Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
14 Ekim 2011 Cuma 380 15 YANSIMALAR ŞeŞk KAHRAMANKAPTAN seŞk@kahramankaptan.com / www.kahramankaptan.com TİYATRO Hukukçu ve yazar Faruk Erem’in kaleme aldığı kitaptan tiyatroya uyarlanmıştı “Bir Ceza Avukatının Anıları.” İlk kez Ankara Sanat Tiyatrosu tarafından, 19841985 sanat sezonunda sahnelenmişti. Şimdi Ankara Devlet Tiyatrosu bu sanat sezonunda oyunu, yazar Memet Baydur’un aynı adlı eserden oyunlaştırdığı şeklinde, “Elma Hırsızları”yla, izleyicilerin beğinisine sunuyor. “Elma Hırsızları”nda, “hukuk ve yasaların adil olması zorunluluğu farklı sosyal çevrelerden insanların yaşanmış, gerçek hayat hikâyeleriyle” anlatıyor; bugünkü Türkiye’nin “yargı sistemine” göndermelerde bulunuyor. Oyun, izleyiciye, “fikri hür, vicdanı hür bir toplumsal yaşam özleminde ‘ceza’ kavramının içeriğini” de sorgulatıyor. Aydınlık gelecekler için geçmişte yaşananların hesaplaşması şu soruya ulaşmamızı sağlıyor: ekim ayı so“Hukuk ne için vardır? İnsan için mi?” Volkan Özgömeç’in yönettiği oyun, r. (316 59 02) nuna dek Altındağ Tiyatrosu’nda sanatseverleri bekliyo D Pet Şişe Çıtırtısı ve Çocuk Gürültüsü Sezonu! KİTAP Kitap dostları, hiç “Türkiye’nin ilkleri nelerdir” diye sorduğunuz oluyor mu kendi kendinize? Örneğin, “bir yasa ile kaldırılan ilk ulusal bayramımız hangis idir?” Ya da, “TBMM’deki ilk cinayeti kim işlemiştir?” “Atatürk’ün adı, ilk kez hangi ülkede bir sokağa verilmiştir?” “İlk uluslararası terörist M. Ali Ağca mıdır?”, “İlk sualtı milli parkı nerededir?”, “İlk koalisyon hükümeti ne zaman kurulmuştur?”, “İlk veto edilen yasa hangisidir?”, “Türkiye’yi ziyaret eden ilk ABD başkanı kimdir?”, “Siyasete atılan ilk ünlüler kimlerdir?”, “Siyasi partiler ve ilk genel başkanları kimdir?”, “Çizgi kahramanları Türk sinemasında ilk kimler canlandırmıştır?”, “İlk kitap yazan ünlüler kimdir?”, “Ünlü sanatçılar ve ilk filmlerini anımsıyor musun uz?”, “1923’te kurulan 71 vilayetimiz hangileridir?”, “Tüm spor dallarındaki ilkleri duydunuz mu?”, “İlk ‘Hayvan Kan Bankası’ ve ilk ‘Hayvan Mezarlığı’ nerede açılmıştır?”, “Cellat mezarları nasıldır ve ilk nerede düzenlenmiştir?”, “Özel günler Türkiye’de hangi yıllarda kutlanmıştır?” ve “1978’de, Danıştay kararı ile Eurovision finalisti olan şarkı hangisidir?” İşte, Öner Güney’in İsim Yayınları’ndan çıkan son kitabı “Türkiye’nin İlkleri/19192010 Kurtuluş Savaşı’ndan Günümüze İlk Olaylar ve İlk İnsanlar” adlı son kitabı, bu soruların yanıtlarını veriyor. Siz de bu soruların yanıtlarını merak ediyorsanız, bu kitap tam size göre. (433 77 17) SERGİ SÖYLEŞİİMZA Sevgili başkentliler, sizleri gazetemizin Ahmet Rasim Sokak, numara 14, Çankaya adresinde bulunan Ankara Temsilciliğimizde düzenlenecek “Cumhuriyetimizin Çocukları” başlıklı söyleşiye davet etmek istiyoruz. 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı yaklaşırken, “Cumhuriyetin ilanının coşkusunu, içimizdeki coşkuyla birleştirip, o günlerin heyecanını hep birlikte yeniden yaşamak için...” Söyleşide, Dil Derneği Başkanı Sevgi Özel ile İbrahim Dizman konuşacaklar ve sizlerin sorularını yanıtlayacaklar. Ardından da kitaplarını imzalayacaklar. Söyleşi yarın saat 14.00’te. Ne dersiniz, Cumhuriyetin ilanının 88. yıldönümünü kutlayacağımız şu günlerde, bu söyleşiye katılmak hoş olmaz mı? Sevgili sanatseverler, Siyah Beyaz Sanat Galerisi, ressam Gülnur Özsoy’un, “Tinsel Deneyimler” adını verdiği sergisini sizlerin beğenisine sunuyor. Özsoy’un sergideki son eserleri, kendi deyimiyle, “biçimsel güzellikler ve kavramsal derinliklerin çarpıcı bileşimini” sergiliyor. Sergideki eserler, “çağdaş, neominimal yontuda olağan her tür estetik kazandırılmış biçimselliğin ötesine gidiyor.” Özsoy, mermeri ve polyesteri, yaşam ve ölüm kavramları çerçevisindeki konularla yoğuruyor. Sergi, 20 Ekim’e değin görülebilecek, bizden söylemesi. (467 72 34) oğrusu böyle bir başlık atmak istemezdim ama geçen hafta CSO’nun sezon açılış ve BSO’nun rutin konserindeki durum karşısında mecbur kaldım. Giderek süzülen yorumlarıyla Dünya’da tanınırlığını arttıran Devlet Solisti Hüseyin Sermet, şef Rengim Gökmen yönetimindeki eşlikle Ravel sol majör konçertoyu seslendirdi. Nefis bir yorum ve özellikle yapıttaki caz ögelerini gereği gibi vurgulayan iyi bir eşlik dinledik. Ama o ne? Salona kucakta getirilmiş bir çocuk arka sıralardan yüksek sesle “bıdıbıdı” konuşuyor! Sanki özel olarak da yapıtın “pianissimo” bölümlerini seçiyor! Bisleri sırasında Sermet bile başını iki yana sallayıp içinden bir “Lahavle” çekti! İkinci yarıda R. Strauss’un “Kahramanın Yaşamı” başlıklı büyük yapıtında, başkemancı rahlesinde sezonu açan Bilgehan Erten, keman sololarda ve liderlikte canını dişine takmıştı, ter burnundan aktı ama esas sınavı böylece vermiş oldu. Yapıt, birkaç kez üflemeli grupları arasında denge sorunu yaşanmasına karşın, bütüncül ve parlak biçimde seslendirildi. BSO ise, uluslararası alanda çok başarılı bir Rus şefi, Vladimir Fedoseyev’i (d.1932) konuk ediyordu. Bir Çaykovski akşamıydı bu. Solist Gülsin Onay, halen “rodaj”da olan yeni Steinway piyanonun açılmasına, bestecinin 1. Piyano konçertosuyla katkıda bulundu. Solistle orkestra arasında birkaç kez yaşanan tempo sorununu, deneyimli şef ustaca giderdi. Fedoseyev, salona oynamayan, gösterişten uzak ama küçük hareketlerle istediği sonucu elde eden bir şef. Buna karşın orkestranın dizginlerini sağlamca elinde tutuyor. Çaykovski 4. Senfoni’de, yapıttaki duygu ve düşünceyi, felsefî içeriği duyarlılıkla yansıtan bir yorum dinledik. Çalgı gruplarının hafif sesleri bu denli yerli yerinde çaldığına her zaman rastlanmaz. Ama tam o hafif sesler çalınırken salonda, annesinin yanında kıpır kıpır kıpırdanan bir küçük çocuk elindeki pet su şişesini tıkırdatmaz mı? Bilkent’in o aşırı akustik salonunda bu tıkırtılar birer “pis ses” olarak kulaklarımıza ulaşmaz mı? Hemen iki koltuk yanımda oturan genç hanım da çantasından su şişesini çıkartıp, benzer çıtırtılarla ağzına götürüp iki yudum içmez mi? Cepte, çantada su taşıyıp olur olmaz yerde çıkarıp yudumlamak yeni moda! Doğrusu aydın, görgülü kişilere hiç yakışmıyor. Herkes suyunu evinde veya verilen arada içsin, pet şişeyi de fuayede bıraksın! Hem CSO, hem BSO’da yöneticilere düşen bir görev var: Duramayacak küçük çocukların salona alınmaması, içeriye pet su şişeleriyle girişin önlenmesi gerek. Anonslar mı yapacaklar, fuayede su satışını mı yasaklayacaklar, kapıda bilet kontrolünde çocuklara müdahale mi edecekler, bunları düşünüp taşınsın ve uygulasınlar. CUMHURiYET ANKARA’NIN SEÇ TiKLERi