26 Haziran 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

26 Şubat 2013 Salı 15 Bu bağlamda ekoloji demokrasisi kentleşme karşıtlığını mı yoksa farklı bir kentleşme anlayışını mı yani ‘gecekondu hakkı’nı gözeterek kentleşmeyi mi savunur? Yeğin: Bana göre ekolojik demokrasi kenti yukarda anlattığım biçimiyle ‘Kent’ karşıtıdır. Daha doğrusu her şeyin tek elde toplanmasına karşıdır. Çünkü nerede ve nasıl bir temerküz varsa orada bunun dağılmasında bir sorun olacaktır. Bu yüzden sermayenin ve kent anlayışının aksine çok katlı binalara ihtiyacımız olmadığını söylüyoruz. Çarpıcı bir örnek olarak sadece 27 km’lik bir şerit üzerinde Türkiye’nin bir ucundan diğerine 1500 km bir şerit üzerine ev yapsak Türkiye de herkesin evi olur diyoruz. Bir de ülkenin diğer tarafları da bomboştur bu durumda. Benim savunduğum ‘ekokent’ böyle bir şey aslında. Kentleşme, ranta dayalı arazi ve mülk edinme eğilimi doğurdu. Eski gecekondu semtleri bunun sonucunda ya yerlerini çok katlı binalara bıraktılar veya ‘Kentsel Dönüşüm’ projelerinin hedefi oldular. ‘Gecekondu hakkı’ gözetilse bile mülkiyete dayalı haklar çarpık kentleşmeyi beslemeye devam etmez mi? Yeğin: Burada da gecekondu yine bana göre haksız bir biçimde suçlanıyor. Şimdi dağın tepesinde yan yana iki arsa düşünün bunlardan birisinin sadece 100 liraya diğerinin ise işgal edildiğini varsayalım. Sonra burası 10 milyar liraya çıkınca 100 liraya satın alan, akıllı iş adamı, işgal eden gecekonducu, bedavadan konmuş sayılıyor. Aslında aralarındaki fark sadece 100 lira! Yani eğer ranta karşı çıkıyorsanız sadece işgalciye değil, 100 liraya alıp 10 milyar liraya satana da karşı çıkmanız gerekir. Bu yüzden ‘çarpık kentleşme’ ki bana burada bu konuda da yazma fikri verdiniz, nedir çarpık kentleşme? Mesela TOKİ konutları çarpık kentleşme olmuyor mu? Günümüzde başta İstanbul olmak üzere büyükşehir belediyelerince, şehirin açık alanlarının hızlıca AVM’leşmesi sürüyor. En son gelen haber, Kadıköy Salı Pazarı’nın yerine bir AVM kurulacağı yönünde. ‘Ekolojik Demokrasi’ AVM’leri nasıl değerlendirir? Yeğin: AVM’ler dehşet verici neoliberal kentlerin, ibadet tapınaklarıdır çünkü neoliberal tüketici dünyası bütünüyle burada yeni bir satın alan ve tüketen insan durumunu yaratmaktadır. Mesela bir AVM’nin bir mahalleden daha fazla elektrik tükettiğini biliyor musunuz? Yani bir yandan Hasankeyf’e, Loç’a baraj yapılmasın derken diğer yandan AVM’ye karşı çıkabilmenin göz önüne alınması gerekir. AVM’ler özetle enerji emicidir. mısınız? Nasıl bir kenttir ve onu bugünkü kentlerden farklı kılan fiziksel özellikleri midir? Yoksa yönetimsel ve örgütsel olarak da farklı mıdır? Yeğin: Öncelikle şunu söylemeliyim gecekondulu kent benim hayalim değil. Bugün için ileri sürdüğüm reformist bir öneri. Ben kentsel dönüşüm diye adlandırılan bütün dünyada devam eden neoliberal kent inşasını durdurabilmek için kent toprağının kamulaştırılmasını yani aynı zamanda toplumsallaştırılmasını gerçekleştirecek bir kent reformu öneriyorum. Yeni bir gecekondu hareketi öneriyorum. Bu aynı zamanda barınma hakkının da metalaşmasını önemli ölçüde azaltacaktır. Aynı zamanda orta sınıfı da hacizlerden kurtaracaktır. Çünkü küçük bir krizde şu an için 20 yıllık borçlanmalara girmiş orta sınıf, bu satın aldığı evlerden sokaklara atılacak, akabinde evlerinden atıldıkları için iş bulma olanaklarını da tamamen yitirerek her şeyini kaybedecektir. Bunu, sadece 1415 yıl ödedikten sonra taksidini ödeyemeyerek dışarı atılan, bu yüzden kentin içinden akan nehrinkanalizasyonun yanına çadırlarını kurarak protesto ederek yaşayan Şili’lerden biliyorum. Geçen ay ABD’de 10 banka 4.5 milyon ailenin evlerini usulsüz haciz yaptığını kabul edip tazminat ödemeyi kabul etti. Benim hayalim bir Kent Reformu. Aynı toprak reformu gibi düşünün. Bunda da kent toprağı yoksullara dağıtılacak, inşaat tekellerine ihtiyaçlarına duymadan evlerini yapacaklar, engellenmelerini bir tarafa bırakın bilgi ve hatta kredi ile desteklendikleri zaman şu an ki her türlü engellemeye rağmen TOKİ konutlarından daha güzel olan gecekonduların, paylaşılan bilgi, desteklenen inşaat biçimiyle çok daha harika bir kent yaratacağı kesindir. Kentleşmenin kapitalizmi beslediği ve neoliberal politikaların ürünü olduğu fikrini destekler misiniz? Neden? Yeğin: Son yıllarda yeni kent inşasıneoliberal kent inşası kapitalizmin tek temel dinamiği oldu. Yani radikal inşaat tekelleri açısından hem de bunun finanse edilmesi açısından kapitalizmin bir başka dinamiği yok. Yani İstanbul üzerinden anlatırsak mesela 1. Köprü otomobil sanayinin doğrudan bir zaferidir. 2. Köprü metanın sınırların ötesine ulaştırılmasını, ulus ötesi pazara entegre edilmesi en önemli unsurudur. Fakat 3. Köprü, yeni İstanbul, kanal İstanbul tam anlamıyla kendisi için bir projedir. Yani hiçbir taşıt geçmeyecekte olsa bu köprünün inşa edilmesi gerekmektedir. Kendisi için inşaattır. Her inşa edilen dev projeler, her zerresinde kapitalizmi, neoliberalizmi yeniden inşa etme ya da sürdürebilme girişimidir. kitap Balık Ağalara Takıldı Kadir Can / Ekin Grubu Yayınları Türkiye’de deniz canlıları her geçen gün daha büyük tehlikelerle karşı karşıya kalıyor. Bunun önemli nedenlerinden biri de yanlış uygulanan balıkçılık yöntemleridir. Kültür ve sanat alanında çalışmaları Ekin Grup tarafından yayımlanan Kadir Can’ın “Balık Ağalara Takıldı” adlı kitabı, Türkiye’de balıkçılık tarihini ayrıntılı bir şekilde inceliyor. Bu kapsamlı çalışma, 1970’ten günümüze kadar yapılan balıkçılık çalışmalarını eleştirel bir gözle ele alıyor. Yazarın dördüncü kitabı olan “Balık Ağalara Takıldı” aynı zamanda bir belgesel niteliği de taşıyor. Kitapta, on binlerce fotoğrafın arasından seçilmiş 190 özel fotoğrafa yer veriyor. İlkel balıkçılıktan elektronik balıkçığa modernleşme sürecine giren balıkçılığın anlatıldığı kitapta başıboş bırakılan balıkçıların denizlere ne denli zarar verdikleri ve avlarla hangi canlı türlerini yok ettikleri gözler önüne seriliyor. Kısacası bu çalışma sayesinde Türkiye’nin yakın gelecekte karşılaşacağı önemli bir doğa sorunun nedenlerine ışık tutuluyor. Neriman Özhatay, Mine Koçyiğit, Mehmet Bona, Fotoğraf: Adil Önder Erdem / BALDER İstanbul aşırı şehirleşme ve doğal alanlarının hızlı bir şekilde yok olması sonucunda ciddi bir beton kuşatması altında olmasına karşın olağanüstü yabani bitki çeşitliliğine sahip. Bu bitki çeşitliliğinden, mucizevi canlılar, arılar da nasibini almakta. Arıcılık ise İstanbul'da Çatalca, Silivri, Şile, Sarıyer ve Beykoz ilçelerinde önemli bir geçim kaynağı. Bu kitapta bir yıl boyunca yapılan araştırmanın sonuçlarına göre İstanbul'da arılar için önemli olan 180 kadar bitkinin özellikleri, yayılışı ve polenleri verilmektedir. İSTKA tarafından desteklenen ve BALDER tarafından yürütülen ARI PLATFORMU projesi kapsamında İstanbul Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Farmasötik Botanik Ana Bilim Dalı tarafından gerçekleştirilen çalışmada arıların ziyaret ettiği bitkiler doğada gözlenerek 713 örnek toplanmış ve toplanan örneklerin doğada çekilen fotoğrafları ve Kayseri Üniversitesi'nde taramalı elektron mikroskobunda çekilen fotoğraflarında yardımıyla bitkilerde polen analizi yapılarak baldaki polenlerin hangi bitkiye ait oldukları saptanmıştır. İstanbul'un ballı bitkilerinin zenginliğine dikkat çekilerek, 'sağlıklı yaşam için bal, bal için çiçek' sloganı ile bu bitki çeşitliliğinin korunması konusunda farkındalık yaratılmaya çalışılmıştır. İstanbul'un Ballı Bitkileri
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle