Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
A llah, bütün kız babalarının belasını versin!' Tezek sobasının ısıttığı odada, Hacı Osman Taş'ın bu sö7İeri bır anda havada donup kaldı. Misafir odasındakilerin birçoğu " k ı z " babasıydı vc cv sahibi Hacı Osman Taş'ın bu öfkeli kukreyişi, odadakilerin nefesini söndürüp buz gibi bir hava yaratmıştı. Gerginlcşcn havayı biraz olsun yatıştırmak için: "Hacı Osman amca, senin kızın var m ı ? " diye sordum. Sigarasından derin bir nefes çektikten sonra ak duşmuş sakalını sıvazlayıp, " ı k i " dedi, "altı erkek, iki kızım var; ama ben kızlarımı verirken başlık parası almayacağım!" Hacı Osman Taş'ın bu sözlerine odada bulunan çocuklar bile güldüler. Güldüler, çünkil biliyorlardı ki babalar kızlarını başlık parası almadan kimseye vermezler. Yörede bu töredir, değişmez bır kanundur. Bastıracaksın en az bir milyonu, alacaksın kızı. Başlıksız kız vermek, değersiz bir rnalı sokağa atmak gibidir. Bastıracaksın en az bir milyonu, alacaksın kızı. Hcm de görmeden, gorulmeden. Kör, topal olduğuna bakmadan, bakılmadan... Ne çıkarsa, gelinın dc damadın da bahtına! Bitlis'in Hizan ilçesıne bağlı Kalkanlıkoy'de evinde misafir kaldığım ve kız babası olduğu haldc, "başlık parası" nedeniyle tum kız babalarına bela okuyan Hacı Osman Faş'ın evinden ayrılıp yolumuza devam ediyoruz. Karlı dağların zirvelerini bınbır güclukle aşıp geldiğim Van'ııı Bahçesaray bucağına bağlı Ulubeyli koyunde de aynı sorun karşımı/.a çıkıyordu... Anadolu'daki diğer köylere oranla, değişik bır ycrlcsim yapısı vardı Ulubeyli'nin Üç katlı, dört katlı toprak ve taştan yapılma cvler dağm yamacına üst üste yerlcştırilnıişti. Ulubeyli bir dağ köyü idi. Fkılecek arazısi kısıllıydı ve insanlar biı karış toprağa muhtactı. Bu nedenle heı türlü telılike gözonüne alınmış, dağ yamacına taş ve topraktan üç dört katlı binalar yapılmıstı. Ulubeyli'de yuzlerce çocuk, dağlardan ot, odun," çeşmelerden su, ahırlaıdan gubre taşıyan, çoğunun "karnı burnunda" annelerinin peşinde koşuyor, onlara yardım etınek için çırpınıyorlardı. Köyün yaşlıları, damlara, ağaç diplerine toplanmıs, bağdaş kurup oturmuşlar, sarma sigaralarını yakıp sohbete dalmışlardı. Ulubeyli'de gençler yoktu, çocukların babaları yoktu, kannları ve pcslerinde çocukları, sırtlarında küfelerıyle koşuşluran kadınların kocaları yoktu. Hepsi gurbettevdiler. Çocuklar babalarına, kadınlar kocalarına, yaşhlar oğullarına hasrettiler. lstanbul'daki işinden bir süre izin alıp köyüne gelen Abdullah Durak'ın evinin misafir odasında, muhtar Sıddık Şanlı şunları anlatıyordu bizc: "Mali durumu yerinde olmayan ekseri gençlerimiz bekâr kalmışlardır. Sebebine gelince, bugün başlık parası tam bir milyon. Bunu vatandas temin edemiyor, gurbette çalışıp biriktirmek istiyor. Bir milyon lirayı gurbette çalışıp nasıl biriktirecek, nasıl evlenecek? Gençlerımiz bu nedenle mecburen bekâr kalıyorlar. Gurbette yıllarca çalışıp bu parayı birikürip evlenenlerin de sorunları bitmiyor. Ortaya yeni bir sorun 'geçim derdi' çıkıyor. Adam evlendikten sonra bu defa geçimini sağlamak için gurbetin yolunu tutuyor." Genç bir adam, Adana'da, Mersin'de, Zonguldak'ta, tstanbul'da, yıllarca çalışacak, kazma kürek sallayacak, başlık parasını biriktirip köyüne dönecck ve evlenecekti. Evlenmek, sorunların sonu değil başıydı; bu defa geçim derdi gurbet kapısının yolunu açacaktı. Anadolu gençlerini yıldıran, onların korkulu rüyası haline gelen başlık parası, her geçen yıl artıp astronomik rakamlara yükselirken, akraba evliliklerinin cazip hale Anadolu liakı diğer köylere oranla Ulubeyli'nin değiiik bir yerltşim yapısı var. üç Kaıu, dört katlı, toprak ve taştan yapılma evler, dağtn yamacına üst üste yerleştirilmiş. Ulubeyli bir dağ köyü, ekilecek araıisl kısıtu. İnsanlar, bir kans toprak peşinde. evliliklerinden doğan sakat çocuklar, "başlık parası" kurbanı olarak yaşam savaşı verirken, bazı çocuklar da her şeyden habersiz "evlenerek" bu olayın kazazedelerı arasında yer alıyorlardı yatıp uyuyoruz." Ulubeyli köyündeki bu iki ilginç evliliğin bir benzeri de komşu Doganyayla'daydı... Hvlerin futbol sahası gibi geniş damlarından birinin üzerinde çevreyi seyrediyoruz. Köyün muhtarı Abdiilbaki Bozd, eüeri cebinde dolaşan küçük bir çocugu gösterip, "Bekârlık Nihat'm da canına tak demış olacak kı, gidip karısını getirdi" diyor. Nihat Bilim de kendisinden dört yaş büyük eşi Narime ile dört yıl önce yine akrabalar arasında yapılan bir değiş tokuşlu evlilik sırasında başgöz edilmişler. Imam nikâhlı eşinden ayrı yaşamaya, ancak dört yıl sabredebilen Nihat da bakmış olacak gibi değil, dayanmış kayınpederinin kapısına, "Ver karımı" demiş. Şimdi 12 yaşındaki Nihat Bilim ile 16 yaşındaki eşi Narime balaylannı yaşıyorlar... Nihat hep gulüyor, kaçıyor ve konuşmuyor. Onun yerine muhtar Abdülbaki Bo/yel, Şeyh İhrahim Arvas'ın yaptırdığı ve köy halkının kullandığı banyoyu gösterip şunları söylüyor: "Onun ııtangaçlığına bakma; her sabah herkeslen once gelip banyosunu yapıp ({ider."( ' "Değiş tokuş" başlık parasına kolay çözüm Başlık parasından yılan, başlık parasına çare arayanfar, " N e şiş yansın, ne kebap" diyerek bu işi en ucuza kapatmanın yolunu yeni bir " m o d e l " geliştirerek bulmuşlar... Köy sakinleri, hem şişi hem kebabı kurtaralım diyerek ortaya yeni bir model çıkarıp "değiş tokuş" sistemine başvurunca bu defa " y a n a n " çocuklar olmuş... Ulubeyli köyünde, kaldığımız evin misafir odasındaki sohbetımız dönup dolaşıp geldi, "değiş tokuş" olayına takıldı kaldı... İki yakın akraba çocuklarını evlendiriyor. Ziikrullah'ın ablası üç yıl önce llalime'nin amcasının oğlu ile evlendirilmiş. Bu evlilik sırasında, erkel tarafı kız tarafına başlık yerine kızları Zükruüah Umutlu, 12, Hatime 6 yaşında... Hayaşındaki Halime'yi vermişler, yani "d> lime'nin babası, kızınm biraz daha büyümetokuş" yapmışlar. Büyuklerin nikâhı, sint bekliyor koca evine göndermek için. küçüklerin nikâhı ile birlikte kıyılmış; Zükrullah 9, Halime "S yaşında... Arad: gelmesine neden oluyordu. Akraba üç yıl geçmiş; şimdi Zükrullah 12, Halin evliliklerinden doğan sakat çocuklar ıse, yaşında... Halime'nin babası, kızının bi çeşitli sorunlarla karşı karşıya, doktorsuz, daha büyumesinı bekliyor, koca evine ilaçsız, tcdavısiz bir yaşam savaşının içinde göndermek için... Zükrullah da karısını buluyorlardı kendilerini... Akraba buyumesini sabırla bekliyor... Ama siz, "damat Zükrullah"ın sabırla karısının büyüme<.ini beklediğine bakmayın! Ne damatlar var Ulubeyli'de, ne damatlar! yaşındaki Hüseyin Şanlı geçenlerde dayanmış kayınpederinin kapısına, "Neslihan'ı verin, evime götüreceğim!" demış. Neslihan'ın annesi, babası bir iü duşunmuşler, sonunda çaresiz vermişler yaşındaki kızlarım damat Hüseyin'e. Bekârlık Nihat'm canına tak deyince... Hüseyin Şanlı uç yıl önce yapılan değiş tokuş sırasında evlendiği Neslihan'ın elinden tutup dönmüş evine. Hüseyin Şa da diğer çocuklar gibi Türkçe bilmiyor, ancak tercüman aracılığıyla anlaşabilıyoruz. Sorduğum soruya şu cevabı veriyor: " H e p beraber yatıyoruz. Aynı odada; annem, ben, dört kuçuk kardeşim ve eşim Neslihan'la hep beraber Ulubeyli'de çocuklar babalarına, kadınlar kocalanna, yaşhlar oğuüanna hasret*. Nihat Bilim, 12 yasmda, eşi Narime ise 16 yaşında. Nihat, dayanmış kayınpederinin kapısına, " Ver karımı" demiş... Şimdi balayüannı yaşıyorlar. 17