı tahminlere göre, ortalama bir üniversite oyuncusu salon, çalıştırıcı, kondisyon merkezi, sağlık organizasyonu, teşkilat gibi yönlerden çok yüksek bir altyapı ile desteklendiği gibi, hediye ve masraf şeklinde verilen paralarla (otomobil, ev, yemek, seyahat gibi ayni ödemeler de olabilir) daha lise düzeyinde, yılda 20 bin dolara varan bir gelir düzeyine oturmaktadır. Bu rakam Avrupa'da profesyonellerin kazancından bile yüksektir. Yirmi iki yaşındaki bir Amerikan sporcusunun, yirmi sekiz yaşındaki bir Sovyet profesyonelinin (onların amatörü de profesyoneldir) dayandığı yatırtma eşdeğer bir yatırımı temsil ettiği gerçeği böylece ortaya çıkar. l, Final maçırun ortaya koyduğu bir gerçek daf ha var: Sabonls ve "güniinde bir \Valters" gibi oyuncular, belki ABD düzeyine yaklaşmaktadırlar; ama esas geride kalan lojistik altyapı, yaratıcılık, cesaret, teşvik gibi konularda Sovyetler, Amerika'nın fersah fersah gerisindedir. Anlamsız bir "adam adama" savunmada, ağır ve yaşlı beyazların, genç ve çabuk zencileri altedeceğini uman Sovyet koçu Obukhov, tüm eleştirilerin tek hedefi olmalı. Gene de aklımızdan şöyle bir kurgu yapmamız yararlı olur kanısındayım: Eğer dümdüz oynayan Robinson yerine, Saboriis ABD takımında yer alsaydı neler görecektik kimbilir? Çünkü basketbol bir takım oyunudur. D 15
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle