Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Günler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
16 31 Ocak 2012 Salı Entelköy Efeköy’e karşı! Entelköy Efeköy’e karşı filmi hoş bir mizahla gerçek hayatı birkaç saatliğine ters yüz ediyor.. Ve sorumlukları hatırlatarak çevreye sahip çıkma adına küçük bir ders veriyor izleyenlere… Ümit, işte tam da bu sorumluluklarımızın yanı başında duruyor. Öyle değil mi? ? MİNE ŞİRİN endi halinde bir Ege köyüne, günlerden bir gün şehirli yabancılar gelmiş. Köylülerin tarlalarının zeytinliklerinin bir kısmını satın almak istemişler. Pazarlık bile yapmadan değerinin çok üzerinde fiyatlar ödemişler. Yetmez gibi egzoz gazı havaya zarar veriyor diye eşekle, bisikletle gitmeye başlamışlar her yere. Köylü de şaşırıyormuş bu işe.. Tek hayalleri bu köyden kaçıp kurtulmak olan köylüler "Hepsi bitin pirenin içinde, yörük çadırlarında yaşayıp dururlar" diyorlarmış. Şehirlilerse, sığındıkları bu küçük köyde hem organik tarım yapmayı hem de köyü turizme kazandırmayı amaçlıyor, bunun için dur durak bilmeden çalışıyorlarmış. Köylüler şehirli gibi yaşamak isterken, şehirliler köylü gibi yaşamanın derdindeymiş. Şehirlilerin yaptıkları, köylülerin yapmaktan bıktıkları, artık yapmak istemedikleriymiş. Günler günleri kovalamış, işe yaramaz sanılan arazide şehirliler neler neler yapmışlar... Hem organik tarımla ürettikleri sebze meyvenin ticaretine başlamışlar hem de tamir ettikleri yıkık dökük eski köy evlerinde turistleri ağırlamaya... Köylüler şaşkın, yüzüne bakmadıkları eski evler, aman nasıl da gelir sağlıyor, rüyalarında görseler inanmazlar. Gelen turistler eşeklerle gezintiye çıkmaktan ne kadar da mutlu. Şehirlilerse çok sevinçli, amaçlarına ulaştıkları için, çabalarına değdiği için. Günlerden bir gün hiçbirinin ummadığı bir gelişme olmuş. Köyü ziyaret eden kaymakam, köyün muhtarına haberi vermiş: Buraya termik santral yapılacak, hepinizin işi gücü olacak. Sevinme sırası köylülerde bu kez, ne bilsinler termik santralın bacasının ölüm kusacağını. Şehirlilerle cicim ayları da, bu haberle sona ermiş tabii. Şehirliler karşı çıkmışlar, mahkemelere başvurmuşlar kararın iptali için. O kadar uğraşmıştıkları, yaşanılır, bayındır, üstelik gelir de getirir hale getirdikleri köyü santrale kurban etmek istememişler... Köylüleri toplayıp "Santral kurulursa bütün bu güzellikleri kaybedeceğiz, iş bulacaksınız ama köyünüzü kaybetmiş olacaksınız. Bunu mu istiyorsunuz? Doğup büyüdüğünüz bu köyün, bölgenin yok olmasını mı?" diye sormuşlar. Köyün delibozuk kahramanı "Aşırı" da şehirliler ama ne fayda. Bir zaman sonra, mahkemeden karar çıkmış, hem de şehirlilerin istediği karar. Köylüler iyiden iyiye öfkelenmiş. İşsizlikle boğuşuyoruz, sonradan gelenlerse gününü gün ediyorlar diye düşünüyorlarmış. Şehirlilerin saldırıya uğradıkları bile olmuş, ne fena. Bir akşam hatta, şehirlilerin köy meydanında düzenlediği bir şenliği zeybek havasıyla dağıtmaya çalışmışlar ama bir de bakmışlar ki şehirliler de zeybek havasına bayılıyor. Allah allah?.. Gel zaman git zaman, şehirlilerin düzenlediği bir sergi açılışına bakanın da geleceği haberini duymuş köylüler. Bir merak bir merak. Gidip konuşalım demişler, biz termik santral isteriz bakan ne düşünüyor. Masal bu ya, bakan da şehirliler gibi düşünüyormuş! Müjdeyi de katıldığı açılışta vermiş: “Bu köye santral kurulmasından kesinlikle vazgeçildi” diye.. Dedik ya, masal bu... Yönetmen Yüksel Aksu'nun "Dondurmam Gaymak"tan sonra çektiği bu "Muğla muhabbeti" ütopik gelebilir izlemiş olanlara; fakat ümitli yanını da inkâr edemeyiz. Fimdeki gibi bir bakanın göreve gelmesi, milyonda bir ihtimal... fakat köylerimizdeki hayatın yok olmamasını sağlamak, tarımsal üretimin sürmesini sağlamak, bunun için mücadele etmek, küresel politikalara karşı koymak gibi sorumluluklarımız var. Ne yazık ki gerçek hayat filmdeki masaldan çok farklı .. Türkiye toplumu olarak acımasız sonuçlarını hepimiz yaşadık. Yıllar içerisinde, çoğu zaman çokuluslu şirketlerin, kimi zaman da hükümetlerin baskısıyla, tarımsal üretim tükenme noktasına geldi. Üreticiler çaresiz bırakıldı, açıklanan taban fiyatlar, üretim için yapılan masrafın dahi altında kaldı, mazota habire yapılan zam köylüyü canından bezdirdi, Karadeniz'e buğday, Urfa'ya mısır ektirildi, pancar üretimi neredeyse yasaklandı, pazarlamanın önüne engeller konuldu, kimyasal gübrelerle, ilaçlarla toprak zehirlendi, genetiğiyle oynanmış tohumlar piyasayı ele geçirdi, şirketler kendi kârlarını her şeyin üstünde görerek köylüleri yaşam alanlarından kopmaya, göçe zorladı. Kentler özellikle de kentlerin varoşları köylerin küçük betop kopyalarına dönüştü. Kendi kendine yetebilme olgusundan giderek uzaklaşıldı. Bu yüzden Entelköy Efeköy’e karşı filmi hoş bir mizahla gerçek hayatı birkaç saatliğine ters yüz ediyor..Ve sorumlukları hatırlatarak, çevreye sahip çıkma adına küçük bir ders veriyor izleyenlere… Ümit, işte tam da bu sorumluluklarımızın yanı başında duruyor. Öyle değil mi? K gibi düşünüyormuş, onlarla hareket etmese bile. "Anarşit değilim ben, sosyalistim. Anarşit olan bunlaa" diyormuş , ama hak da veriyormuş şehirlilere. Zaten köylülere öteden beri kızarmış, "Sütünü, yoğurdunu, yumurtasını bakkaldan alan köylü mü olurmuş!" diye. Tabii köylülerle şehirliler arasında bir kavga gürültü... İşsizlikten gına gelmiş köylüler, "Ekmeğimizle oynuyorlar" diye çok öfkeliymiş. Şehirlilerse bir taraftan mahkemeden çıkacak sonucu bekliyor, bir taraftan da köylüleri ikna etmeye çabalıyormuş. Kendilerine yıllardır daha iyi olduğu söylenen ilaçlı gübrenin hiç de sağlıklı olmadığını, sütün de etin de sağlıklısının bakkalda değil inekte olduğunu, hayvancılığın ne kadar önemli olduğunu, eski evlerinin daha yaşanır olduğunu söylüyorlarmış Mücadeleler Birleşirse Kazanılır uyun Ticarileştirilmesine Hayır Platformu'nun gerçekleştirdiği Mücadeleler Birleşiyor Forumu'nda, Türkiye'deki doğayı ve insan sağlını tehdit eden girişimlere karşı tüm direnişlerin birlikte hareket etmesi istendi, ortak mücadele çağrısı yapıldı. Forum'un sonuç bildirgesinde Anadolu'nun her yerinde vadilerde, kentte, kırda direnişin ve dayanışmanın süreceğini S ve bu süreçte herhangi bir yerde gerçekleşecek herhangi bir saldırının tüm direnişçilere yapılmış kabul edileceği açıklandı ve ortak mücadele çağrısı yapıldı. Yılda en az bir kez forumlarda toplanarak değerlendirme yapılacağının vurgulandığı bildirgede, doğa ve yaşam alanlarına yönelik saldırılara direnişleri yüzünden yargılananların davalarının izleneceği de söylendi. 78 Ocak'ta, İstanbul'da toplanan foruma Karadeniz'den, Hopa'dan, Gerze'den, Yeşilırmak Havzasından, Ordu'dan, Loç'dan, Amasya Taşova'dan, Trakya Ergene'den, Çorlu'dan, Dersim'den, Peri Vadisinden, Antalya'dan; Fethiye'den, Samandağ'ından, Erzurum Tortum'dan, Ege'den, Kazdağılarından, Turgutlu'dan, Akkuyu'dan, Çanakkale'den İstanbul'un yoksul mahallelerinden gelen direnişçiler, demokratik kitle örgütleri, emek ve meslek örgütleri, bilim insanları katıldı.