29 Nisan 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

bir zamanlar sigara yakalama vlnçleri vardı. El biçiminde. Onlan da ben yaptım. OrUya çeşitli sigaralar kıımelenir, siz 25 kuruşa vinci yukandan a^agıya, sagasola hareket ettirerek, istediginiz sigarayı yakalamaya çahşırdınız." Çok lyı anımsıyoıum. Canım da sıkılmaya başladı doğrusu. O vinçlcrle, kahvelerde çok sigara yakalamaya çalıştım da. "Çay Ağaci" adını verdiğı oyun da onun buluşu. Fotoğraflarını gösterdı, nasıl oynandığını da anlattı ama ben pek kavrayamadım. Çok delıkli, çelik bilyelerle oynanan bir oyun. "Polisi uyutmak için öyle koyduk adını" diyor. "Kumar degil de bir çayına oynanıyormuş gibi." Sonunda, Mümtaz Tarhan tstanbul Valisı olup, bu tür oyunların hepsini yasaklayınca, bizim üstat da, rahat bir nefes almış. Kolay mı durmadan oyun aracı bulmak?.. O dönem için, "Kurullular memlekeli" diyor Selahattin Tonoz, "Milletin çocugıı Eyiip Sultan oyuncaklanna kaldı." Çakmağıyla sigaramı yaktı. "Şu çakmak bile yoktu memlekette" diye başını ikı yana salladı, "Birinin elinde küçük bir alel görseler casus diye karakola götürttrlcrdi. " Üstat, 1956 yıhnda, "Nabzomctre"yi bulmuş. Müşerref Hekimoglu Yeni Sabah'ta Bugun köşesinde, "Vatandaş Nabzını Yoklayabilecek" diye yazmış. Nabzometre kUçük bir kutu. Kutunun içinde bir ibre var. Bu ibre nabzın atış hızını gösteriyor. tbrenin altındakı n u m a r a t ö r de, nabzın bir dakikada ne kadar attığını... Kutuya ayrıca bir kronometre yerleştirilmış. Dakikaları gösteriyor. Sayaç pille çalışıyor. Alıcı nabza konulunca, nabzometre ışlemeye başlıyor. S. Tonoz'un su enerjisl aleti: Bu buluşun proje çalışması. lam 55 "makama" <;unulmuş 1969 yıhnda gazeteler, "Kırk sekiz yaşında, otuz sekiz icadı olan bir TUrk mucidi" diye söz ediyor ondan. Yine, boş durmamış. Yeni buluşu, "Yangın asansörü"nü kuşanıp, damlara çıkmış. Yangında cankurtaran olarak kullanılacak bu asansörün ağırlığı ıkı kılo. Çelik tellerden ve bir havalı frenden oluşuyor. Çelik tellenn ucunda insanın gövdeden bağlanacağı bir kayış var. Her olasıhgı duşünüp, taşınabilir asansörünüzü yanınıza alacaksınız. Aldınızsa, korkınayın, yangın çıkar çıkmaz asansörünüzün bir ucunu balkona bağlayın sonra, kayışınızı takın. Şimdi, içiniz rahat, kendinizi boşluğa bırakabilirsiniz.. Bizim üstat da almış asansörünu.bır apartmanın beşinci katına çıkmış. Aşağıya bakınca, korkuya kapılmış. Deney başarısızlıkla sonuçlanacakken, 17 yaşlarında yUrekli bir kız çıkmış ortaya. "Ben atlarım" demiş. Gazetecilerın önünde, kayışını bağlayıp başarılı bir iniş yapmış. "Eski guguklu saatların hava kelebeklennı esas alarak" gerçekleştirdiği bu asansör de gereken ilgiyi göremeden, unutulup gitmiş... farkı yok" dedi. "Ama, var.." Bir kablonun ucundaki düğmeye basarak makıneyı ray üstUnde soldan sağa doğru yürüttü. Resimleri poloroid karta çekıyormuş. Derinliği elde etmek için de fotoğrafın ozel bir plastık maddeye yapıştırılması gerekıyormuş. "Bu benim buluşum degil" dedı. Ben de rahat bir soluk aldıın "Japonlar buldu bu sisleml. Japonya'dan gelen uç buutlu resimleri görünce, duşundum. Ben de yapanm dedim. Yapüm da..." Resimlerden sonra bir yüzü ayna, öteki yüzü oynattıkça soyunup giyinen kız resmi basılı buluşunu getirdi. Bize birer tane armağan ettı. "Bu benim için çocuk oyuncağı" dedi "Biliyor musunuz? Taa, Arabisıan'a kadar gitmiş bu aynalar. Bir arkadaş geldi de Arabistandan. Oralarda kapışılıyormuş" Elımdeki aynayı çevirmeyc başladım. Kız bana göz kırpıp, göğüslennı gösteriyor. Gülemiyorum da... 1971 yıhnda, bu sistemden yararlanarak gelıştırdiği,"3 buutlu TV projesı"nı TÜ BtTAK'a vermiş. "tlgikndUer. Yuksek öftrenim diplomam olmadıgı için, bir profesörie biriikte çalışabileceglmi söylediler" dedi. "Projenin yunitucüstt tTÜ Mtthendislik Mimarhk Fakultesi profesorlerinden Yılmaz Tokad oldu. Ben de vardımcı araştırıcı.." TÜHİTAK'ın yayımladığj, "mercek tramlı kabartma resmin 3 boyutlu kapalı devre televizyon sistemine uygulanması" başlıklı proje kitabını getirdi. Kendi projesıne yardımcı araştırmaa olmak onu üzmuş. Yıl 1986 olmuş, üstat dünya enerjı krizinin yaşanıldığı günlerden bu yana en önemlı buluşunu kimseye anlatamamış. Anlattıklan da, "Çok iyi, aferin, devam e t " deyip geçmişler. Yeni bir enerji kaynağı bu. Yemek masasında duran, eve gjrdiğimizde adını koyamadığımız ikinci bUyük kapalı kutu. "Deniz suyu motoru." Buna patlayan su da diyebiliriz. Tonoz, ilk denemeyi arklara su damlatarak yapmış. BUyUk bir patlama olmuş. Deniz suyu alevler çıkararak yanmış. Bu arada, kendı de yaralanmış. "Benzine, mazota, kömüre" Paydos! Bir liste getirdi. ÜstUnde, "deniz suyundan enerji elde etme projemi ve deney sonuçlarını bildirdiğim yerler" yazıyor. Gazeteler, haber ajansları, üniversite rektörlükleri, Amerikan, Alman, Japon, Fransız elçihklerı, ılgıli bakanlıklar, ticaret ve sanayi odaları, başbakanhk da içinde olmak Uzere tam 55 yere başvurmuş adam. Hiç bırinden olumlu, olumsuz bir yanıt alamamış. Projesini görüşebilmek için, " E n büyük lspartalı"ya büstünü yapıpSüleyman Demirel'e çıkmış. Dcmırel büstü alıp teşekkUr etmiş ama konu enerji sorununun çözümüne gelince, "Olur, bakarız" diye başından savmış. lnsan, çatlamaz mı? Son çaylarımızı yudumlarken sordum: Vay anam babum Semraağım nerelerdeun yahu! Gene yurt dışmdaydm galıba Gel senı bir öpıyım, özledım yahu. Yine de gelecekten umutlu musunuz? Başını ıkı yana salladı' Hiç degilim. Çünkii, bizdcki zihniyet kagnı arabasıyla yiırüyor. Ama, ben yine de, bu mucadelemle gelecek kuşaklara bir şeyler bırakabilirsem, mutlu olacağım... Kötumser havayı hemen attık üstümüzdcn. Üstadın son buluşu üstüne konuşmaya başladık. "Haddim olmayarak, savaş ucaklannı fttzelerden koruyacak bir proje tasarladım" dedı "Henuz dunyada boyle bir şey bulunmuş degil. Yine, kendimi ttıtamayıp ilgili makamlara mektuplar yazdım. Yine, hiçbir yerden cevap vermediler. Herhalde, boyle bir şeyin Amerikalılardan, Ruslardan once yapılabilecegini duşunen, ancak bir delidir, diye duşunmuşlerdir.. Sağlık olsun." Susup bir süre önüne baktı. "Proieyı görebilir miyim?" diye sordum. "Ozur dilerim" dedı "tzin verirseniı, onu gostermiyeyim. Şimdi fotoğraf falan çekersiniz... Sırdır." Ispanaklı börekleri, çileklı kekleri sildik, Başarılar dıleyip, el sıkıştık. Üstadın sUpürdUk. Çayların biri gidiyor, birı geliyor. Üstat kalktı, yemek masasının üstün evinden çıktığımızda, başım donüyordu. de duran fotoğraf makinesiyle çektiği Uç "Sen nasılsın Uğur?" dedim. "Şaşırdım buutlu resımlerını getırdi. Derinliği olan re abi" dedı. "Adam çok hızlı." Bence de hızsimler bunlar. Fotoğraf tekniğinden anla lı. Cebimdeki küçük aynayı çıkarıp oyna dığı için, arkadaşım Uğur'a anlatmaya baş tıyorum. Kız bana göz kırpıyor. Göğüsleladı: "Bunun bUdigimiz fotoğraf makine rının uçları sansürlü. Ne demelı Selahaddın sinden bir farkı var mı? Gdrttniışte hiçbir Tonoz için?... [1 Arada hıı Semra'yı almadan yurt dışına gıdınce bu numaraya yatıp vazıyetı ıdare edıyorum. Bafbakan Turgut özal ve Eşi Semra özal (toloğraflur.StLFLT OUNLR , a a )
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle