Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
4 Şubat 2018, PAZAR SAYFA 5 Güncel MEMETCAN DEMİRAy Türkiye’de içki fiyatları, pratikte bir içki yasağı işlevi görüyor Rakı yoksa içmeye, köprü verelim geçmeye... Herkes hatırlar o günleri; ‘aile dizisi’ diye takdim edilen “Bizimkiler”de Baykuş Cemil, her türlü olaya bahane olarak, kapıcı Cafer’den şişe şişe, affedersiniz, bira sipariş ederdi! O dizide bir de Otomatiğe bağlanan zamlardan sonra halk, evde kendi rakısını yapmaya başlayınca milli ve yerli iktidarımız etil alkol tüketimini de yasaklayarak vatandaşı bir büyük beladan daha kurtardı! sözüm ona ‘modern’, ‘beyaz Türk’ bir aile vardı ki baba Şükrü, oğlu Ali’yle milyonların karşısın mayası katıp evde şarap üretmeye kalkanlar bile da, yine “affedersiniz, viski” içerdi. çıktı. Bu millet, bunun da üstesinden gelecek Derken çok şükür, ‘milli ve yerli’ ikti ti, evelallah! darımız geldi, batıl zail oldu. Artık tele vizyonlarda böylesine dejenere, böylesine halk sağlığına zararlı sahneleri görmez olduk. ‘Sıkıntı yok’, Bitreks var! Taciz, tecavüz, cinayet, seri cinayet Yılbaşından önce yürürlüğe giren dü temalı eğitici dizilerimizle vatandaşa zenlemeyle artık büyük marketlerin doğru mesajlar verirken, halkı “affe açık açık, peynir – ekmek gibi satma dersiniz, içki” gibi kötü bir alışkan ya başladığı “evsel kullanım amaçlı lıktan korur olduk. İyi de olduk. etil alkol”e, denatonyum benzoat; kısa Bir zamanlar, ca, affedersiniz Bitreks katılmasına karar verildi. Yani artık eczaneden etil al kandırıldık!.. kol aldım, anason kattım, rakı yaptım, “40 yapar”, yok öyle! Etil alkol bun 2000’lerin ortasında Tekel özelleştirildiğinde nasıl da iftira atıldı, “AKP bu toplumun Batı’ya açı dan böyle içilemeyecek kadar acı olacak. Neymiş, artık insanlar evde imbik kurup kendi alkolünü affedersiniz ken lan penceresi” diye. Marketlerde di damıtacakmış! Damıtsınlar! Sosyal “affedersiniz, rakı” çeşitleri çoğal medyada grup olmuşlar, on binlerce ki mış, yaş üzümü, sarı renklisi pey şi yeni dönemde nasıl evde rakı yapa da olmuştu. İthalat patlamış; Şili, caklarını tartışıyorlarmış, tartışsınlar! İç Avustralya, Balkan ve hatta affedersi ki yasaklamayı sizden öğrenecek değiliz niz Güney Afrika şarapları reyonları doldur icabında!.. muştu. “İşte medeniyet” dediler! Bu du Bakınız isteyen istediğini içsin, buradaki rumu ‘gerçek laiklik’, ‘muasır medeniyet’ olarak sundular! Batı’nın piyonu, kökü dışarıda olanlar için az nimet değildi bu. asıl saldırı manevi değerlerimizedir. Mesela Yunanistan’da, affedersiniz meyhaneler vardır, annekız işletir. Bu mekânlara 60 yaş üs Ama gün gelecek, devran dönecekti. tü teyzeler akşam saatlerinde gelir, şaraplarını, ye Nitekim 2013’te bu gidişe bir “dur” denildi. Ak meklerini söyler, bir nevi ‘gün yapar’, eğlenir ve şam saat 10’dan sonra içki satışının yasaklanması, “40 yapar”dı (TL olarak)! Üstelik yılda iki kez ge giderler. Almanya’da, müşterisinin neredeyse ta ayrıca reklam ve promosyonların kaldırılmasıyla len ‘fiyat güncellemeleri’ sayesinde bu 40, düzenli mamı erkek olan en köhne meyhanelerin barında, milli ve yerli sağlığımız koruma altına alındı. He olarak artacaktı. Bırakınız bir restorana gidip ale affedersiniz dekolteli ‘bayanlar’ hizmetlidir. men arkasından ne yaptılar? ‘Gezi’yi çıkardılar! nen içki içmeyi, 100 küsur lira verip eve rakı gö Bizim insanımıza da bu kadınlı – erkekli içki Batı ve içerideki işbirlikçileri, çok affedersiniz, türebilen insanımız bunu sosyal medyada övüne kültürünü, bu Batı özentiliğini dayatan dış güçler sözüm meclisten dışarı, bira lobisi; birkaç ağacı bahane edip, kızlı – erkekli içmeye devam edebilmek için Gezi Parkı diye ülke gündemini haftalar rek paylaşıyor, karşılığında bolca “like” alıyordu artık! Alkole ulaşmak zorlaştırılmıştı. Halka hizmet, karaciğere hizmetti! neyi hedeflemekte, nereye varmaya çalışmaktadır? Çok iyi düşünmeliyiz. Bunun için bize ayık bir kafa kafidir. ca meşgul etti. Ama Batı özentileri yılmadılar. Eczaneden etil alkol alıp, su ve anason esansıyla karıştırarak ev Islah olmadılar, olmazlar da... Halkın sağduyusu ve milli şuur ile bastırılan de kendi ‘rakı’larını üretmeye başladılar. Bir Osmangazi, bir Yavuz Sultan Selim Köprüsü gibi eserlerin sürekliliği için kullanılan vergiden kaçır Şaka bir yana: Gezi kalkışmasının ardından ülke rahat bir nefes almış, oh demişti. Taksim’de hayat normale dönmüştü ve Asmalımescit’te iki kadeh rakı içmek maya başladılar. Yetmedi, affedersiniz İngilizin konsantre ‘kit’leriyle evde kendi biralarını yaptılar. Bir nimet olan yüzde 100 üzüm suyuna ekmek Çok dikkatli olun... Piyasadaki etil alkole ‘bitreks’ olarak bi linen acılaştırıcı kimyasalın katılmasından Rakıya zam var, sigaraya yok! sonra ‘merdiven altı’ etil alkol satışının patlayacağından endişe ediliyor. Bu da vatandaşın ne olduğunu bilmediği alkollerle sağ ‘Yaşam tarzı’mızın nasıl değişti(rildi)ğini daha iyi anlamak için biraz da rakamlara bakalım. AKP’nin iktidara geldiği Kasım 2002’de 70’lik rakı, 8 milyon 250 TL, yani o günkü kurla 5 Avro idi... Bugün 70’lik rakı 99 lira, yani 22 Avro... Fark dört kattan fazla! (Aynı rakı bugün Almanya’daki marketlerde 12 Avro!) Peki, AKP’nin kendisini çok daha ‘karşı’ gös terdiği sigarada durum nasıl? Kasım 2002’de bir paket yabancı sigara, ortalama 2 milyon lira, yani 1.20 Avro idi. Bugün bir paket yabancı sigaranın ortalama fiyatı yaklâşık 10 TL, yani 2.3 Avro... Fark döviz bazında iki kat bile değil. Bu durumda AKP’nin vatandaşı ‘kötü alışkanlıklar’dan korurken sigarayı aslında çok da ‘kötü alışkanlık’ olarak görmediğini söylemek mümkün. lığını riske atabileceği anlamına geliyor. Yasal düzenlemenin devreye gireceği 31 Mart 2018’den itibaren, kesinlikle ama KESİNLİKLE, ne idüğü belirsiz bu alkollerden satın almamak gerekiyor. Aksi halde tadı ayırt edilmeyen bir metil alkol zehirlenmesi ile çeşitli sakatlanmalar ve hatta can kaybı riski doğabilir. AHUSOMAY ‘Gerçek, şaraptadır!’ Olympos’a, Azra Erhat’ın belirttiği gibi “dışardan” gelmiş Dionysos'la özdeş şarap, “In vino veritas”, yani “Gerçek şaraptadır” deyişiyle insanlık tarihinde karakterize olur. Şarabın üretiminin özeti, o gerçeğe bizi yaklaştırır: Güneş, bağların gelişimine yardım ederken, don, mahsulü yok edebilir. Üzümün elde edildiği bölgenin toprak yapısı, bitki örtüsü ve diğer coğrafi özellikler üretimde öne çıkar. Mahsul, yıllara göre farklılıklar gösterdiğinden bazı yıllar üretim yapılamaz. Üzümlerin toplanması zahmetlidir. Toplanan üzümlerin bağın içerisinde ya da bağa yakın bir bölgede kurulması tercih edilen üretim yerine belli bir süre içinde götürülmesi gerekir. Her zaman üzümün yaş hâliyle üretim yapılmaz, kimi örneklerde üzümün kuruması beklenir ve zanaatkârlık (artizanal) anlamında yeryüzündeki en değerli örneklerden biri gerçekleştirilir. Şarabın dili (terminolojisi) de başlı başına zengin bir dünya... Yakut renkli olan da, menekşe ya da gül kokulu olan da şarap. Taze asfalt, katran kokusu ya da ahşap kokusu da arayabilirsiniz bu zengin dünyada... Ve üzümler: Eski üzümler, ibadetlerde kullanılan üzümler, Zeus’un kanını temsil eden üzümler, baharatlı üzümler, dengeli üzümler, aromatik üzümler, soylu üzümler, vinifikasyonları meşakkatli ama filmlere konu olmuş, üretimleri ve satışları artmış üzümler ve kolay seyahat eden üzümler... Biz şehre gelince, şarap da bizi takip etti, masamıza geldi. Dolayısıyla yediklerimizle uyumuna özen göstermeye başladık. Yemekşarap eşleşmeleri başköşeye oturtuldu. Yıllandırılmış olanlar kıymetlendi. Meşe fıçılarda ya da çelik konstrüksiyonlarda fıçılanmasının farklılıkları üzerinde duruldu. Üretim teknikleri farklılaştı. Son olarak “mavi”si bile üretildi. Şişeden karton kutuya oradan teneke kutuya bile girdi. Şarabın etiketini doğru okumak adına başlı başına seminerler veriliyor. Son yıllarda doğru içim teknikleri üzerinde duruluyor, bunu sağlayacak farklı formlarda kadeh üretiliyor. Organik üretimler gıda üretiminin olmazsa olmazı ya, şarap da biyolojik üretimden payını alsın çabası gösteriliyor. Tabii artık puanlarla da temsil ediliyor ve tahmin edileceği üzere seçimler yüksek puan alanların lehine yapılıyor. Antik çağda hekimlerin ilaç olarak tavsiye ettiği şarap, bugünün “health and wellness” (sağlık ve zindelik) endüstrisinde de ilgi görüyor. Elbette tüm bunlar ayrı bir ekonomi de doğuruyor. Kısaca, modernleşme öncesi dönemde evde üretilen şarap kent yaşamına adapte edilmiş durumda. Bu “yeni” ekonominin güzel tarafı, üzüm üretim ve işleme bölgelerinin öne çıkması oldu. Söz konusu şehirler, bölgeler turizm destinasyonları olarak rağbet görüyor. Konaklama olanaklarıyla artan bu ziyaretlerde üretim teknikleri öğreniliyor. Tabii üretim teknikleri kadar yerel üzümlerin öğrenilmesi ve ekimlerine devam edilmesi de önemli. Bu yazı vesilesiyle şarabı öğrenmeye adım atarken bizi yönlendiren Yunus Emre Kocabaşoğlu Hocamızı da analım! Bir zamanlar, biz de ona o meşhur, klişe soruyu sormuştuk: “En iyi şarap hangisi?..” “Sevdiğiniz şarap en iyisidir” demişti. Hangisini tercih edersek edelim, usulün esasa mukaddem olduğunu göz ardı etmeyelim. Bin bir emekle üretilen bir ürünü elimize alıyoruz! Ve onun aracılığıyla çeşit çeşit üzümü tatmamıza imkân veren bir ülkede yaşadığımız için de çok şanslıyız!.. Şerefine Kaptan! Galatasaray kaptanı Selçuk İnan’ın bir restoranda rakı kadehini kaldırırken (gizlice çekilmiş) fotoğrafı ‘servislendi’ basına. Tık almak için artık ne yapacağını şaşıran internet medyası bunu şu şekilde gördü: “Selçuk İnan’ın olay yaratan görüntüsü! İçki içerken yakalandı.” Olay?.. Yakalanmak?.. İzin gününde arkadaşlarıyla iki kadeh demleniyor diye bu başlığı atmak?.. Neyse ki futbolseverlerden büyük bir tepki geldi de haber geri çekildi. Bugünlerde devlet politikası haline gelen ‘alkolsevmezliğin’ en meşru alanlarından biri spor. Oysa, sesimi kalınlaştırıp omuzdan silkmeli bir ‘hiç kusura bakmasınlar’ çekerek söylemeliyim, tersine içki, spor kültürünün uzun zamandır parçası. Motor sporlarının finalinde şampanya patlatılır her yerde. Almanya gibi ülkelerde basın toplantısında bira servisi vardır. Fransa Bisiklet Turu şarap mahzenleri olmadan anlatılamaz. Bundesliga’da sezon sonunda kupaya doldurup galon galon içtikleri şey elma suyu değildir. Şampiyon takımların kutlamaya gittikleri yer genelde bar olur ve orada sadece meyve suyu satılmaz! ‘Topçu’ dediğin ‘akşamcı’dır Bizde de durum farklı değil. Bugün simge yerine koyduğunuz, adını marşlara eklediğiniz kim varsa güzel içer. LefterMetin Oktay’ın İslam Çupi’yle meyhane sofrası fotoğrafları duvarları süsler. Can Bartu kaliteli içkileri sever. Süleyman Seba akşamcıdır. Sadece eskiler değil, sporun önde gelen pek çok ismin, on binlerce taraftarın dün de, bugün de içkiyle arası iyidir. Maç günleri bu ülkenin bütün meyhaneleri o yüzden ful çeker. Ve bunu herkes bilir! Tabii ki tarih hayatını/kariyerini içkiye feda eden isimlerle de doludur. Ama alkol sorunu başka bir şey, iki kadeh atmak başka. Birincisi sadece sporun değil insanlığın sorunu. İkincisi ise hayatın ve sporun bir parçası. Hatta üst düzey sporcuların pek çoğunda bir gevşeme imkânı. İzin gününden bir akşam önce, bir futbolcu rakı içiyorsa ve bu bir ‘olay’, bir ‘suçüstü’ gibi gösterilirse bunu geçiştiremeyiz. Bildiğiniz mahalle baskısının, pardon hafif oldu, mahalle faşizminin tezahürlerinden biridir bu. Zinhar içki içmeyenler! Bir de işin ‘riyakârlık’ boyutu var. Bir süre önce başka bir fotoğraf düşmüştü ajanslara. Bir masa. Üzerinde deniz börülcesi, haydari, fava gibi mezelerle dolu kebapçı masası, önlerinde hiçbir meşrubat yok, yarı su dolu bardaklar var. Herkes ‘dostluk yemeği’ diye alkışlıyor. Fotoğrafta futbolcular Emre B., Arda T., Burak Y., ünlülerden de Acun I., Murat B. poz vermiş. Zinhar içki içmiyorlar! Allah korusun! Ama Selçuk İnan kadehini kaldırıyor bir güzel. Şerefine kaptan!.. BAĞIŞ ERTEN C MY B