23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

2 31 Ocak 2012 Salı Enerji verimliliğinde daha alınacak çok yol var “Türkiye kendi kaynaklarını doğru yönetmede başarılı olamadı” diyen Elektrik Mühendisleri Odası (EMO) İstanbul Şube Başkanı Erhan Karaçay ile hem Türkiye’nin enerji politikalarını hem de enerji verimliliğinde hangi aşamada olduğumuzu konuştuk ? Enerji verimlliği genelde yılda bir kez o da enerji verimliliği haftasında gündeme gelen ardından 365 gün rafa kaldırılan bir konu oldu uzun yıllardır. Oysa cari açığının önemli bir bölümü enerji ithalatından kaynaklanan Türkiye'nin kendi kaynaklarını doğru yönetmeye ihtiyacı çok fazla. Bu bağlamda ‘Türkiye enerji verimliliğinde nerede?’ sorusunu yöneltsek size ne dersiniz? Çağımızda enerjiye ulaşmak en doğal insan haklarından biri olmasına karşın güvenilir, ucuz ve temiz enerji arzı günümüzün en önemli sorunu. Buna bir de ekolojik dengenin alarm vermesini ve enerji kaynaklarımızın giderek tükenmesini de eklediğimizde tehlikenin boyutlarının nasıl arttığını da görüyoruz. Bu yüzden TMMOB’ye bağlı Erhan odaların uzmanlık Karaçay alanlarında karşı çıkmadığı yasalardan biri Enerji Verimliliği Yasası’dır. Odalarımız, 5627 sayılı Enerji Verimliliği Yasası’nı desteklerken, Yasanın Odalara verdiği sorumluluk ve görevleri yerine getirmek üzere çalışmalar yürütmektedir. Odalarımız "kamu kurumu niteliğinde bir meslek örgütü" olma bilinciyle; son KHK ile ortadan kaldırılan Elektrik İşleri Etüt İdaresi’nde özverili ve iyi niyetli çabalar ile hazırlanan yasa ve yönetmeliklerin uygulanmasında çaba sarf etmektedir. Enerji Bakanı Taner Yıldız , 2012 bütçe konuşmasında “Bakanlığımız ülkemiz adına çok önemli uluslararası projeler yürütmekte ve enerji piyasalarının rekabete dayalı olarak yeniden yapılandırılması sürecini yönetmektedir” diye açıklamıştır. Enerji Bakanlığı, misyonunu, herkesin en temel insanlık hakkı olan ve kamusal bir hizmet olarak tek elden yürütülmesi gereken elektrik enerjisi sektörünü, enerji piyasalarının rekabetini yeniden yapılandırma sürecini yönetmek olarak görmektedir. Yeniden yapılandırma süreci son dört yılda tüketicilerin elektrik faturalarına yüzde 90 üzerinde artış olarak yansımıştır. Yıldız 2011 Bütçe konuşmasında ise , “2009 yılı sonu itibarıyla net ithalat bağımlılığının yüzde 72 seviyesinde olduğu ülkemizde doğalgazın yaklaşık yüzde 98’i petrolün ise yaklaşık yüzde 91’i ithal edilmektedir” demiştir. Bugün elektrik enerjisi toplam kurulu gücümüz 52 bin MW ‘ı aşmıştır. Kurulu gücün yüzde 46,9’unu ve enerji üretiminin yüzde 40,6’sını kamu karşılamaktadır. Üretimin yüzde 53.1’lik bölümü ise özel şirketlere terk edilmiştir . 2002 yılından itibaren kamunun yatırım yapması neredeyse yasaklanmış, yapılan özelleştirmeler sonucu, özel şirketler ise beklenen yatırımları yapamamıştır. 2011 yılı içinde elektrik dağıtım şirketlerinin özelleştirilmesi 7 dağıtım bölgesi dışındatamamlanmış, 18 adet termik ve 28 hidrolik enerji üretim santralı özelleştirme sürecine sokulmuştur. Yapılan özelleştirmeler sonucu, kar amaçlı şirketlere havale edilen arz güvenliğinin tehlikeli boyutta olduğu bir süreçte, mevcut enerjimizi yaşam kalitesinden taviz vermeden verimli olarak kullanmak önem arz etmektedir. ? AB ve Türkiye ile benzer özellikler gösteren birkaç ülke ile kıyaslayınca nasıl bir tablo ortaya çıkıyor? Sürdürülebilir enerji programı açısından en önemli yollardan biri enerjiyi verimli kullanmaktan geçer. Türkiye’nin enerji yoğunluğu ortalaması AB ülkelerinin yaklaşık iki buçuk, OECD ülkelerinin ise yaklaşık iki katıdır. EİEİ verileri, sanayimizde en az % 15, binalarımızda en az % 35 ve ulaşımımızda en az % 15 tasarruf potansiyeli olduğunu ve bu oranlar tutturulduğunda toplam olarak yıllık 4 milyar TL’nin üzerinde bir tasarruf sağlanabileceğini göstermektedir. Enerji verimliliğinde kararlı ve başarılı adımlar atabilirse, 2020 yılı talep tahmini gerçekleşme oranı en az % 20 (45 milyon TEP enerji) azaltılabilecektir. Bu miktar yerli ve temiz kaynaklarımızdan üretebileceğimiz elektrik enerjisinin 2,5 katı ve ortalama 30 milyon konutun yıllık enerji ihtiyacını karşılayabilecektir. Türkiye’de enerji fiyatları bütçe açığını kapatmak amacıyla daha da artırıldı. Ekonomi daralırken ortaya çıkan bu fiyat artışlarına sıradan yurttaş kadar sanayici ve esnaf da kendince yanıt arıyor. Bulunan ilk yanıt, enerji fiyatları üzerindeki vergi yükünün buna neden olduğu. Ancak tek yanıt bu değil. AB ülkelerinin biri dışında tümü, tıpkı Türkiye gibi enerjide farklı oranlarla da olsa dışa bağımlılar. Enerji bağımlılığı arttıkça fiyat artışlarında da dışarının çıkardığı sese uymak zorunda kalıyor. Enerji bağımlılık oranı, bir ülkenin enerji tüketiminin ne kadarını ithal ettiğini gösteren basit ama anlamlı bir veri. AB’nin enerji ithalatında yüzde 33 ham petrol ve yüzde 40 doğalgaz ithalatı ile Rusya ilk sırayı alıyor. Bu ülkeyi yüzde 16‘lık ham petrol ve yüzde 23‘lük doğalgaz ithalatı ile Norveç izliyor. AB bu bağımlık oranını azaltmak için rüzgar ve güneş enerjisinden daha çok yararlanmanın yollarını arıyor. Özellikle Almanya bu konuda önemli bir aşama kat etmiş durumda. Türkiye ise enerjide, 2000‘li yıllardan sonra nasıl daha fazla enerji AB bu bağımlık oranını azaltmak için rüzgâr ve güneş enerjisinden daha çok yararlanmanın yollarını arıyor. Türkiye ise enerjide, 2000’li yıllardan sonra nasıl daha fazla enerji üretirim çabasından ziyade diğer ülkelere nasıl daha fazla enerji taşırım çabasında.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle