22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Cumhuriyet ENERJİ G 7 Aralık 2010 20 8 KITALARIN KAVŞAĞINDA Türkiye’nin enerji politikası Zeynep DERELİ Turkish Policy Forum Genel Koordinatörü K ısa bir süre önce İstanbul Bilgi Üniversitesi’nde konuşan ABD eski Başkanı Bill Clinton, “küreselleşme” terimini, sadece ekonomik çağrışıma sebep olduğu için kullanmaktan hoşlanmadığını, bunun yerine, dijital devrim sonrası ortaya çıkan dünyayı tarif etmek için “karşılıklı bağımlılık” terimini kullandığını belirtti. Etkilerini halen gösteren son küresel ekonomik kriz, Clinton’un değindiği karşılıklı bağımlı dünyanın çok güzel bir örneği. ABD’de ortaya çıkan ve sonrasında hızla yayılan ekonomik kriz, etkilerini sadece banka ve finans sektöründe değil, dünyanın dört bir yanındaki tüm endüstrilerde gösterdi. Krizin enerji sektöründeki etkisi ise, fiyatlardaki anlık düşüştü. Türkiye’nin enerji politikasını tartışırken, küresel sonuçlar ve küresel dünyanın yükselen hassasiyeti göz ardı edilmemelidir. Ve kimse enerji politikasını, dış politika üzerindeki doğrudan sonuçlarına değinmeden tartışamaz. Bu durum, Türkiye’nin son zamanlardaki henüz enerji alanında doğrudan bir etkisi yokmuş gibi gözüken, ancak enerji dünyasında var olan belirsizlikleri çoğaltan birçok dış politika hamlesi ile örneklendirilebilir. Sonuçta Türkiye’nin, AvrupaAtlantik topluluğuna bağlılığını güçlendirmek için dış politikasını ve enerji politikasını birlikte yürütebileceği daha kapsamlı bir enerji politikasına ihtiyacı vardır. İki kıtayı birleştiren ülke olarak Türkiye, dünyanın petrol ve doğal gaz rezervlerinin yüzde 70’ine yakın konumdadır. Aynı zamanda, dünyanın en büyük 17. ekonomisi ile gelişmekte olan pazarı konumundadır. Ancak Türkiye, enerji ihtiyacını ithalatla kapattığından, başlı başına önemli bir enerji piyasası olmaktansa, enerji üreticileri ile tüketicileri arasında bağlayıcı gibi hareket etmeye hazır durumdadır. Fakat jeostratejik bir konuma sahip olmak, kendiliğinden bir strateji değildir; daha çok bir strateji için iyi bir temeldir. Benzer olarak, enerji için bir köprü olmak da kendi başına bir strateji değildir; daha büyük başarılara ulaşmak için istenilen bir koşuldur. Son olarak, komşularla sıfır sorunu teşvik eden stratejik derinliği yükseltmek de kendi başına bir strateji değildir; hangi komşuları destekleyeceğimizi belirlemek için önceliklere ihtiyacımız var. Stratejinin beş unsuru Türkiye’nin enerji ile ilgili temel amacı, önce Türkiye sonra da AvrupaAtlantik bölgesi için, bölgesel istikrar ve gelişmeyi teşvik edecek olan enerji güvenliğini sağlamak olmalıdır. Bu amaca hizmet edecek strateji, çerçevesini çizeceğim en az beş unsuru içermelidir. ? Bir stratejinin içermesi gereken ilk unsur enerji güvenliğidir. Bu stratejisi, Türk tüketiciler için enerjiye ekonomik, güvenilir ve zamanında erişimi güvence altına almayı amaçlamalıdır. ? İkinci unsur, bölgenin enerji güvenliğini desteklemek için Türkiye’nin coğrafi konumunu dengelemek adına gerekli olan enerji geçişidir. ? Başarılı bir enerji stratejisinin içermesi gereken başka bir unsur da enerji arzı zincirine işlem ve diğer hizmetler yolu ile daha çok ihtiyaç duyulan değerleri eklemek için gerekli olan enerji işlem ve hizmetleridir. ? Bununla beraber, Türkiye enerji liderliği için çaba sarf etmelidir; ya da enerji teknolojisinde sadece bir tüketici değil bir lider olmak için çabalamalıdır. ? Ve olması gereken son unsur, güven ve işbirliğini derinleştirerek AvrupaAtlantik bölgesinde enerji güvenliğini ve istikrarını teşvik edecek enerji diplomasisidir. Gerçekten de bu stratejik unsurlar Türkiye’nin dış ve enerji politikalarını bütünsel ve incelikli bir açıdan birleştirmesini gerektirmektedir. Türkiye komşularıyla, bölgesel enerji güvenliğini güçlendirecek ekonomik, siyasi ve sosyal güven ve istikrara dayalı bir çevre kurmak için çabalamalıdır. Rusya ve Çin gibi, küresel çıkarlarını garanti altına almak için enerji ve dış politikasını başarıyla birleştiren ülkelerle, Türkiye, Doğu ile ilişkisini geliştirip, Batı ile ilişkisine mesafe koyan bir yolu tek başına seçemez. Fakat kendiliğinden edindiği bölgesel arabulucu rolünün gerekliliklerini yerine getirerek Türkiye durumdan yararlanabilir ve Avrupa için Doğu ile olan DOĞU KARADENİZ’DE HALK PROJELERE TEPKİLİ Tahribat üretimi unutturuyor lektrik Mühendisleri Odası’nın (EMO) Ekim ayında Doğu Karadeniz'e gerçekleştirdiği “teknik HES gezisinde” yüksek katılımlı bir mühendis grubu incelemelerde bulundu. Gazetemiz adına katıldığımız bu inceleme gezisinde, mühendisler, projelerin olumsuz etkisini teknik terimleri anlayabileceğimiz şekle çevirerek anlattılar. “Enerji üretiminde ülke olarak açığımız vardı ve enerji kullanımında dış ülkelere bağımlı hale gelmiştik.” Hükümetin HES’leri kamuoyuna anlatmak için kullandığı tezler bunlardı ve doğruydu da… Ancak, HES’lerin Doğu Karadeniz Bölgesi’ne verdiği zarar santrallardan üretilecek enerjinin getirisini tamamen unutturacak düzeyde... Mühendislerin anlattığına göre HES projelerinin neden olacağı olumsuz sonuçları şimdiden görmek olanaklı. Karadenizliler ise tepkili ve soruyorlar: “Neden bu kadar çok HES yapılıyor? Bu kadar çok HES neyi çözüyor? Hangi yaraya merhem oluyor?” EMO üyesi mühendisler de bu soruların yanıtlarını arıyor ve ortaya çıkan sonuçlar olumsuz. Mühendislerin verdiği bilgilere göre, “HES’lerin ürettiği enerjinin toplam enerjideki payı 2009 yılında yüzde 18,50.” Artvin’deki 25 projenin 898 megavat, Rize’deki 27 projenin 637 megavat, Trabzon’daki 48 projenin 619 megavat kurulu güce sahip olması öngörülüyor. Toplam kurulu gücün 47 bin 625 megavat olduğu dikkate alındığında Karadeniz Bölgesi’nde açılan yara, enerji sorunumuzun yüzde 5’ini bile çözmüyor. Bölgede inşaatına başlanmış 180 tane HES bulunuyor. En fazla proje ise 48 HES’le Trabzon’da. Başbakan Tayyip Erdoğan’ın memleketi Rize, Trabzon’u 27 projeyle izliyor. Enerji politikası tartışılırken küresel dünyanın yükselen hassasiyeti göz ardı edilmemeli. Türkiye’nin, AvrupaAtlantik topluluğuna bağlılığını güçlendirmek için dış politikasını ve enerji politikasını birlikte yürütebileceği kapsamlı bir enerji politikasına ihtiyacı var. ilişkilerini bir endişe değil ödül haline getirebilir. Açıkçası, Türkiye sadece enerji köprüsü oluşturarak, enerji trafiğini sağlayamaz. Elbette dış politika ve enerji politikası etkileşimini çözecek mükemmel bir enerji stratejisi geliştirmek mümkün değildir. Fakat bu gerçek bizi Türk enerji ve dış politikasını AvrupaAtlantik bölgesinin çıkarlarıyla aynı seviyeye getirecek büyük bir enerji stratejisi inşa etmekten alı koymamalı. Strateji için, enerjinin Türkiye ve bölge için pozitif toplamlı bir oyun olabileceği fikrinden yola çıkmalıdır. GMF Akdeniz Strateji Grubu’nun belirttiği gibi, yeni yolların (ve şimdi yeni kaynakların da) ortaya çıkması ile taşıma ve piyasalarda kontrol için sıfır toplamlı rekabet varsayımları giderek sorgulanır hale geliyor. Türkiye ve AvrupaAtlantik bölgesinin enerji güvenliği için, yapılacak en iyi şey, uzun süreli enerji güvenliğini sağlamayı mümkün kılacak, dış politikayı ve enerji politikasını uyumlaştıracak ve daha dışa dönük olan bir enerji stratejisi oluşturmaktır. E Ali ÖZTÜRK ‘Cansuyu’ yok oluyor Karadeniz insanı ortaya çıkan çevre felaketinin ne kadar farkında? Teknik HES gezisinde bu soruların yanıtlarını da bulmaya çalıştık. Tepki gösterenler fazla. İnsanlar, HES projeleri yapılırken işin çevre boyutunun dikkate alınmadığını biliyor. Projede çevrenin ne kadar etkileneceği belirtilse de öngörülenin çok daha üstünde ağaç kesimi yapıldığını birebir gözlemliyorlar. Büyük bir kitlesel direniş söz konusu HES’lere. Yöre halkından edindiğimiz bilgilere göre projeler çok fazla bölge halkına istihdam da sağlamamış. Kesilen ağaçlar olumsuz etkilerden birisiyse diğeri de cansuyu sorunu. HES’lerin belli miktarda suyu da dere yatağına cansuyu olarak yeniden bırakması gerekiyor. Bu rakamlar yasa ile belirlenmiş. Yani dereler “koruma” altında. Ama firmalar bırakmaları gereken suyun çok azını bırakıyorlar. Bu konuda hiçbir denetim yapılmıyor. Geziye katılan uzmanlar, elektrik enerjisinin çağdaşlaşmanın simgesi olduğunu, ancak enerji üretiminin çağdaşlaşmanın diğer unsuru olan çevreye duyarlılıkla birlikte gerçekleşmesi durumunda bir anlam kazanacağını vurguluyor. Karadeniz coğrafyasıyla özdeş olan dereler yanlış uygulamalara direnişin de simgesi, sloganı olmuş durumda. Doğu Karadeniz'de tepkilerin doğal sonucu oluşan Derelerin Kardeşliği Platformu bölgeyle sınırla kalmamış, büyük kentlerden de destek bulmuş. Ankara'da, Trabzon’da, Rize'de, İstanbul'da horon teperek tepkilerini dile getirenlerin sloganı ise ortak: “Dereler gümbür gümbür, Karadeniz özgürdür.”
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle