Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
1 Temmuz 2011 Cuma 365 13 PSiKOLOJiLERiBOZULDU ‘Oradançıkmaşanslarıyoktu’ İki kardeş, patlama anında yaşadıklarını da anlatıyor. Kemalettin Çepni’nin olayın etkisinden hâlâ kurtulamadığı yüz ifadesinden belli oluyor. Çepni, “Patlama olduğunda dükkândaydık. Ben düştüğümü hatırlamıyorum. Yerden kalktığımı hatırlıyorum. Önce burada bir patlama olduğunu zanettik. Çünkü o akşam herkes kapalıydı. Camlar kırıldı. Üzerimize bir toz bulutu geliyordu. İçerde birbirimizi göremedik. En büyük sıkıntıyı da birbirimizi yor. Kardeşlerin anlattığına göre, olaydan sonra psikologlar gelmiş ve bölge esnafıyla konuşmuş, birçok kişi kontrolden geçirilmiş. ‘Bina bizi ürpertiyor Kemalettin Çepni, patlamanın şokunun daha sürdüğünü şöyle anlatıyor:“Kulaklarımız artık daha ağır işliyor. Sessiz bir ortamda aniden bir ses yaparsa korkutuyor, ürpetiyor. Karşıdaki enkazın varlığı da zaman zaman bizleri etkiliyor. Bu görütüden bugüne kadar üçüncü korkuşum. Bazen arabamı oraya park ediyorum. Bir seferinde yağmur yağıyordu aniden bir ses duydum. Herhalde öleceğim dedim. Buraya geldim, abime kapıları kapat dedim. Buradan canavar da çıkar her şey de çıkar dedim. Tüylerim diken diken oldu. Yağmur yağarken saçlara değmesi dahi bende ürperti yaratıyor. Karşıdaki görütünün bir soğukluğu var. Özellikle akşamları çok oluyor.” Diğer kardeş Halit Çepni ise zararlarının karşılanmamasından yakınıyor, maddi destek istiyor. Sigortalı olmadıkları için İvedik OSB yönetiminin yalnızca binanın dışındaki hasarı karşıladığını ancak valiliğin uyarısı üzerine bunun durduğunu anlatıyor. İvedik ve OSTİM’de Anakent Belediyesi’nin mi yoksa OSB yönetiminin mi sorumlu olması yönündeki soruya, kendi açısından yaklaşarak, “Hangisi daha başarılı olacaksa o devam etsin” yanıtını veriyor. Çepni, gittikleri yerlerde herkesin yetkilerinin kısıtlı olduğunu gördüğünü belirterek, “Belediye bir şey yapmak istiyor, yetkisi kısıtlı. OSB bir şey yapmak istiyor, yetkisi kısıtlı. Yani yetklilerin yetkilerinin az olduğu sonucu ortaya çıkıyor” ifadesini kullanıyor. ‘Ev sözü yalan oldu’ Patlamanın ardından Anakent Belediye Başkanı Melih Gökçek yazılı bir açıklama yaparak, yaşamını yitiren işçilerin ailelerine ev verileceğini duyurmuştu. Gökçek, Belediye Meclisi’ne “hayatını kaybeden ve ihtiyaç sahibi olanların yasal mirasçılarının, acılarını ve mağduriyetlerini bir nebze olsun gidermek üzere konut tahsis edilmesine” ilişkin önerge de verdi. Ancak bu ev sözü unutuldu. Yakınlarını kaybeden aileler, ev konusunu basından öğrendiklerini, kendilerini bir yetkilinin aramadığını söylüyor. OSTİM’deki patlamada yaşamını yitiren Dursun Kavak’ın ablası Sibel Kavak, ev verileceğine ilişkin kendilerini kimsenin aramadığını, olayı basından öğrendiklerini kaydetti. Patlamada kardeşini yitiren Murat Çavdar, ev konusunda hiçbir gelişmenin olmadığını belirterek, “Sadece o dönemde Melih Bey’in açıklaması olduğu söylendi. Ama ondan sonra hiçbir gelişme olmadı. Bir ara da Belediye Encümeni’nden karar çıkmış denildi ama ne arayan de soran var” ifadesini kullandı. ‘Herkes elinin eteğini çekti’ Eşini kaybeden Hülya Soyalp, “Söz verdiler ama hepsi yalan. Hiçbiri gerçekleşmedi” dedi. Eşini kaybeden bir diğer isim iki çocuk annesi Saniye Yiğit de, “Evimiz yok, kirada oturuyorum ve ayda 400 TL ödüyorum. Çok söz verildi ama 4 ay geçti, hiçbiri yapılmadı. Ev sözünü inşallah tutarlar çünkü iyi olur bizim için” diye konuştu. Eşini kaybeden Fazilet Şimşek ölenin öldüğüyle kaldığını belirterek, “Verilen sözler ortada kaldı. Herkes birkaç gün ilgilendi sonra elini eteğini çekti” siteminde bulundu. göremeyişimizden yaşadık” diyor. İki kardeş, biraz kendilerine gelip, dışarı çıktıklarında karşıda bir yangın görmüşler, patlamanın dükkanlarında olmadığını anlamışlar. Kemalettin Çepni, o sırada arabaların tutuştuğunu belirtirken, dışarda cesetler gördüğünü söylüyor. Patlama dolasıyıyla kırılan camlar yüzlerinde kesiklere neden olmuş, çok beklemeden hastaneye gitmişler. Çepni, patlamanın yarattığı yangın için “Oradan kaçma şansları yoktu” di