Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
14 Ekim 2011 Cuma 380 17 OKURKEN Türey KÖSE Ç NKARA (Cumhuriyet Bürosu) Ankara’daki üniversitelerin rektörleri Çankaya Belediyesi’nin gençlerin hizmetine sunduğu Atatürk Gençlik Merkezi’ni gezdi. Rektörler merkeze yönelik beğenilerini dile getirdi. Çankaya Belediye Başkanı Bülent Tanık, rektörlere, “Sizlerle gurur duyuyoruz” diye hitap etti. Çankaya Belediyesi’nce düzenlenen ve geçtiğimiz haftalarda CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun açılışını yaptığı Atatürk Gençlik Merkezi rektörlerden de tam not aldı. Salander Kapitalizme ve Erkeklere Karşı A A Rektörlergençlikmerkezinde Tanık, merkezde, Ankara Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Cemal Taluğ, Atılım Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Abdurrahim Özgenoğlu, Başkent Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Kenan Araz, Hacettepe Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Uğur Erdener ve ODTÜ Rektörü Prof. Dr. Ahmet Acar’ı ağırladı. Gençlik Merkezi’ni gezen rektörler beğenilerini dile getirdi. Merkezde gençlere ve üniversitelilere sağlanan olanakları anlatan Tanık ise “Burada 300 kızımıza barınma olanağı da sağlıyoruz” diye konuştu. Seçmenimiz akademik Daha sonra rektörlerle yemek yiyen Tanık, bazı üniversitelerle çalışma içinde olduklarını belirterek, “Her alanda yeni projeler için sizleri bekliyoruz” diye konuştu. Rektörlere “Sizlerle gurur duyuyoruz” diye seslenen Tanık, “Çankaya’da 186 bin üniversite mezunu, 30 bin yüksek lisanslı, 12 bin doktoralı seçmen yaşıyor. Seçmenimizin niteliği ve olaylara ne kadar eleştirel bakabileceği ortada” dedi. Rektörler ise merkezi görmekten ve bir araya gelmekten duydukları memnuniyeti dile getirdiler. Mülkiyelilerdetentetartışması ğı ortaya çıktı. Şirket yönetimi yaklaşan kış nedeniyle açık bölümlere tente ve ısıtma sistemi yapılması yönündeki girişimin vakıf tarafından engellendiği iddiasıyla grevin gerçekleştirildiğini savunuyor. Mülkiyeliler Birliği yönetimi ise önceki dönemde göreve gelen şirket yöneticilerinin kendilerinden izin almadan sosyal tesislerde bir değişiklik yapamayacağını, koruma kurulu kararı nedeniyle bunun olanaklı da olmadığına dikkat çekiyor. Vakıf, şirket yönetiminin kar düşüklüğüne gerekçe yaratılmaya çalıştığı iddiasında bulunarak, “çalışanların işlerin son verilmesi durumunda sorumluluğun da vakıf yönetimine atılmak istendiği” değerlendirmesini yaptı. Çalışanları eyleme şirket yöneticilerinin teşvik ettiğinin belirtildiği vakıf açıklamasında, aynı kişilerin 23 Aralık 2009’da çalışanları işten çıkarmaya kalkıştığı kaydedildi. NKARA (Cumhuriyet Bürosu) Mülkiyeliler Birliği’nin Selanik Sokak’taki sosyal tesislerinde yaşanan “Tente krizi” nedeniyle çalışanlar 3 gün iş bıraktı. Tesislerin işletmecisi ile Mülkiyeliler Birliği Vakfı arasındaki anlaşmazlıktan kaynaklı sorun henüz giderilebilmiş değil. Ankaralıların yoğun uğrak mekanlarından biri olan Mülkiyelir Birliği Sosyal Tesisleri’ndeki 3 günlük grev müdavimlerince merakla karşılandı. Grevin nedeninin Mülkiyeliler Birliği Vakfı’na ait olan ve mekanı işleten Kazan A.Ş ile vakıf arasındaki sorundan kaynaklandı ok satan kitaplara mesafeli duran okurlardanım. Ama ekonomi muhabiri arkadaşım Ahmet Kıvanç “Gazetecilik dersi alır gibi okudum” diye salık verince Millennium üçlemesinin ilk kitabı olan Ejderha Dövmeli Kız’ı okumaya başladım. Arkasından, Ateşle Oynayan Kız’ı bir solukta okudum. Toplam 1325 sayfalık iki kitabı kısa sürede uykusuz gecelerde bitirdim. Sırada, 3. kitap Arı Kovanına Çomak Sokan Kız var. Üçleme, 41 ülkede 20 milyona yaklaşan satış rakamı ve kazandığı edebiyat ödülleri ile kitap endüstrisi için bir fenomen olmuş. İsveçli yazar Stieg Larsson, ırkçılığa, neonazi gruplara ve her türlü ayrımcılığa karşı mücadele etmiş, gazetecilik, fotoğrafçılık yapmış. Larsson tüm dünyada milyonlarca satan bu üçlemenin ilk kitabının bile basıldığını göremeden yaşamını yitirmiş. Lisbeth Salander ile gazeteci Mikael Blomkvist’in maceralarında sistem eleştirisi de var, tutku da, şiddet de. Ekonomi yazarı gazeteci Blomkvist, Millennium dergisini çıkarıyor. İsveç’in önde gelen bir sanayi devinin sahtekarlıklarını açığa çıkarmak isterken hapis cezasına çarptırılıyor. Bu sırada bir başka ünlü zenginin ailesi hakkında kitap yazmasını istemesi üzerine başladığı araştırmalar sırasında bir şirkette araştırmacı olarak çalışan Lisbeth Salander ile yolları kesişiyor. İlk kitabın asıl adı “Kadınlardan nefret eden erkekler.” Blomkvist kapitalizmle hesaplaşıyor, Salander ise “kadınlardan nefret eden erkeklerle.” Blomkvist kalemini kullanıyor; Salander ise kitaplardaki saldırgan erkeklerin bildiklerianladıkları dilde, şiddetin diliyle konuşuyor... Kitaplarda, neoliberalizme sert bir eleştiri var. “Sistemli sahtekarlık”, “Wennerström’den, genç borsa simsarlarının yer aldığı yakın çevresinden, ortaklarından ve Armani kostümlü avukatlarından, bir soyguncu çetesi ya da eroin tüccarlarından bahsedilir gibi bahsediliyordu” gibi ifadeler dikkati çekiyor. Başta on kitap olarak tasarlanan ancak yazarın ölümüyle üç kitapta kalan bu roman dizisinde refah toplumu İsveç’te kadınlara yönelik cinsel şiddet, tecavüz ve fuhuş sektörü konusunda çarpıcı bilgiler ediniyoruz. Bereket, “mağdur” olan Lisbet Salander, hem kendisi, hem de diğer kadınların intikamını alıyor. Salander, çok etkileyici bir karakter. Hayat hikayesinin çevresindekilerce bilinen versiyonuyla kavranamayacak kadar “başkabambaşka” hayatı olan bir kadın. Ufak tefek, kendisini dünyaya kapatmış, gizemli, hacker, dövüş ustası, biseksüel, feminist... Bir de güzel olsa, Hollywood’un bayılacağı karakterlerden. Neyse ki, ikinci kitapta bu konuya da el atıp şaşırtmaya devam ediyor. Elbette sinema da bu kitaplara kayıtsız kalmamış ve filmler çekilmiş, ancak henüz izlemedim. Kitabın arkasındaki övgü alıntılarından biri Nobelli yazar Mario Vargas Llosa’ya ait. Llosa, “Kurgunun ölümsüzlüğüne hoş geldin, Lisbeth Salandar” sözleriyle kitabı yüceltiyor. Bazen, “kolay” “çok satar” kitaplar okumak da iyidir... Millennium Üçlemesi, Pegasus yayınları