02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

5 Cumhuriyet ENERJİ G 7 Aralık 2010 20 ELEKTRİK SEKTÖRÜ VE EKONOMİDE SÜRDÜRÜLEBİLİR BİR GELİŞME İÇİN Kamu enerjiye yatırım yapmalı Gültekin TÜRKOĞLU Elektrik Yüksek Mühendisi Kemal ULUSALER EMO Enerji Çalışma Grubu Üyesi lektrik enerjisinin ekonomik gelişmemizin itici gücü olduğu gerçeği karşısında, global ekonomik krizin olumsuz etkilerinden kurtulmanın yolu elektrik enerjisi sektöründe arztalep dengesinin sağlanmasıdır. Bu nedenle elektriğin güvenilir, devamlı ve ucuz olarak sağlanması amaçlanmaktadır. Bu amaca ulaşmak için piyasa kurallarının azami düzeyde kullanılmasını benimseyen bir politikanın sürdürülmesi, bu amacın sağlanması yönünde en büyük engel teşkil etmektedir. E Piyasa politikası yatırımı kesti Uygulanan piyasa politikası nedeniyle 2001 yılından günümüze kadar kamunun yatırım yapması önlenmiş, bunun sonucu olarak elektrik enerjisi üretimimiz talebi karşılayamaz duruma düşmüştür. Her ne kadar ülkemizde 2008 yılında etkisini göstermeye başlayan global ekonomik kriz nedeniyle elektrik talebi düşmüş, elektrik talebi ile arzı arasındaki denge sağlanmış gibi görünüyorsa da ekonomik durumun toparlanması ile talepte yaşanacak artış ile tekrar elektrik arzının talebin gerisinde kalması olasılığı göz ardı edilmemelidir. Çünkü bu olasılık; ekonomide beklenen düzelmeyi sağlayacak sanayideki üretim artışını olumsuz yönde etkileyecek, ekonomik kriz devam edecektir. Arztalep dengesi sağlanamıyor Elektrik üretim yatırımlarından kamunun çekilmesi sonucu bu alanda yatırım sorumluluğu yalnızca özel sektöre bırakılmıştır. Ancak piyasa yasasının kabulünden günümüze kadar geçen sürede EPDK’dan lisans almış olan üretim projelerinin inşa halindeki 32 bin 800 megavatlık (MW) bölümünün halen hizmete alınamamış olması, sürdürülmeye devam edilen piyasa düzeninin elektrik sektöründe arztalep dengesini sağlamakta başarılı olamayacağını göstermektedir. Elektrik sektöründe öngörülen yıllık yüzde 6.5 oranında bir büyüme ile 2030 yılına kadar, bir başka deyişle önümüzdeki 20 yılda üretim yatırımları için yaklaşık 300 milyar lira (200 milyar dolar) harcanması gerekliliği hesaplanmaktadır. Yılda 15 milyar dolar olan bu yatırım harcamasını yerli özel yatırımcılarımızın kendi mali kaynaklarından karşılama olanağı çok zor gözükmektedir. Ekonomik kriz sonrasında daralan kredi şartlarında bu yatırımlar için dış kredi sağlanması da kolay olmayacaktır. Kredi kuruluşlarının talep ettikleri öz sermaye miktarı yüzde 25’lerden yüzde 40 dolaylarına yükselmiştir. Bu nedenle önümüzdeki 20 yılda 120 milyar do ları bulacak bu öz sermayeyi özel sektörün karşılamasının zorluğu nedeniyle kamunun devreye girmesinde zorunluluk bulunmaktadır. Özelleşme durdurulmalı Kamu elektrik kuruluşlarının bu zor görevi yerine getirebilmesi için özelleştirme yoluyla elektrik gelirlerinin elinden alınması durdurulmalı, bugüne kadar elektrik özelleştirmelerinden sağlanan gelirlerin bütçe açığını kapatmak yerine yukarıda değindiğimiz elektrik yatırımlarında kullanılması sağlanmalıdır. Bunun sağlanamaması durumunda gerek elektrik enerjisi sektöründe gerek ekonomik alanda sürdürülebilir bir gelişme olası görülmemektedir. edemin sözlerinden biridir. Cehli mukap demekle aslında cahillere haksızlık etmek istemem. Zira pek çok cahil vardır ki bilmediğinin farkındadır. Anlatmak istediklerim daha çok bilmediğini bilmeyen sınıfına girmektedirler. Laf kalabalığında asmalar budamak da onlardadır, koca koca çamları devirmek de. Kimi yüksek trajlı bir gazetede köşe tutmuştur, kimi uzman. Kimi bakandır, kimi başbakan. Petrol, doğalgaz, elektrik, özelleştirme, çevre, nükleer, hidroelektrik santralları (HES), rüzgar, güneş hemen hemen her alanda uzmanlarsa da bir bakmışsınız watsaat yerine voltsaat deyivermişler... Laf ebeliği ile gaf ebeliği arasındaki çizgi o kadar incedir ki çoğu zaman içiçe geçiverirler. Kimi nükleer uzmanıdır: “Çevreciler boşuna endişelenmesinler bir nükleer enerji santralının bir yıllık atığını, masanın çekmecesinde bile saklayabiliriz.” (Eski ABD Başkanı Roland Reagan) Benzeri bir lafı bir dönem AKP’li Enerji Bakanı da söylemişti anımsayın. Eskisi öyle de yenisi farklı mı? İşte bir Taner Yıldız incisi: “2013’e kadar en az iki nükleer santralımız olmalı. Bugün santralları başkasına yaptırıyoruz; fakat asıl hedef nükleer enerjisini kendi teknolojisi ile üretebilen Türkiye.” İhaleler verilirken en çok buna dikkat ediliyormuş; yani nükleer teknolojiye yatkın (ne demekse) insan gücünün eğitilmesine. Türkiye’nin bu konuya verdiği önemi anlayan ülkelerden biri işin kendilerine verilmesi halinde sadece nükleer konusunda eğitim verecek bir üniversite kurmayı dahi taahhüt etmiş. Bunun üzerine gazeteci soruyor: “Yoksa bizde mi İran gibi nükleer zenginleştirme işine gireceğiz?” Bakan Yıldız yanıtlıyor: “Şimdilik hayır.” Neden “hayır” Sayın Yıldız? İki yılda iki nükleer santral yapan, bir kaç ay daha paçasını sıkıverse bir de promosyon olarak zenginleştirme işini aradan çıkarıvermez mi? Sevgili Okur belki siz farkında değilsiniz amma bu nükleer santrallar her derde deva. Sırada ekonomiden sorumlu Bakan Sayın Babacan var: “Kur ne olursa olsun cari açık devam eder. Ne zaman ki nükleer tesisimizi kurar, elektriğimizin bir kısmını buradan elde ederiz ya da Karadeniz’de petrol buluruz; o zaman cari açığımız sorun olmayabilir.” Bunların yanında Meclis komisyon toplantılarında, “Birden fazla nükleer santral Karadeniz’i ısıtıp, kaynatmaz mı?” diye soran milletvekilleri, zemzemle yıkanmış gibi kalmıyorlar mı sizce? Eski Cumhurbaşkanımız Süleyman Demirel de enerji işini ciddiye alanlardandı. Bu cümle de ona ait: “Biz kışın Bulgaristan’dan doğalgaz alıyoruz, yazın onlar veriyor.” Yandaş medyanın militan bir gazetesi ve bu gazetede bir “yazar”, hatta “şair”. Yazarlık ve şairliği tırnak içine alıyorum, zira aslında o bir enerji uzmanı, İkizdere Bölgesi'nde HES’lere karşı çıkan halkı muhalifliği meslek edinmekle adlandırarak; “Beni en çok üzen nokta ise bu gruba bir çok bilim adamımızın da katılmış olmaları. O barajlar yapılırsa hiç su akmayacağını bile söyleyebiliyorlar. Oysa barajlar suyu saklamak için değil, yağışlı dönemlerde biriken suları daha sonra kullanmak için inşa edilir.” Hazretin rüzgar ve güneş konusunda da engin bilgi ve görüşleri mevcut: “İster petrol olsun, ister diğer yakıtlar ya da rüzgardan yararlanılsın, bütün uygulamalarda potansiyel olarak kenarda duran bir enerji kaynağı insanlar tarafından harekete geçiriliyor ve küresel ısınmaya neden olunuyor. Oysa güneş enerjisi zaten dünyamıza daha önceden gelmiş bulunduğu için sadece yer değiştiriyor.” Anlaşılacağı üzere “üstad” aynı zamanda sıkı bir çevreci: O yamaçları göller, göletler bölgesi haline getirmenin de bir yolu vardır elbet. Üstelik özellikle mimarlar ve dekoratörler çok iyi bilirler ki, fonksiyonu olan nesneler fazla göze batmıyor.” Benzer bir uzmanlar kadrosu da kimi çevre örgütleri ve siyasal partilerde mevcut. Caretta carettaları elektromanyetik kirlilikle öldüren rüzgar türbinleri, rüzgar, güneş bize yeter söylemleri vb... Bunca cehli mukap uzmanın yaratacağı bulanık ortamı berraklaştırmak şüphesiz yoğun bir mücadeleden geçiyor. “Oynamayın ülen kızanımın fabrika ayarlarıyla!” diye feryad eden dedeme kulak asmadan, ezberleri bozarak, bu “uzmanları” deşifre ve tecrit edecek bir mücadeleden... D Cehli mukap…
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle